Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

260

 

014 - İBRÂHÎM SÛRESİ

 

CÜZ :

13

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

43

Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, başları göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.

“Zihinleri bomboş” hayır olarak sıfır noktasında ve elleri bomboş olarak kenlerine bile dönüp bakamaz durumda” dikkatleri dönüp kendilerine bakacak hâlde değil ki, dönüp bakabilsinler. Korku sebebiyle ne yapacaklarını bilecek durumda değillerdir. “Başları göğe dikilmiş bir vaziyette” davetçiye doğru“koşarlar”

Heva: öyle bir boşluktur ki, hiçbir şeyin girmediği, hep boş kaldığı yer, demektir. Bunun için bu şekilde nitelendirilmiştir. Meselâ: Filancanın kalbi havalıdır, dendiğinde, boştur ve korkaktır, kalbinde kuvvet ve cesaret adına bir şey bulunmayan demektir. Bir diğer ifade ile boştur, yani aklı yoktur, demektir.

44

Kendilerine azâbın geleceği, bu yüzden zalimlerin: “Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım vepeygambere tabi olalım” diyecekleri gün hakkında insanları uyar. “Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?”

“Kendilerine azâbın geleceği, bu yüzden zalimlerin: “Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre” bizi dünyaya gönder, şöyle yakın bir süreye kadar bize bir zaman tanı “da senin davetine uyalım ve peygambere tabi olalım” Senin davetine icabetten kaçmak suretiyle kaçırdıklarınıızı, peygamberlerine uymamak suretiyle de işlediklerimizi affettirmek, yanlışlarınıızdan dönmek için bir zaman ver diyecekleri gün “kıyamet” hakkında insanları uyar. “Bunun üzerine onlara denir ki: “Daha önce sizin için bir zeval olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?”

Yani siz henüz dünyada iken, öldükten sonra biz böyle bir durumla asla karşılaşmayacağız, bir başka dünyaya taşırımayacağız diye ant içen sizler değil misiniz?

Yani sizler öldükten sonra dirilmeye îman etmiyordunuz, inkâr ediyordunuz.

Nitekimyüce Allah başka bir âyette de şöyle buyuruyor: Onlar: Allah ölen bir kimseyi diriltmez” diye olanca güçleriyleAllah'a and içtiler. Âyette yer alan(.......) ifadesi, yemininyani kasemin cevâbıdır. Ancak burada(.......) kavline hitap lafzıyla getirilmiştir. Eğer and içenlerin sözleri hikâye edilseydi yani onlara yer verilşeydi, burada “bizim için bir zeval yoktur” olurdu. Ya da burada “gün” sözü yakın gelecekte olacak olan bir azap ile helâk olunacakları gün manası murat olunmuştur veya ölümlerinin gerçekleştiği günde sekeratı mevt (Ölüm sarhoşluğunun) dehşeti ve şiddetiyle azap olunmalıdır, meleklerin kendilerine herhangi bir müjde getirmeksizin onları karşımalarıdır. İşte onlar böyle bir günde Rableri tarafından kendilerinin yakın bir geleceğe kadar ertelenmesini isteyeceklerdir.

Âyette geçen(.......) kelimesi (.......) fiilinin ikinci mef'ûludur.

Zarf değildir. Çünkü inzar(uyarma) kıyametin gerçekleştiği gün sözkonusu bile olamaz.

45

Kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik.

İnkar etmek suretiyle“kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz”(.......) kelimesi(.......) kelimesinden alınmadır.Bu da durmak, kalmak manalarına gelir.Bu kelime “fi” cer edatı ile geçişli fiil haline gelir. “Evde karar kıldı” veya “orada kaldı” gibi. Ancak bu ker lime belli özel bir kalma, durma manasına nakledilince, bunda tasarrufa gidildi. Meselâ evde sakin oldu,yani kaldı, oturdu, ikamet etti gibi manalara gelir. Bu kelimenin aynı zamanda sükun manasına gelmesi de câizdir. Bu taktirde orada, o evde huzur içinde zorluksiz olarak yaşadılar, kendilerinden önce geçen toplumların gidişatı üzere davranarak zulm ettiler, haksızlık yaptılar, bozgunculuk çıkardılar. Kendilerinden önce gelenlerin başına neler geldiğinden söz etmez oldular, Allah tarafından başlarına neler geldiğinden ders çıkarmadılar, kötülüklerden uzak durmadılar.“Onlara nasıl muamele ettiğimiz” in haberlerini almakla veya bizzat görüp yaşayarak âyette geçen “Tebeyyene” fiilinin faili muzmerdır(gizlidir). Cümlenin kendisi bunu göstermektedir.

Yani onların durum ları size açık hale geldi, demektir.

Âyette yer alan(.......) kelimesi fâil değildir. Çünkü soru edatı kendisinden önce geçen kelime üzerinde amel etmez. Ancak bu kelime, bunun öncesinden yer alan ve “Onlara nasıl muamele ettiğimiz”cümlesi ile mensûbtur.

Yani onları helâk ettik, onlardan intikam aldık, demek tir. “Size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik” yani onların yaptıklarının özelliklerini sunduk, başlarına nelerin geldiğini anlattık. Bu da her zâlim kimseye esasen ders çıkanlâcak darbı meseller olarak gösterildi ama onlar yine de ders almadılar.

46

Hilelerinin cezâsı Allah katında biliniyorken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi.

“Hilelerinin cezâsı Allah katında biliniyorken” Bu da önceki gibi faile muzaf olan bir ifadeair. Manası, onların hile ve tuzaklarıAllah katında yazılıdır, kayda geçirilmiştir.Allah da onları, yapageldikleri tuzaktan çok daha büyük bir tuzağa düşürecektir. Ya da bu, mefule muzaf olan bir ifadedir.Bu durumda manası şöyle olmaktadır.Allah'ın onlar için kurduğu ve hazırladığı tuzak, Allah katındadır.Bu da Allah'ın onlara vereceği azâbtır. Bu azap onların hiç de tahmin etmedikleri bir yerde gelip onları ansızın yakalayıverecektir.“Onlar, tuzaklarını kurmuşlardı” ellerinden her ne geldiyse yapmak istedikleri her kötülüğü yaptılar, her yola başvurdular. Kafirliği desteklemede olsun, İslamı geçersiz ve anlamsız hale getirmede olsun ellerinden gelen her yolu denediler. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi.

Burada(.......) kelimesinde birinci“lam” harfinin esresi veikincisinin de nasbiyledir. Cümlenin anlamı şöyle olmaktadır: “Onların tuzakları, peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) getirdiği işi önleyecek, ortadan kaldıracak değildir” Burada Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden “dağ” ile söz olundu. Sebebi öneminin oldukça büyük olmasıdır.

Âyette geçen(.......) tam fiildir, nakıs değildir.(.......) edatı cer ise nefiyyani olumsuzluk içindir.“Lam” harfi ise bunu tekit ve teyit için gel mistir. Bu âdeta, Allah onlara azap edecek değildir” (Enfal 33) âyetinde geçen (.......) fülindeki“lam” harfi gibidir. Bu durumda mana şöyle oluyor:

“Onların hile ve tuzakları sayesinde dağların yerinden kalkması veya oynaması muhâldir, olacak bir iş değildir. Burada “dağlar” kelimesiyle Allah'ın âyetleri ve şerî'atı, dini temsil olundu. Çünkü bunlar âdeta yerinden sarsılmaz olan sağlam dağlar misali hükümlerdir, ayetlerdir. Bunun böyle olduğunun da delili İbni Mesud'un kırâatidir. Çünkü İbn Mesud bunu (.......) olarak okumuştur.

Yani onların tuzağı ... olmadı” demektir. İlk Lamın fethi ve ikincisinin de refiyle Ali okumuştur.

Yani(.......) edatı ise (.......) edatının hafifletilmiş şeklidir. Lam harfi ise tekit içindir.

47

O hâlde, sakın Allah'ınpeygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah, mutlak üstündür, kimsenin yaptığını yanma bırakmaz.

“O hâlde, sakınAllah'ınpeygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma!” Bununla hatırlarıan şey,yüce Allah'ın “Şüphesizpeygamberlerimize ve îman edenlere, hem dünya hayatında ve hem şâhitlerin şâhitlik edecekleri günde yardım ederiz” (Mü'min 51) mealindeki bu âyet ve bir de: Allah, elbette ben ve elçilerim üstün geleceğiz, diye yazmıştır” (Mücadele: 21) mealindeki bu ayetidir.

Âyette yer alan(.......) kelimesi (.......) fiilinin ikinci mefulüdür.(.......) kelimesi aynı zamanda(.......) ifadesine izafe olunmuştur.Bu (.......) da bunun ikinci mefulüdür.

Birinci mefûl ise(.......) kelimesidir. Cümlenin manası:Peygamberlerine, verdiği sözden” demektir, burada ikinci mefule birinciye göre öncelik vermesi, yüceAllah'ın asla sözünden dönmeyeceği gerçeğinin bilinmesi içindir. Tıpkı “Şüphesiz Allah asla sözünden dönmez” (Âl-i Imrân: 9) kavli gibidir. Daha sonra (.......) peygamberlerine, diye buyurması, yüceAllah'ın asla sözünden dönmeyeceğini bildirmek içindir. Allah nasıl olur da peygamberlerine verdiği sözden cayar?Bu hiç olacak bir şey midir? Çünküpeygamber onun tarafından seçilen seçkin insanlardır. “Çünkü Allah mutlak üstündür” asla kimse tuzağa düşüremez ve onunla yanşamaz da “Kimsenin yaptığını yanına bırakmaz” düşmanlarına karşı dostlarına yardım eder.

48

Yer başka bir yer, gökler de başka gökler haline getirildiği, insanlar bir ve gücüne karşı durulamaz olanAllah'ın huzuruna çıktıkları gün.

Şu tanıdığınız“yer -yüzü şu tanıdığınızdan ve bildiğinizden farklı-başka bir yer, gökler de -başka gökler haline- getirildiği” burada sadece “gökler” dedi ve fakat“başka gökler” ifadesine yer verilmedi. Sebebi, zaten cümlenin gelişi yani öncesi bu manaya delalet ettiğinden dolayı sözkonusu ifade hazf olunmuştur. Âyette geçen“tebdil” kelimesi “tağyir” yani değiştirme anlamındadır.Bu değiştirme olayı bazen maddenin kendisinde olabilir, bazen de vasıf olan kelimelerde kullanılır. Meselâ:“Dirhemleri dinarlarla veya gümüşleri altınlarla tebdil ettim” demek “değiştirdim” demektir. Burada değişme olayı maddeler üzerinde cereyan etmiştir. Mesela“Halka yüzüğü gümüşe tebdil ettim” yani değiştirdim, erit tim demektir ki, burada özellikle değişim olmuştur. Ki eritmek suretiyle yüzük, yüzüklükten çıkarılmış gümüş olarak eritilmiştir. Bir oluşumdan farklı bir oluşuma dönüşmüştür.

Yeryüzünün ve göklerin değişiminin nasıl olabileceği üzerinde fark lı tefsirler yapılmıştır. Kimisi sadece vasıfları, özellikleri değiştirecek derken, kimisi de yeryüzündeki dağlar ortadan kalkacak, denizler coşup kaynayacak, yeryüzü dümsüz hale gelecektir. Hiçbir eğrilik bile üzerinde görülmeyecek demişlerdir.

İbni Abbâs'tan(radıyallahü anh) rivâyete göre,“yeryüzü yine yeryüzüdür ama sadece değişime uğrayacaktır. Gökte, yıldızların dökülmesi, güneş ve ayın batmasıyla, yarılmakla, her biri kapı olmakla değişime uğrayacaklardır.” Farklı bir tefsire göre bu yer ve gökler tamemen yok olacaklar ve yepyeni bir yer ve gökler yaratılmış olacaktır.

İbni Mesud'dan(radıyallahü anh) rivâyete göre:“İnsanlar bembeyaz bir yer üze rinde haşr olunacaklar üzerinde hiçbir kimsenin hata işlemediği bir dünya üzerinde hesaba çekileceklerdir.”

Hazret-i Ali(radıyallahü anh) den gelen rivâyete göre;“Yeryüzü gümüşe, gökler de altına dönüştürülecektir.”İnsanlar bir ve gücüne karşı durulamaz olan Allah'ın huzuruna” kabirlerinden çıktıkları gün.” Bu âyet âdeta:“Bu gün hükümranlık kimindir? Kahhar olan tek Allah'ındır” (Mü’min 16) mealindeki âyet gibidir. Çünkü mülk ve varlık âlemi herşeye galip gelen, kendisine asla karşı çıkılamayacak olanAllah'ın olduğuna göre, hiçbir kimseninAllah'tan başkasından medet beklemesi düşünülemez. Dolayısıyla durum oldukça şiddetli ve ağırdır.

Bu âyetin başında yer alan (.......) kelimesinin zarf olarak mensûb olması, “İntikam” kelimesi sebebiyledir veya burada gizli(muzmer) bir (.......) (hatırla) fiili vardır onunla mensûb kılınmıştır.

49

O gün, günahkarların zincire vurulmuş olduğunu görürsün.

“O gün” yani kıyamet günü “günahkarların” kafirlerin“zincire vurulmuş olduğunu görürsün” Birinin ötekisine bağlandığını veya şeytanlarla birbirlerine zincirlendiklerini yahut da el ve ayaklarının zincire vurulduğunu görürsün. (.......) kelimesindeki cer edatı(.......) kelimesine taallûk etmektedir.

Yani zincire vurularak demektir. Yahut da ona taallûk etmemektedir.Bu durumda mana şöyle olmaktadır: Bukağılarıarak, zincire vurularak.

50

Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürür.

“Onların gömlekleri katrandandır” Bu kara ardıç denen bir ağaç olup, kaynatılmak suretiyle bundan katran denen madde elde edilir. Bununla da uyuz develer katranlanmak suretiyle, uyuz olan yerler yakılır. Bu, çok çabuk tutunan bir maddedir, rengi siyahtır. Dolayısıyla cezâlarıdırılacak kimseler üzerine bu âdeta bir gömlek gibi sürülmek suretiyle katranla sıvanır ki, böylece o ateşin yakıcıliğinı bedenlerinde daha fazla hissetsinler, yakıcılık hızlı bir şekilde vücûdlarına yayılsın. Bunun bizim gördüklerimiz veya müşahade ettiklerimiz arasındaki fark, hiçbir zaman onun yakıcıliğinın ne kadar yüksek bir derecede olacağını bilemeyeceğimiz bir miktarda ve değerdedir. Sanki bizim bildiklerimiz ve gördüklerimiz, yanımızda var olanlar sadece isimden ibâret gibi kalır. Asıl müseması yani esas katran orada olanıdır. Allah'ın katran ile cezâlarıdırmasından oluşan gazâbından, azâbından ve öfkesindenAllah'a sığınırız. Zeyd bunun“min katrin anin” olarak okumuştur.“Yüzlerini de ateş bürür” yani o ateş tutuşarak yüzlerini sarar. Özellikle yüz denmesinin sebebi, bu organın vücut organları içinde en değerli ve en hassas organ olması sebebiyledir. âdeta içteki kalp gibi yüz de bu manada değerlidir. Bunun içindir ki, “yandıkça tırmanıp kalplerin ta üstlerine çıkan ateş” (Hümeze 6-7) buyurulmuştur.

51

Allah herkese kazandığının karşılığını vermek için onları diriltecektir. ŞüphesizAllah, hesabı çabuk görendir.

Allah herkese kazandığının karşılığını vermek için onları diriltecektir.” Allah suçlulara, kafirlere yapacağını yapacaktır ki her nefis ne yapmış ise, kazandığının karşılığını böylece görebilsin. Ya da her nefis, suçu ne ise onun cezâsını, itâatkâr ise onun da eririni görebilsin. Çünkü işledikleri suçlar yüzünden suçluları yüceAllah cezâlarıdırınca, böylece bileceklerdir ki Allah, itâatkâr olan mü’min kullarını da sevap ile ödüllendirir, “şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir” Allah kullarının hepsini göz açıp kapayma kadar geçecek olan zamandan çok daha hızh bir zaman dilimi içerisinde hesaplarını görüverir.

52

İşte bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar,Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğrensinler diye insanlara bir bildiridir.

“İşte bu Kur'ân”yani bu surenin 42. âyetinden 51. âyetine kadar özellikleri anlatıları hususlar“kendisiyle uyarılsınlar” bu mesaj ile uyanlıp nasihat alsınlar için, burada geçen (.......) fiili mahfuz olan bir fiil üzere atfolunmuştur ki bu da,(.......) nasihat, öğüt alsınlar, demektir. Uyarılsınlar demek, Allah'tan başka ilâh olmadığını bilsinler demektir. Çünkü insanlar korktukları zaman, korku onları gerçekleri görmeye, onlara bakmaya yöneltir ki böylece tevhid inancına sahip olsunlar ister. Korku esasen her iyiliğin temelidir. Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğrensinler diye insanlara bir bildiridir” Hatırlamada yeter bir ifadedir, bir öğüttür.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1310  H : 710)

 

NESEFÎ / MEDÂRİK TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

HANEFÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç