59 –
İSTİKBÂL-İ KIBLE
Nemâzı Kâ’beye karşı kılmakdır.
Kâ’be için kılmak değildir. Kıble önce (Kudüs) idi. Hicretden
onyedi ay sonra, Şa’bân ortasında salı günü öğle veyâ ikindi
nemâzının üçüncü rek’atinde iken Kâ’beye dönülmesi emr olundu.
Göz sinirlerinin çapraz istikameti arasındaki açıklık, Kâ’beye
rastlarsa, Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde nemâz sahîh olur. Bu
zâviye takrîben 45 derecedir. İstanbulun kıble istikameti,
cenûbdan takrîben otuz derecelik bir zâviye [açı] kadar
şarkdadır. Bu açıya (Kıble zâviyesi) denir. Bir şehr
ile, Mekke şehri arasındaki hatta (Kıble hattı) denir.
Bu hat, kıble istikametini gösterir. Güneş bu hat üzerine
gelince, (Kıble sâati) olur. Bu hat ile bu şehrden
geçen tûl dâiresi arasındaki zâviyeye (Kıble açısı)
denir. Bir şehrin kıble istikameti, tûl ve arz derecelerine
tâbi’dir. Şimâl nısf kürede, zevâl vaktinde, güneşin bulunduğu
cihet yâhud mahallî zevâlî zemâna ayarlı bir sâat makinesi
üfkî olarak yüzü semâya doğru ve akrebi güneşe doğru
tutulunca, akreb ile oniki rakamı arasındaki zâviyenin orta
hattı [açı ortayı], takrîben cenûbu gösterir. Meyl-i şems ve
ta’dîl-i zemân sıfıra ne kadar yakın ise netîce o kadar hassas
olur. İstanbulun kıble istikameti şöyle bulunur: Mekke-i
mükerremenin arz [enlem] derecesi a´ = yirmibir derece
yirmialtı dakîka, Greenwich’den tûl [boylam] derecesi t´ =
otuzdokuz derece elli dakîkadır. İstanbulun arzı a = 41
derece, tûlü t = 29 derece olduğundan, arz derecelerinin farkı
19 derece 34 dakîka, tûl farkı f = 10 derece 50 dakîkadır.
İstanbulun takrîbî kıble açısı K, (Ma’rifetnâme)deki
hendesî îzâhdan istifâde edilerek:
sin (39,83
°– t) sin 10 ° 50 ´ 0,18795
tan K = ——––––––––– = ——–––—–– = ——––— = 0,56121
sin (a–21,43 °) sin 19 ° 34 ´ 0,33490
\ K= 29° 18 dakîka bulunur.
İhtâr: İstanbulun Mekke-i
mükerremeden tûl farkı f, 60° den küçük olduğu için, bu K,
aşağıdaki kat’î müsâvâtın verdiği netîceye yakındır. Tûl farkı
120° den çok ise, Mekke-i mükerremenin Erd küresi merkezine
göre simetriği olan nokta (tûlü – 140,17°, arzı – 21,43°) için
takrîbî düstûr ile K hesâb edilir. Netîcenin 180° den farkı
alınarak takrîbî kıble zâviyesi [açısı] bulunur.
Ş, Şehrin
şâkülünün küre-i semâyı kesdiği nokta, Z, zevâl noktası, AZ,
Nısfünnehâr dâiresidir.
Kürevî müsellesâtdan çıkarılan
şu müsâvât kat’î kıble zâviyesini verir:
sin (39,83 °– t)
tan K = ——––––––––—–––––—––––—––—––—
cos (39,83 °– t) . sin a– 0,3925 . cos a
Burada a ve t, kıble açısı
bulunacak yerin arz ve tûl dereceleridir. a ekvatorun
şimâlinde (+), cenûbunda (–) dir. t Londra (Greenwich)nın
şarkında (+), garbında (–) alınır. Bulunan K, o şehrden biri
cenûba, diğeri kıbleye müteveccih iki hat [kavs] arasındaki
açıdır.
Kıbleyi bulmak için, t´ =
39,83° kıble tûlü ile –140,17° tûlü’nden ibâret çemberin ikiye
ayırdığı Erd küresinde, cografî cenûbdan i’tibâren, kıblenin
şarkında bulunan yerlerde garba, garbında bulunan yerlerde
şarka, K açısı kadar dönülür. Bu düstûr ile bulunan K, garba
dönülecek mahallerde (–), şarka dönülecek mahallerde (+)
çıkmalıdır. Hesâb netîcesi bunun tersi çıkarsa, (+180°) veyâ
(–180°) ilâve edilerek kıble açısı bulunur. Meselâ, t=67°,
a=25° olan Karachi için CASIO hesâb makinesinde şu düğmelere
basılır:
39.83 – 67 = cos x 25 sin – 25
cos x 0.3925 = Min 39.83 – 67 = sin ÷ MR = INV tan Kıble
zâviyesi [açısı] –87° 27 dakîka bulunur.
İstanbul için +28 derece 21
dakîka bulunmakdadır. Kat’î ve (takrîbî) olarak hesâb edilen
ba’zı K’lar aşağıdadır. Son üç değer simetrik üsûl ile
bulunmuşdur. Münih: 50° (47°), Londra: 61° (52°), Basel: 56°
(50°), Frankfurt: 52° (47°), Tokyo: 113° (130°), New York:
122° (134°), Kumâsi: 115° (125°).
170.ci
sahîfede sağdaki şeklde B noktası, CŞ kıble hattının bir AB
meyl dâiresini dik kesdiği noktadır. ABŞ dik kürevî müsellesde,
Napier müsâvâtına göre, cos (90-a) = cotan i x cotan K dır.
Dâimâ tan A x cotan A=1 olduğu için, sin a = 1 / tan i x 1 /
tan K dır. Buradan tan i = 1 / (sin a x tan K) olur. Meselâ 2
şubat günü için Privileg hesâb makinasında E/C 1÷41 sin ÷
28.21 © tan = arc tan düğmelerine basınca, i=70,5 derece
bulunur. İstanbul için, dâimâ i=70,5 dir. ABC dik kürevî
müsellesinde de, cos (i+H)= tan
d
x cot d dir. ABŞ müsellesinde, cos i= tan a x cot d
olduğundan, cot d = cos i / tan a olup, cos (i+H)= tan
d
x cos i ÷ tan a olur. E/C 16.58 © +/– tan x 70,5 cos ÷ 41 tan=arc
cos – 70,5 =÷15= © düğmelerine basınca, H fadl–ı dâir zemânı,
ya’nî CZ kavsi için 1 sâ. 45 dakîka bulunur. Kedûsînin Rub’-ı
dâire hâşiyesinde diyor ki, (Ayârlanmış mürî, kıble hattına
getirilince, haytın kavs-i irtifâ’da rastladığı derecenin
temâmîsi, İstanbulda Kıble sâatı vaktinin fadl-ı dâir
derecesi olur. 15’e bölünce, fadl-i dâir sâati olur). Fadl-ı
dâir sâatini 12 den çıkarıp, tâdil-i zemân ve tûl farkını
hesâba katarak güneşin kıble hizâsında bulunduğu andaki
(Kıble Vakti) veyâ (Kıble sâati) hergün için,
müşterek sâate göre hesâb edilir. Misâlimizde 10 sâ. 33 dak.
olur. Ezânî zuhr vaktinden Fadl-ı dâir ve bir Temkin
çıkarılınca, ezânî Kıble sâati 5 sâ. 6 dak. olur. Bu anda
güneşe dönülürse kıbleye dönülmüş olur. Kıble, cenûbun
şarkında ise, güneş de şarkda, ya’nî öğleden evvel olup, vakt
düstûrundaki H nin (-) olması îcâb eder.
d
= meyl-i şemsdir.
d
= a´ = 21.43° olunca, güneş senede iki kerre tam Kâ’benin
üstüne gelir. Bu günlerde, bütün dünyâda bu ânda (kıble sâati
vaktinde), güneşe dönen kıbleye dönmüş olur.
Ahmed Ziyâ Beğ, tûl ve arz
derecelerini biraz büyük alıp, hesâbı logaritme cedveli ile
yaparak, İstanbul için K=29 derece bulmuşdur. İstanbulda,
Kandilli iskelesindeki câmi’ tekrâr yapılırken, mihrâbı bu
düstûr ile hesâb edilmişdir.
Pusula (kıble nümâ) ile, cenûb
cihetini bulup, bundan otuzbir derece şarka dönülürse,
İstanbulda kıbleye dönülmüş olur. Fekat pusulanın ibresi
magnetik kutubları göstermekdedir. Bunlar ise erd küresinin
ekseninin kutubları değildir. Magnetik kutubların yeri de
zemânla değişmekdedir. Altıyüz sene kadar bir zemânda, hakîkî
kutublar etrâfında bir devr yapmakdadır. Bir şehrde pusula
doğrultusu ile hakîkî kutub doğrultusu arasındaki zâviyeye
(Sapma açısı) denir. Her yerin sapma açısı başkadır.
Şimâlden şarka (+) veyâ garba (–) doğru pusula ibresinin 30°
sapdığı meskün mahaller vardır. Bir yerin sapma açısı da, her
sene değişmekdedir. O hâlde, bir yerde cihet, pusula ile
bulunursa, kıble açısına, sapma açısını eklemek veyâ çıkarmak
lâzımdır. İstanbulun sapma açısı takrîben + 3° dir. Bunun
için, İstanbulda pusula ile anlaşılan cenûb cihetinden: 28° +
3° = 31° şarka dönünce, kıbleye dönülmüş olur.
Cenûb ciheti, kutub yıldızı
ile veyâ sâat ile yâhud yere çizilen (Nısf-ün-nehâr)
hattı ile bulunursa, kıble açısına sapma açısını eklemek lâzım
olmaz. İstanbulda cenûbdan 28 derece şarka dönülerek, kıble
ciheti bulunur. Bunun için sâatımızı masa üzerine koyup, altı
sayısı cenûba çevrilir. Yelkovan beş üzerine getirilince,
kıbleyi gösterir.
Hastalık ve düşman, hırsız
korkusu veyâ yanlış bulmak ile, kıbleden ayrılmak farz
nemâzlarda da, câiz ise de, vapurda, trende kıbleye dönmek
şartdır.
Müsâfir, vapurda ve trende,
farz nemâza, kıbleye karşı durup, secde yeri yanına pusula
koymalı. Vapur ve tren döndükce, kendisi kıbleye karşı
dönmelidir. Yâhud başka birisi, sağa sola döndürmelidir.
Nemâzda göğsü kıbleden ayrılırsa, nemâzı bozulur. Çünki,
vapur, tren, ev gibidir. Hayvan gibi değildir. Otobüsde,
trende, dalgalı denizde kıbleye dönemiyenlerin, farz nemâzları
câiz olmıyacağından, bunlar, yolda oldukları müddetçe şâfi’î
mezhebini taklîd ederek, öğle ile ikindiyi ve akşam ile
yatsıyı cem’ edebilir. Hanefî mezhebinde olan, yolda kıbleye
dönemiyecek ise, yola çıkdıkdan sonra, gündüz bir yerde
durduğu zemân, öğle vaktinde öğleyi kılınca, hemen ikindiyi de
kılmalı, gece durulduğu zemân, yatsı vaktinde akşamı ve sonra
yatsıyı bir arada kılmalı ve bu dört nemâza niyyet ederken (Şâfi’î
mezhebini taklîd ederek edâ ediyorum) diye niyyet etmelidir.
Şâfi’î ve mâlikî mezhebine göre, giriş ve çıkış günlerinden
başka üç günden ziyâde kalmağa niyyet etdiği bir yere girince,
yâhud dört günden önce biteceğini sandığı işi için gitdiği
yerde onsekiz günden çok kalınca mukîm olur. Buradan çıkınca,
80 kilometreye gitmeğe niyyet etmedikçe, seferî olmaz. (Fetâvâ-i
fıkhiyye)de buyuruyor ki, (Seferde, ikindi ile cem’ ederek
kılmak için, öğleyi gecikdirse, öğle vakti çıkdıkdan sonra,
mukîm olsa, önce öğle nemâzını kazâ eder. Öğleyi kazâya
bırakdığı için günâha girmez.) Dişinde kaplama veyâ dolgu
olduğu için mâlikî veyâ şâfi’î mezhebini taklîd eden, üç
günden çok ve onbeş günden az kaldığı yerde, farzları kasr
etmemeli, dört rek’at kılmalıdır. Kasr ederse, iki rek’at
kıldığı farzları mâlikî ve şâfi’î mezhebine göre sahîh olmaz.
Dört rek’at kılarsa, hanefîde mekrûh olur ise de, sahîh olur.
Derisi, yabancı kadına değince veyâ nemâzda abdesti bozulunca,
mâlikî mezhebine göre, nemâzının sahîh olması da, böyledir. Bu
kimsenin, seferî olarak kaldığı yerde, harac olmadan,
nemâzlarını cem’ edemiyeceği 54. cü madde sonunda
bildirilmişdir.
Ramezân-ı şerîfin başlamasını
hesâb ile, takvîm ile önceden anlamak câiz olmaz ise de,
kıbleyi hesâb ile, kutup yıldızı [pusula] ile ve nemâz
vaktlerini astronomik hesâblarla hâzırlanan takvîmden anlamak
câizdir. Çünki hesâb ve âlet ile, temâm bulunmasa da, çok zan
elde edilir. Kıble ve nemâz vaktleri, fazla zan ile kabûl
olur.
Mihrâb bulunmıyan, hesâb,
yıldız gibi şeylerle de anlaşılamıyan yerlerde, kıbleyi bilen,
sâlih müslimânlara sormak lâzımdır. Kâfire, fâsıka ve
çocuklara sorulmaz. Kâfire, fâsıka, mu’âmelâtda inanılırsa da,
diyânâtda [ya’nî ibâdetlerde] inanılmaz. Kıbleyi bilen kimseyi
aramağa, lüzûm yokdur. Kendisi araşdırır. Karâr verdiği cihete
doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, nemâzı iâde
etmez.
Kıble, Kâ’benin binâsı
değildir, arsasıdır. Ya’nî yerden Arşa kadar, o boşluk
kıbledir. Bunun için kuyu [deniz] dibinde, yüksek dağların
tepesinde [tayyârede], bu cihete doğru kılınabilir. [Hâcı
olmak için de, Kâ’benin binâsına değil, o arsaya gidilir.
Başka yerlere giden, hâcı olamaz.]
İbni Hacer-i Mekkî hazretleri
(Fetâvâ-i fıkhiyye)de buyuruyor ki, (Kâ’benin binâsını,
şimdiki şeklinden değişdirmek câiz değildir, harâmdır. Bugünkü
binâyı Haccâc yapmışdır. Halîfe Hârûn-ür-Reşîd, bunu
değişdirip, Abdüllah ibni Zübeyrin yapdırdığı doğru şekli
vermek istedikde, imâm-ı Mâlik “rahmetullahi teâlâ aleyh”
mâni’ oldu. Şimdiden sonra, değişdiren olursa, fitne çıkmamak
ve eski binâyı zedelememek şartı ile yapılan değişiklikleri
yıkmak vâcibdir. Yoksa vâcib olmaz).
Hastalık sebebi, malın
çalınmak tehlükesi ile veyâ gemide batmağa sebeb olursa veyâ
yırtıcı hayvan, düşman görmek tehlükesi varsa veyâ hayvânından
inince, yardımcısız binemiyecek ise ve hayvânı kıbleye karşı
durdurunca, arkadaşlar beklemez ise, iki nemâzı cem’ eder.
Cem’ edemezse, farzı da gücü yetdiği tarafa doğru kılar ve
iâde etmez. Çünki, bu özrlere kendisi sebeb olmamış, semâvî,
ya’nî gayr-i ihtiyârî olmuşdur. Kıble cihetini bilmiyen kimse,
mihrâba bakmadan, bilene sormadan, kendi araşdırmadan kılarsa,
kıbleye rastlamış olsa bile, nemâzı kabûl olmaz. Fekat,
rastlamış olduğunu, nemâzdan sonra öğrenirse kabûl olur. Nemâz
arasında öğrenirse kabûl olmaz. Kıbleyi araşdırıp da, karâr
verdiği cihete kılmazsa, rastladığını anlasa bile, tekrâr
kılması lâzım olur. Bunun gibi, abdestsiz olduğunu veyâ
elbisesinin necs olduğunu veyâ vakt girmediğini sanarak kılan
ve sonra bu zannının doğru olmadığını anlıyan, tekrâr kılar.
Âşkın aldı benden
beni,
seviyorum Rabbim seni!
Senin sevgin, pek tatlıymış,
seviyorum Rabbim seni!
Ne varlığa
sevinirim,
ne yokluğa yerinirim.
Aşkın ile zevklenirim,
seviyorum Rabbim seni!
Emretdin
ibâdetleri,
medhetdin iyi hâlleri,
verdin sonsuz ni’metleri,
seviyorum Rabbim seni!
Ne nankör nefsim
var aceb,
zevkı için, bana kıyar hep!
Ben hakîkî zevki buldum,
seviyorum Rabbim seni!
İbâdeti güzel
yapmak,
dünyâ için de çalışmak,
gece gündüz işim, çünki,
seviyorum Rabbim seni!
Sevmek lâfla
olmaz Hilmi,
Rabbin, çalışınız dedi.
Hâlinden de anlaşılsın;
seviyorum Rabbim seni!
İslâm düşmanları
nice,
çatıyor dîne sinsice.
Durursan, doğru mu olur,
seviyorum Rabbim seni!
Âşık tenbel
oturur mu?
Ma’şûka toz kondurur mu?
Düşmanı susdur da, söyle:
Seviyorum Rabbim seni!
Muhtelif arz ve
tûl derecelerindeki mahallerin kıble açıları
TÛL DERECELERİ
Bu cedvelde
tûl dereceleri 5’er derece ara ile cedvelin üstüne ve altına,
arz dereceleri de 2’şer derece ara ile cedvelin ortasına
yukarıdan aşağıya doğru yazılmışdır. Tûl derecelerinden altı
çizili olanlar garbî (–), diğerleri şarkî (+) dır. Şimâl yarım
küresinde bulunan mahaller için birinci ve ikinci sıradaki tûl
dereceleri, cenûb yarım küresinde bulunan mahaller için ise 3.cü
ve 4.cü sıradaki tûl dereceleri kullanılır. Kıble açısı
aranılan mahallin tûl derecesinin bulunduğu sütûn ile bu
mahallin arz derecesinin bulunduğu satırın kesişdiği yerdeki
rakam, bu mahallin kıble açısı derecesidir. Birinci ve
dördüncü sıradaki tûl dereceleri için mahallin cenûbundan
garbına, ikinci ve üçüncü sıradaki tûl dereceleri için ise
cenûbundan şarkına kıble açısı kadar dönülünce kıbleye
dönülmüş olur. Bu açılar güneş veyâ kutub yıldızı ile
anlaşılan coğrafi cenûb istikametinden olup, pusula ile
ölçmelerde sapma açısını da hesâba katmak îcâb eder. |