Fennin ilerlemesi, Allahü teâlânın varlığını ve kudretini daha fazla meydana çıkarmaktadır. Astronomi ve anatomi bilmeyen, Allahü teâlânın varlığını ve kudretini iyi anlayamaz. Akli ilimler, iyi, kötü ve mubah olarak üçe ayrılır:

1- İyi olanlar: Tıp, matematik ve benzeri ilimlerdir ki, bunlar da farz-ı kifaye ve fazilet olmak üzere ikiye ayrılır:

a) Farz-ı kifaye olanlar: Fen bilgileri böyledir. Mesela tıp, insanın sıhhatli olarak yaşayabilmesi için zaruridir. Hesap ilmi, alışveriş, miras, vasiyet ve bütün muamelatta zaruridir. Bu ilimleri bir beldede bilen bulunmazsa halk zorlukla karşılaşır ve hepsi birden mesul olur. Fakat ihtiyaç nispetinde bilenlerin bulunması kâfidir. Bu suretle diğerleri de bu mecburiyet ve mesuliyetten kurtulmuş olur. Tıb ve hesap gibi fen ilimlerine farz-ı kifaye dememize şaşmayın. Hakikat şu ki: Bütün sanatların asılları aynı hükümde olup farz-ı kifayedir. Rençberlik, dokumacılık, siyaset, dikicilik, tıp v.s. Bir ülkenin tabibi olmazsa hastalık çoğalır, insanlar işinden gücünden kalır, takâtten kesilir ve nihayet ölüme mahkum olur.

b) Fazilet olanlar: Fen ilimlerinin, çok ender gerekecek en ince teferruatına inmektir. Bu da, gereken kısımları anlamayı kolaylaştırması bakımından bir fazilet ve üstünlüktür.

2- Kötü olanlar: Bunlar dinde yeri olmayıp, hiçbir fayda sağlamayan, sihir [büyü], tılsım, telbisat [sahteyi doğru gibi gösterip aldatma ilmi] gibi.

3- Mubah olanlar: Şiir öğrenmek, eski tarihlerle meşgul olmak gibi. Bu ilimlerin hepsi makbuldür. İlim bizatihi kötü değildir. Yanlış yerlerde kullanılırsa zararlı olur.

Astronomi ilmi de kötü değildir. Peygamber efendimiz, (Kaderden, yıldızlardan ve Eshabımdan bahsedilince sükut edin) buyurdu.