Soru:
Bir genç kızım. Mahrem konuları sormaktan utanıyorum. Ne yapayım?
CEVAP:
Bir
kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, (Babamdan öğren)
der. Babası da bilmezse, babasının, bilen birine sorması gerekir. Babası yoksa,
ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da öğrenip
bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, (Bir kadının
muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde sormak daha
uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa,
kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir. Bilenlerden bu konuları edep
dairesinde sorması ayıp olmaz.
Hazret-i
Esma’nın Peygamber efendimize nasıl
gusledileceğini sorarken utanması üzerine, Hazret-i Âişe validemiz, (Ensar
kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men etmiyor) buyurdu. (Buhari) Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz
olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır. Peygamber
efendimiz, mahrem konuları anlatırken, (Allahü teâlâ,
hakkın anlatılmasından çekinmez) buyurmaktadır. (Tirmizi)
Aynı anlamda âyet-i kerime de vardır:
(Allahü teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.)
[Ahzâb 53]
Soru:
Bilmediğimiz şeyler oluyor. Sormaya fırsat bulamıyoruz veya çekiniyoruz.
Sormamanın vebali var mıdır? Bir de sorduğumuz kimse bildiği halde bilmiyorum
derse ona da vebal olur mu?
CEVAP:
İhtiyaç
halinde bilmeyenler, bilenlerden sormalı, bilenler de bilgisini gizlememelidir!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlimin
bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helal değildir. Çünkü Allahü teâlâ, "Bilmiyorsanız, ilim ehline
sorun" buyuruyor.) [Taberani]
Dinini
öğrenmek için sual soranlara, cevap vermemenin vebali çok büyüktür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İlmini
[bildiğini] gizleyene, denizdeki balıktan, gökteki kuşa kadar her şey lanet
eder.) [Darimi]