05 -
ALIŞ VERİŞDE MUHAYYERLİK
Bâyı’ veyâ müşterînin, alış
verişden vaz geçebilmek hakkına, (Muhayyer olmak) denir. Muhayyerlik,
sahîh ve fâsid bey’lerde câiz olup, üç dürlüdür:
1 - Pazarlık ederken
muhayyer olmağı şart koymakdır: Bu muhayyerlik üç günden fazla olamaz. Bu
müddet söylenmez ise, muhayyerlik olmaz. İmâmeyne göre, müddet belli olmak şartı
ile çok uzun zemân muhayyer olabilirler. Üç güne kadar parayı vermez isen,
satmakdan vaz geçerim demek câizdir. Üç günden fazlası için söylerse, satış câiz
olmaz. İmâm-ı Muhammed, câiz olur buyurdu. Bâyı’ muhayyerlik şart etdi ise, mal
bâyı’in mülkünde kalır. Müşterî alıp da, onda helâk olursa, benzerini veyâ
piyasadaki değerini verir. Müşterî muhayyer ise, mal bâyı’in mülkünden çıkar.
Eğer müşterîde iken helâk olur veyâ zarar görürse, (Semen-i müsemmâ)yı,
ya’nî uyuşdukları parayı verir. Muhayyer olan, kabûl etdiğini, uyuşduğu kimsenin
yanında veyâ başka yerde söyliyebilir. Fekat red etdiğini ona söylemesi
lâzımdır. İmâm-ı Ebû Yûsüf, başka yerde de red edebilir, dedi. Muhayyer olan
ölürse, muhayyerlik biter. Ya’nî satış yapılır. Müddet bitince de satış lâzım
olur. Bâyı’ veyâ müşterî başkasının, belli bir zemâna kadar muhayyer olmasını da
şart edebilir. Eğer gün, ya’nî müddet ta’yîn olunmaz ise, bey’ sahîh olmaz. Şart
edenin kendisi veyâ o başkası red veyâ kabûl edebilir. Biri red, biri kabûl
ederse, önce bildirenin sözü yapılır. (Dürer-ül-hükkâm) sâhibi
“rahmetullahi teâlâ aleyh”, üçyüzüncü maddede diyor ki, (Şart ile muhayyer
olmak, söz kesildikden birkaç gün sonra da karârlaşdırılabilir. Fekat, akdden
önce şart edilen muhayyerlik hükmsüzdür). İskân belgesi olmıyan evi satın
alırken, belli zemâna kadar iskân belgesi alınacakdır deyip de, o zemân içinde
alınmazsa, belediyyenin satışa izn vermediği anlaşılıp, bey’ fesh olur. Eğer
zemân belli olmazsa, akd sahîh olmaz. Fâsid olur.
Müşterînin, iki veyâ üç
maldan birini seçmek için, üç gün veyâ dahâ ziyâde muhayyer olması câizdir. O
şey üçden çok ise, câiz olmaz. Üç şeyden biri, mebî’ olup ikisi, bâyı’in malı
olur ve müşterîde emânet olur. Helâk olurlarsa, müşterî birini öder. Emânet
olanları ödemesi lâzım değildir. Hepsini red edemez. Fekat hepsinde de
muhayyerlik şart etdi ise, hepsini red edebilir. Müşterî muhayyerlik zemânı
bitmeden ölürse, üç şeyden birini, vârisleri alır. İki kişi bir mal satın alıp
muhayyer olduklarında, biri kabûl edince, ikinci red edemez.
2 - Alırken görmediği şey
için muhayyer olmakdır: Alış veriş esnâsında, mevcûd olduğu hâlde, bâyı’ın
yanında bulunmıyan, ya’nî müşterî görmeden, ya’nî iyi tanımadan satış câizdir.
Müşterî, malı görünce red edebilir. Görmeden önce semeni vermeğe zorlanamaz. Bu
muhayyerlik, bir zemân ile sınırlı değildir. Görmediği için muhayyer olan
müşterî, mebî’i görmeden önce de, bey’i fesh edebilir. Mebî’ ayn olmazsa, ya’nî
müşterînin görmediği mebî’in yerini, sıfatını, arsasının hudûdünü, cinsini,
mikdârını bâyı’ bildirmezse, bey’ fâsid olur.
Bir kimse, cinsini
söyliyerek birşey satsa, bu şey başka cinsden çıksa, bey’ bâtıl olur. Meselâ
karpuz tohumu olarak alıp, hıyâr tohumu çıksa, bâtıl olur. Müşterî, tohum mevcûd
ise, geri verir. Mevcûd kalmamış ise, mislini verir. Semeni geri alır.
Bir kimse, malını görmeden
satsa, muhayyer olamaz. Ya’nî görünce, satışdan vaz geçemez. At, katır ve
merkebin yüzünü ve sağrısını gören muhayyer olamaz. Et için koyun alırken el ile
yoklamıyan muhayyer olur. Evin sofasını gören, odasını görmese de muhayyer
olmaz. Fekat, imâm-ı Züfere göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”, odaları da görmek
lâzımdır ve fetvâ böyledir. Karışık bir malın bir kısmını gören müşterî, hepsini
görünce muhayyerdir. Dartı ile veyâ ölçek ile ölçülen şeyin nümûnesini gören, o
şeyin hepsini görünce muhayyer olmaz. Fekat nümûnesinden düşük ise, ayb
sebebiyle muhayyer olur. Yinecek şeyleri tatmıyan muhayyer olur.
Müşterînin, satın almak için
vekîli veyâ satın aldığı malı teslîm almak için gönderdiği vekîli, ya’nî [seni
vekîl etdim dediği kimse] görünce, müşterî muhayyer olamaz. Fekat, müşterînin,
görmeden satın aldığı malı teslîm almak için gönderdiği kimsenin görmesi ile,
müşterînin muhayyer olmak hakkı gayb olmaz.
A’mânın
alıp satması câizdir. Satın aldığı şeyler dokunmakla veyâ koklamakla veyâ tadına
bakmakla anlaşılırsa, bunları yapmadı ise muhayyer olur. Bir ev kendisine ta’rîf
edildi ise, muhayyer olmaz. Bir kimse, iki elbiseden birini görüp, ikisini de
satın aldıkdan sonra, ikincisini görünce, ikisini birden kabûl veyâ ikisini
birden red etmekde muhayyer olur. Yalnız ikincisini red edemez.
Birşeyi
gördükden sonra, satın alan kimse, başka bulursa muhayyer olur. Bâyı’, farklı
değil diye yemîn ederse, buna inanılır.
Müşterî, görmemiş idim dese,
bâyı’, görmüş idin dese, müşterîye inanılır.
(Câmi’ul ezher)
hocalarından allâme Abdürrahmân Cezîrînin riyâsetindeki, Mısr ulemâsından bir
hey’et tarafından hâzırlanmış olan (Kitâb-ül-fıkh alel-mezâhib-il-erbe’a)
kitâbı beş cild olup, Mısrda 1392 [m. 1972] de yeniden basılmışdır. Hasen Ege
tarafından Türkçeye terceme edilerek, Bahar kitâbevi tarafından 1971-1979 da,
yedi cild olarak basılmışdır. Arabîsinin ikinci cildinde diyor ki, (Görülmiyen
bir şey için muhayyer olmak, Hanefî mezhebinde dört yerde vardır: Birincisi, ayn
olan mal, ya’nî mebî’dir. Mebî’ deyn olursa satış selem olur. Selem satışında
mebî’ için muhayyerlik olmaz. İkincisi, kirâlanan yer görüldüğü zemân red
edilebilir. Üçüncüsü, bir ayn, ortaklar arasında bölündüğü zemân paylarını
sonradan görenler red edebilirler. Mislî olan mal taksîm edilince muhayyerlik
olmaz. Dördüncüsü, mal da’vâsında sulh olunca. Ya’nî, birinde alacağı olduğunu
söyliyen görmediği bir malın verilmesine râzı olunca, bunu gördüğü zemân red
edebilir).
3 - Ayb, ya’nî kusûr
sebebi ile muhayyerlik: Bir kimse, satın aldığı bir malda kusûr bulsa, tâm
fiyâtı ile almakda veyâ red etmekde muhayyerdir. Bâyı’ râzı olur ise, fiyâtı
kırabilir. Piyasada, fiyât düşmesine sebeb olan kusûr, (Ayb) sayılır.
Müşteri satın alıp,
kullanırken veyâ şeklini, sıfatını değişdirince, eskiden kalma bir ayb görse,
fiyât farkını geri alır. Meselâ kumaş alıp, kesdikden sonra kusûr görürse,
kumaşı red edemez. Fekat, bâyı’ kabûl ederse, red edebilir. Kumaşı dikmiş ise
veyâ kumaşı boyamışsa, unu yağla yuğurmuş ise, eski ayblarını anlasa, fiyât
farkını alır. Bâyı’ râzı olsa da, red edemez. Aldığı ta’âmı yise, elbiseyi giyip
yırtsa, fiyât farkı istiyemez. İmâmeyn, ister dedi. Yumurta, cevz, kavun, karpuz
ve kabak satın alıp, kırınca hepsi bozuk çıksa, işe yarar iseler, fiyât farkı
alır. Bir işe yaramaz iseler geri verip parasını temâmen geri alır. İyi diyerek
satın aldıklarının bozukları yüzde üç ise, bey’ sahîh olur. Çok ise fâsid olur.
Hepsini verip, parasını geri alır.
Bir kimse satın aldığı malı
başkasına satmış iken, kusûrlu olduğundan mahkeme karârı ile kendisine i’âde
edilse, birinci bâyı’a red edebilir. Fekat, mahkeme karârı ile değil de kendi
arzûsu ile i’âde edildi ise, birinci bâyı’a red edemez. Bir kimse, satın aldığı
şeyde kusûr bulunduğunu isbât etse veyâ bâyı’ kusûrsuz olduğuna yemîn edemese,
müşterî parayı vermeğe mecbûr olmaz. Bunun gibi, pazarlık edilip, ölçülen şeyin
mikdârında uyuşup, teslîm alınan mikdârda anlaşamasalar, müşterînin sözü kabûl
edilir. Dartı ile veyâ ölçek ile satın alınan birşey, eve götürülünce, bir kısmı
kusûrlu görülse, müşterî, hepsini almakda veyâ red etmekde serbestdir.
Müşterî, satın aldığı
birşeyin kusûrunu düzeltse, geri vermek hakkı kalmaz. Satın alınan bir hayvâna
binmek, kabûl etmek demekdir.
(Tagrîr)
olunan, ya’nî yalan söylenmekle fâhiş aldatılan kimse, bey’i fesh edebilir.
(Mecelle)nin yüzaltmışbeşinci [165] maddesinde diyor ki, sarraflıkda
piyasadaki fiyâtların en yükseğinden, yüzde ikibuçuk [% 2,5] ve dahâ fazlası
kadar yüksek fiyâtla satın alarak aldanmağa (Gaben-i fâhiş=çok aldanmak)
denir. Bu mikdâr, urûz için, ya’nî hayvândan başka menkûl mallar için yüzde beş,
hayvân için yüzde on, binâ için yüzde yirmidir. Bu mikdârlardan az olan
aldanmağa, (Gaben-i yesîr=az aldanmak) denir. Meselâ, bâyı’, bu mala, şu
kadar lira veren oldu deyip satsa, piyasadaki en yüksek değerinden fâhiş aldanma
kadar fazla olduğu ve başkası, o kadar lira vermediği anlaşılsa, müşterî bey’i
fesh edebilir.
Bâyı’ yalan söylemeden,
fâhiş fiyâtla satsa, aldanan müşterî bey’i bozamaz. Çünki herkes malını,
dilediği fiyâtla satabilir. İslâmiyyetde (kâr haddi) diye birşey yokdur.
Yalnız, sıkışık durumda olanlara, yiyecek, giyecek ve barınacak lüzûmlu eşyâyı
fâhiş, yüksek fiyâtla satmak harâmdır. [Altıncı maddede, 3 numarayı okuyunuz!].
Yalan söylenerek, yesîr aldatılan kimse, bey’i bozamaz.
Herkesin var bir kesi,
ben bi kesin, yok
kimsesi.
Ben bi kesin, sen ol
kesi,
ey kimsesizler kimsesi!
|