49
-
İRÂDE-İ CÜZ’İYYE
16 - ANNE
HAKKI:
Dünyâda bir insan için, anne hakkından dahâ ehemmiyyetli bir hak yokdur.
Düşünmeli ki anne, çocuğunu dokuz ay karnında taşıyor. Onu kendi kanıyla
besliyor. Büyük bir ızdırab, büyük bir heyecânla onu dünyâya getiriyor. Bebek
iken, onun için aylarca uykusuz kalıyor. Kendi sütü ile besliyor. Sonra, onun
her yaşdaki yaramazlıklarını çekiyor. Bu zahmetler para ile, menfe’at ile olur
işler değildir. Bu zahmetlere anne, ancak Allahü teâlânın verdiği şefkat
duygusuyla tehammül edebiliyor. Bu büyük zahmet karşısında, çocuğun annesine
neler borçlu olduğu meydândadır. Çok zemân çocuk, annesinin hakkını ödeyecek
zemânı ve imkânı bulamıyor. Annesine isyânkâr olan bir çocuk, artık bir âsî, bir
eşkiyâdan farksız bir insan demekdir. Bu çocuğun büyüdükden sonra, annesini
dinlememesi, onu üzmesi, ona eziyyet etmesi, insanı çileden çıkardığı gibi,
Allahü teâlânın gadabını, cezâsını kendi üzerine çekmiş olmaz mı? Ne yazık ki
pek çok çocuklar, gençliğin verdiği hoyratlık ve kadr bilmemezlik yüzünden,
annelerinin haklarını çiğniyorlar. Onları üzüyorlar, böyle anneler ba’zen zor
durumda kalarak, çocuğu için Allahü teâlâdan bed düâ ederse, bu düâ kabûl
olunabilir. O zemân çocuk, dünyâda iken bile, cezâsını çeker. Âhıretdeki cezâsı
ise, tasavvur edilemiyecek derecede acıdır. Biraz idrâklı ve anlayışlı olan bir
çocuk, annesinin hakkını düşünebilir ve onun dediklerini seve seve yapar. Onun
gönlünü kazanmağa dikkat eder. Eğer çocuk, annesinin kalbini kırmış ise, hemen
afv dilemeli, bir dahâ onu gücendirmemeli. İkinci veyâ üçüncü def’â annesinin
kalbini kırmış ise, tekrâr afv dilemeli, artık bir dahâ gönlünü kırmamağa dikkat
etmelidir. Anne hakkı üzerinde olarak âhırete gidenlerin âkıbeti çok acıdır.
|