| 
 
21 - 
BOZUK DİNLER 
4 - 
MELÂMÎLER VE KALENDERLER: (Mekâtîb-i şerîfe)nin altmışsekizinci mektûbunda 
diyor ki, (Sôfiyye-yi aliyye, ikinci asrın sonunda meydâna çıkdı). 
Yetmişdokuzuncu mektûbunda ve (Nefehât-ül-üns) kitâbının başında ve 
seyyid Abdülhakîm efendi, (Er-rıyâd-ut-tesavvufiyye) kitâbının 
yüzondördüncü sahîfesinde buyuruyorlar ki: 
Tesavvuf 
yolunda nihâyete varanlar “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” iki dürlüdür: 
Birincisi, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” izinde giderek kemâle 
erdikden sonra, insanları gafletden uyandırmak için, halk derecesine indirilmiş 
olanlardır. 
İkincisi, 
yükseldikleri derecelerde bırakılıp, insanların yetişmesi ile vazîfeli olmıyan
(Evliyâ)dır “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Bunlara, (Kutb-i 
medâr) denir. 
Tesavvuf 
yolunda yürüyenler de iki kısmdır: Birincisi, Allahü teâlâdan başka herşeyi 
unutup, yalnız Onu istiyenlerdir. İkincisi, âhıreti, Cenneti istiyen tâliblerdir. 
Allahü 
teâlâyı irâde edenler, istiyenler de, iki dürlüdür: Biri, nefslerini temizleyip 
nihâyetden birkaç şeye kavuşmuşlardır. 
İkincisi, 
(Melâmî)lerdir. Bunlar, sıdk ve ihlâs kazanmağa çalışır. İbâdetlerini, 
hayrâtı gizler, sünnetleri, nâfile ibâdetleri de çok yaparlar. Bu ibâdetlerin 
görünmesinden korkarlar. Bunlar çok kıymetli ise de, mahlûk ile meşgûl 
olduklarından, tevhîd makâmına varamıyorlar. Melâmîler muhlisdir. Sôfîler ise 
muhlasdır. 
Âhıretin 
tâlibleri dört dürlüdür: Zâhidler, fakîrler, huddâm ve âbidler. 
Bütün bu sekiz 
sınıfın taklîdcileri vardır. Bu taklîdcilerin herbiri de, yâ doğru veyâ yalancı 
olur. [Biz burada, yalnız Melâmîlerin iki dürlü taklîdcisini bildireceğiz]: 
Melâmîlerin 
doğru taklîdcileri, ibâdetlerinin görünmesine ehemmiyyet vermezler. Âdetlere 
uyarlar. Herkese tatlı söyliyerek, gülerek kalb kazanmağa uğraşırlar. Nâfile 
ibâdetleri yapmazlar. Farzlara dikkat ederler. Dünyâya düşkün değildirler. 
Bunlara, (Kalender) denir. Bunlar, riyâ, gösteriş yapmadıkları için, 
Melâmîlere benzer. Abdüllah-ı Dehlevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, 
yetmişdokuzuncu mektûbunda buyuruyor ki, (Kalender, bâtınını temizlemek, nefsini 
yok etmek için çalışır. Çok ibâdet yapmaz. Sôfî ise, bunun ikisine de çalışır. 
Mahlûkları görmez. Kalenderden dahâ üstündür). Zemânımızda, Kalender ismini 
taşıyan birçok kimse, bu saydığımız şeyleri yapmıyor. Bunlara Kalender yerine (Haşevî) 
dense yerinde olur. [(Haşevî) Allahü teâlâyı mahlûklara benzeten, madde, 
cism diyen kâfirlere verilen ismdir. Yetmişiki bid’at fırkasından biri olan (Müşebbihe) 
ve (Mücessime) denilen fırkadakilerin çoğu Haşevî olmuşlardır.] 
Melâmîlerin 
yalancı taklîdcileri, zındıklardan bir kısmdır ki, her dürlü günâh işler. 
Kalblerimiz temizdir, her işi Allah rızâsı için yapıyoruz derler. Riyâdan, 
gösterişden kurtulup, hâlis Allah adamı olmak için günâh işliyoruz derler. 
Allahü teâlânın ibâdete ihtiyâcı yokdur. Kulların günâh işlemesi, Ona zarâr, 
ziyân vermez. Asl günâh, mahlûkları incitmek, can yakmakdır. İbâdet de, 
insanlara iyilik, ihsân etmekdir derler. Bunlar, dinsiz, zındıklardır. Bugün, 
Melâmîlerin bir şeyhleri vardır. Onun yanında bir iki dakîka oturanın kalbi 
Allah dermiş. Gönülde içilen şerâb ile hemen serhoş gibi olurmuş. Kendini 
(rabbî) âhengine uygulıyarak, gerçek insan olurmuş. Şâh damarından dahâ yakın 
olan Allahın varlığını duyup, Onunla bir arada yaşarmış. Kendi özünden üstün bir 
etki ve yetki tanımazmış. Kendinde görüp duyduklarına inanılıp, başka birşeye 
inanılmazmış. Özünden ve kendi tekliğinden başka varlık yokmuş. Bu sözler, 
Allahü teâlâyı inkâr etmek olup, küfrdür, zındıklıkdır. 
                                                |