Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

328

 

021 - ENBİYÂ' SÛRESİ

 

CÜZ :

17

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

82

Şeytanlardan kimi onun için (denize) dalar ve bundan başka işler yaparlardı. Biz onlar için gözcüler idik.

"Şeytanlardan kimi onun için denize dalar” nefis şeyler çıka rırlardı. Men edâtı rih'a atıftır ya da mübteda’dır, haberi de mâkablidir, o, nekire-i mevsûfedir.

"Ve bundan başka işler de yaparlardı” Meselâ şehirler kurmak, saraylar yapmak ve güzel sanatlar icra etmek gibi. Ni tekim Allahü teâlâ "onun için mihraplar ve heykeller yaparlardı” (Sebe': 13) buyurmuştur.

"Biz onlar için gözcüler idik” emrinden çıkmasmlar ya hut karakterleri gereği bozgunculuk yapmasınlar diye.

83

Eyyub'u da an. Hani, Rabbine: Şüphesiz, bana dert dokundu, sen merhamet edenlerin en merhametli sisin, diye seslenmişti.

 (Eyyub'u da an. Hani, Rabb bine: Şüphesiz bana dert dokundu, diye seslenmişti) bienni demek tir. Gizli kavl maddesiyle veyahut nidaya kavl manası vererek inni de okunmuştur. Feth ile darr bütün sıkıntılara denir, zam ile (durr) ise hastalık ve zayıflık gibi nefse hâs olan şeylere denir.

"Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin". Önce nefsini rahmeti gerektiren şeyle zikrettikten sonra Rabbini sonsuz rahmetle yâd etti, bununla yetinip istemede nezaketi elden bırakmamak için arzusunu arz etmedi. Ken disi Rum'du, İys bin İshak oğullarından idi, Allah ona peygamberlik verdi. Ailesi ve malı çoğaldı; Allah damı başlarına çökertmekle evlât larını alarak ve malını telef ederek onu imtihan etti. On sekiz yıl yahut on üç yıl veyahut yedi yıl yedi ay ve yedi saat hastalık çekti.

Rivâyete göre karısı Mahiyr bint Mişa bin Yûsuf yahut Rahme bin Efraim bin Yûsuf bir gün ona: Allah'a dua etsen, dedi! O da: Biz kaç yıl bolluk gör dük, dedi. O da: Seksen yıl, dedi. Kendisi de: O kadar sıkıntı çekmeden Allah'a öyle dua etmekten utanırım, dedi.

84

Biz de ona icabet edip sıkıntıyı açtık ve ona katımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir hatıra olmak üzere ailesi ile onla rın bir mislini de verdik.

"Biz de ona icabet edip ondaki sıkıntıyı açtık” hastalığına şifa vererek "ve ona ailesiyle onların bir mislini de verdik” eskisin den çok evladı oldu yahut evladı diriltildi, onlardan da torunları oldu.

"Katımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir hatıra olmak üzere” Eyyub'a rahmet ve diğer ibâdet edenlere de hatıra olmak üzere ki, onun gibi sabretsinler de onun gibi sevap kazansınlar.

Ya da ibâdet edenlere rahmet etmemiz için, çünkü biz onları ihsanla zikrederiz, onları unutmayız.

85

İsmâîl'i, İdris'i ve Zülkifl'i de an. Her biri sahillerdendir.

"İsmâîl'i, İdris'i ve Zülkifl'i” yani İlyas'ı demektir, Yuşa da denilmiştir, Zekeriyya da denilmiştir, ona o ismin verilmesi Allah'tan nasibi olmasındandır yahut ümmetine kefalet etmesindendir ya da zamanının peygamberleri kadar sevap işlemesindendir. Kifl nasip, kefalet ve katlama manalarına gelir.

"Her biri” bunların her biri "sabre denlerdendir” tekliflerin zorluklarına ve belaların şiddetlerine.

86

Onları rahmetimize girdirdik. Hakikaten onlar iyilerdendir.

"Onları rahmetimize girdirdik” yani peygamberliğe yahut âhiret nimeti ne demektir.

"Hakikaten onlar iyilerdendir” sâlih ve kâmil kimseler dendir, onlar da Peygamberlerdir, onlara salât ve selâm olsun. Onların iyilikleri kötülük bulanıklığından masum olmalarıdır.

87

Balık sâhibini (Yûnus'u) da an. Hani öfke ile gitmiş; kendisi ne güç yetiremeyeceğimizi zannetmişti. Karanlıklar içinde: Senden başka ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Şüphesiz ben zâlimlerden ol dum, diye seslendi.

"Balık sâhibini de an” Yûnus bin Metta'yı "hani öfke ile gitmişti” kavmini uzun süre davet edip de sertieşmeleri, inadına ısrarları üzerine onlardan hicret etti. Bunu da emir almadan ve azâp vaatları gelmeden yaptı. Tevbe ettikleri için o süre içinde azapları gelmedi, kendisi de bunu bilmediği için yalan söylediği zannedildi. O da buna kızdı. Muğadıben mübalağa kalıbıdır ya da hicret etmekle onları kızdırdı, çünkü o zaman azabın gelmesinden korktular. Muğdaben de okunmuştur.

"Kendisine güç yetiremeyeceğimizi zannetmişti” baskı yapamayacağımızı yahut ceza hükmü veremeyeceğimizi, bu da (nakdire) kader'den gelir. Nukaddire okunması da bunu destekler ya da kudretimizin ona işlemeyeceğini zannetti.

Şöyle de denilmiştir: Onun emrimizi beklemeden kavmi ile çekişmesi, gücümüzün yetmeyeceğini zanneden kimsenin hâline benzetilmiştir.

Ya da bu, şeytanî bir ha tıra idi,hme kapıldığı için, mübalağa babından ona böyle denilmiş tir. Ye ile de (yakdire) okunmuştur. Ya'kûb meçhul kalıbı ile okumuştur, bu şeddeli de okunmuştur.

"Karanlıklar içinde seslendi” şiddetli zifiri karanlıklar içinde yahut balığın karnı, denizin ve gecenin karanlıkları içinde,

"senden başka ilâh yoktur, seni tenzih ederim” herhangi bir şeyin seni aciz bırakmasından.

"Şüphesiz ben zâlimlerden oldum” hicrete yeltenmekle kendime zulmettim. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Kim bir sıkıntıya düşer de bu duayı ederse mutlaka Allah onu kabul eder.

88

Biz de ona icabet ettik ve onu kederlerden kurtardık. Mü minleri de öyle kurtarırız.

"Biz de ona icabet ettik ve onu kederden kurtardık” bu da balığın onu dört saat sonra sahile atmasıyla oldu. Üç gün sonra da denilmiştir. Keder de yutulma kederidir, hata kederidir de denilmiş tir.

"Mü'minleri de böyle kurtarırız” gam ve kederlerden, ihlâsla dua ettikleri takdirde. İmâm Mushaf'ta nûn cim ye (nücciy) şeklindedir, bunun içindir ki, çoğunluk ikinci nunu ihfa ile okumuşlardır. Çünkü nûn ağız boşluğundan çıkan harflerle ihfa edilir. İbn Âmir ile Ebû Bekir cimi şeddeli okumuşlardır, aslı da nünecciy'dir, ikinci nûn hazf edilmiştir, tıpkı tezaHârûne'deki ikinci te hazf edildiği gibi. Nûn her ne kadar faul fiil ise de onun hazfı bir mana ifade eden muzaraat harfi nin hazfinden daha güzeldir. Nunların harekelerinin değişik olması buna bir zarar vermez, çünkü hazfin sebebi aynı olan iki harfin bir araya gelmesidir, üstelik idgam da mümkün değildir. Tetecafa'da hazf edilmemesi ise karışıklık korkusundandır. Bu, mâzi meçhuldür (nücciy) mastarın zamirine isnat edilmiş ve hafif olması için sonu sâkin kılınmıştır, denilmişse de reddedilmiştir. Çünkü mef'ûl zikredilmişken mastara isnat edilmez (ukial inca), mazinin sonu da sâkin kılınmaz.

89

Zekeriyya'yı da an. Hani, Rabbine: Rabbim, beni yalnız bırak . Sen varislerin en hayırlısısın, diye seslenmişti!

"Zekeriyya'yı da an. Hani Rabbine: Rabbim, beni yalnız bı rakma, diye seslenmişti” tek, mirasçı olacak evlatsız.

"Sen varislerin en hayırlısısın” eğer bana mirasçı olarak birini nasip etmezsen, buna da aldırmam.

90

Biz de onun duasını kabul ettik ve ona Yahya'yı bağışladık. Ona zevcesini ıslah ettik. Gerçekten onlar hayırlara koşarlar ve bize umarak ve korkarak dua edenlerdi. Bizim için derin saygı gösterirlerdi.

"Biz de onun duasını kabul ettik ve ona zevcesini ıslah ettik” yani kısırken doğurur hâle getirdik ya da Zekeriyya'ya karşı tutumunu demektir, çünkü ona çok kızardı.

"Gerçekten onlar hayırlara koşarlardı” hayır kapılarına seğirtirlerdi.

"Ve bize umarak ve korka rak dua edenlerdi” korku ve ümit sâhibi idiler yahut sevaba rağbet ederek ve dualarının kabulünü umarak ya da taatta ümit eder ve ceza dan korkarlardı.

"Bizim için derin saygı gösterirlerdi” mütevazı idiler ya da bizden devamlı korkarlardı.

Mana da şöyledir: Onlar nâil olduk ları şeylere bu özelliklerle nâil oldular.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç