Soru: Bir hoca, (Dişi
altın veya gümüş telle bağlamanın caiz olduğu kitaplarda yazıldığına göre,
kaplama ve dolgu yapılırsa gusül sahih olur) diyor. Bu kıyası doğru
mudur?
CEVAP
Hiçbir muteber
kitapta, (Kaplama ve dolgu gusle mâni değil)
diye yazmaz.
Altın dişin caiz
olması, guslün caiz olduğunu göstermez. Bu kıyas, çok bozuk ve yanlıştır.
Mesela erkeklere gümüş yüzük caizdir. Yabancıya göstermemek şartıyla kadınlara
altın yüzük de caizdir. Gümüş ve altın yüzüğün caiz olması ayrı şey, gusle mâni
olup olmaması ayrı şeydir. Eğer yüzük dar olup altına su geçirmezse gusül ve
abdest sahih olmaz.
Dişleri altın telle
bağlamak, dolgu ve kaplama gibi değildir, altına su geçirir. Birbirine kıyas
etmek bâtıldır. Kaplama ve dolgunun altına su geçmediği için Hanefî'ye göre guslü sahih olmaz.
Delilsiz konuşan
bazı kişiler, (Zaruret olduğu için dolgu gusle engel
olmaz) diyorlar. Zaruretin ne olduğunu bilmiyorlar. Zaruret
hiçbir çıkış yolu bulamamak demektir. Diyelim ki, birinin burnu kopsa, oraya
yapay bir burun yapılsa, hiçbir mezhepte bunun kurtuluş çaresi yoktur. O zaman
bu zaruret olur ve gusle mâni olmaz. Ama dolgu, iki mezhepte gusle mâni
değildir. Yani bir kurtuluş yolu olduğu için zaruret sayılmaz. Dört mezhepte de
ağzın içini yıkamak farz olsaydı, dört mezhepten birini taklit imkânı olmadığı
için, zaruret olurdu. Zaruret olunca da taklit gerekmezdi. Fakat Mâlikî’de ve Şâfiî’de,
gusülde ağzın içini yıkamak farz olmadığı ve bu iki mezhepten birini taklit
etme imkânı olduğu için, dolgu zaruret olmaktan çıkar. Bu iki mezhepten biri
taklit edilerek dinin emrine uyulmuş olur.
Zarurete bir başka örnek: Bir ihtiyaçtan dolayı
başa saç ekilse, dört mezhepte de başı yıkamak farz olduğu için, başka bir
mezhebi taklit imkânı yoktur. Taklit imkânı olmayınca zaruret olur. Zaruret
olunca da gusle mâni olmaz. Bu inceliği bilmeyenler, delilsiz (Diş dolgusu zarurettir, gusle mâni olmaz) diyorlar.
Başka hak bir mezhepte çıkış yolu olunca zaruret olmuyor. O mezhebi o konuda
taklit edince de mesele kalmıyor.
Delilsiz konuşanlar,
(Sargıya mesh edildiğine göre, dişe de mesh edilir)
diyor. Hattâ (Ayaktaki mestin üzerine mest edildiğine
göre dişe niye mesh edilmesin?) diyenler çıktığı gibi, (Ojeye bile mesh edilir) diyenler var. Zamane
hocaları işi çığırından çıkarıp, dînî emirleri bozuyorlar.
Hele diş dolgusunu
sargıya veya meste benzetmek dînî bilgilerden yoksun olmanın alametidir. Yanlış
ve bâtıl bir kıyastır.
Din kitaplarında
deniyor ki: Vücuttaki yaraların üstüne konan sargılara meshedilir. Yara iyi
olduktan sonra, sargıya meshetmek caiz olmaz. Eğer bu sargıları kaldırmakta bir
güçlük olursa, sargıları çıkarıncaya kadar altlarını yıkamak sakıt olur. Çünkü
bunlar zaruretle konulmuştu. Yani yarayı tedavi etmek, eski hâline getirmek
için konulmuştur. Kaplama ve dolgu ise, dişi tedavi etmez, eski hâline
getirmez. Hasta dişin, oyuk dişin o hâliyle bir müddet daha kullanılmasını
sağlar. Eğer dolgu, dişi tedavi etseydi, yani dişin çürüğünü kaldırıp eski
hâline getirseydi, sargı gibi zaruret olurdu. Ama böyle bir zaruret olmadığı
için dolgu dişi sargıya benzetmek bâtıldır.