Soru:
Kıyametin büyük alametlerinden olan Dabbet-ül-arz için AIDS hastalığı diyenler
de olmuştu. Şimdi de, “bilgisayar ve internettir” diyenler çıktı. Yarın
ışınlama çıksa, ona da mı Dabbet-ül-arz diyecekler? Bunlar yanlış değil mi?
CEVAP:
Elbette
yanlış, hem de çok büyük yanlıştır. Pek açık olan âyet ve hadisleri inkâr
etmek, büyük veballi bir iştir.
Dabbet-ül-arz,
kıyametin kopmasına yakın çıkacak olan bir hayvandır. Kur’an-ı kerimde hayvan
olduğu söyleniyor. Hayvan için bilgisayar diyene, zırva tevil götürmez denir.
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(O
söz başlarına geldiği zaman, [Kıyamet alametleri zuhur edince], onlara yerden
bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kesin bir iman
etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]
İki
hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dabbet-ül-arz
denilen hayvan, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına cennetlik yazılır, yüzü
nurlanır. Kâfire, mühr-ü Süleyman’ı vurur, cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah
olur.) [Tirmizi]
(Şu
üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana,
imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]
Bu
kadar açık hükümleri tevil edebilmek için, ya deli veya bid’atçi olmak gerekir.
Normal insan, hayvana bilgisayar diyemez.
Dabbet-ül-arz
gelince artık iman fayda vermez deniyor; çünkü bu, kıyametin büyük ve açık
alametlerindendir. Onu görünce, artık kimse inkâr edemeyecektir. Eğer iddia
edildiği gibi, AIDS, bilgisayar veya internet olsaydı, bunlar çıkınca imanın
fayda vermemesi gerekirdi. Dabbet-ül-arz çıkınca iman etmek artık fayda
vermeyeceğine göre, Dabbe bilgisayardır diyenler, niye hâlâ imansızların iman
etmesi için uğraşıyorlar ki?
İmam-ı
Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Dabbet-ül-arz
denilen hayvan çıkacak, gökleri bir duman kaplayıp, bütün insanlara gelip,
canlarını yakacak, herkes bunun acısından dua edip, (Ya Rabbi! Bu azabı
üzerimizden kaldır. Sana iman ediyoruz!) diyecektir. (2/67)
Soru:
Âyet ve hadisle, kıyametten önce çıkacağı bildirilen Dabbe-tül-arz isimli hayvan
için, (Dabbet-ül-arz konuşacağına göre, telefon, radyo veya TV olabilir. Hem
Dabbe kelimesinin bir anlamı da debelenen demektir. Cep telefonlarındaki
titreşim özelliği de buna benziyor) diyenler çıkıyor. Daha önce de, (Dabbe,
hayvan değil, AIDS hastalığıdır) diyenler çıkmıştı. Yarın neler çıkaracakları
belli değil. Mehdi’nin ortaya çıktığını da, meleklerin değil, telefonların,
radyoların veya TV’lerin haber vereceğini söyleyenler oluyor. Böyle diyenlere
göre, Dabbe hakkında Peygamber
efendimizin bildirdiklerini eğip bükerek, başka mânâ vermek gerekirmiş, yoksa
bu alametler, akla ve bilime aykırı olurmuş. Böyle büyük bir hayvanın
yaratılması, 30 metrelik bir hayvanın insanları mümin veya kâfir diye
damgalaması mümkün değilmiş. Allahü teâlâ
böyle bir hayvanı yaratmaktan niye âciz olsun ki? Böyle denmekle Allahü teâlânın kudretine karşı gelinmiyor mu?
Mucize ve keramet, elbette akla zıt olur. Bunlar nasıl inkâr edilir ki?
CEVAP:
Hazret-i
İsa, peygamber olduğunu bildirince, Yahudiler, mucize göstermesini istediler.
(Şu hastayı iyileştir bakalım) dediler. O da mübarek elini sürünce hasta
iyileşti. (Şu körün gözünü aç) dediler. O da mübarek elini sürünce, gözleri
açıldı. Baktılar, dedikleri oluyor. Daha zor ve imkânsız bir şey istediler. (Şu
ölüleri dirilt) dediler. Hazret-i İsa dua edince, o ölüler de dirildi. Çok daha
zor bir şey aradılar. (Çamurdan bir kuş yap, memeli ve dişleri olsun, hayz
görsün, yavru doğursun) dediler. Onlara göre böyle bir kuşun olması mümkün
değildi. Hazret-i İsa, çamurdan yaptığı şekle üfürünce, bildirdikleri vasıfta
bir hayvan [yarasa] meydana geldi. (Al-i İmran
49)
Görüldüğü
gibi, inanmayacak olan, ölüleri dirilttiği halde yine inanmıyor. Demek ki,
harikulade olaylar imtihana aykırı değildir.
Topraktan
ilk insanı, çamurdan yarasayı yaratan Allahü teâlâ,
Dabbe denilen hayvanı yaratmaktan aciz midir? Böyle bir hayvan olamaz demek, Allahü teâlâ böyle bir hayvan yaratamaz demektir.
Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ, Dabbe
[hayvan] diyor, hastalık veya alet demiyor. Açıkça, konuşan hayvan diyor. İşte
o âyet-i kerimenin meali:
(O
söz başlarına geldiği [kıyamet yaklaştığı] zaman, onlara yerden bir Dabbe
[hayvan] çıkarırız. Bu Dabbe, onlara, insanların âyetlerimize kesin olarak iman
etmediklerini söyler.) [Neml 82]
Âyet-i
kerimeyle bildirilen Dabbe’yi peygamber efendimiz nasıl tarif etmiştir?
Feraid-ül fevaid, Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi, Megarib-üz-zaman ve El kavl-ül
muhtasar fi alamat-il Mehdi-yi muntazar kitaplarındaki hadis-i şeriflerden
birkaçı şöyle:
(Dabbet-ül-arzın
deve ayağı gibi dört ayağı ve kuş gibi kanatları vardır. Başı öküz başına,
kulağı fil kulağına, kuyruğu ise koç kuyruğuna benzer.)
(İnsanlar,
bu hayvandan kaçarlar. Kimi ondan korkarak namaza durur. Hayvan bunun yanına
gelir, “Ey kişi, şimdi mi namaz kılıyorsun” diyerek yüzünü damgalar. Böylece
müminler, kâfirlerden ayırt edilerek tanınır.) [İnsanlar telefondan kaçıp,
namaza mı duracaklar?]
(Dabbet-ül-arz,
Musa’nın asası ile mümine dokunur, alnına Cennetlik yazılır, yüzü nurlanır.
Kâfire, Süleyman’ın mührünü vurur, Cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]
İmam-ı
Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:
Dabbe
eğer sıradan bir şey veya insan olsaydı, onda olağanüstülük söz konusu olmazdı
ve hadis-i şeriflerde sözü edilen alametler kendisinde bulunmazdı. Kâfirlerle
mücadele edecek bir insan olsaydı, ona âlim denilmeyip, hayvan denilir miydi?
Bu, akıl sahiplerinin yolu değildir. Dabbe bir hayvandır. (Câmi’ul ahkâm)
Bu
hayvanın, deve gibi olacak olan ayakları ve kanatları için bir tevil
bulamamışlar. İleride belki, telefonun, radyonun veya TV’nin üstüne konduğu
masanın dört ayağını söyleyebilirler. Kanatları için de bir şey uydururlar.
Telefondaki, radyodaki ve TV’deki sesler ve görüntüler, bir şehirden başka
şehre uçup gittiği için, işte kanat budur diyebilirler. Cennet ve Cehennemi bile,
bu dünyadadır diye tevil edenler çıkmıştır. O zaman tevil edilmeyen ne kalır
ki?
Hadis-i şeriflerde, hayvanın ayaklarına, kulaklarına,
kanatlarına, kuyruğuna ve başına varıncaya kadar tarif ediliyor. Allahü teâlâ ve Resulü hayvan derken, Ehl-i sünnet âlimleri de tevil etmeden, (İnsan
veya başka bir şey değil, hayvandır) diye açıklarken, hayvan değil, AIDS,
telefon, radyo veya TV’dir denebilir mi? Peygamber
efendimiz, (Ben hayvan dersem, siz radyo gibi farklı bir şey anlayın) diyormuş
gibi, çirkin bir şey nasıl iddia edilir? O zaman ortada din diye bir şey
kalmaz. Hâşâ Allahü teâlâ ve Resulü,
insanlar anlamasın diye, şifreli şekilde, bilmece gibi mi konuşuyor? Açıkça
Dabbe diyor, hayvan diyor. Bu hayvan değil demek, âyetleri, tevil yoluyla inkâr
etmek demektir. Bu Bâtınîliktir, yani (Kur’anın Bâtıni manası var) diyerek
gerçek manasını inkâr etmektir. Mealci mezhepsizler de, (Salât dua demektir,
namaz dinimizde yoktur, dua vardır. Cami diye bir şey de yoktur. Kalb camiinde
Allah’a yalvarmak gerekir) diyorlar. Böylece namazı, camileri inkâr ediyorlar.
Günümüzün Bâtınîleri de, Dabbe hayvan değil, başka şey diyerek Bâtıniliğe
özeniyorlar.
Allahü teâlâ Dabbet-ül-arzı yerden, topraktan çıkaracağını
bildirdiği gibi, insanı da topraktan yarattığını bildirmiştir. Yani, (Allah
insanı sudan, Dabbe’yi ise topraktan yarattı) da denemez. Bu âyet-i
kerimelerde, insanın da topraktan yaratıldığı bildiriliyor:
(Allah
nezdinde İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı.
Sonra ona ol dedi ve oluverdi.) [Al-i İmran
59]
(Sizi
topraktan yaratması, Onun [varlığının] delillerindendir.) [Rum 20]
(O
sizi yerden [topraktan] yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı.) [Hud 61]
(Sizi
yerden [toprakta] yarattık; yine sizi o yere [toprağa] döndüreceğiz.) [Taha 55]
Kütüb-ü
sitte’de, Abdullah ibni Büreyde’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte, Peygamber efendimiz, Dabbet-ül-arzın çıkacağı
yeri göstermiştir. Abdullah ibni Büreyde, (Mekke’ye yakın olup etrafı kum olan
bir yerde, Resulullah efendimiz,
“Dabbet-ül-arz buradan çıkacak” buyurdu. İşaret edilen yerin eni ve boyu birer
karıştı) buyurdu. (Telefonun, radyonun veya TV’nin genişliği bir karıştır) da
denemez. Hadis-i şerifte, Dabbe’nin
değil, çıkacağı yerin bir karış olduğu bildiriliyor. Bir karışlık yer
yarılarak, oradan daha büyük bir hayvan da çıkabilir.
Dabbet-ül-arzın
çıktığını söyleyen kimse, nasıl olur da, Güneş’in Batıdan doğmasına 80–90 sene
var diyebilir? Hâlbuki Peygamber
efendimiz, bunların peş peşe çıkacaklarını bildiriyor. Bir hadis-i şerif meali:
(Kıyamet
alametlerinin ilki, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vaktinde insanlara
Dabbet-ül-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce çıkarsa, diğeri de onun
hemen peşindedir.) [Müslim,
Ebu Davud]
(Bu
kadar büyük hayvan olamaz) demek, kıyametin büyük alametlerini inkâr etmek
olur. Zaten kıyametin büyük alametlerinin hepsi olağanüstü olaylardır.
İnanmayanların kabul etmesi mümkün değildir.
Enam
suresinin, (Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, daha önce iman
etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü imanı fayda vermez)
mealindeki 158. âyetini açıklayan Peygamber
efendimiz buyurdu ki:
(Şu
üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır görmemiş olana, imanı
fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Müslim, Tirmizi, Beyheki]
Kıyametin
büyük alametleri çıkmış olsaydı, artık imanın fayda vermemesi gerekirdi. O
zaman bu tevilciler, niye ateistleri Allah’a inandırmaya çalışıyorlar ki? Bu
hususta İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Dabbet-ül-arz
denilen hayvan çıkacak, gökleri bir duman kaplayıp, bütün insanlara gelip,
canlarını yakacak, herkes bunun acısından dua edip, (Ya Rabbi! Bu azabı
üzerimizden kaldır. Sana iman ediyoruz) diyecektir. (2/67)
Görüldüğü
gibi, Dabbet-ül-arz çıkınca herkes iman edecek, ama artık büyük alametler
çıkmış olduğu için iman kabul edilmeyecektir.