Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

29

 

002 - BAKARA SÛRESİ

 

CÜZ :

2

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

191

Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden onları da çıkarın. Fitne adam öldürmekten beterdir. Mescid-i harâm'ın yanında sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa, onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir.

 (Onları nerede yakalarsanız öldürün) helâl veya haram bölgede. Sakf'in aslı bir şeye teorik veya pratik olarak ustaca yaklaşmaktır. İçinde yenmek manası vardır, bunun içindir ki, onda kullanılmıştır. Şâir şöyle demiştir:

Eğer beni yakalarsanız hemen öldürün;

Ben de kimi yakalarsam onu yaşatmam.

"Sizi çıkardıkları yerden onları da çıkarın” Yani Mekke'den demektir, zaten bu da fetih gününde yapıldı.

"Fitne adam öldürmekten beterdir” insanın başının dara düşmesi, Meselâ vatandan çıkarılması gibi şeyler öldürülmekten daha beterdir; çünkü ıstırap ve acısı süreklidir.

Şöyle de denilmiştir: Onların haremde şirkleri ve sizleri ondan çevirmeleri sizin onları orada öldürmenizden daha beterdir.

"Mescidi- Haram'ın yanında sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın” onları öldürmek ve Mescid-i harâm'ın saygınlığını zedelemekle onlara ansızın savaş açmayın.

"Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün” onları öldürmekten çekinmeyin, çünkü onun saygınlığını zedeleyen onlardır. Hamze ile Kisâî vela taktuluhum hatta yaktuluküm fein kateluküm okumuşlardır ki, manası: Bazılarınızı öldürürlerse demektir, Meselâ: Bizi Esed oğulları öldürdü denir ki, bazıları öldürdü demektir.

"İşte kâfirlerin cezası böyledir” cezaları bu şekildedir, onlara da yaptıklarının aynısı yapılır.

192

Eğer savaşa son verirlerse, şüphesiz Allah gafûrdur, rahîmdir.

"Eğer son verirlerse” savaşa ve küfre "şüphesiz Allah gafûrdur, rahîmdir” geçmiş günahlarını bağışlar.

193

Fitne kalmayıncaya ve din Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer son verirlerse, zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur.

"Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın” şirk kalmayıncaya "ve din Allah'ın oluncaya kadar". İçinde şeytanın hissesi olmayacak şekilde sırf ona ait oluncaya kadar.

"Eğer son verirlerse” şirke "zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur” yani bunlara son verenlere saldıramayın, çünkü zulmedenden başkasına zulmetmek güzel değildir. Böylece illeti hükmün yerine koydu, zulmün karşılığına da benzemesi için zulüm denildi. Meselâ "femeni'teda aleyküm fâ'tedu aleyhi (Bakara: 194) kavli gibi.

Ya da şöyledir: İnneküm in taarattüm lümüntehine sırtüm zâlimin ve yen'akisül emrü aleyküm (onlara saldırırsanız zâlimler olursunuz, durum da size ters döner). Birinci fe takip, ikincisi de ceza içindir.

194

Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler karşılıklıdır. Kim size saldırırsa, size saldırdığı kadar siz de ona saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah takva sahipleri ile beraberdir.

"Haram ay haram aya karşılıktır” müşrikler Müslümanlarla Hûdeybiye seferinde zilkade ayında savaştılar. Ertesi yıl umretül kaza'ya çıkışları da ona rastladı. Haram olduğu için onda savaşmak istemediler. Onlara şöyle denildi: Bu ay ona karşılıktır, ihlal edilmesi de onun ihlaline karşılıktır; Binâenaleyh sizin için bir mesele yoktur.

"Hürmetler karşılıklıdır” karşı delildir, yani hürmet edilmesi gereken her şeyde kısas cereyan eder. Onlar sizi çevirmekle haram ayınıza saygısızlık edince, siz de onlara aynısını yapın ve şehirlerine zorla girin, eğer sizinle savaşırlarsa, onları öldürün. Nitekim:

"Eğer size saldırırlarsa, siz de saldırdıkları gibi onlara saldırın” buyurmuştur. Bu da takririn özeti gibidir.

"Allah'tan korkun” intikâm almada ve size müsaade edilmeyen şeye saldırmayın.

"Bilin ki, Allah takva sahipleri ile beraberdir” onları korur ve durumlarım düzeltir.

195

Allah yolunda harcayın. Kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin; şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.

"Allah yolunda harcayın” elinizi sıkı tutmayın (kendinizi tehlikeye atmayın). İsraf ederek, geçim sebeplerinizi heder ederek yahut gazadan ve ona harcamaktan yüz çevirerek. Çünkü bu, düşmanı güçlendirir ve sizi helâk etmek için üzerinize saldırtır. Ebû Eyyub el - Ensârî'den rivâyet edilen şey de bunu destekler, o şöyle buyurmuştur: Allah İslâm'ı azîz (gâlip) eyleyip de mensupları çoğalınca, bizler ailelerimizin ve mallarımızın yanına döndük, onlara baktık ve onların işlerini görmeye çalıştık. İşte o zaman bu âyet indi.

Ya da tutmak ve mal sevgisiyle kendinizi tehlikeye atmayın, demektir; çünkü bu ebedî helake götürür. Bunun içindir ki, cimriliğe helâk denilmiştir. Helâk aslında bir şeyin bozulmada son noktasına ulaşmasıdır. İlka da bir şeyi atmaktır, alâ ile geçişli kılınması da varmak manasını içerdiği içindir, be de zâittir. Ellerden maksat da nefislerdir. Tehlüke, helâk ve hülk birdir, o da tadurre ve tesürre gibi mastardır. Kendinizi tehlikeye atmayın, demektir.

Manası şöyledir de denilmiştir: Onu ellerinizden tutturmayın (sonra kolunuzu alamazsınız) ya da vela tülku enfüseküm ileyha (nefislerinizi ellerinizle ona atmayın). O zaman mef'ûl hazfedilmiş olur.

"Ahsinu” amellerinizi ve ahlaklarınızı güzelleştirin ya da muhtaçlara iyilik edin, demektir.

"Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever

196

Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz kolayınıza gelen kurbanı yollayın. Kurban, yerine erişinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta veya başından rahatsız olursa, ona oruçtan yahut sadakadan veyahut kurbandan fidye vardır. Emin olduğunuz vakit kim hacca kadar umre ile faydalanırsa, kolayına gelen kurbandan kesmek vâcip olur. Kim de bunu bulamazsa, haçta üç, döndüğü zaman da yedi gün oruç tutar. Bunlar tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i harâm'da ikamet etmeyen içindir. Allah'tan korkun. Bilin ki, Allah'ın azâbı şiddetlidir.

"Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın". Onları tam, merasimlerini eksiksiz ve Allah, rızâsı için yapın. Bu da bu duruma göre onların vâcip olduklarını gösterir. Ve ekimül hacca velumrete lillah okuyanın kırâati da bunu teyit eder. Cabir'den rivâyet edilen, ya Resûlallah, umre de hac gibi vâcip midir, denildi? O da: Hayır, ancak umre yapman senin için hayırlıdır, hadisi şu rivâyetle çelişiktir: Bir adam Hazret-i Ömer'e: Ben hac ile umrenin kendime yazılmış olduğunu gördüm, ikisine birden ihrama girdim, dedi. O da: Peygamberinin sünnetini yakalamışsın, dedi. Şöyle denemez: O adam, onları yazılmış buldum sözünü: İkisine birden ihrama girdim, sözü ile tefsir etti; vacipliğinin sebebi onlar için ihrama girmesi olabilir. Çünkü o, buldum demekle ihrama girme sonucunu çıkarmıştır, denemez. Bu da bunun (yazılı olduğunu gördüm ifadesinin) ihrama girme sebebi olduğunu gösterir, aksini göstermez.

Şöyle de denilmiştir: O ikisini tamamlamak, onlar için hemen evinden çıkarken ihrama girmektir yahut her biri için ayrı bir sefer yapmaktır yahut kendisini o ikisine verip başka dünyevî maksat karıştırmamaktır ya da nafakanın helâl olmasıdır.

(Eğer engellenirseniz) eğer sizi men ederlerse, hasarahul adüvvü denir ki, düşman ilerlemesine mani olmaktır, saddahu ve esaddehu da onun gibidir. Maksat İmâm-ı Mâlik ile Şâfiî'ye göre - Allah bu ikisine rahmet etsin - düşmanın mani olmasıdır, çünkü Allahü teâlâ:

"Emin olduğunuz vakit” (Bakara: 196) buyurmuştur. Bir de bu, Hûdeybiye seferinde inmiştir, İbn Abbâs radıyallahü teâlâ anhüma da: Düşmanın mani olmasından başka mani yoktur, buyurmuştur. Ebû Hanîfe rahmetüllahi aleyh'e göre ise düşman yahut hastalık vb. gibi her türlü manidir. Çünkü

rivâyete göre aleyhissalam Efendimiz: Kimin bir yeri kırılır veya topal olursa, ertesi yıl haccetmesi gerekir, buyurmuştur. Bu da zayıftır, çünkü bunda ihramdan çıkmayı şart etmesi lâzımdır; zira aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz Zübeyr'in kızı Dubaa'ya: Haccet ve: Allah'ım, beni nerede engellersen orada ihramdan çıkarım diye şart koş, buyurmuştur.

"Kolayınıza gelen kurbanı yollayın” kolayınıza geleni kesmeniz lâzımdır yahut size vâcip olan kolayınıza gelen kurbanı kesmektir yahut kolayınıza gelen kurbanı gönderin,

Mana da şöyledir: Eğer ihrama giren kimse engellenir de ihramdan çıkmak isterse, deve yahut sığır veyahut koyundan hangisi kolayına gelirse bunu göndermesi gerekir. Çoğunluğa göre bunu mahsur kaldığı yerde yapar. Çünkü aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz Hûdeybiye'de kurbanını kesti, orası da helâl bölge idi. Ebû Hanîfe rahmetüllahi aleyh'e göre onu gönderir ve kurbanı götüren kimse için belli bir gün tasarlar. O gün gelip de kestiğini zannederse ihramdan çıkar. Çünkü Allahü teâlâ:

"Kurban yerine erişinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin” buyurmuştur. Yani gönderilen kurban, kesileceği yere ulaşıncaya kadar tıraş etmeyin demektir. Öncekiler de kurbanın yerine ulaşmasını helâl veya haram bölgede kesilmesi helâl olan yerde boğazlanmasına vermişlerdir. Kurbanla yetinilmesi kazasının olmadığına delildir. Ebû Hanîfe ise: Kazası vâciptir, buyurmuştur. Âyette geçen mahill ha'nın kesri ile kurban kesilecek zamana da mekana da denir. Hedy de hedyenin çoğuludur, cedy ve cedye gibi. Hediyenin çoğulu olarak hediyy şeklinde de okunmuştur ki, matiyy ve matiyye gibi olur.

"Sizden kim hasta olursa” tıraş olmaya zorlayacak şekilde hasta olursa "veya başından rahatsız olursa” yara veya bit gibi "ona fidye vardır” tıraş olduğu takdirde fidye vardır.

"Oruçtan yahut sadakadan veyahut kurbandan” bu da fidyenin cinsini açıklamaktadır. Miktarına gelince

rivâyete göre aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz, Ka'b bin Ucre'ye "başındaki böcekler seni rahatsız ediyor mu?” dedi? O da: Evet, ya Resûlallah, dedi. O da: Tıraş et ve üç gün oruç tut yahut altı fakire bir ferak sadaka ver, dedi. Ferak üç sa' miktarında bir ölçektir.

"Emin olduğunuz vakit” engelden yahut emniyet ve bolluk içinde olduğunuz zaman "kim hacca kadar umre ile faydalanırsa” kim hac aylarında hac ile yararlanmadan önce umre yapar ve umre yapmakla Allah'a yaklaşmaya çalışırsa demektir.

Şöyle de denilmiştir: Kim umreden çıktıktan sonra hac için ihrama girinceye kadar ihram yasaklarını mubah kılmakla yararlanırsa "kolayına gelen kurbandan kesmek vâciptir” istifadesinden (temettü' haccından dolayı) ona kolayına gelen bir kurban kesmesi lâzım gelir. Bu telâfi kanıdır, hac için ihrama girince keser ve ondan yemez. Ebû Hanîfe ise: O hac kanıdır bayramda kesilen kurban gibidir, buyurmuştur.

"Kim bulamazsa” kurban bulamazsa "hacda üç gün oruç tutar” hacla uğraştığı günlerde, ihrama girdikten sonra ve ihramdan çıkmadan önce. Ebû Hanîfe: Hac aylarında iki ihram arasında, buyurmuştur. En güzeli zilhicce'nin yedinci, sekizinci ve dokuzuncu günlerini oruç tutmaktır. Çoğunluğa göre kurban bayramı gününde ve teşrik günlerinde câiz değildir. (Döndüğünüz zaman da yedi gün) ailenize döndüğünüz zaman, bu, Şâfiî rahmetüllahi aleyh'in iki görüşünden biridir.

Ya da hac işlerini bitirip boşaldığınız zaman demektir. Bu da ikinci görüşüdür, Ebû Hanîfe'nin mezhebi de böyledir. Selasete eyyamin'in mahalline atfen nasb ile seb'aten şeklinde de okunmuştur.

"Bunlar tam on gündür” hesabın özetidir. Bunun faydası birinin aklına vâv'ın "ev” manasına olduğu gelmemesidir, Meselâ:' Calisil hasene vebne Şirin (ister Hasan Basri ile otur ister İbn Sirin'le) sözünde olduğu gibi. Bir de faydası sayının geniş olarak bilindiği gibi özet olarak da bilinmesidir. Çünkü Arapların çoğu hesap bilmezlerdi. Bir de yediden maksat sayıdır, çokluk manasına değildir, çünkü yedi rakamı ikisi için de kullanılır.

(Tam) bu da sayıyı akılda tutmak için mübalağa ifade eden te'kit sıfatıdır ya da tam on'u açıklayan bir sıfattır. Çünkü o, tam bir sayıdır; birler onunla sona ermiş ve basamaklar tamam olmuştur.

Ya da kayıtlayıcı bir sıfattır, kurbana tam bedel olduğunu ifade etmektedir. (Bu) bize göre zikredilen hükme, Ebû Hanîfe rahmetüllahi aleyh'e göre ise temettü'e işarettir. Çünkü ona göre Mescid-i harâm çevresinde oturanlar için ne temettü ne de kıran haccı vardır. Kim bunu yaparsa ona kurban kesmesi vâciptir.

"Ailesi Mescid-i harâm'da ikamet etmeyen içindir” o da bize göre haremden namazı kısaltacak kadar bir mesafede olandır. Çünkü bundan daha az olan haremde ikamet etmiş ya da onun hükmünde olur. Ona göre ise evi makatların ötesinde olandır, Tavus'a göre helâl bölgede oturandır, Mâlik'e göre de Mekke'nin dışında olanlardır.

"Allah'tan korkun” emirlerini ve yasaklarını muhafaza etmede özellikle hacda.

"Bilin ki, Allah'ın azâbı şiddetlidir” kendinden korkmayana, bilin ki, onu bilmek sizi isyandan çekip çevirsin.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç