Soru: Zekâta muhtaç bir fakir, tarlasından, bahçesinden
elde ettiği az ürünün uşrunu da vermek zorunda mıdır? Mesela böyle bir fakirin,
20 kilo domatesin, 30 kilo patlıcanın, 50 kilo elmanın, 500 kilo buğdayın uşrunu
vermesi gerekir mi?
CEVAP
İmam-ı a’zama göre, her sebze ve meyve, az olsun, çok olsun,
mahsul topraktan alındığı zaman, onda birini veya kıymetini altın olarak
Müslüman fakirlere vermek farzdır. Hayvan gücü ile, dolap veya motor ile
sulanan yerdeki mahsul elde edilince, yirmide biri verilir. Uşur verirken,
hayvan, tohum, alet, gübre, ilaç ve işçi masrafları düşülmez. Bir sâ’dan az
ürünün uşru verilmez. Bir sâ, 4 litreden biraz fazladır.
İmam-ı Ebu Yusuf ile imam-ı Muhammede göre uşur
vermek için, topraktan çıkan mahsulün, [normal şartlarda] bir yıl dayanıklı
olması ve miktarının beş veskten çok olması lazımdır. Vesk, 250
litrelik bir hacim ölçüsüdür. Beş vesk, 5 x 250 = 1250 litre eder. Buna
göre, iki imam, uşur için nisâbın 1250 litre olduğunu bildirmektedir. Fakat fetva İmam-ı a’zamın
ictihadına göredir.
Her ne kadar fetva İmam-ı a’zama göre ise de,
zekât almaya muhtaç fakir, İmameynin ictihadına uyarak, bir yıl dayanıklı
olmayan meyve ve sebzeler ile, 1250 litreden az olan buğday, arpa, mercimek gibi
hububatın uşrunu vermezse günah olmaz. Diğer üç mezhepte ise, sebze çok olsa da
uşrunu vermek gerekmez.
Hanbeli'de cevizin uşru olmaz.
Maliki ve Şafii’de, badem, susam, fıstık, keten tohumu,
kimyon ve anasonun uşru olmaz. Hanbeli'de
zeytinin uşru olmaz.
Şafii ve Maliki’de
ise zeytinin uşru verilir ve verilmez diye farklı iki kavil vardır.
Maliki ve Şafii'de
balın uşru olmaz. Üç mezhepte, meyvenin uşrunu tahminen vermek caizdir.
Hanefi mezhebinde tahminen vermek caiz değildir, tartmak
veya ölçmek gerekir. Bir zaruret veya ihtiyaç olunca, başka mezhep taklit
edilir.