Soru:
Ahiret gününe iman nedir?
CEVAP:
İmanın beşinci şartı, Ahiret gününe imandır. Amentü’deki "Vel yevmil
ahiri...vel-ba’sü badelmevti hakkun" ifadesi, ahirete, öldükten sonra
dirilmeye iman etmeyi bildirmektedir.
Bu zamanın başlangıcı, insanın öldüğü gündür. Kıyametin sonuna kadardır.
Son gün denilmesi, arkasından gece gelmediği veya dünyadan sonra geldiği
içindir. Hadis-i şerifte
bildirilen bu gün, bildiğimiz gece gündüz demek değildir. Bir vakit, bir
zaman demektir. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Fakat,
Peygamber efendimiz birçok
alametlerini ve başlangıçlarını haber verdi:
Hazret-i Mehdi gelecek, İsa aleyhisselam gökten inecek, Deccal çıkacak.
Yecüc Mecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan
doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak. Fısk, kötülük
çoğalacak. Dinsiz, ahlaksız kimseler Emir olacak,
Allahü teâlânın emirleri
yaptırılmayacak. Haramlar her yerde işlenecek, Yemenden bir ateş
çıkacak. Gökler ve dağlar parçalanacak. Güneş ve Ay kararacak. Denizler
birbirine karışacak ve kaynayıp kuruyacaktır.
Günah işleri yapan Müslümanlara fâsık denir. Fâsıklara ve bütün
kâfirlere kabirde azap vardır. Bunlara elbette inanmak lazımdır. Ölü
kabre konunca, bilinmeyen bir hayat ile dirilecek, nimet veya azap
görecektir.
Münker ve Nekir adındaki iki meleğin, bilinmeyen korkunç insan şeklinde
mezara gelip sual soracaklarını hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir.
Kabir suali, bazı âlimlere göre, bazı akaidden olacak, bazılarına göre
ise, bütün akaidden olacaktır. [Bunun için, çocuklarımıza (Rabbin kim?
Dinin hangi dindir? Kimin ümmetindensin? Kitabın nedir? Kıblen
neresidir? İtikadda ve amelde mezhebin nedir?) sorularinin cevaplarını
öğretmeliyiz! Ehl-i sünnet
olmayanın doğru cevap veremeyeceği Tezkire-i Kurtubi’de yazılıdır.]
Güzel cevap verenlerin kabri genişleyecek, buraya Cennetten bir pencere
açılacaktır. Sabah ve akşam, Cennetteki yerlerini görüp, melekler
tarafından iyilikler yapılacak, müjdeler verilecektir. İyi cevap
veremezse, demir tokmaklarla öyle vurulacak ki, bağırmasını, insandan ve
cinden başka her mahlûk işitecektir. Kabir o kadar daralır ki,
kemiklerini birbirine geçirecek gibi sıkar. Cehennemden bir pencere
açılır. Sabah ve akşam Cehennemdeki yerini görüp, mezarda, mahşere
kadar, acı azaplar çeker.
Öldükten sonra, yine dirilmeye inanmak lazımdır. Kemikler, etler çürüyüp
toprak ve gaz olduktan sonra, bedenler, tekrar yaratılacak, ruhlar
bedenlerine girip, herkes mezardan kalkacaktır. Bunun için, bu zamana,
Kıyamet günü denir.
[Bitkiler havadan karbon dioksid gazını ve topraktan su ile tuzları,
yani toprak maddelerini alıp, bunları birleştiriyorlar. Böylece, organik
cisimleri ve azamızın yapı taşlarını meydana getiriyorlar. Senelerle
uzun süren bir kimya reaksiyonunun, katalizör kullanarak, saniyeden az
bir zamanda hemen oluverdiği, bugün bilinmektedir. İşte bunun gibi,
Allahü teâlâ, mezarda, su, karbon
dioksid ve toprak maddelerini birleştirerek organik maddeleri ve canlı
uzuvları bir anda yaratacaktır. Böyle dirileceğimizi, Muhbir-i sadık
[yani Peygamber efendimiz]
haber veriyor. Fen ilimleri de, bunun dünyada zaten yapılmakta olduğunu
gösteriyor].
Bütün canlılar, Mahşer yerinde toplanacak. Her insanın amel defterleri
uçarak sahibine gelecektir. Bunları, yerleri, gökleri, zerreleri,
yıldızları yaratan, sonsuz kudret sahibi olan
Allahü teâlâ yapacaktır. Bunların
olacağını, Allahü teâlânın Resulü
haber vermiştir. Onun söyledikleri elbette doğrudur. Elbette hepsi
olacaktır.
Salihlerin, iyilerin defteri sağ tarafından, fâsıkların, kötülerin arka
veya sol tarafından verilecektir. İyi ve kötü, büyük ve küçük, gizli ve
meydanda yapılmış olan her şey defterde yazılı bulunacaktır. Kiramen
kâtibin meleklerinin bilmediği işler bile, a’zanın haber vermesi ile
veya Allahü teâlânın bildirmesi
ile ortaya çıkarılacak, her şeyden sual ve hesap olunacaktır. Mahşerde,
Allahü teâlânın dilediği her gizli
şey meydana çıkacaktır. Meleklere, yerlerde, göklerde neler yaptınız?
Peygamberlere,
Allahü teâlânın hükümlerini Onun
kullarına nasıl bildirdiniz? Herkese de,
Peygamberlere nasıl uydunuz, sizlere bildirilen vazifeleri
nasıl yaptınız? Birbiriniz arasında bulunan hakları nasıl gözettiniz
diye sorulacaktır. Mahşerde, imanı olup, ameli ve ahlakı güzel olanlara
mükafat ve ihsanlar olacak, kötü huylu, bozuk amelli olanlara ağır
cezalar verilecektir.
Allahü teâlâ, dilediği müminlerin büyük ve küçük
bütün günahlarını, fadlı ile, ihsanı ile af edecektir. Şirkten, küfürden
başka, her günahı, dilerse af edecek, dilerse, adaleti ile küçük
günahlar için de azap edecektir. Müşrik ve kâfir olarak öleni hiç af
etmeyeceğini bildirmektedir. Kitaplı ve kitapsız kâfirler, yani
Muhammed aleyhisselamın, bütün
insanlara Peygamber olduğuna
inanmayan, Onun bildirdiği ahkâmdan, yani emir ve yasaklardan birini
bile beğenmeyenler, bu halde ölürlerse, elbette Cehenneme sokulacak,
sonsuz azap çekeceklerdir.
Kıyamet günü, amelleri, işleri ölçmek için, bilmediğimiz bir Mizan, bir
ölçü aleti, bir terazi vardır. Yer ve gök bir gözüne sığar. Sevap gözü,
parlak olup, Arşın sağında Cennet tarafındadır. Günah tarafı, karanlık
olup, Arşın solunda, Cehennem tarafındadır. Dünyada yapılan işler,
sözler, düşünceler, bakışlar, orada şekil alarak, iyilikler parlak,
kötülükler karanlık ve iğrenç görünüp, bu terazide tartılacaktır. Bu
terazi, dünya terazilerine benzemez. Ağır tarafı yukarı kalkar. Hafif
tarafı aşağı iner, denildi. Âlimlerin bir kısmına göre, çeşitli
teraziler olacaktır. Birçoğu da, terazilerin kaç tane ve nasıl oldukları
dinde açık bildirilmedi. Bunları düşünmemelidir, dedi.
Sırat köprüsü vardır. Sırat köprüsü, Allahü
teâlânın emriyle, Cehennemin üstünde kurulacaktır. Herkese,
bu köprüden geçmesi emir olunacaktır. O gün, bütün
Peygamberler (ya Rabbi! Selamet
ver!) diye yalvaracaklardır. Cennetlik olanlar, köprüden kolayca
geçerek, Cennete gideceklerdir. Bunlardan bazısı şimşek gibi, bazısı
rüzgâr gibi, bazısı koşan at gibi geçecektir. Sırat köprüsü kıldan ince,
kılıçtan keskindir. Dünyada İslamiyet'e uymak da, böyledir. İslamiyet'e
tam uymaya uğraşmak, Sırat köprüsünden geçmek gibidir. Burada, nefs ile
mücadele güçlüğüne katlananlar, orada Sıratı kolay ve rahat geçecektir.
İslamiyet'e uymayan, nefslerine düşkün olanlar, Sıratı güç geçecektir.
Bunun içindir ki, Allahü teâlâ,
İslamiyet'in gösterdiği doğru yola Sırat-ı müstakim adını verdi. Bu isim
benzerliği de, İslamiyet yolunda bulunmanın, Sırat köprüsünü geçmek gibi
olduğunu göstermektedir. Cehennemlik olanlar, Sırattan geçemeyip,
Cehenneme düşeceklerdir.
Peygamberimiz
Muhammed Mustafa’ya (sallallahü aleyhi ve sellem) mahsus olan
Kevser havuzu vardır. Büyüklüğü, bir aylık yol gibidir. Suyu sütten daha
beyaz, kokusu miskten daha güzeldir. Etrafındaki kadehler, yıldızlardan
daha çoktur. Bir içen, Cehennemde olsa bile, bir daha susamaz.
Şefaat haktır. Tevbesiz ölen müminlerin küçük ve büyük günahlarının af
edilmesi için, Peygamberler,
Veliler, Salihler ve Melekler ve Allahü teâlânın
izin verdiği kimseler, şefaat edecek ve kabul edilecektir. [Peygamber
efendimiz, (Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim)
buyurdu.]