Soru: Bir arkadaş, “Sen Allah’a körü körüne inanıyorsun.
Sen kitaplardan farklı söyleyecek, her şeyden, hatta Allah’tan şüpheleneceksin”
diyor. Buna nasıl bir cevap vereyim?
CEVAP:
Anlamadan inanılacak şeyler olduğu gibi, inceledikten
sonra inanılacak şeyler de vardır. Muhammed
aleyhisselamın Peygamber olarak
bildirdiği şeylere akla uygun olduğu, yahut tecrübe ile anlaşıldığı için
inanmak iman olmaz. Çünkü bu, Peygamber
efendimizi değil, aklı tasdik etmek demektir. İman, gayba inanmak demektir.
Kur’an-ı kerimin baş tarafında, Allahü teâlâ,
salihleri övüyor, (O müttekiler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar ve
kendilerine verdiğimiz mallardan [zekât ve her türlü hayır hasenat için] harcarlar)
buyuruyor. (Bakara 3)
Gayb, his organları ile, tecrübe ve hesapla
anlaşılamayan şeyler demektir. Peygamberlerin
bildirmesi ile anlaşılır. Mesela Cennet, Cehennem ve meleklerin varlığı
böyledir. Bunlar akıl ile bilinmez.
Aklın belli bir sahası vardır. Bunun dışındakileri
ölçmeye, anlamaya gücü yetmez. Çünkü akıl bir kararda kalmaz. Herkesin aklı
birbirine uymadığı gibi, selim olmayan akılların yanıldığı çok görülmüştür. En
akıllı sanılan bir kimse bile, mütehassısı olduğu dünya işlerinde hata eder. Nerde
kaldı ki, din işlerindeki hikmetleri çözebilsin? Böyle yanılan bir akılla,
sonsuz olan ahiret işlerinin hikmeti anlaşılamaz. Ancak Allah’ın varlığını
anlamada aklın ve ilmin rolü çoktur. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Astronomi ve anatomi bilmeyen, Allahü teâlânın varlığını ve kudretini iyi
anlayamaz.)
Ahirete ait bilgilerde şüphecilik çok yanlıştır.
Felsefede, başıboş düşüncede her şeyden şüphe etmeye septisizm, şüpheciye de
septik [sceptique] deniyor. Septiklerle düşüp kalkmanızı tavsiye etmeyiz.