Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

55

 

003 - ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

 

CÜZ :

3

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

46

O, beşikte iken ve yetişkinlik hâlinde insanlarla konuşur ve o, sahillerdendir, dediği zaman da (sen yanlarında değildin).

"O, beşikte iken ve yetişkin hâlinde insanlarla konuşur” yani çocukken de orta yaşlı iken de konuşur, peygamberlerin konuşmasında farklılık yoktur. Burada geçen mehd mastardır, çocuk için hazırlanan yatağa denilmiştir. Onun gençken göğe kaldırıldığı söylenmiştir. Ortayaşlı iken konuşmasından maksat da yere indikten sonra konuşmasıdır. Değişik ve birbirine zıt hâllerinden bahsedilmesi onun ilahlıktan uzak olduğunu bildirmek içindir.

"Sahillerdendir” bu da kelimetin lâfzından üçüncü hâl’dir ya da yükellimü'deki zamirinden hâl’dir.

47

Meryem:

"Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken nasıl bir çocuğum olabilir?” dedi.

"Öyledir; dilediğini yaratır. Bir şeye hükmettiği zaman sadece ona:

"Ol” der; o da oluverir.

Meryem:

"Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken nasıl bir çocuğum olabilir?” dedi. Bu da şaşma yahut normal şekilde uzak görme veyahut bunun evlenme ile mi başka şeyle mi olacağını sorma içindir.

"Rabbi de: Öyledir; dilediğini yaratır, dedi” . Diyen Cebrâîl'dir yahut Allahü teâlâ'dır, Cebrâîl ona Allahü teâlâ’nın sözünü aktarmıştır.

"Bir şeye hükmettiği zaman sadece ona:

"Ol” der; o da oluverir". Bu da şuna işarettir ki, Allahü teâlâ eşyayı aşama aşama sebeplerle yaratmaya kâdir olduğu gibi başka şekilde bir seferde de yaratmaya kâdirdir.

48

Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecektir.

Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecektir. Bu da yeni söz başıdır; Meryem'in gönlünü almak, içindeki korkuyu gidermek için söylenmiştir. Çünkü o kocasız doğum yapacağını biliyordu.

Ya da yübeşşirüki'nin veyahut vecihen'in üzerine atıftır. Kitap da yazı demektir yahut da indirilen kitapların cinsidir. İki kitabın özellikle bildirilmesi faziletlerindendir. Nâfi' ile Âsım ye ile yuallihumu okumuşlardır.

49

Allah onu İsrâîl oğullarına Resûl gönderecek. Onlara şöyle diyecek: Size Rabbinizden şöyle bir mu'cize getirdim: Şüphesiz ben, size çamurdan kuş suretinde bir şey yaparım; ona üflerim; o da Allah'ın izni ile kuş olur. Yine Allah'ın izni ile anadan doğma körü ve baras hastasını iyi ederim. Ve Allah’ın izni ile ölüleri diriltirim. Yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz bunda, eğer mü'min kimseler iseniz sizin için elbette bir ibret vardır.

"Resûlen ilâ beni İsrâîle kad ci'tüküm biayetin min rabbiküm” Resûlen kavl maddesi takdir edilerek gizli bir fiille mensûbtur, takdiri: Ve yekulu ürsiltü Resûlen bienni kad ci'tüküm demektir ya da nutk manasını yüklenerek geçen hâllere atıfla mensûbtur, sanki şöyle buyurmuştur: Ve natıken bienni kad ci'tüküm. Özellikle İsrâîl oğullarının bildirilmesi hususi olarak onlara gönderilmesindendir yahut başkalarına gönderildiğini iddia edenlere reddiyedir.

"Enni ahluku leküm minettıyni” enni kad ci'tüküm'den bedel olarak mensûbtur yahut Âyetin'den bedel olarak mecrûrdur ya da hiye enni ahluku leküm şeklinde merfû’dur.

Mana da şöyledir: Sizin için kuş suretinde bir şey takdir ve tasvir ederim. Nâfi' kesre ile inni okumuştur.

"Feenfuhu fihi” fihi zamiri kafa râcidir yani zalikel mütemasili (o surete üflerim) demektir.

"Allah'ın izni ile kuş olur” Allah'ın izni ile canlı bir kuş olur. Bununla şuna dikkat çekmek istemiştir ki, onu diriltmesi Allah'tandır, kendinden değildir. Nâfi' burada ve Maide'de elif ve hemze ile tairen okumuştur.

"Ve übriül ekmehe velebrasa” ekmen gözsüz yahut silme kör olarak doğandır.

Rivâyete göre onun başında binlerce hasta toplanırdı. Gücü yetenler kendileri gelirdi, gücü yetmeyenlere de Îsa aleyhisselâm giderdi. Yalnız dua ile tedavi ederdi.

"Ve Allah’ın izni ile ölüleri diriltirim” Allah'ın izni ile ifadesini tekrar etmesi, ilahlık düşüncesini def etmek içindir. Çünkü diriltmek insan cinsinin yapacağı işlerden değildir.

"Yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi size haber veririm". Şüphe etmeyeceğiniz gâip hâllerinizi haber veririm.

"Şüphesiz bunda, eğer mü'min kimseler iseniz sizin için elbette bir âyet vardır” eğer îmana muvaffak olmuş kimseler iseniz, çünkü başkaları mu'cizelerden yararlanamaz ya da hakkı tasdik eden, ona inat etmeyen kimseler iseniz demektir.

50

Önümdeki Tevrat'ı tasdik etmek ve size haram edilen bazı şeyleri sizin için helâl etmek üzere geldim. Size Rabbinizden bir mu'cize getirdim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itâat edin.

"Ve musaddikan lima beyne yedeyye mine t-tevrati” bu da her iki şekilde Resûlen üzerine atıftır ya da kad ci'tüküm'ün gösterdiği üzere gizli bir fiille mensûbtur yani ve ci'tüküm musaddikan demektir.

"Ve huhille leküm” bu da gizli bir fiile mütaalhktır ya da kad ci'tüküm biayetin'e ma’tûftur yahut musaddikan’ın manasına ma’tûftur, Meselâ ci'tüke muteziren ve liütayyibe kalbeke (özür dilemek veyahut gönlünü almak için geldim) gibi.

"Size haram edilen bazı şeyleri helâl etmek için geldim” yani Mûsa şerîatında demektir ki, bunlar da içyağları, mide ve bağırsaklara yapışan yağlar, balık, deve eti ve Cumartesi günü çalışma gibi. Bu da onun şerîatının Mûsa aleyhisselâm'ın şerîatını neshettiğini göstermektedir. Bu da Tevrat'ı tasdik etmesine halel getirmez, nitekim Kur'ân'ın bazı âyetlerinin bazısını neshetmesi de bir çelişki ve yalanlama teşkil etmez. Çünkü gerçekte nesh zamana göre açıklama ve özelleştirme demektir."Size Rabbinizden bir mu'cize getirdim; öyleyse Allah'tan korkun ve bana itâat edin". Yani size başka bir âyet getirdim, onu bana Allah ilham etti, o da "şüphesiz Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir” kavlidir. Çünkü o, peygamberler arasında icma edilen ve peygamberle sihirbazı birbirinden ayıran hak davettir.

Ya da size bir âyet getirdim ki, Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir, demektir,

"Allah'tan korkun ve bana itâat edin” sözü de ara cümledir. Öyle görünüyor ki, o "size Rabbinizden bir âyet getirdim” sözünün tekrarıdır yani size anlattığım şeylerden arka arkaya âyetler getirdim demektir.

Birincisi delili hazırlamak, ikincisi de onu hükme yaklaştırmak içindir. Bunun içindir ki, fe ile sonuca varmış ve "fettekullaha” buyurmuştur yani size getirdiğim açık mu'cizeler ve göz kamaştırıcı âyetlere muhalefet etmekten Allah'tan korkun demektir.

"Bana itâat edin” sizi davet ettiğim şeylerde. Sonra davete başladı kısaca ona işâret ederek:

51

Şüphesiz Allah, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse ona ibâdet edin. İşte bu, doğru yoldur.

"Şüphesiz Allah, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir” dedi. Bununla da gayesi tevhid olan gerçek itikat üzerinde düşünmekle teorik gücü tamamlamaya işâret etti.

"Ve ona ibâdet edin” demekle de amel gücünü tamamlamaya işâret etti, çünkü o emirleri yerine getirmek ve yasaklardan kaçmak demek olan taâta devamla olur. Sonra da bunu her iki emri birleştirerek açıklamakla tespit etti ki, doğru olduğuna şahitlik edilen yol da budur. Bunun bir benzeri de aleyhisselâm Efendimizin:

"Allah'a îman ettim, de sonra da dosdoğru ol", sözüdür.

52

Îsa onlardan inkârı hissedince,

"Allah'a giden yolda benim yardımcılarım kimdir, dedi? Havariler: Allah'ın yardımcıları bizleriz; biz Allah'a îman ettik. Bizim Müslümanlar olduğumuza şâhit ol, dediler.

"Îsa onlardan inkârı hissedince” İnkârlarını hisle bilecek şekilde anlayınca, (Allah'a giden yolda benim yardımcılarım kimlerdir, dedi?) Allah'a iltica ederek yahut ona katılarak demektir. îla'nın izafet manası katılarak Ensariye taalluk etmesi de câizdir, yani bana yardımda kendilerini Allah'a katanlar kimlerdir? Burada "ilâ"nın maa yahut ev yahut manasına olduğu da söylenmiştir.

"Kalel havâriyyune” havâri bir adamın samimi arkadaşı demektir, haver'den gelir ki, hâlis beyazlıktır. Yerlilere havâri denilmesi de renklerinin beyazlıklarındandır. Îsa aleyhisselâm'ın arkadaşlarına böyle denilmesi, niyetlerinin samimi ve içlerinin temiz olmasındandır.

Şöyle de denilmiştir: Onlar krallar idiler, beyazlar giyerlerdi, Îsa Yahûdîlere karşı onlardan yardım istedi. Onların kumaşları beyazlatan kasarlar oldukları da söylenmiştir.

"Allah'ın yardımcıları bizleriz” yani Allah'ın dinînin yardımcıları demektir.

"Biz Allah'a îman ettik. Bizim Müslümanlar olduğumuza şâhit ol, dediler” kıyâmet gününde peygamberler kavimlerine şahitlik ederken sen de bize şahitlik etmek için.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç