36 -
İSLÂMİYYETDE TALÂK
(Talâk)
kelimesi, lügatde, bağlı birşeyi çözmek demekdir.
Zevceyi boşamakda kullanılır. Ya’nî, nikâh bağını çözmekdir. Boşanmak için
konulmuş olan kelimeleri erkeğin zevcesine karşı söylemesi ile talâk hâsıl olur.
Bu kelimelerden birini söyler söylemez hâsıl olan ayırmağa (Talâk-ı bâin)
denir. İddet zemânı geçdikden sonra hâsıl olan talâka, (Talâk-ı ric’î)
denir. Talâk olması için, önce sahîh olan nikâhın bulunması lâzımdır. İslâm
nikâhı bulunmıyan iki eş arasında talâk olmaz. Fâsid nikâhla evli olanın talâk
vermesi sahîh olmaz. Ric’î olsun, bâin olsun, üçden az olarak boşanmış kadın,
iddet zemânında iken ve birinin irtidâd etmesi ile olan feshde iddet zemânında
iken, tekrâr talâk verilebilir. Fekat ebedî feshde, meselâ üvey oğlunu şehvetle
öpen kadın ayrılınca, tekrâr talâk yapılamaz. (Ni’met-i islâm)da diyor
ki, (Zevc, vaty olunmuş zevcesinin yanında iken, ona hitâben, (Sen benden boş
ol), (Ben seni boşadım), (Sen boşsun benden) gibi, (Sarîh) açık olan,
ya’nî yalnız boşamakda kullanılan bir sözü, şaka olarak veyâ şaşırarak da
söylediği anda, yanında değil ise, mektûb veyâ vekîli ile bildirince, ma’nâsını
bilmese dahî, bir talâk-ı ric’î vâkı’ olur. (Babanın evine git!), (Benden git,
murâdına er), (Örtün!), (Başını ört!), (Sen hürsün!), (Kendine koca ara!),
(Cehenneme git!), (Sen bana hınzır gibisin), (Senin zevcin değilim), (Ben senden
ayrıyım), (Sen benden bâinsin) gibi, başka yerlerde de kullanılan sözü, boşamak
niyyeti ile söyleyince, veyâ (Sen bana harâmsın) deyince, bir talâk-ı bâin vâkı’
olur. Böyle, birkaç ma’nâda kullanılan kelimelere, (Kinâye) denir.
Boşamak kelimesi sarîhdir. Bırakmak, terk etmek kelimeleri, kinâye iseler de,
boşamak için kullanılmaları âdet olduğundan sarîhdirler. Zevcesinin babasına,
(Ben senin kızını istemem, kime ister ise varsın) dese ve zevcesi gezmek için
izn istedikde, (Ben seni ip ile bağlamadım. Boşsun, git) dese veyâ (Aramızda
nikâh yokdur) veyâ (Senden geçdim) veyâ (İstediğin yere gidersin. Bana avret
olmazsın) veyâ (Sana dört yol açıkdır. Hangi yolu ister isen anı tut) veyâ (Var
yıkıl git) veyâ (Artık ben seni istemem. Babanın evine git!), yâhud (Seni
boşamak istiyorum) gibi şeyler söylese, boşamak niyyet etmedikce, talâk olmaz.
(Şart olsun), (Dilediğini yap!) sözleri, boşamak ma’nasına kullanılan yerlerde,
zevcesine böyle söyleyince, niyyet etmese dahî, bir bâin talâk olur. Zevcesine,
anam, kızım, kardeşim demekle talâk olmaz. (Şimdiden sonra anam yâhud
kızkardeşim ol) demek, bir talâk-ı bâin olur.
Vaty
olunmuş zevceye sarîh sözle yapılan talâk, niyyet etse dahî, çirkinlik, çokluk
bildiren kelime eklenmedikce bâin olmaz. Ric’î talâkda zevc, iddet zemânı
içinde, söz ile veyâ fi’len, eski nikâha rücû’ edebilir. Ya’nî, zevce istemese
dahî, nikâh yapmadan evliliğe devâm eder. Şâhid lâzım olmaz ise de, iki âdil
şâhide haber vermesi, müstehab olur. Ric’î talâk iddeti zemânında zevc,
zevcesinin odasına girebilir. Zevce süslenebilir. Bâin talâk iddetinde,
zevcesinin odasına giremez. Zevce süslenemez. Yeniden nikâh lâzımdır.
Ric’î
veyâ bâin talâkda, aded söylemedikce veyâ parmakları ile işâret etmedikce, bir
talâk vâkı’ olur. Üç veyâ fazla sayı söylerse, üç talâk ile boşamış olur.
(Bedenimdeki kıllar adedince) veyâ (Denizdeki balıklar adedince) yâhud (Gökdeki
yıldızlar kadar) deyince, talâk-ı selâse olur. Avucunun kılı kadar veyâ balık
bulunmıyan havuzu göstererek, (Şu havuzdaki balıklar adedince benden boş ol!)
derse, bir talâk-ı ric’î olur).
Talâk veren
erkeğin âkıl, bâlig ve uyanık olması lâzımdır. Kölenin, serhoşun, kâfirin,
hastanın ve tehdîd edilen kimsenin sözü ile veyâ mektûbu ile talâk vâkı’ olur.
Mektûb zevcenin eline vardığı ânda, boş olur. Delinin, çocuğun, bunağın,
baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve kızarak dalgın olanın söylemesi ile talâk
olmaz. Kızarak dalgın olmak, söylediğini bilmemek demekdir. Bu da iki dürlü
olur: Ma’nâsını bilmeden, kasd ve arzû etmeden söyleyince, talâk vâkı’ olmaz.
Ma’nâsını bilerek ve istiyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek,
hâtırlamamakdır. Bu sözünü iki şâhid işitip, sonra söylerlerse, talâk vâkı’
olur.
Hiç vaty veyâ
halvet olunmamış zevce, bir kerre boşanınca, bâin olur. Zevcin buna hemen nısf
mehr vermesi lâzım olur ve iddet beklemez. Boşandığı gün bile, başkası ile
evlenebilir.
Fesh
etmek ve eşlerden birinin mürted olması ile hâkimin ayırması, talâk değildir.
Bunlar fesh olur. [İkinci kısm, onbeşinci maddeyi okuyunuz!].
Yaşlı, çirkin
kadını boşamak mubâhdır. Ya’nî, günâh değildir. Zevcine veyâ başkalarına dili
ile, hareketleri ile sıkıntı veren, herhangibir farzı yapmıyan, meselâ farz
nemâzları kılmıyan, fuhş şübhe olunan kadını boşamak müstehabdır. Farzı yapmıyan
kadını boşamamak günâh değildir. Evlilik vazîfesini yapamıyan, meselâ sihr
yapılmış, cimâ’dan âciz olan erkeğin zevcesi ayrılmak isterse, bunu boşaması
vâcib olur. 567. ci sahîfeye bakınız! Zevceyi bid’at üzere boşamak harâmdır.
Hangi lisânda
olursa olsun, yalnız boşamakda kullanılan sözlere, (Sarîh) açık söz
denir. Zevcesine karşı, (Seni boşadım), (Sen bana harâmsın) gibi sarîh söz
söyleyince veyâ yazınca, niyyet etmese bile, bir talâk olur. Birincisi ric’î,
ikincisi bâin olur. Erkek, başka şehrde olan zevcesine, (Mektûbu alınca benden
boş ol!) yazarsa, mektûbu okuyunca boş olur. İki, üç derse veyâ demeyip niyyet
ederse, iki veyâ üç talâk olur. Hem boşamada, hem başka yerde kullanılan
sözlere, (Kinâye) söz denir. Kinâye söyleyince, boşamağa niyyet etdi ise
veyâ öfkeli ise bir bâin talâk ile boşamış olur. Talâk verirken, inşâallah
eklerse, talâk olmaz. Niyyet etmekle, mehrini vermekle boş olmaz.
Boşamak, yalnız
islâmiyyetin izn verdiği sebeblerle olur. Böyle sebeble boşamakda sünnet, vaty
olunmuş zevceye hayzdan temizlendiği zemânda, vatydan önce, bir talâk vermekdir.
Ya’nî, (Seni tatlîk etdim) veyâ (Seni boşadım) denir. Veyâ yazılır. Niyyet
etmese, ma’nâsını bilmese de, bu açık söz ve yazı ile boşanır. Böyle boşayınca,
bir (Ric’î talâk) olur. Ric’î talâkda nikâh büsbütün bozulmaz. Bu kadını,
dört mezhebde de, iddet zemânı içinde, yeni bir nikâha lüzûm olmadan tekrâr
alabilir. Tekrâr almak için, Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde, şâhide lüzûm
olmadan, (Önceki nikâha rücû’ etdim), (Önceki nikâha döndüm) demesi yetişir.
Yâhud, önceki nikâha dönmek niyyeti ile öpmesi veyâ vaty etmesi yâhud şehvetle
elinden tutması da yetişir. Nikâh tâzelenmiş olur. İmâm-ı Şâfi’î ve Ahmed bin
Hanbel “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” ise, iki şâhid yanında, (Önceki nikâha rücû’
etdim) demesi lâzımdır. Fekat, velînin bulunması ve izn vermesi lâzım değildir,
dedi.
Hür olan
zevcesine, ric’î veyâ bâin üç talâk verirse, ya’nî başka başka üç zemânda birer
kerre boşarsa veyâ bir def’a, (Üç kerre boşadım) derse, eski nikâh büsbütün
bozulur. Bu kadını tekrâr alabilmek için, hulle lâzım olur. Bir kadın her nev’,
iddet zemânı içinde, hiç kimse ile evlenemez. (Hulle) demek, kadın başka
erkekle nikâhlanıp, düğün olup, vaty olup, o erkek de boşayıp ve bundan sonra,
tekrâr iddet zemânı geçmek demekdir. Ancak bundan sonra, birinci kocası ve ancak
yeni bir nikâh ile tekrâr alabilir. Bu ise, bir erkek için zilletdir,
aşağılıkdır. Allahü teâlâ, erkeklere boşamak hakkını verdi ise de, bu hakkı
gelişi güzel kullanmamaları ve kadınlar, erkeklerin elinde oyuncak olmamaları
için, erkeklere bu hulle zilletini yüklemişdir. Hulle korkusundan müslimân bir
erkek, talâk lâfını ağzına bile alamaz. Âile arasında boşanmak lâfı, şakası
olamaz.
İbni
Âbidîn diyor ki, (Hulle lâzım olması için, dört mezhebde de, zevc ile zevce
arasındaki nikâhın kendi mezhebine göre sahîh olması lâzımdır. Fâsid olan
nikâhda, üç kerre boşayınca, dört mezhebde de, hulle lâzım olmaz. Meselâ, nikâh
yapılırken, kızın velîsi bulunmayıp yalnız kız kabûl etmiş ise, yâhud nikâh
kelimesi söylemeyip, meselâ hibe etdim denilmiş ise, yâhud iki şâhid fâsık
iseler, ya’nî fâsık oldukları biliniyorsa, Şâfi’î mezhebi taklîd edilir. Şâfi’î
mezhebine göre, bunların mevcûd nikâhları fâsid olduğu için, talâkları da sahîh
olmaz. Hulleye lüzûm olmadan, Şâfi’î mezhebine uygun olarak yeniden nikâh
yapmaları câiz olur. Şâfi’î mezhebini taklîde başladıkları ânda eski nikâhları
bâtıl olur. Şâfi’î mezhebini taklîde başlamadan önce nikâhları bâtıl olmaz.
Önceki evliliklerinin harâm olmadığı ve mevcûd çocukları habîs olmadıkları (Bezzâziyye)
fetvâsında da yazılıdır. Nitekim, niyyet etmeden aldığı abdest ile öğleyi kılan
hanefînin nemâzı sahîh olur. İkindiden sonra, Şâfi’î mezhebini taklîde başlarsa,
niyyet ederek yeniden abdest alması lâzım olur ise de, öğle nemâzını kazâ etmesi
lâzım olmaz).
Bir kimsenin,
boşamağı ve köle âzâd etmeği (Temlîk) etmesi, ya’nî mülke ve sebeb-i
mülke bağlaması, Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde câizdir. İmâm-ı Şâfi’î ve Ahmed
bin Hanbel “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” ise, câiz değildir dedi.
(Mecmû’a-i
Zühdiyye)
kitâbında diyor ki, talâk, ipi çözmek demekdir. Bâin olan talâkda nikâh derhâl
bozulur. Böyle boşanmada, erkek, iddet içinde nikâhı tâzeleyemez. Kadınla bir
araya gelemez. Ric’î talâkda nikâh, iddet zemânı bitince bozulur. Zevc ve
zevceden biri mürted olursa, nikâh fesh olur ki, buna talâk denmez. İslâmiyyete
uymıyan, kötü huylu olan kadını boşamak câiz ise de, iyi kadını keyf için
boşamağı, Allahü teâlâ beğenmez. Bir def’ada üç kerre talâk vermeğe, (Bid’at
talâk) denir. Özrsüz üç talâkla boşamak harâmdır. Her talâkda iddet zemânı
geçinceye kadar, erkeğin kadına nafaka [ev kirâsı, yiyecek, giyecek] vermesi
farzdır. Bu zemânda, kadın başka erkekle evlenemez. Serhoşun ve işkence ile cebr
olunan kimsenin ve şaka olarak söyliyenin sözü ile de kadın boşanmış olur. Cebr
ile yazdırılan talâk mektûbu ile vâki’ olan talâkdan vazgeçilebilir. Serhoş iken
ve şaka olarak yazılan mektûbla ise, boşanır. Şâfi’î mezhebinde, serhoşun sözü
ile, talâk vâkı’ olmaz.
Maraz-ı
mevtinde iken zevcesini bâin olarak boşarsa ve zevcesi bunu istemiyerek kabûl
edip mehr-i müeccelini alırsa, kadın iddet içinde iken hasta ölürse, kadın,
bunun mîrâsına vâris olur. Fekat, talâkı kadın istemiş olup ve bâin olarak veyâ
üç talâkla boşamış ise veyâ kadına, istediğini yapacağım deyip, o da, beni boşa
demiş ise, iddet içinde ölse de, vâris olamaz.
Halvet olsun
olmasın, hiç vaty olunmamış zevcesine, (Seni boşadım) derse veyâ vatydan sonra
(Sen bâin olarak boşsun) veyâ (Sen elbette boşsun), (Benden çok uzaksın) derse
veyâ (Çirkin talâk, şeytân talâkı, bid’at talâkı, en kötü talâk, dağ gibi talâk,
şiddetli talâk) ve benzerleri gibi çokluk bildiren kelimelerle boşarsa, bir
(Talâk-ı bâin) ile boşamış olur. Bâin, ayırıcı demekdir. Bunları söylerken
iki veyâ üç niyyet ederse, iki veyâ üç kerre, (Üç kerre boşsun) deyince, üç
kerre bâin boşamış olur. (Ben senden boşum) veyâ (Senden çok uzağım) demekle
talâk olmaz. Çünki, kadına talâk verilir. Ya’nî nikâh bağının kadına olan ucu
çözülür, erkeğe olanı çözülmez. Fekat, (Ben senden bâinim) veyâ (Sana harâmım)
der ve niyyet ederse, bâin boşamış olur.
(Ben sana zevc
değilim) veyâ (Sen bana zevce değilsin) dese, yâhud kadın (Sen bana zevc
değilsin) deyip de, erkek (Evet) dese, talâk niyyeti yoksa, boş olmaz. (Senin
zevcen var mı?) diye sorulunca (Yok) dese, talâk olmaz. Fâsid olan nikâhın
talâkı olmaz. O kadını, sonra sahîh nikâhla alabilir. Zevcesinin veyâ başkasının
mal vermesi şartı ile boşamak câizdir ve talâk-ı bâin olur.
Erkeğin talâk
hakkını başkasına bırakması üç dürlü olur:
1 - Tefvîd:
Buna Temlîk de denir. Talâkı zevcenin mülküne bağlamakdır. Zevc, zevcesine
(İşin, senin elinde olsun) veyâ (Kendini sen boşa) yâhud (Diler isen boşsun)
gibi üç cümleden birini söylemesi ile olur. Kadın, ancak o meclisde kendisini
boşayabilir. Erkek, sözünden vaz geçemez. Kadın, erkeği boşayamaz. Kendisine
boşanmak hakkı verilen kadın, erkeğine, (Seni boşadım) derse, boşanmaz. (Kendimi
boşadım) demesi lâzımdır. (Ni’met-i islâm)da diyor ki, (Tefvîd, zevcenin
arzûsuna bırakılarak, (Ne zemân istersen) ilâve edilirse, o meclise mahsûs
olmaz. Zevce, istediği zemân, kendini boşayabilir. Bir kadın, kendini bir erkeğe
nikâh ederken, (Ne vakt istersem, kendimi senden boşamak üzere...) diyerek, şart
ederse, erkek de, nikâh yapılırken, bu şartı kabûl etdim derse, böyle şartlı
nikâh sahîh olur ve kadın da boşanmak hakkına mâlik olur. Kadının yapacağı
talâkın bâin veyâ ric’î olması, zevcin sözüne bağlıdır. (Kendini dile!) yâhud
(Senin işin kendi elinde olsun!) gibi kinâye söyleyip, talâk olmasını niyyet
edince, bâin talâkı tefvîd etmiş olur. (Kendini boşa!) deyip, bâin olmasını
niyyet etmezse, ric’î olur. (Sen ne vakt ister isen) yâhud (İstediğin vakt
benden boşsun) demek de, kadının arzûsuna bırakılan tefvîd olup, zevce (Ben
talâk hakkı istemem) dese de, hakkını red etmiş olmaz. O meclise mahsûs olmayıp,
dilediği zemânlarda, bir ric’î talâk ile kendini boşayabilir. Talâk, bildirilmiş
olan zemânda başlar. Bildirilen yerde başlamayıp, söylendiği anda, hemen vâkı’
olur). (Kâdıhân) fetvâsında diyor ki, (Ebülleys-i Semerkandî buyurdu ki,
erkek nikâh yaparken, (Boşanmak senin elinde olmak üzere, seni nikâh etdim)
derse, nikâh sahîh olup, boşanmak hakkı kadının elinde olmaz. Fekat, önce kadın,
(İstediğim zemân, boşanmaklığım elimde olmak üzere sana nikâhlandım) der, erkek
de, kabûl etdim derse, hem nikâh sahîh olur, hem de, boşanmak kadının elinde
olur. Çünki, önce erkek söyleyince, tefvîd nikâhdan evvel olup, sahîh olmıyor.
Önce kadın söyleyip erkek kabûl edince, tefvîd nikâhdan sonra olup, ikisi de
sahîh oluyor. Ya’nî, erkek kabûl etdim deyince, kadının söylediklerini tekrâr
etmiş olup, bunu kabûl etdiğini bildirmiş oluyor. Böylece nikâhdan sonra tefvîd
yapmış oluyor).
2 - Tevkîl
etmekdir. Kadına, kendini boşamak için seni vekîl etdim demesidir. Kadın,
vekîl kaldıkca, kendini boşayabilir. Erkek, vaz geçince, azl edebilir.
3 - Temlîk
haberini, başkası ile veyâ mektûbla, zevceye ulaşdırmakdır. Zevce, haberi
aldığı meclisde, kendini boşayabilir.
|