| 
 
45 - YİMEK, İÇMEK ÂDÂBI 
Yimeğe ve 
içmeğe başlarken, (Besmele) okumalıdır. Yimek ve içmek sonunda 
(Elhamdülillah) demelidir. Bunları söylemek ve yimekden önce ve yimekden 
sonra el yıkamak ve sağ el ile yimek ve sağ el ile içmek sünnetdir. [Resûlullahın 
“sallallahü aleyhi ve sellem” yimekden sonra okuduğu ve okunmasını emr etdiği 
düâlar, (Şir’at-ül-islâm) şerhinde ve (Mevâhib-i ledünniyye)de 
yazılıdır.] Yimekden evvel el yıkarken, önce gençler, yimekden sonra, önce 
yaşlılar yıkar. Yimekden sonra elleri kâğıda silmek câiz olmadığı, (Fetâvâ-yı 
Hindiyye) beşinci cüz’de yazılıdır. Herkese hâtırlatmak için Besmele, yüksek 
sesle söylenebilir. 
Önce el 
kurulanmaz. Yimekden sonra yıkayınca bezle silip kurulanır. Önce el yıkarken 
ağzı da yıkamak sünnet değildir. Fekat cünübün, ağızını yıkamadan yimesi mekrûh 
olup, hâizin mekrûh değildir. Tuzluğu, tabağı ekmek üstüne koymak, elini, bıçağı 
ekmeğe silmek mekrûhdur. Bu ekmek yinirse, mekrûh olmaz. Otururken birşeye 
dayanmak ve başı açık yimek câizdir. 
Ekmeğin içini yiyip kabuğunu bırakmak, pişkin yerini yiyip, gerisini bırakmak 
isrâfdır. Kalanı başkası veyâ hayvân yirse isrâf olmaz. Tabağın kenârından yimek, 
kendi önünden yimek, sağ ayağı dikip, sol ayak üstüne oturmak sünnetdir. Çeşidli 
meyve bulunan tabağın orta tarafından almak câizdir. [Fekat, başkasının önünden 
almak yine câiz değildir.] Çok sıcak şey yimemeli ve koklamamalıdır. İmâm-ı Ebû 
Yûsüf, buna sessiz üflemek câizdir dedi. Yirken hiç konuşmamak mekrûhdur. Ateşe 
tapanların âdetidir. Neş’eli konuşmalıdır. Tuz ile başlamak ve bitirmek 
sünnetdir ve şifâdır. [İlk ve son lokma ekmekle yapılır ve ekmekdeki tuza niyyet 
edilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olur.] 
Parmakları 
yıkamadan önce veyâ bez ile silmeden önce yalamak sünnetdir. 
(Şir’at-ül-islâm) 
kitâbında diyor ki, yime ve içme bilgisini öğrenmek, ibâdet bilgisini 
öğrenmekden önce gelir. Buğday ekmeğine arpa karışdırmak sünnetdir ve 
bereketlidir. İslâmiyyetde, önce çıkan bid’atden biri, doyuncaya kadar yimekdir. 
Hergün et yimek, kalbe sıkıntı verir. Melekler sevmez. Eti az yimek ise ahlâkı 
bozar. Sofra, ya’nî yaygı üstünde yimek ve bunu yere sermek hoş olur. Sofra, 
deriden olur. Mendil üzerinde yimek, eski acemlerin âdetidir. Bitkisel yemek çok 
iyidir. Nebâtî yemek bulunmıyan sofra aklsız ihtiyâra benzer. İmâm-ı Ca’fer-i 
Sâdık buyurdu ki, (Malı ve evlâdı çok olmak istiyen bitkisel yemek çok yisin!). 
Önce sofraya oturmalı, yemeği sonra getirmelidir. Peygamberimiz “sallallahü 
aleyhi ve sellem”, (Ben kulum. Kullar gibi, yere oturup yirim) buyurdu. 
Acıkmadan yimemeli, doymadan kalkmalı, şaşacak şey olmadan gülmemeli, gündüz 
[sünnet olan (Kaylûle)den fazla] uyumamalıdır. Hadîs-i şerîfde, 
(İyiliklerin başı açlıkdır. Kötülüklerin başı toklukdur) buyuruldu. Yemeğin 
tadı, açlığın çokluğu kadar artar. Tokluk, unutkanlık yapar. Kalbi kör eder, 
alkollü içkiler gibi, kanı bozar. Açlık, aklı temizler, kalbi parlatır. 
Fâsıklarla, kötülerle birlikde yimemeli, içmemelidir. Kaynar yemekleri, örtülü 
olarak soğutmalıdır. Sabâh ve akşam yimelidir. Hadîs-i şerîfde, (Sağ el ile 
yiyiniz. Sağ el ile içiniz) buyuruldu. Üç parmakla yimek sünnetdir. 
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, ekmeği sağ eli ile alır, sonra 
karpuzu sol eli ile yirdi. Ekmeği bir eli ile değil, iki eli ile koparmalıdır. 
Lokma küçük olmalı ve iyi çiğnenmelidir. Sağına, soluna, havaya bakmamalı, 
lokmasına ve önüne bakmalıdır. Ağzını çok açmamalıdır. Sofrada elini, üstüne, 
başına sürmemelidir. Öksüreceği ve aksıracağı zemân, başını geriye çevirmelidir. 
Ekmek bıçakla kesilebilir. Dilimler bıçakla lokma yapılmaz. Eti bıçakla değil, 
el ile parçalamalıdır. Küflü ekmek, kokmuş yemek ve su mekrûhdur. 
Çağırılmayan 
sofraya oturmamalıdır. Sofrada herkesden çok yimemelidir. Karnı doyunca, bunu 
günâh işlemekde kullanmamak için düâ etmelidir. Bunun kıyâmetdeki hesâbını 
düşünmelidir. İbâdet yapmağa kuvvetlenmek niyyeti ile yimelidir. Aç iken de, 
yavaş yavaş yimelidir. Önce büyükler başlamalıdır. Üçden çok (yi) diyerek, 
kimseye sıkıntı vermemelidir. Ev sâhibinin sofraya oturmayıp hizmet etmesi 
câizdir. Birlikde yidiği zemân, müsâfirleri doymadan, yemekden elini 
çekmemelidir. Yemekde korkunç ve iğrenç şeyler söylememelidir. Ölümden, 
hastalıkdan, Cehennemden konuşmamalıdır. Sofraya gelen yemeklere bakmamalıdır. 
Bir lokmayı yutmadan önce, ikinciyi eline almamalıdır. Yemek arasında, birşey 
için, hattâ nemâz için, sofradan kalkmamalıdır. Nemâzı önce kılmalıdır. Eğer, 
hâzırlanmış yemekler soğuyacak veyâ bozulacak ise ve nemâz vakti, yemekden sonra 
kılmağa elverişli ise, nemâzdan önce yimelidir. Yemek kaldırıldıkdan sonra, 
sofradan kalkmalıdır. Yol üstünde, ayakda, yürürken yimemelidir. Hadîs-i şerîfde 
buyuruldu ki, (İnsan kalbi, tarladaki ekin gibidir. Yemek, yağmur gibidir. 
Fazla su, ekini kurutduğu gibi, fazla gıdâ kalbi öldürür). Bir hadîs-i 
şerîfde, (Çok yiyeni, çok içeni Allahü teâlâ sevmez) buyurdu. Çok yimek, 
hastalıkların başı, az yimek [ya’nî perhîz etmek] ilâcların başıdır. Mi’denin 
üçde biri yemeklere, üçde biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçde biri hava payı, 
ya’nî boş olmak en aşağı derecedir. En iyi derece, az yimek ve az uyumakdır. 
(Teshîl-ül-menâfi’)de diyor ki, (Yemek vaktleri olarak en fâidelisi, iki gün 
ve iki gecede üç kerre yimekdir). [Ya’nî, hergün üç kerre değil, iki günde üç 
kerre yimelidir. Ya’nî, sabâh, akşam, öğle, sabâh şeklinde bir aşırı vaktlerde 
yimelidir.] Bir kişilik yemek, iki kişiye yetişir. Müsâfir, ev sâhibinden tuz 
ile ekmekden başka şey beklememelidir. Ev sâhibi, müsâfire lokma uzatmalıdır. 
Eline su dökmelidir. Halîfe Hârûnürreşîd “rahmetullahi teâlâ aleyh”, müsâfirinin 
eline ibrikle su dökerdi. Müsâfirin sevdiği şeyi, ağzına vermelidir. Temiz yere 
düşürdüğünü alıp ona vermelidir. Kirlendi ise, kediye ve başka hayvanlara 
bırakmalıdır. Böyle evin bereketi artar. Torunlarına bile ulaşır. Yere düşenler 
toplanmazsa şeytân yer. Kapda kalanı sıyırıp, yimek sünnetdir. Hoşaf, ayran gibi 
şey artığına su koyup, çalkalayıp içmek çok sevâbdır. Tabakda, bardakda artık 
bırakmak câizdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mü’minin artığını 
yimesini severdi. 
Yimekden sonra 
dişleri misvak ile [kürdanla] temizlemek sünnetdir. Temizlikdir. Temizlik îmânı 
kuvvetlendirir. Dişler arasından hilâl [kürdan] ile çıkarılan şeyleri 
yutmamalıdır. [Bu temizliği musluk başında yapıp, diş arasından çıkan 
kırıntıları, delikli taşa atmalı, sofrada bulunanları iğrendirmemelidir.] Dil 
ile toplanan yutulabilir. Fesleğen, nar dalı ve kamış, incir, ılgın, süpürgeden 
hilâl olmaz. Yemekden sonra ev sâhibine, bereket, rahmet ve mağfiret ile düâ 
edilir. Sonra, gitmeğe izn istenir. Yemeğe da’vet edilir. 
Ağzında, elinde 
et, yemek kokusu varken yatmamalıdır. Çocukların elini de yıkamalıdır. Tok iken 
yatmamalıdır. Gıdâ maddelerini, lüzûmu kadar ölçerek almalı, ölçüsüz, çok 
almamalıdır. İsrâf olur. Yiyecek ve içecek kapları, kapaklı olmalıdır. Nehrden, 
havuzdan eğilip, ağız ile içmemelidir. İbrik, desti ağzından da içmemelidir. 
Fincânın, bardağın kırık yerinden içmemelidir. Sap olan yerinden de içmemelidir. 
Akşam yatarken yiyecek ve içecek kaplarının üstü örtülmelidir. Kapılar 
kapanmalıdır. Işıklar söndürülmelidir. Çocuklar eve gelmiş olmalıdır. Geceleri 
cinnîler yayılır. Sağ el ile içmelidir. İçdiği suya bakmalıdır. Üç nefesde 
içmelidir. Soluğu suya değil, bardağın dışına vermelidir. Yazın, serin 
içmelidir. Çok soğuk içmemelidir. [Dondurma yimemelidir.] Resûlullah “sallallahü 
aleyhi ve sellem” serin şerbet içmesini severdi. (Ayakda içmeyiniz!) 
buyururdu. Zemzem suyu, abdest aldıkdan sonra kalan su ve ilâc yutmak için 
içilen su ayakda içilebilir. Yolcu, her suyu ayakda içebilir denildi. Aç karna 
su içmemelidir. Suyu yavaş yavaş emerek içmelidir. Ağzı doldurarak içmemelidir. 
Nefes verirken bardağı ağızdan çekmelidir. Kaynar şeyi, soluyarak içmemeli. 
Soğutup, sonra içmelidir. Suya birşey düşerse, parmakla veyâ kürdanla almak 
kolaysa almalı, alınamazsa, suyun bir parçasını dışarı dökerek gidermelidir. 
Suyun hepsini bir solukda içmemelidir. Müslimânın ve hele sâlih insanların 
artığını içmek bereketlidir. Birkaç kişiye su verirken, önce âlimlere, sonra 
yaşlılara, en son çocuklara verilir. Yirken, yürürken, otururken de, bu sıra 
gözetilir. Kendisi sonra içmelidir. Yanında oturanlara birşey verirken, kendi 
sağında olandan başlanır. Sonra, onun sağındakine olarak devâm edilir. 
Sağdakinin izni ile önce soldakine verilebilir. Hadîs-i şerîfde, (Günâhı çok 
olan, çok su dağıtsın!) buyuruldu. 
Herîse, ya’nî 
keşkek pişirmesini, Peygamber efendimize, Cebrâîl “aleyhimesselâm” öğretdi. 
Herîse, insanı çok kuvvetlendirir. Bütün Peygamberler “aleyhimüsselâm” arpa 
ekmeği yimişdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” kabak tatlısını ve 
mercimek çorbasını, av etini ve koyun etini severdi. Koyunun kol ve göğüs ve 
kürek tarafını severdi. Oğlağın kürek etini çok severdi. Oğlak etinin hazmı 
kolaydır. Herkes için uygundur. Erkek hayvan eti, dişiden ve esmer et beyâzdan 
dahâ kolay hazm olur. Hazmının kolaylığı ve lezzeti bakımından koyunun eti, 
ineğin sütü dahâ iyidir.  Av etlerinin en iyisi geyik etidir. Tavşan eti 
halâldir. İdrâr söker, fazlası uykusuzluk yapar. Herkes için uygundur. Kuş, 
piliç eti herkes için iyidir. Kümes hayvanlarından eti en iyi olanı tavukdur. 
Sirke, en fâideli yemekdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, 
(Sirke, ne güzel yiyecekdir) buyurdu. Hurma da yemekdir. Ya’nî ekmek ile 
yinir. Üzüm, hem yemekdir, hem de meyvedir. Üzümü ekmekle yimek sünnetdir. 
Hurmayı tek yimek sünnetdir. Kuru üzüm, ceviz, bâdem yimek sünnetdir. Balda şifâ 
vardır. Yetmiş Peygamber “aleyhimüsselâm” bala bereket ile düâ etmişdir. Resûl 
“aleyhisselâm”, hurmayı çok severdi. Hurma ile kavun, karpuzu birlikde yirdi. 
Kavun, karpuz böbrekleri temizler, baş ağrısını giderir. Solucan düşürür. 
Gözlere kuvvet verir. Serin şerbetleri çok severdi. Pilâv yirken salevât-i 
şerîfe okumalıdır. Hadîs-i şerîfde, baklayı kabuğu ile yimek medh edildi. 
Habbetüssevdâ, ya’nî şûniz [çörek otu] derdlere devâdır buyurdu. Cevizi peynirle 
yimek şifâdır. Bunları yalnız yimek zarardır. Bir şey ile berâber yimelidir. 
Üzüm çekirdeği zararlıdır. Üzüm salkımını sol eline alır, üzümü sağ el ile 
yirdi. Ayva, kalbden sıkıntıyı giderir. Hâmile kadın yirse, çocuğu güzel olur. 
[(Eczâcılık mecmû’ası) 1970 (11). ci sayısında diyor ki, (Elma yiyenlerde aklî 
bozuklukların ve teneffüs yolları râhatsızlıklarının azaldığı ve diş çürümesi 
nisbetinin yüzde otuzdan dahâ az olduğu İngilterede tesbît edildi).] Her kavun, 
karpuz ve narda bir damla Cennet suyu vardır. Bir narı yalnız yimeli, bir 
damlası boş yere gitmemelidir. Nar, çarpıntıya iyidir. Mi’deyi kuvvetlendirir. 
Et kısmı ile birlikde sıkılıp içilirse, safra söker, pekliği giderir. İncir, 
kalbe ferahlık verir. Kuluncu, sindirim organı sancılarını giderir. Yeşil hıyârı 
tuz ile yimek, cevzi hurma ile bal ile yimek sünnetdir. (Patlıcan, zarar niyyeti 
ile yinirse, zarar verir. Şifâ niyyeti ile yinirse, fâide verir) hadîsinin sahîh 
olmadığı, İbni Râvendînin sözü olduğu, (Fevâid-i câmi’a)da yazılıdır. 
Fekat, hadîs-i şerîfde, patlıcan medh olundu ve zeytin yağlı yapınız buyuruldu. 
Semizotunu da medh buyurdu. Kereviz, unutkanlığı giderir. İdrâr söker. Kan ve 
süt yapar. Kara ciğeri temizler. Harşef, ya’nî enginâr, safra taşını eritir, 
kanı temizler, damar sertliğine iyi gelir. Ter kokusunu da giderir. Tatlı 
yapılan kabak suyu, göz ağrısına sürülür. Zehrsiz ak mantar yimek câizdir. Bir 
memlekete gelenin, önce biraz çiğ soğan yimesi sıhhate iyidir. Soğan, mikroplara 
karşı koyma gücünü artdırır. Soğandan sonra kereviz yinirse, fenâ kokusunu 
giderir. Sedef otu yimekle de kokusu gider denildi. Resûlullahın “sallallahü 
aleyhi ve sellem” son yidiği yemeğin içinde soğan vardı. (Soğan ve sarmısağı 
pişmiş olarak yiyiniz), buyururdu. Bunların kokusundan melekler incinir. 
Turup, idrâr söker. Hazmı kolaylaşdırır. Balçık, kil yimemelidir, harâmdır. 
Rengi ve kuvveti giderir. Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Üç şey ahmaklıkdır: 
Diş ile tırnak uçlarını yimek, sakal yolmak ve balçık yimek). Hadîs-i şerîfde,
(Allahü teâlâ, kuluna derd vermek isterse, sakalını yolmağı ve tırnağını 
ısırmağı âdet eder) buyuruldu. Koku verilen kimse almalı, koklamalıdır. Gül 
koklayınca, salevât-ı şerîfe getirmelidir. Çünki, mubârek teri, gül gibi 
kokardı. Hadîs-i şerîfde, (Üç şey, bedeni besler: Güzel koku, yumuşak 
kumaşdan güzel elbise ve bal yimek) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi 
ve sellem” yumurta yirdi ve severdi. Akı yüze sürülürse, güneş yakmasını önler. 
Kümes hayvanları hastalanıp ölürse, içme sularına [bir teneke suya iki çay 
kaşığı] tentürdiyod koymalıdır. Hastalığı izâle eder. 
Urvet-ül-vüskâ 
Muhammed Ma’sûm-i Fârûkînin üçüncü oğlu, büyük âlim, üstün velî, 
mürevvic-üş-şerî’a Muhammed Ubeydüllah Serhendî “kaddesallahü teâlâ sirrehümâ”,
(Hazînet-ül-me’ârif) kitâbında yüzkırkbeşinci mektûbda diyor ki, (Ebû 
Dâvüd, Mu’âz bin Cebelden ve Enes bin Mâlikden gelen şu hadîs-i şerîfi haber 
vermekdedir: (Bir kimse, yemek yidikden sonra, Elhamdü-lillâhillezî at’amenî 
hâzet-ta’âm ve rezekanî-hi min gayri havlin minnî ve lâ-kuvvete derse, geçmiş ve 
gelecek günâhlarından çoğu afv olunur. Yeni bir elbise giydiği zemân, elhamdü 
lillâhillezî kesânî hâzessevb ve rezekanîhi min gayri havlin minnî ve lâ-kuvveh 
derse, geçmiş ve gelecek günâhlarından çoğu afv olunur). Vehhâbîler ve 
bunların yolundaki mezhebsizler, yemekden sonra düâ etmek bid’atdir diyorlar. 
Bunlara cevâb olarak, yukarıdaki hadîs-i şerîf yetişir. Birinci kısmda, 64. cü 
maddenin sonuna bakınız! Fıkh bilgilerinin mütehassısı, ondördüncü asrın 
müceddidi, (Medresetül-mütehassısîn)de tesavvuf kürsîsi müderrisi seyyid 
Abdülhakîm efendi “kuddise sirrûh”, yemeklerden sonra, şu düâyı okurdu: 
(El-hamdülillâhillezî eşbe’anâ ve ervânâ 
min-gayri-havlin minnâ ve lâ kuvveh. Allahümme at’im-hüm kemâ at’amûnâ!). 
  
Ârif-i kâmil kelâmın duymağa irfân gerek, 
sırr-ı muğlakdır gönülde zevk ile vicdân 
gerek! 
  
Bir hazînedir tesavvuf, mâlik olmaz her 
hasîs, 
bulmağa anı cihânda, bir yeğit sultân gerek! 
  
İnci taşıyan sedefe, kavuşmak kolay olmaz, 
bulunmaz nehr içinde, bahr-i bî pâyân gerek! 
  
Ma’rifet da’vâsı eden, sahtekâr bilmezmi ki, 
kalbdeki arzûya elde, huccet-ü burhân gerek! 
  
Ârif gezer halk içinde, herkes tanımaz onu, 
aşk ateşinde yanarak, hâk ile yeksân gerek! 
  
Şöhretle övünen kimse, Hakdan nasîb alamaz, 
bâtının umrânı için, zâhiri vîrân gerek! 
  
Ölmeden önce ölerek, kabri ve haşri görüp, 
Mâlik-ül-mülk huzûrunda, kalbi hem hayrân 
gerek! 
  
İslâmiyyet sırâtı ile, nefs âteşinden geçip, 
kalbi habâisden ârî, Ravda-i Rıdvân gerek! 
  
Söylediği, işitdiği, her dâim fikr etdiği, 
bî-kem ve bî-keyf olarak, hazret-i Rahmân 
gerek! 
  
Ey Niyâzî, Hakka vuslat, herkese olmaz 
nasîb, 
güneşden zıyâ alacak, ay gibi insan gerek! 
  
Zi hicrî dostân, hûn şüd derûn-ı sîne cân-ı 
men, 
firâk-ı hem-nişînân suht magz-ı istehân-ı 
men. 
  
                                                |