54
-
MADDE ÜZERİNDE YENİ BİLGİLER
Bundan önceki maddede
yazılı mektûbla bağlılığı olduğu için ve Allahü teâlânın sonsuz kudretinin
inceliklerini çok açık gösterdiği için, bugünkü tecrîbelerin meydâna çıkardığı,
âlem ve madde üzerindeki yeni bilgileri din kardeşlerime burada kısaca yazmağı
uygun gördüm. Bu maksadla, Almanca (Der Mensch) kitâbının [m. 1940] senesi
baskısından mühim gördüğüm yerleri de aşağıya terceme ediyorum:
Bu âlem, topraklar, cânlılar
ve hava hep maddeden yapılmışdır. Terâzîde dartılan, ya’nî ağırlığı olan
herşeye, (Madde) denir. Maddeler belirli, husûsî özellikleri ile
birbirinden ayrılır. Her maddede enerji, kudret bulunur. Maddelerin şekl almış
parçalarına, (Cism) denir. Anahtar, maşa, çivi, makas birer cismdir.
Fekat hepsi, aynı demir maddesinden yapılmışdır. Bir maddeden yapılmış cismlere,
(Sâf cism) denir. Sâf cismde, bir maddenin belirli özellikleri vardır.
Bir sâf cismden, başka bir madde çıkarılamaz ise, bu maddeye (Basît cism,
eleman) denir. Demir, bakır, kükürt, oksigen birer elemandır. Bugün, yüzbeş
eleman biliyoruz. İki veyâ dahâ çok eleman, birbirleri ile birleşerek, başka
sıfatları taşıyan, yeni bir madde meydâna getirilebilir ki, bu yeni maddeye
(Mürekkeb veyâ bileşik cism) denir. Su, ispirto, şeker, tuz bileşik
cismlerdir. Bileşik bir cismden başka başka, basît cismler çıkarılabilir. Başka
maddelere ayrılabilen sâf cisme (Bileşik cism) denir. Bugün, yüzbinlerce
bileşik cism bilinmekde ve elemanlar birleşdirilerek yenileri yapılmakdadır.
Elemanları insanlar yapamaz, arar, bulur.
Cismlerde, dâimâ değişiklik
olduğunu görüyoruz. Su akıyor, rüzgâr esiyor, kuş uçuyor, çocuk büyüyor, yaprak
sallanıyor, yüreğimiz işliyor, dünyâ dönüyor. Cismlerde meydâna gelen
değişmelere, (Hâdise, olay) denir. İki dürlü hâdise vardır:
1 - (Fizik hâdisesi):
Bir cismde meydâna geldiği zemân, cismin özünü, yapısını değişdirmiyen
hâdiselerdir. Kâğıdın yırtılması, fizik hâdisesidir. Çünki, kâğıdın şekli
değişdi, fekat özü, yine kâğıddır.
2 - (Kimyâ hâdisesi):
Bir cism üzerinde meydâna geldiği vakt, cismin mâhiyyetini, yapısını değişdiren
hâdiselerdir. Kâğıdın yanması, kimyâ hâdisesidir. Çünki, kâğıdın yapısı bozuldu.
Kül oldu.
Fizik hâdiselerini inceliyen
ilme, fizik ilmi [hikmet] denir. Kimyâ hâdiselerini inceliyen ilme, kimyâ ilmi
[şimi] denir.
Bir madde üzerinde, bir
fizik hâdisesinin meydâna gelmesi için, bu maddeye bir kuvvetin te’sîr etmesi
lâzımdır. Suya, harâretin kuvveti te’sîr edince, buhâr hâline geçerek, fizik
hâdisesi oluyor. Fizik hâdiseleri, bir madde üzerinde meydâna geliyor. İki şişe,
birbirine çarparak kırılınca, bunların maddeleri birbirine te’sîr ederek
kırılmıyor. Taşıdıkları enerji [Zinde kuvveti=1/2 m v2] te’sîri ile
kırılıyorlar.
Kimyâ hâdiseleri ise, iki
veyâ dahâ çok cism arasında, madde alışverişi sonucu olarak meydâna gelir. Bir
bileşik cismden madde ayrılır veyâ madde eklenir. Basît cismler, birbiri ile
veyâ bir bileşik cismle birleşir. Maddelerin birbirine te’sîr etmesine
(Reaksiyon, tepkime) denir. Kimyâ reaksiyonlarında, maddelerin birbiri ile
birleşen veyâ ayrılan en küçük parçasına (Atom) denir. Basît cism, yalnız
bir cinsden atomların yığınıdır. Yüzbeş basît cism olduğu için, yüzbeş dürlü
atom var demekdir. Bir atomun ağırlığı, bir miligramdan milyarlarla dahâ azdır.
Yüzbeş atomun büyüklükleri ve ağırlıkları başka başkadır.
Bir borudan su akdığı gibi,
bir elektrik telinden de, elektrik dânecikleri akar. Su, borunun içinden akar.
Elektrik dânecikleri ise, iletken telin dış yüzeyinden akar. Elektriğin, hiç
bölünmiyen en küçük parçasına (Elektron) denir. Bir elektron, en küçük
atom olan hidrogen atomundan binsekizyüzotuzbeş def’a dahâ hafîfdir. Ya’nî,
elektronun ağırlığı, yok gibidir. Elektronlar, menfî, ya’nî eksi elektrikdir.
Müsbet, ya’nî artı elektrik yokdur. Eksi elektrik noksânlığına artı elektrik
denilmişdir. Bir yerde eksi elektrik azalınca, müsbet elektrik artıyor diyoruz.
Bir yerde elektrik sıfırsa, ya’nî yoksa, bu yerde bulunan eksi ve artı elektrik
mikdârı, birbirinin aynıdır, eşitdir diyoruz.
Erd denilen yer küremizi
kaplıyan, nihâyetsiz sandığımız boşlukda [birinci gökde] yıldızlar yüzmekdedir.
Bunlardan sekiz dânesi ve peykleri [uyduları] katı ve karanlıkdır. Geri kalan
yüzbinlerle yıldızın herbiri, parlak bir güneşdir. Bu güneşlerin hepsi, bizim
güneşimiz gibi, tâ merkezlerine kadar gaz hâlindedir. Hiçbirinde, ne su, ne de
taş, toprak, ağaç, hayvân ve insan gibi katı cismler yokdur. Bu yıldızların
arasındaki mesâfe, pek fazla olup (Zıyâ senesi) ile ölçülür. Bir zıyâ
senesi, sâniyede üçyüzbin kilometre giden ışığın, bir senede gitdiği yoldur.
Yıldızlar, birbirinden o kadar uzakdır ki, ışık bir yıldızdan, başka komşu bir
yıldıza, yüzlerce ışık senesinde varabilir. Meselâ Atlas okyânusunda
[Atlantikde] uçan bir tayyâre pilotunun, her üç sâatde bir nohud dânesini
atdığını düşünürsek, yıldızların fezâ boşluğundaki büyüklük ve uzaklıkları, bu
nohud dânelerinin, denizdeki hâli gibidir. Birbirlerinden bu kadar çok uzak
olmakla berâber, fezâ dâhilinde, milyarlarca yıldız vardır. Bir kerre, fezânın
[birinci semânın] büyüklüğünü düşünelim. Sonra da, vatanımız olan şu, küçük
demeğe lâyık, Erdımıza bakalım. Erdımızın çapı, güneşin çapından yüzdokuz def’a
dahâ küçükdür. Bu yıldızların hepsi, boşlukda, sâniyede ortalama yüz kilometre
hızla gitmekdedir. Fekat, gelişi güzel, alabildiğine gitmeyip, birer helezon
[spiral] içinde uçmakdadırlar. Yüzmilyonlarca yıldız, aynı bir helezonda
bulunuyor. Bugün böyle, yüzbinlerle helezon biliyoruz. Bir helezonun çapı,
onbinlerce zıyâ senesidir. Bizim güneşimiz de, böyle bir helezona mensûb bir
yıldızdır. Güneşimizin helezonunun kıvrımını, geceleri, şerîd hâlinde
görmekdeyiz ve saman yolu [Kehkeşân] ismini vermekdeyiz. Erd küremiz, büyüklüğü,
kâinât yanında hardal tohmu kadar da diyemiyeceğimiz, karanlık bir cism olup,
güneşimize yüzellimilyon kilometre uzakdadır. Güneşimizin etrâfında Erdımız gibi
dönen, sekiz karanlık küre dahâ vardır ki, bunlar da, katıdır. Hiçbirinde hava,
su, ot ve hayvân yokdur. Bu karanlık yıldızlar, güneşe yakınlık sırası ile;
Utârid [Merkür], Zühre [Venüs], Erd, Merîh [Mars], Müşterî [Jüpiter], Zühal
[Satürn], Uranüs, Neptün, Plütondur.
Güneşimize, bu dokuz
seyyâresi ile birlikde (Güneş manzûmesi, sistemi) diyoruz.
|