78
Onlardan bir grup vardır ki, bazı şeyleri kitaptan
olmadığı halde kitaptan sanmanız için dillerini kitapla eğip bükerler.
"Bu, Allah katındandır” der. Halbuki o, Allah
katından değildir. Onlar bilerek Allah’a karşı yalan söylerler.
"Onlardan bir grup": Kimler hakkında
indiğinde iki görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:
Birincisi: O, Yahudiler hakkında
inmiştir, bunu Atıyye,
İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.
İkincisi: Yahudilerle Hıristiyanlar
hakkında inmiştir. Bunu da Dahhâk,
İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.
"Ve inne": Tekit edatıdır,
"leferikan"daki lâm da tekidi tekit içindir ve zaittir.
İbn Kuteybe şöyle
demiştir:
"Dillerini eğip bükerler” sözünün manası:
Onu tahrif ederek ve ilaveler yaparak değiştirirler, demektir.
"Elsine": Lisanın çoğuludur.
Ebû Amr: Lisan müzekker de müennes de olur;
müzekker eden onu elsine ile çoğul yapar,
müennes yapan da onu elsün ile çoğul yapar.
Ferrâ’ da şöyle
demiştir:
Aynen lisan kelimesini Araplardan yalnız müzekker olarak işittik. Araplar:
Sebeka min fülanin kelâmün derler ki, ağzından bir söz kaçtı, der ve onu
müzekker kılarlar.
İbn el - A’rabi şöyle bir şiir getirmiştir:
Dilin tatlıdır, nefsin cimridir,
Malın da dostuna nispetle Ülker yıldızının
yanındadır.
Sa’leb de şöyle
bir şiir aktarmıştır:
Dilimden kaçana pişman oldum;
Keşke onu çuvalın içinde saklasa idim.
Kâne mini sözü lisanın kelâm olduğunu göstermektir.
Sa’leb yine şöyle
bir beyit getirmiştir:
Amir oğullarının dili geldi;
Bütün dedikleri kabul edilmez şeylerdir.
Burada da lisanı müennes kılmıştır, çünkü kelime ve mektubu kasdetmiştir.
79
Allah bir beşere kitap, hikmet ve
peygamberlik
versin de, sonra da insanlara,
"Allahı bırakıp bana kullar olun” desin, ona
yakışmaz. Ancak o: "Kitabı öğretmeniz ve onun dersini alıp vermenizle Rabbani
olun” der.
"Bir beşere yakışmaz":
İniş sebebi için üç görüş vardır:
Birincisi: Yahudilerin reislerinden bir
topluluk:
"Ya Muhammed, seni Rab edinmemizi mi istiyorsun?” dediler. O da: Allah korusun,
beni böyle bir şeyle göndermedi, dedi. Bunun üzerine bu âyet indi, bunu
İbn Abbâs, demiştir.
İkincisi: Bir adam,
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem’e: "Sana secde edelim mi?” dedi. O da: Hayır,
Allah'tan başka kimseye secde edilmesi yaraşmaz, dedi. Bunun üzerine bu âyet
indi. Bunu Hasen Basri, demiştir.
Üçüncüsü: Bu, Necran Hıristiyanları
İsa’ya taptıkları zaman indi, bunu da Dahhâk
ile Mukâtil,
demişlerdir.
"Beşer” ile
kimlerin kastedildiği hususunda da iki görüş vardır:
Birincisi:
Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’dir. Kitap da Kur’ân'dır. Bunu
İbn Abbâs ile
Atâ’, demişlerdir.
İkincisi: İsa’dır, kitap da İncil’dir.
Bunu Dahhâk ile
Mukâtil, demişlerdir. Hüküm de: Fıkıh ve
ilimdir, bunu da Katâde ve diğerleri,
demiştir.
Zeccâc da şöyle
demiştir: Âyetin manası: Bir adamda peygamberlik
ile insanlara:
"Allah’tan başka bana kul olun” demesi yaraşmaz. Çünkü Allah yalanı sevmez.
"Ancak olun": Yani onlara: Olun, der. Der
ifadesi anlaşıldığı için atılmıştır.
Rabbaniyyun’a gelince: Ali b. Ebû Talib
radıyallahu anh’ten
şöyle dediği rivayet edilmiştir: Onlar insanları hikmetle besleyen ve
onunla büyüten kimselerdir.
İbn Abbâs ile
İbn Cübeyr de: Onlar öğretmenlerdir,
demiştir. Katâde
ile
Atâ’ da: Onlar fakihler, Âlimler ve
hekimlerdir, demişlerdir.
İbn Kuteybe de: Onun tekili Rabbanidir,
onlar öğreten Âlimlerdir, demiştir. Ebû Ubeyd
de şöyle demiştir: Arapça olmadığını
sanıyorum, o ya İbranice ya da Süryanice’dir. Şöyle
ki, Ebû Ubeyde Arapların Rabbani’yi
bilmediklerini söylemiştir.
Ebû Ubeyd de: Onu ancak fakihler ve ilim
adamları bilirler, demiştir. Ve şöyle
demiştir: Kitapları bilen bir alimden şöyle
dediğini işittim: Onlar helâl ile haramı, emir
ile yasağı bilen Âlimlerdir.
İbn Enbari de bazı dilcilerden
şöyle dediklerini hikaye etmiştir: Rabbani,
Rabbe mensup demektir. Çünkü ilim, onunla Allah’a itâat edilen şeydir. Elif nun
mübalağa için başına gelmiştir. Nitekim: Recülün lihyani, derler ki, sakalı
büyük adam, demektir.
"Bima küntüm tuallimunel kitabe":
İbn Kesir, Nâfi
ve Ebû Amr: Aynın sükunu ve “Lâm” ın nasbi
ile ta’lemune okumuş;
Âsım, İbn Âmir,
Hamze ve Kisâi
de, şeddeli olarak tuallimune okumuşlardır. Hepsi
"tedrusune"yi şeddesiz okumuşlardır.
İbn Mes’ûd, İbn
Abbâs, Ebû Rezin, Said b. Cübeyr,
Talha b. Mûsarrif ve Ebû Hayve, tenin zammı ve şedde
ile tüderrisune okumuşlardır.
Diraset: Okumaktır.
Zeccâc şöyle
demiştir: Kelâmın manası şöyledir: öğretmede
tarzınız ve niyetiniz Âlimlerin ve hekimlerin tarzı olsun. Çünkü alim ancak ilmi
ile amel ederse bu ismi hak eder.
80
Size melekleri ve
peygamberleri
İlâhlar edinmenizi emretmez. Hiç siz Müslüman olduktan sonra size küfre
dönmenizi emredir mi?
"Vela ye’müreküm en":
İbn Âmir, Hamze,
Halef, Ya’kûb ve
Âsım - kendinden yapılan bazı rivâyetlerde- Abdülvaris -Ebû
Amr’dan- Yezidi, kendi tercihi ile
ranın fethası, kalanlar da ranın zammı ile
okumuşlardır. Kim mensûb okursa mana:
"Bir beşerin size şöyle emretmesi yaraşmaz
şeklinde olur. Merfu okuyan da yukarısı ile
alakasını keser, onu yeni cümle başı yapar. İbn Cüreye: Muhammed size
şöyle emretmez, demiştir.
81
Bir zamanlar Allah
peygamberlerden:
Yemin olsun ki, size kitap ve hikmet verdim, sonra da size yanmızdakini tasdik
edici bir peygamber
geldiği zaman ona mutlaka iman edeceğinize ve ona yardım edeceğinize dair sağlam
söz almıştı.
"Bunu kabul ettiniz ve üzerinize bu ağır yükümü
aldınız mı?” dedi. Onlar da :
"İkrar ettik” dediler. O da: Şahit olun; ben de
sizinle beraber şahit olanlardanım” dedi.
"Ve iz ehazallahu misakannebiyyine":
Zeccâc şöyle
demiştir:
"İz” mahallen mensubtur. Mana: Kıssalarında
Allah’ın söz aldığı vakti hatırla, demek olur.
İbn Abbâs: Misak,
sözdür, demiştir. Onlardan aldığı söz üzerinde de iki görüş vardı:
Birincisi: O,
Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’i tasdik etmektir. Bu; Hazret-i
Ali, İbn Abbâs,
Katâde ve Süddi’den
rivayet edilmiştir.
İkincisi: O
peygamberlerden ilk gelenlerin son
gelenlerin getirdiği şeye iman edeceğine dair aldığı sözdür. Bunu da
Tâvûs, demiştir.
Mücâhid ile
Rebi’ b. Enes de
şöyle demişlerdir: Bu âyet katiplerin hatasıdır, doğrusu
İbn Mes’ûd’un: "Ve iz ehazallahu
misakallezine utul kitabe” okuyuşudur.
Rebi’ buna: "Sümme caeküm Resûlün” kavlini
delil getirmiştir. Bazı ilim adamları da şöyle
demişlerdir: Aslında söz peygamberlerden
ve ümmetlerinden alındı, peygamberleri
zikredince ümmetlere gerek kalmadı. Çünkü üstlerden söz alınması astlardan da
alındığım gösterir. Bu da
İbn Abbâs ile
Zeccâc’ın dediklerinden çıkarılan manadır.
Âlimler "lema"nın lamında ihtilaf etmişlerdir; çoğu lamı meftuh ve şeddesiz
okumuşlardır. Hamze de öyle okumuştur, ancak
o, lamı meksur okumuştur. Said b. Cübeyr de
mimi şeddeli okumuştur.
İbn Cübeyr kıraatinin manası: Size verdiğim
zaman, demektir. Ferrâ’ da
Hamze kıraatinde
şöyle demiştir: Verdiği şeyden söz almak istemiş, sonra da
"ona mutlaka iman edeceksiniz” kavlini
söz alma saymıştır. Yine
Ferrâ’ şöyle
demiştir: Lamı mensûb okuyan, onu zait kabul eder. Ma burada şart ve ceza
edatıdır.
Mana da: Eğer size verirsem ve size ne zaman kitap ve hikmetten bir şey
verirsem, demek olur.
İbn Enbari de
şöyle demiştir: "Lema ateytüküm"deki lâm, şeddeli veya meksur okuyanların
kıraatine göre söz almanın cevabıdır, diyor ki, çünkü söz alma yemindir.
Şeddesiz okuyanın kıraatine göre de manası: Kasemdir, kasemin cevabı da
"letü’minünne bihi"deki lamdır. Peygamberleri
gaip sigasıyla zikrettikten sonra niçin muhatap sigasıyia
"ateytüküm” dedi? Çünkü kelâmda söz ve hikaye manası vardır, onlara hitap
ederek: Lema ateytüküm, dedi. Nâfi de nun ve
elifle
"ateynaküm” okumuştur.
"Sonra size bir
peygamber gelirse": Hazret-i
Ali radıyallahu anh
şöyle demiştir: Allah ne zaman bir
peygamber göndermiş ise ondan, eğer o
hayatta iken Muhammed gönderilirse mutlaka ona iman ve yardım edeceğine dair söz
almıştır. Bir başkası da şöyle demiştir:
Peygamberlerden söz almak, birbirlerini
tasdik etmektir. Isr burada bir cemaate göre söz manasınadır.
İbn Kuteybe de
şöyle demiştir. Aslında ısr, ağırlık demektir. Söze de ısr denilmesi onun
da bir engelleme, ağırlık ve zorlama olmasındandır. Hepsi "ısri"nin hemzesini
meksur okumuşlardır. Ebû Bekir,
Âsım’dan mazmum okuduğunu rivayet etmiştir.
Ebû Ali de zam da bir lügate benzer,
demiştir.
"Şahit olun dedi":
İbn Fâris şöyle
demiştir: Şahitlik: Müşahede edilen şeyi haber vermektir. Bu hitabın kimlere
olduğuna dair iki görüş vardır:
Birincisi: O,
Peygamberleredir. Sonra bunda da iki
görüş vardır:
Birincisi:
Bunun manası: Ümmetlerinize şahit olun, demektir, bunu Hazret-i
Ali b. Ebû Talib, demiştir.
İkincisi:
Kendinize şahit olun, demektir, bunu da Mukâtil,
demiştir.
İkincisi: O meleklere hitaptır, bunu da
Said b. Müseyyeb , demiştir. Buna göre daha
önce zikri geçmeyen birine hitap edilmiş olur.
82
Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, işte onlar
fasıkların ta kendileridir.
83
Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar. Halbuki
göklerde ve yerde kim varsa ister istemez O’na teslim olmuştur. Yalnız O’na
döndürülecekler.
"Efeğayra dinillahi yebğun":
Ebû Amr, yeyi meftuh, "ve ileyhi turceun"un
tesini de mazmum okumuştur. Diğerleri de her iki kelimeyi de ye
ile okumuşlardır.
Hafs, Âsım’dan
"yebğune” ve
"yerciune"yi ye ile okumuş,
Ya’kûb da aslına bakarak yeyi meftuh ve cimi
meksur okumuştur.
İbn Abbâs şöyle
demiştir: Her iki kitap ehli tartıştılar: Her fırka İbrahim’in dinine kendinin
daha layık olduğunu iddia ettiler, bunun üzerine
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem:
"Her iki fırka da İbrahim’in dininden uzaktırlar” dedi. Buna kızdılar ve:
Allah’a yemin ederiz ki, senin hükmüne razı olmayız ve dinini tutmayız, dediler.
Bunun üzerine bu âyet indi. Allah’ın dininden maksat
Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’in dinidir.
"Velehu esleme": İtâat etti, boyun eğdi,
demektir.
"Tav’an ve kerha": Tav’: Kolayca itâat
etmek, kerh de: Zorla ve gönlü istemeyerek itâat etmektir. İster istemez
üzerinde de altı görüş vardır:
Birincisi: Kalu belada herkesten ister
istemez söz alınmıştır, bunu Mücâhid,
İbn Abbâs’tan,
A’meş de Mücâhid’ten rivayet etmiştir.
Süddi de böyle demiştir.
İkincisi: Mü'min isteyerek secde eder,
kâfir de istemese de gölgesi secde eder. Bu İbn
Abbâs’tan rivayet edilmiştir. Bunu İbn Ebi Necih
ile Leys, Mücâhid’ten
rivayet etmişlerdir.
Üçüncüsü: Hepsi O’nun Halik olduğunu
ikrar ettiler, bazıları şirk koşsalar da. Bunu ikrar etmeleri şirk koşmalarında
aleyhlerine delildir. Bu Ebû’l - Âliyye’nin
görüşüdür. Bunu Mansur, Mücâhid’ten rivayet
etmiştir.
Dördüncüsü: Mü’min isteyerek Müslüman
oldu, kâfir de kılıç korkusu ile Müslüman
oldu, bu da Hasen Basri’nin görüşüdür.
Beşincisi: Mü’min isteyerek itâat etti,
kâfir de Allah'ın azabını gördüğü zaman Müslüman oldu, o vakitte ona fayda
vermedi. Bu da Katâde’nin görüşüdür.
Altıncısı: Hepsinin Müslüman olması,
cibilliyetlerindeki geçerli emirden dolayrdır, hiç kimse cibilliyetindeki şeyden
kaçamaz ve onu değiştiremez. Bu Zeccâc'ın
görüşüdür. Şa’bî’nin, hepsi Ona boyun
eğdiler, sözünün manası da budur.
|