Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

98

 

004 - NİSÂ' SÛRESİ

 

CÜZ :

5

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

128

Ve eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ediyorsa bir sulh ile aralarını düzeltmelerinde kendilerine bir günâh yoktur, sulh hep hayırdır, nefislerse kıskançlığa hazırlana gelmiştir, eğer arayı düzeltir ve geçimsizlikten sakınırsanız şüphe yok ki, Allah her ne yaparsanız habîr bulunuyor

(........) Ve eğer bir karı Efendisinin nüşuzundan -yani

kocasının kendisini hoşlanmayıb surat ve geçimsizlik ederek yanına yaklaşmamasından ve hakkını menetmesinden (........) yahud i'razından- ya'ni her hangi bir sebeble musahabet ve müânesetini azaltıb yüz çevirmesinden -korkarsa- (........) (âyetine bak) o zaman (........) beyinlerini bir sulh ile ıslâh eylemelerinde veya (........) kırâetine göre- muselaha olmalarında -meselâ ezvacı Resulullahdan sevde binti zem'anın telâktan endişe ederek nevbetini Hazret-i Aişeye terk etmesi gibi kadının erkeği cezbetmek için hakkı olan merhinde veya kasm ve nevbetinde tenzilât ve fedakârlık yaparak veya bir şey rişvet gibi bir günah olmaz. (........) Sulh her halde müfarakattan ve geçimsizlikten hayırlıdır (........) nefisler ise şuhh-u imsake ihzar olunmuştur, tab'an buhl-ü hırsa mail ve hazırdırlar. Kadın nevbetine harıs olur hakkını vermek istemez, erkek de onun çirkinliğine veya her hangi bir eksikliğine karşı kendini çeker, husni muaşerette hasîs davranır. Binaenaleyh buna karşı diğer taraftan cüz'î bir semahat ibraz ediliverirse mucibi memnuniyyet olur. Ve arayı düzeltir. Fakat (........) ey erkekler siz ihsan eder hüsni muaşerette bulunur (........) nüşuz-ü i'razdan sakınırsanız (........) Allahü teâlâ her halde sizin yaptıklarınıza agâh olur ve ecrini zayi etmez.

129

Kadınlarınız arasında her veçhile âdil davranmıya ne kadar hırs besleseniz yine muktedir olamazsınız, bâri büsbütün meyledib de ötekini askıda kalmış gibi bırakmayın, ve eğer arayi düzeltir ve haksızlıktan korunursanız şüphe yok ki,, Allah gafur, rahîm bulunuyor

(........)

kadınların arasını denk tutmağa ya'ni mahabbet de dahi müsavat üzere adalet yapmağa hırs da etseniz her halde muktedir olamazsınız. Hepsini alesseviyye bir derecede sevemezsiniz, buna gücünüz yetmez.» -Yetmiyince de (........) medlûlünce Allah bunu teklif de etmez. Binaenaleyh (........) bütün meylinizi diğerine verib de zevcelerinizin ba'zısını muallaka ya'ni muallakta kalmış ve kocalı ne kocasız bir kadın gibi mühmel bırakmayınız,»- ki, işte (........) emri mucebince korkulması lâzım gelen cevr adaletsizlik budur.

Ya'ni kadınlar hakkında iki nevi' adalet vardır. Birisi infak ve kasm denilen nevbeti beytutet gibi hukukta adalet ve musavattır ki, bu vüs-ü iktidarı beşerîden haricdir. Çünkü mahabbet umurı ıztırariyyedendir. (........) karinesiyle burada adaletten mürad da budur. Ve bundan meni' teklifi malâyütaktır. Binaenaleyh teklif olunan adalet, mümkin olan hukuk da adalettir ve korkulması lâzım gelen adaletsizlik diğerini muamelei zevciyyeden bil'külliyye mahrum edib büsbütün muallak ve mühmel gibi bırakmak suretiyle cevirdir.

Ya'ni taamı, kisve ve süknasiyle nefakasını vermek ve nevbeti beytutte müsavi tutub musahabet ve müâneset eylemek kâfi değildir. Kadının ara sıra hazzı nefsanîsini de vermek tahsın etmek lâzmıdır. Ancak bu noktada müsavat teklifi malâyütak olduğundan mevzuı bahs değildir. Hatta böyle bir teklif erkeğe cevirdir. Adalet denince her halde müsavat düşünmemelidir. Elyakı lâyıka tercih etmek de bir hak bir adalettir.

Görülüyor ki, burada umurı ıhtiyariyye ile umurı ıztırabiyyenin hükmü tefrik edilerek (........) emrinin bir izahı vardır. Ve işte mahabbetin böyle umurı iztırariyeden

olması kazıyesidir ki, zinâdan tevakki için müteaddid zevcata mesağ veren esbabı zaruriyyeden birisi olmuştur. Buna karşı «sevsin ve her fenalığı yapsın da nikâh etmesin» demek büyük bir zulümkârlık olacağı aşikârdır. Bunun için burada vahdeti zevceye teşvik eden nassın izahiyle beraber teaddüdiz evcenin şerait ve ilcaatı zaruriyyesinden en mühimmi de anlatılmıştır. Hadîs-i şerifte de varid olmuştur ki, (........) iki karısı olub da birine büsbütün meyleden kimse yevmi kıyamette bir şıkkı mail olarak gelir.»

(........) Ve eğer hasbelzarure böyle bir hal olunca beyinlerini ıslâh eder, bozulan cihetlerini düzeltir (........) ba'dema meyilden sakınırsanız (........) Allah gafur ve rahîm olduğundan geçmişe mağfiret eder. Ve sizi rahmetile bekâm eyler.

130

Yok eğer ayrılırlarsa Allah kudretiyle her birini diğerinden müstağni kılar, Allah kudreti geniş bir hakîm bulunuyor

(........) Ve eğer sulh-u ıslâh ve hakem-ü tavassut ve saire her «hangi bir suretle karı koca beyni tevfık olunamaz da, her ikisi arzularile birbirlerinden ayrılırsa (........) Allahü teâlâ kendi vüs'ati, gınâ ve kudretile her birini, diğerinden müstağni kılar, onu ona muhtaç etmez, onu da ona. Çünkü (........) Allah vasi' ve hakîmdir. Çünkü

131

Allah’ındır bütün göklerdeki, yerdeki, celalim hakkı için sizden evvel kitab verilenlere de tavsıye ettik size de ki, Allahdan korkun, ve eğer tanımamazlık ederseniz haberiniz olsun ki, Allah’ındır bütün Göklerdeki ve Yerdeki, ve Allah bir ganiy, hamîd bulunuyor

(........) dır.»- Demek olur ki, tefrika iki tarafın rızasile olmaz» birinin diğerinde gözü bulunursa bu ığnâ mev'ud değildir. Kadın ayrılmak istemez geçinmek arzu ederse erkeğin onu tatlık etmesi günahtır. Kezalik erkek bırakmak istemez, geçinmek arzu ederse hul'a cebr etmek veya kuvvei cebriye ile tefrık eylemek de günahtır. O zaman bir taraf zalim mevkıinde kalır ki, bundan son derece sakınmak lâzımdır.

(........) Ey Müslimanlar kasem olsun ki, hem sizden evvel kendilerine kitab verilmiş olanlara ve hem size (........) Allah ittika ediniz, azabından korkunuz diye (........) ve şayed küfr ve küfran edecek olursanız biliniz ki, Semavat ve Arzda her ne varsa hepsi Allah’ındır. (........) ve Allah her şeyden ganiy ve sizin ibadetinizden müstağnîdir (........) o kendi zatında hamîddir. Siz gerek hamd ediniz, gerek etmeyiniz o haddi zatında mahmud ve müstehakkı hamddir. Ne mahlûkatın küfr-ü ma'sıyetlerile mutazarrır, ne de şükr-ü taatlariyle müntefi' olur. Ve hamîd olduğundan dolayı mahzı rahmetile menafiinizi te'min ve sizi zarardan vikaye için ittika ve küfr-ü küfrandan ihtiraz emr eder diye tavsıye ettik.

Filvakı'

132

Allah’ındır bütün göklerdeki, yerdeki; dayanılacak (vekil) de Allah yeter

(........) Semavatta her ne var o Arzda her ne varsa bütün bunlar halkan ve mülken, evvelen ve âhıren Allah’ındır. Bütün bunlar da bihukmilülûhiyye icad ve i'dam, ıhya ve imate, taltif-ü tekdir, sevab-ü ıkab vesaire ile keyfe mayeşa tasarruf eden ancak odur. Ve bu tasarruf ancak onun hakkıdır. Allah bunların bizzat sahibi olduğu gibi (........) hepsinin umurunu ve umurun hepsini tedbir ve idare etmekde ve her birini kendi hısabına görüb gözetmekte vekil olarak dahi Allah kâfîdir. Binaenaleyh herkes ona tevekkül ve i'timad etmeli ve kendi umurunda muvaffak olmak için ona müracaat edib teslim olmalıdır. Zira

133

Dilerse sizleri giderir de ey insanlar! Başkalarını getirir, Allah ona da kadîr bulunuyor

(........) eyyühennas! bilmiş olunuz ki, Allah dilerse sizi ortadan kaldırır, def'eder (........) ve yerinize diğerlerini getirir. (........) Allah buna da kadirdir, hem pek kadirdir. (........) Rivayet olunuyor ki, bu âyet nâzil olduğu zaman Resulullah yedi saadetini Selmanı Farisînin arkasına vurmuş «onlar bunun kavmi» buyurmuştur.

134

Kim Dünya sevabı isteyorsa bilsin ki, Dünya sevabı da Ahıret sevabı da Allah’ın yanındadır, ve Allah bir semî' basîr bulunuyor

(........) Her kim dünya sevabı isterse bilmeli ki, (........) Dünyanın da Âhıretin de sevabı ancak Allah’ın indindedir. Dünya sevabını da verecek olan başkası değil yine Allahdır. Bunun için de Allah’a ve Allah’ın kanunlarına müracaat etmek lâzımdır. Fakat bunun karşısında bir de Âhıret sevabı vardır. Şu halde Allah’a müracaat edib de yalnız Dünya sevabına göz dikmek ne kadar himmetsizlik ne kadar budalalıktır. Âkıl olan hiç olmazsa (........) diye ikisini de istemeli veya eşref-ü a'lâsına nasbı nazar edib Dünyayı kale almıyarak Âhıreti istemelidir. Çünkü (........) medlûlünce Âhıreti isteyen fazla olarak Dünyadan da nasîbedar olur. Netekim Allah için mücahede eden Dünya ganimetinden mahrum kalmaz, onunla beraber Âhıret sevabına da erer. Lâkin ganimet için harbe gidenler gibi sırf Dünya peşinde koşanlar bunu bulurlarsa diğerlerinden mahrum kalırlar. Çünkü (........) Allah semî' ve basîrdir: söylenenleri işidir, yapılanları görür, herkesin garaz-u maksadını bilir ve ona göre muamele eder. Bunun için şu emr-ü vasayayı İlâhiyyeyi iyi dinleyiniz:

(........)

(........)

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(Ö :  M :1942  H :1361)

 

ELMALILI - ORİJİNAL - (TÜRKÇE)

 

HANEFî

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç