İsrailoğullarına
gönderilen ve Kur’ân-ı kerîm’de ismi bildirilen peygamberlerden. Peygamberler arasında en yüksekleri olan ve
kendilerine Ülülazm denilen altı peygamberin beşincisidir. Annesi hazret-i
Meryem’dir. Allahü teâlâ onu babasız
yarattı. Kudüs’te doğdu. Otuz yaşında peygamber oldu. Kendisine İncil adlı
kitap gönderildi. Otuz üç yaşında diri olarak göğe kaldırıldı. Kıyâmete yakın
yeryüzüne tekrar inecektir.
İsa
aleyhisselamın annesi Meryem Hatun, Süleyman aleyhisselamın neslinden sâlihâ ve
temiz bir hanımdı. Hazret-i Meryem, on beş yaşına geldiği zaman, Yusuf-i Neccâr
isminde biriyle nişanlanmıştı. Fakat onunla evlenmeden Allahü teâlâ, hazret-i Meryem’e babasız olarak bir
çocuk vereceğini müjdeledi.
Hazret-i
Meryem, Allahü teâlânın emri ve
kudretiyle İsa aleyhisselama hâmile oldu. Bundan bir müddet sonra, normal
olarak hâmilelik hâlleri görülmeye başlandı. Bu hâlleri gören İsrailoğulları,
dedikodu yapmaya başladılar. Çeşit çeşit iftirâda bulunup akla gelmeyecek,
ağıza alınmayacak şeyler söylediler. Bu dedikodulara tahammül edemeyen hazret-i
Meryem, Kudüs’ün 10 km kadar güneyindeki sâkin bir kasaba olan Beyt-i Lahm’e
çekildi. Her şeyin Allahü teâlânın
takdîri ve dilemesiyle olduğunu düşünerek, insanların kendi hakkındaki
sözlerine sabretti.
İsa
aleyhisselamın doğumu yaklaştığı sırada, bulunduğu yerin bahçesinde yürürken
kurumuş bir hurma ağacının altına geldi. Doğum sancıları şiddetlendiğinden bu
ağaca yaslandı. Yaslandığı kuru hurma ağacı yeşillendi. Mevsim kış olduğu hâlde
meyve verdi. Ayağının altında küçük bir su kanalı akmaya başladı. Bu hâl,
hazret-i Meryem’i tesellî etti. Bu sırada hazret-i İsa dünyâya geldi. İsa
aleyhisselam doğduğu zaman, doğudaki ve batıdaki bütün putlar yıkılıp, yere
döküldü. Şeytanlar bu duruma şaştılar. Nihâyet büyükleri olan İblîs, onlara İsa
aleyhisselamın dünyâya geldiğini haber verdi. O doğunca gökte büyük bir yıldız
göründü.
Hazret-i
İsa’nın doğduğunu öğrenen İsrailoğulları, Beyt-i Lahm’e geldiler. Hazret-i
Meryem’in kucağında yeni doğmuş çocuğu görünce; “Ey Meryem! Bu nedir? Gerçekten
çok çirkin bir iş yapmış olarak geldin. Sen pek genç, fakat kocası olmayan bir
kız olduğun hâlde bu çocuğu nereden aldın? Bu ne acayib ve ne şaşılacak bir
hâldir?” dediler. Hazret-i Meryem, bütün söylenilenleri sabırla dinledi. Hiç
cevap vermedi. Ancak; “İşin hakîkatini size o haber versin. Siz onunla konuşun.
Ondan sorup anlayın!” mânâsına kundakta bulunan hazret-i İsa’yı işâret etti.
Onlar, kundaktaki çocuğun konuşamayacağını söyleyince, kundakta bulunan
hazret-i İsa elini kaldırarak cevap verdi ve dedi ki: “Ey câhiller! Benim
yüksek şânıma taarruz etmeyiniz ve annemi ayıplamayınız. Muhakkak ki ben, Allahü teâlânın kuluyum. O, bana kitap verip, beni
peygamber kılacaktır. Her nerede olsam beni mübârek kıldı ve hayatta olduğum
müddetçe namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni anneme hürmetkâr kıldı...
Doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kabrimden kaldırılacağım günde
selâm benim üzerimedir.” dedi. Hazret-i İsa’nın kundakta konuşmasına hayret
eden İsrailoğulları, dillerini yutmuş gibi oldular. Hiçbir şey söyleyemediler.
Buna rağmen dedi-kodu yapmaktan, çeşit çeşit iftirâlarda bulunmaktan da geri
durmadılar.
Roma
imparatorunun Şam vâlisi, babasız doğduğu için ikisini öldürmek istedi. Annesi
onu alarak Mısır’a götürdü. Hazret-i İsa on iki yaşına gelinceye kadar Mısır’da
kaldılar. Sonra tekrar Kudüs’e gelerek Nâsıra şehrine yerleştiler. Otuz yaşına
girince, Hak teâlâ tarafından peygamber olduğu bildirildi. Peygamberlik emri bildirilince, hemen tebliğe
başladı. İnsanların Allahü teâlâya
inanmalarını ve O’nun emirlerini yapıp yasaklarından sakınmalarını ve isyânda
bulunmamalarını istedi. İsrailoğulları bu dâveti kabul etmediler. İsa
aleyhisselam inanmayanlara mucizeler gösterdi. İsa aleyhisselam var gücüyle
gayret göstermesine rağmen, pek az kişi inandı. İsrailoğulları ona îmân
etmedikleri gibi, dâvetine karşı çıktılar ve günden güne hırçınlaştılar. İsa
aleyhisselamın yumuşaklığını görerek inanmadılar. Hattâ daha da ileri giderek
hazret-i İsa’yı öldürmeye teşebbüs ettiler. Bunun üzerine hazret-i İsa,
kendisine îmân edenler arasından seçtiği havârî adı verilen on iki kişiden Allahü teâlâya îmân ve ibâdet edeceklerine ve
kendisine yardımcı olacaklarına dâir söz aldı.
Yahudilerden
bir topluluk İsa aleyhisselam ve annesi hazret-i Meryem’e dil uzattılar. İsa
aleyhisselam bunu duyunca, onlar hakkında bedduada bulundu. Allahü teâlâ bu duayı kabul edip, hazret-i İsa’ya
ve annesine dil uzatanları maymun ve domuza çevirdi. Bu durumu gören Yahudiler,
hâdiseyi aralarında görüştüler. Hepsi hazret-i İsa’yı öldürmek üzere
anlaştılar. Hazret-i İsa’yı aramaya başladılar. Roma İmparatoru’nun Kudüs
Vâlisi Jones Pilot’u kandırıp, İsa aleyhisselamın Roma İmparatorluğu aleyhinde
bulunduğuna ve Filistin’de yeni bir hükûmet kurmaya çalıştığına inandırdılar.
Hazret-i İsa, son defâ olarak Havârîleri ile bir gece gizlice sohbet etti ve
onlara “Horoz ötmeden (yâni sabah olmadan) sizin biriniz beni inkâr edecek ve
pek az paraya satacaktır.” dedi. Hakîkaten Yahûda isimli Havârî, sabah olmadan
Yahudilerden bir miktar para alıp, hazret-i İsa’nın yerini haber verdi.
İsa
aleyhisselamı yakalamak için Yahudilerle berâber eve girince, Allahü teâlâ Yehûdâ’yı İsa aleyhisselama benzetti.
Yahudiler de onu İsa aleyhisselam, diye yakaladılar ve haça (çarmıha) gerip
asarak öldürdüler. Allahü teâlâ, İsa
aleyhisselamı göğe kaldırdı. İsa aleyhisselam bu sırada otuz üç yaşındaydı. İsa
aleyhisselam göğe çıkarıldıktan kırk sene sonra, Romalılar Kudüs’e hücum etti.
Yahudilerin çoğunu öldürüp, bir kısmını esir ettiler. Şehri yağmaladılar.
Kitaplarını yaktılar. İsa aleyhisselama yaptıklarının cezâsı olarak, hakîr ve
zelîl oldular. Hristiyanlar, İsa aleyhisselamın haça gerilip orada öldüğüne,
fakat sonra dirilip göğe çıktığına inanırlar. Müslümanlar ise, İsâ
aleyhisselamın haça gerilmediğine doğrudan doğruya göğe kaldırıldığına
inanırlar. Bu husus Kur’ân-ı kerîm’de Nisâ sûresi 158. âyetinde meâlen şöyle
bildirildi:
“Onu
asmadılar, onu öldürmediler. Bilakis Allahü teâlâ
onu katına yükseltti...”
Ayrıca
hadîs-i şerîflerde buyruldu ki:
“İsa
(aleyhisselam) ölmemiştir. O kıyâmetten önce size dönecektir.”, “Ben Meryem
oğlu İsa’nın (aleyhisselam) dünyâ ve âhirette en yakınıyım.”, “Benimle İsa
(aleyhisselam) arasında başka bir peygamber yoktur.”
Allahü teâlâ, İsa aleyhisselamı da 33 yaşında İdris aleyhisselam
gibi göğe kaldırdı. İnsanları üç sene dîne dâvet etti. Vasiyeti üzerine
Havârîleri etrafa dağıldılar. İseviliği insanlara anlatmaya başladılar. Bu hak
dînin yayılması 80 sene sürdü. Sonra Hristiyanlar sapıklığa düştüler. İncil’i
değiştirdiler. Nasıl ki Yahudiler hazret-i Meryem ve hazret-i İsa’ya iftirâ
ettilerse, Hristiyanlar da onun hakkında üç yanlış inanışa saplandılar.
Bir
kısmı, “Meryem oğlu İsa Allah’tır.” dedi. Bâzıları, “Allah’ın oğludur.” dedi.
Bir başka grup da;”Baba, oğul ve rûhül-kudüs’ten biridir” dedi.
İsa
aleyhisselam hiç evlenmemiş. Dünyâya kıymet vermemiştir. Kıyâmete yakın Şam’da
Ümeyye Câmiinin minâresine inecek, evlenecek, çocukları olacaktır. Hazret-i
Mehdî ile buluşacak, 40 sene yaşayıp, Medîne’de vefat edip, Peygamberimizin kabrinin bulunduğu hücre-i
saâdete defnedilecektir. İslâm dîninin hükümlerine tâbi olacak, ictihâd
edecektir.
Avrupa
kitaplarında Eflâtun’un mîlattan 347 sene önce öldüğü yazılıdır. İsa
aleyhisselam gizli dünyâya gelip, dünyâda az kalıp göğe çıkarıldığından ve
kendisini ancak on iki havârî bilip, İseviler az ve asırlarca gizli
yaşadıklarından mîlât, yâni noel gecesi doğru anlaşılmamıştır. Mîlâdın, birinci
kânunun (Aralık) yirmi beşinde veya ikinci kânunun (Ocak) altıncı veya başka
gün olduğu sanıldığı gibi, bugünkü mîlâdî senenin beş sene az olduğu çeşitli
dillerdeki kitaplarda yazılıdır. O halde mîlâdî sene doğru ve kat’î olmayıp,
günü de senesi de şüpheli ve yanlıştır. İmâm-ı Rabbânî’nin (kuddise sirruh) ve
Burhan-ı Kâtı’nın bildirdiklerine göre, Yunan filozofu Eflatun (Platon) İsa
aleyhisselam zamanında yaşamıştır. Buna göre mîlâdî takvim 300 seneden fazla
olarak noksandır ve İsa aleyhisselam ile Muhammed
aleyhisselam arasındaki zaman bin seneden az değildir.
İsa
(aleyhisselam) peygamberliği îcâbı mucizeler gösterdi.
Mucizeleri dokuz çeşitti:
1.
Beşikteyken konuştu.
2.
Ölüleri diriltirdi. Bilhassa dört ölüyü dirilttiği meşhurdur. Bunlar Sam bin
Nûh, Şeddad bin Âd, Mâsân bin Mâlân ve Benî İsrail’den bir çocuktur.
3.
Anadan doğma kör olanları sağlamlar gibi gördürür, bir cilt hastalığı olan
baras illetini iyi ederdi. Eliyle hastaya dokunduğunda iyi olurdu. Eliyle mesh
etmek sûretiyle hastaları tedâvi ettiği için kendisine İsa-i Mesih dendi.
(Mâide sûresi: 110)
4.
Âl-i İmrân sûresi 49. âyetinde bildirildiği gibi kavminin yedikleri veya yemek
üzere sakladıkları şeyleri haber verdi.
5.
Mâide sûresi 110. âyetinde bildirildiği gibi çamurdan kuş yapıp üzerine
üfleyince, Allahü teâlânın izniyle
canlanıp kuş olurdu.
6.
Mâide sûresi 114. âyetinde bildirildiği üzere Havârîler, içinde yiyecek bulunan
bir sofranın indirilmesini teklif ettiler. Hazret-i İsa ellerini kaldırıp dua
edince, ekmeği ve eti bulunan bir sofra indi.
7.
İsa aleyhisselam uykudayken yanında her konuşulanı ve yapılanı bilirdi.
8.
Ne zaman istese ellerini göğe kaldırıp dua edince o anda yemek ve meyveler
önüne gelirdi.
9.
İsa aleyhisselam Yahudilerden (Benî İsrail) uzak olduğu hâlde sözlerini ve
gizli sırlarını bilirdi.
İsa
aleyhisselamın dîni; İsevilik:
Musa
aleyhisselamın dîni, İsa aleyhisselam zamânına kadar devâm etti. Fakat, İsa
aleyhisselam gelince, bunun dîni olan İsevilik Musa aleyhisselamın dînini nesh
etti, yâni Tevrat’ın hükmü kalmadı. Bundan sonra, Musa aleyhisselamın dînine
uymak câiz olmayıp, tâ Muhammed
aleyhisselamın dîni gelinceye kadar, İsa aleyhisselamın dînine uymak lâzım
oldu. Fakat, İsrailoğullarının çoğu, İsa aleyhisselama îmân etmeyip, Tevrat’a
uymak için inâd etti. İşte Yahudilik ile İsevilik böylece ayrıldı.
Yahudilerin
ileri gelenlerinden ve İsevilerin en büyük düşmanlarından olan Paul, İseviliği
kabul ettiğini, İsa aleyhisselamın kendisini, Yahudi olmayan milletleri
İsevilere dâvet için şâkirt (talebe) tâyin ettiği yalanını uydurdu. İsmini
Pavlos (Bolüs) olarak değiştirdi. Çok iyi bir İsevi görünerek, İsa
aleyhisselamın dînini bozdu. Tevhidi (tek Allah inancını), teslise (üç tanrı
inancına= Baba-oğul-kutsal rûh); İseviliği Hristiyanlığa çevirdi. İncil’i
değiştirdi. İsa, Allah’ın oğludur, dedi...
İsa
aleyhisselamın hikmetli sözlerinden bazıları:
“Dünyâ
sevgisi bütün kötülüklerin başıdır. Gözde bakışı, kalpte şehveti büyütür.
(İnsanı açgözlü doymaz eder.) Yemin ederim ki, şehvet (nefsin isteklerine
uymak), sâhibine uzun süren sıkıntı bırakır. Dünyâdan geçmeye bakın. Tâmiri ile
uğraşmayın.”
“Dünyâyı
isteyen deniz suyu içene benzer. Ne kadar içerse, harâreti o kadar artar ve
nihâyet ölür.”
“Günâhlarını
hatırladığı zaman ağlayana, dilini koruyana ve başını sokacak kadar evi olana
müjdeler olsun.”
“Allah
katında en sevgili şey, sâlih kalplerdir. Allahü
teâlâ onların hürmetine dünyâyı yaşatır. Onlar bozulunca yeryüzünü
harâb eder.”
“Ağaçlar
çoktur, ama hepsi meyve vermez. Meyveler çoktur ama, hepsi tatlı değildir.
İlimler çoktur ama hepsi faydalı olmaz.”
“Sağırı,
dilsizi tedâvi ettim, ölüyü dirilttim. Fakat cehl-i mürekkebin (câhilliği ilim
ve olgunluk sanmak) ilâcını bulamadım. (Çünkü böyle kimse câhilliğini ilim ve
kemâl sanmaktadır.)
Kur’ân-ı
kerîm’in Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, Mâide, Tevbe, Meryem, Mü’minûn, Zuhruf,
Hadîd, Sâf sûrelerinde İsa aleyhisselamla ilgili haberler verilmiştir.