Soru:
İslam Ahlakı kitabında okuduğuma göre, âhirette mizan kurulacağını, amellerin
tartılacağını, sevabı çok olanın Cennete gideceğini söylediğim zaman, annem,
(Hayır, zerre kadar günah olsa, Cehennemde cezasını çekmeden yani günahları
temizlenmeden Cennete girilmez) dedi. Günahı olan cezasını çekecekse, günahla
sevabı niye tartıyorlar?
CEVAP:
Müslümanın
iyilikleri kötülüklerini yani sevablar günahları siler. Bir âyette mealen,
(Elbette hasenat, seyyiatı yok eder) buyuruldu. (Hud 114)
Hasenat
her çeşit iyilik, seyyiat ise her çeşit kötülük demektir. Sevab günahı yok
edince, artık o günah silinir. Eğer günahlar çoksa, onlar da sevabları alıp
götürür. Onun için çok sevab işlemeli. Bir hadiste, (Bir günah işleyince,
arkasından bir iyilik et, bir sevab işle ki onu mahvetsin!) buyuruldu.
(Beyhekî)
(Günahsız
insan olmaz) hadisi gösteriyor ki herkes günah işler. Eğer günahın cezası
Cehennem olsaydı, istisnasız herkes Cehennemde azap çekerdi. Hâlbuki günah
işlediği hâlde, Cehenneme girmek şöyle dursun, hesap görmeden Cennete gidecek
çok kimse vardır. Bir hadiste, (Cehennemlik olan 70 bin günahkâr, Osman’ın
şefaatiyle, sorgusuz sualsiz Cennete girer) buyuruldu. (İbni Asakir)
Bir
hadis-i şerif meali:
(Ümmetim
üç sınıftır. Bir kısmı sorgusuz sualsiz Cennete girer. Bir kısmı hafif hesaba
çekilerek girer. Bir kısmı da günahlardan temizlenerek girer.) [Taberanî]
Şartlarına
uygun tevbe eden de, günahının cezasını çekmez. Bir hadiste, (Günaha tevbe
eden, günahsız olur) buyuruldu. (Beyhekî, Hakîm, İbni Asakir, İbni Ebi-d-Dünya)
Tevbe
edilen veya sevab işleyerek sıfırlanan günahlar, temelli silinecek, kimseye
gösterilmeyecek, hattâ kendisine bile unutturulacak, böylece mahcup olma durumu
olmayacaktır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah,
o müminlerin geçmişte yaptıkları en kötü amelleri [her çeşit günahı] bile örtüp
bağışlayacaktır.) [Zümer 35]
Herkes
Kıyamette, dünyada yapmış olduğu iyi kötü amellerinin karşılıklarını görür. Ehl-i sünnet olan müminin, dünyadayken tevbe
etmiş olduğu günahları affolunup, iyiliklerine sevab verilir. Kâfirlerin ve
bid’at sahibi olanların, yani itikadı bozuk olan müminlerin iyilikleri
reddedilir, şerleri için de ceza görürler. (Cevap Veremedi kitabı)
Âhirette,
günahla sevabın ölçülmesi müminler içindir. Kâfirlerinki ölçülmez. Yani kâfirin
iyiliğine sevab verilmez. Çünkü bir âyette, (Biz kâfirlerin iyiliklerini yok
ederiz. İyilikleriyle kötülüklerini ölçmeyiz) buyuruluyor. (Kehf 105)
Tevbe
eden gibi, iman edenin de günahları silinir. Bir âyette, (Allahü teâlâ, kâfirken tevbe edip iman eden ve
salih amel işleyenlerin günahlarını sevaplara çevirir) buyuruluyor. (Furkan 70)
Bir hadiste de, (Allah’ı ananların günahları sevaba çevrilir) buyuruldu. (İ. Ahmed)
Mümin
olarak, dağlar kadar günahımız olsa, tevbe etmişsek yine hepsi silinir. Hiç
tevbe etmesek de, sevablarımız günahlarımızdan çoksa, günahlarımızdan dolayı
Cehenneme girmeyiz. Onun için sevab getiren amel işlemeliyiz. Mesela namaz
kılarsak günahlarımız affolur, zekât verirsek, oruç tutarsak, hacca gidersek,
dine hizmet edersek, günahlarımızın hepsi ağaçtan yaprak dökülür gibi dökülür.
Hiçbir günahın cezasını çekmeyiz. O hâlde her günahtan çok sakınmalı, nefsimize
uyarak yaptıklarımız için de, günahlarımıza kefaret olacak ameller işlemeliyiz.
Bu konuda birkaç hadis-i şerif:
(Beş
vakit namaz kılanın bütün günahları temizlenir.) [Buhârî]
(Ramazan
orucunu tutanın bütün günahları affolur.) [Nesaî]
(Hac
yolunda ölenin günahları affolur, hesaba çekilmeden, azap görmeden Cennete
girer.) [İsfehanî]
(Cihad
edenin, bütün günahları affolur.) [Beyhekî]
(Bir
mümin, günahını hatırladıkça üzülürse, Cenab-ı Allah, daha namaz veya oruç gibi
günahına kefaret olacak bir amel işlemeden bile onu affeder.) [İbni Asakir]
Kıyamette,
çok günahkâr bir Müslümanın sevabları azdır. Allahü
teâlâ, ona, (İnsanlara git, sana sevab verecek birini ara! Sevab
bulursan Cennete girersin) buyurur. O kimse gider, hiç kimseden sevab bulamaz.
Kime sorarsa, (Ben senden daha çok muhtacım) der. Üzgün gezerken biri, (Ne
istiyorsun?) der. O da, (Bir sevaba ihtiyacım var. Binlerce kişiden istedim.
Hiçbiri vermedi) der. Bu kişi, (Benim bir tek sevabım var. O da beni kurtarmaya
yetmez. Onu sana verdim) der. O kimse sevinip durumu anlatınca, Allahü teâlâ sevabını veren kulu da çağırıp,
(İmanlılara benim keremim, senin kereminden, benim ihsanım senin ihsanından
daha çoktur. Din kardeşinin elinden tutup doğru Cennete gidin!) buyurur.
(Kıyamet ve Âhiret)
Demek
ki, sevabı günahından ağır gelen her mümin, günahlarının cezasını çekmeden,
Cehenneme girmeden Cennete gidecektir. Öyle olmasaydı, terazi kurulup sevablarla
günahların tartılmasının bir anlamı kalmazdı.
Resulullah efendimiz, şöyle dua ederdi:
(Allah’ım
beni bağışla, şeytanımı zelil et! Terazimin sevab kefesini ağırlaştır!) [Ebu Davud]
İmam-ı
Rabbanî hazretleri de, (İyiliklerin ve günahların, mizanda tartılması haktır,
doğrudur. Orada sevabı ağır gelen, Cehennemden kurtulacak, az gelen, ziyan
edecektir) buyurdu. (2/67)