| 
 
66 
- 
İKİNCİ CİLD - 16.MEKTÛB
      
                      
                      (İmâm-ı Rabbânî Ahmedî Fârûkî Serhendî) 
Bu mektûb, Bedî’uddîn-i 
Sehârenpûrîye yazılmış olup, kabr hayâtını ve tâ’ûn sevâbını bildirmekdedir: 
Allahü 
teâlâya hamd olsun. Onun seçdiği iyi insanlara selâm olsun! Kıymetli mektûbunuz 
geldi. O taraflarda, iki korkunç hâdise başladığını, birinin tâ’ûn [ya’nî vebâ 
hastalığı], ötekinin de kaht [ya’nî kıtlık, gıdâ maddelerinin azlığı] olduğunu 
yazıyorsunuz. Allahü teâlâ, bizi ve sizi belâlardan korusun. Hepimize âfiyet 
versin! 
Bu büyük sıkıntı arasında, 
gece gündüz ibâdet ve murâkabe etmekdeyiz. Kalbimiz her ân Onun iledir 
yazıyorsunuz. Bunu okuyunca, Allahü teâlâya hamd eyledik. Böyle zemânlarda dört
(Kul)u çok okuyunuz! [Ya’nî, Kul yâ eyyühel kâfirûn ve Kul hüvallahü ve 
Kul e’ûzüleri okuyunuz! Cinnin ve insanların şerrinden korur!]. 
Erkeklerin kefeni, üç parça 
olmak sünnetdir. Sarık sarmak bid’at olur. (Ahdnâme) denilen [süâl 
meleklerine verilecek cevâbları ve düâ ve istigfâr] yazılı kâğıdı, kabre 
koymamalıdır. Mubârek yazıların, ismlerin, meyyitin pislikleri ile karışmasına 
sebeb olur ve [islâmiyyetin dört delîlinden] bir sened ile bildirilmemişdir. 
Mâverâ-ün-nehr [Aral gölüne akan Seyhûn ve Ceyhûn nehrleri arasındaki şehrler] 
âlimleri, böyle birşey yapmamışdır. Meyyite kamîs yerine, bir âlimin gömleğini 
giydirmek iyi olur. Şehîdlerin kefenleri, elbiseleridir. [Silâh yarası alarak 
ölen şehîdler yıkanmaz ve kefenlenmez. Muhârebede yara almadan ölen ve sulhda, 
sârî hastalık ve âfetlerle ölenler, şehîd sevâbı kazanırsa da, bunlar yıkanır ve 
kefenlenir.] Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”, (Beni, bu iki çamaşırım ile 
kefenleyiniz!) buyurmuşdu. 
Kabrdeki 
hayât, bir bakımdan, dünyâ hayâtına benzediği için, meyyit terakkî eder, 
derecesi yükselir. Kabr hayâtı, insanlara göre değişir. Peygamberler “aleyhimüsselâm”, 
kabrlerinde nemâz kılar buyuruldu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, 
mi’râc gecesinde, Mûsâ aleyhisselâmın kabri yanından geçerken, mezârda nemâz 
kılarken gördü. O ânda göke çıkınca, Mûsâ aleyhisselâmı gökde gördü. Kabr 
hayâtı, şaşılacak birşeydir. Bu günlerde, merhûm büyük oğlum [Muhammed Sâdık 
“rahmetullahi aleyh”] dolayısı ile, kabr hayâtına bakarak, şaşılacak gizli 
şeyler görülüyor. Bunlardan az birşey bildirsem, akl ermez. Fitnelere, 
karışıklığa sebeb olur. Cennetin tavanı, Arşdır. Fekat, kabr de, Cennet 
bağçelerinden bir bağçedir. Akl gözü bunu göremiyor. Kabrdeki şaşılacak şeyler, 
başka bir gözle görülüyor. Evet îmân [inanmak], nasıl olursa olsun, azâbdan 
kurtulmağa sebebdir. Fekat, o güzel kelimenin [Kelime-i tevhîd] Hak teâlâ 
tarafından kabûlü için, [dünyâda islâmiyyete uymak], sâlih amelleri işlemek 
lâzımdır. 
Ölmemek için, vebâ hastalığı 
bulunan yerden kaçmak büyük günâhdır. Muhârebede, düşmân karşısından kaçmak 
gibidir. Vebâ bulunan yerden kaçmayıp sabr eden kimse, ölünce, şehîdlerin 
sevâbına kavuşur. Kabr sıkıntısı çekmez. Sabr eden kimse, ölmezse, gâzîler 
sevâbına kavuşur. 
                                                |