Peygamber efendimiz, (İlim, Çin’de de olsa alınız) buyurdu. Yani
ilim, dünyanın en uzak yerinde olsa, hatta kâfirlerde bulunsa da, gidip almak
gerektiğini bildirdi. Dinimizi yaymak, dinimizin güzel ahlakını herkese
tanıtmak için gerekli vasıtaları, en uzak yerde bile olsa arayıp, bulup
öğrenmek, yapmak, insanlığın hizmetine sunmak, namazdan sonra, en birinci
vazifedir.
Kur’an-ı
kerimde, bütün insanları, sonsuz saadete kavuşturmak için, her müslümanın gücü
yettiği kadar durmadan çalışması, günün şartlarına uygun en mükemmel vasıtaları
yapması emrediliyor. (Enfal 60)
İnsanlara
huzur veren dinimizi tanıtabilmek için, müslümanların mevcut teknik vasıtaların
hepsini yapmaları ve kullanmaları şarttır. Bunu yapmayan müslüman dinini,
milletini koruyamaz ve büyük günaha girer. Bu günahın vebali ağırdır. Hatta,
bir İslam şehrinde, fennin yeni bulduğu bir alet, bir vasıta yapılmayıp, bu
yüzden bir müslüman zarar görürse, o şehrin idarecileri, âmirleri mesuliyet
altında kalır.
Zamanımızda
her türlü yayın ve propaganda yolu ile herkes bir şeyler yapma gayretindedir.
Kitap, dergi, gazete, TV, radyo ve filmler ile herkes belli bir gaye için yoğun
bir propaganda yapmaktadır. Doğru ile yanlış, hak ile bâtıl karışmış haldedir.
Gün geçtikçe de yanlışların içinden doğruları ayırabilmek zorlaşmaktadır. Eğer,
nakil esas alınarak İslamiyet’in üstünlüğü, faydaları müslümanlara anlatılıp
bütün dünyaya yayılırsa, hak ile bâtıl birbirinden ayrılmış olur.