64Babaları dedi ki: ” Hiç ben onu size inanır mıyım? “ Âyette ver alan“ hel” kelimesi “ma “ (olumsuzluk) mânâsında kullanılmıştır. Meğer ki, bundan evvel kardeşini Yûsuf’u inandığım gibi ola. Siz de ona yapacağınızı yaptınız. Koruma bakımından Allah daha hayırlıdır. Hem O, acıyanların en acıyıcısıdır. Bu yüzden onu korumayı (bana) ihsan edeceğini ümit ederim. Âyette geçen “ hifzen“ Bir kırâate göre temyiz olarak ” hafızen“ şeklinde okunmuştur, “ Lillâhi Derruhu Farisen“ de olduğu gibi (Temyiz nekre olması gerekirken, müştak olarak gelmiştir). 65Derken eşyalarını açınca, sermayelerini kendilerine iade edilmiş buldular. “ ey babamız: Daha ne isteriz. Âyette geçen “ ma” lâfzı istifhama aittir. Buna göre mânâsı Melik'in ikramından bundan daha büyük ne isteyelim? Âyette geçen 'Nebği “ Bir kırâate göre babalarına hitaben” Tebği “ şeklinde okunmuştur. Böylece Yûsuf’un kendilerine olan ikramını babalarına hatırlatmış oldular işte sermayemiz de bize iade olunmuş! Yine ailemize erzak getiririz. O erzak da gıda maddesidir. 66Kardeşimizi de muhafaza ederiz. Hem kardeşimiz için bir deve yükü fazla alırız ki, cömert olduğu için Melik'e bu çok kolaydır. “ dediler. Babaları: “Onu sizinle asla gönderemem. Meğerki etrafınız ölmenizle yahut mağlup düşersiniz de onu getirmeye gücünüz yetmez bir suretle kuşatılmadıkça mutlaka onu bana getireceğinize dair yemin etmeniz suretiyle Allah'dan sağlam bir ahidveresiniz!“ dedi. Evlâtları bu konuda babalarına icabet ettiler. Ne zamanki bu konudababalarına yeminlerini verdiler-Babaları: “Allah bizim ve sizin söylediklerimize karşı vekildir. Şahittir dedi. Nihayet oğlunu onlarla beraber gönderdi. 67Ey oğullarım!Mısır'abir kapıdan girmeyin. Ayrı ayrı kapılardan girin ki, size nazar değmesin. Mamafih ne yapsam bu tavsiyem ile Allah'dan size yazdığıhiç bir şeyi sizden uzaklaştıramam. Benim bu tavsiyem ise bir şefkat eseridir. Hüküm ancak tek olan Allah'ındır. Ben ancak O'na tevekkül ettim.Sadece O'na güvendim. Tevekkül edenlerde yalnız O'na güvenmelidirler. “ dedi. Âyette geçen “ min“ harf-i cerri zâittir. 68Allahü teâlâ şöyle buyurdu: Ne zamanki babalarının emrettiği yerden yani ayrı ayrı olarak şehre girdiler. Bu, Allah'ın kazasından hiçbir şeyi onlardan gidermedi. Sadece Ya'kûb'un nefsindeki bir haceti yerine getirmiş oldu.O da (oğullarına olan) şefkatinden nazar değmemesini istemesiydi. Âyette geçen “ min“ harf-i cerri zâittir. Ayrıca “ illa ”edatı da”lakinne “ mânâsında kullanılmıştır. Şüphesiz Yakûb, bir ilim sâhibiydi. Çünkü biz ona öğretmiştik. Biz ona (vahiy ile) öğretmemizden dolayı bir ilim sâhibiydi fakat insanların çoğu ki, onlar da kâfirlerdir Allah'ın temiz kullarına ilhamını bilmezler. 69Yûsuf’un huzuruna girdikleri vakit Yûsuf kardeşini yanına aldı ve “ Ben (evet) ben senin kardeşinim sen onların bize yaptıklarına bizi kıskanmalarına üzülme! Dedi.Onlara bir şey söylememesini ona tembih etti. Ve bir bahaneyle onu kendi yanında bırakacağına dair onunla anlaştı. |