Arabistan’da
Cürhüm kabîlesine gönderilen peygamber. İbrahim aleyhisselamın büyük oğlu ve Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem)
dedelerinden. Annesinin adı Hacer’dir.
Hazret-i
İbrahim, Nemrud’un ateşinden kurtulduktan sonra, Bâbil’den ayrılıp, Mısır’a
gittiğinde hanımı Sâre’ye Firavun musallat olmuştu. Fakat, Sâre’ye yaklaşmak
istediğinde, ellerinin tutulup, nefesi kesilerek sara hastalığına benzer bir
hâle düştü. Bunun üzerine Firavun korkarak İbrahim aleyhisselam ve Sâre’yi
bıraktı ve Hacer adlı bir câriyeyi de hediye etti. İbrahim aleyhisselam,
Firavun’un korkarak câriye olarak verdiği Hacer’i de alarak, Filistin’e döndü.
Oradan Şam taraflarına gitti. Buradayken Sâre Hatunun isteği üzerine hazret-i
Hacer’le evlendi. Bu evlilikten hazret-i İsmail doğdu.
Allah’ın
emri ile Hacer’i, oğlu ile birlikte Kudüs’ten Hicaz’a götürdü ve bugünkü Mekke
şehrinin bulunduğu yere bırakıp geri döndü. Mekke’nin üst tarafında bulunan
Seniyye mevkiine gelince, ellerini açarak onlar için dua ettiği İbrahim sûresi
37 ve 38. âyetlerinde bildirilmektedir. Bu ıssız ve çorak vâdide bir miktar
hurma, bir dağarcık su ve oğlu iki yaşındaki İsmail ile yalnız kalan hazret-i
Hacer, bu işin Allah’ın emri ile olduğunu anlayıp tevekkülle sabretti; “Allahü teâlâ bize kâfidir. O bizi korur, himâye
eder. Bizi başıboş bırakmaz” dedi. Semre ağacının dallarından yaptığı küçük
barınakta kalıyorlardı. Yiyecekleri ve suları bitince hazret-i İsmail
susuzluktan ağlamaya başladı.
Hazret-i
Hacer su bulmak ümidi ile Safâ Tepesine çıktı. Uçsuz bucaksız çölden ve ağaçsız
çıplak tepelerden başka bir şey göremedi. Safa’dan inip koşarak Merve Tepesine
çıktı.Safa ve Merve tepeleri arasında su bulmak ümidi ile yedi defâ koşarak gidip
geldi. Bu sırada İsmail’in (aleyhisselam) ayağını vurduğu veya Cebrâil
aleyhisselamın vurduğu yerden su fışkırıp akmaya başladı. Hazret-i Hacer
heyecanlandı ve akan su ziyan olmasın diye “Dur! Dur!” mânâsına gelen “Zem!
Zem!” diyerek suyun etrâfını çevirdi. Sudan oğlu İsmail’e (aleyhisselam) içirdi
ve kendisi de içti. Peygamberimiz bir
hadîs-i şerîflerinde, “Allah İsmail’in annesi Hacer’e rahmet etsin. O, zemzemi
kendi hâline bıraksaydı da avuçlamasaydı, muhakkak zemzem akan bir ırmak
olurdu.” buyurmuştur.
Mekke’nin
yakınında konaklayan Cürhüm kabîlesi zemzem suyunu görünce hazret-i Hacer’den
izin alarak oraya yerleştiler ve böylece Mekke şehri kuruldu. Bir müddet sonra
hazret-i İbrahim hanımını ve oğlunu ziyârete geldiğinde onları bolluk ve
bereket içinde buldu. Hazret-i İsmail konuşmaya başlayınca hazret-i İbrahim üç
gün üst üste gördüğü rüyâ üzerine onu kurbân etmeye karar verdi. Zilhicce
ayının 9 ve 10. günü de aynı rüyâyı görünce sahih olduğunu anladı. Bir
bahâneyle annesinden izin alarak kurban etmek için götürdü. Şeytan, insan
sûretinde annesi Hâcer’e hazret-i İsmail’e ve hazret-i İbrahim’e göründü ve
onlara vesvese vermeye çalıştı ise de dinlemediler.
Hazret-i
İsmail, şeytanın arkasından yedi tâne taş attı. Hazret-i İbrahim, bugün Minâ
denilen yere gelince, oğluna rüyâsını ve Allah’ın emrinin kendisini kurbân
etmek olduğunu açıkladı. Hazret-i İsmail’i tevekkülle hazırladı. Yere yatırıp
bıçağı boynuna çaldı ise de bıçak, Allah’ın emri ile kesmedi. Taşa vurdu, taşı
kesti. Nihâyet Cebrâil aleyhisselam Cennetten bir koç getirdi. Cebrâil
aleyhisselam makâmından “Allahü ekber, Allahü ekber” diyerek geldi. Hazret-i
İbrahim bu tekbiri işitince; “Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber” dedi. Hazret-i
İsmail de; “Allahü ekber ve lillâhil hamd,” diyerek tekbiri tamamladı. Hazret-i
İbrahim koçu kurban etti. Onların bu hâli Kur’ân-ı kerîmde anlatılmakta ve
meâlen; “Muhakkak ki bu açık bir imtihandı.” buyrulmaktadır. Hazret-i İbrahim
kurban hâdisesinden sonra Sâre’nin yanına döndü.
Hazret-i
İsmail büyüyünce Cürhüm Kabîlesinden bir kızla evlendi. Annesi hazret-i Hacer
de vefat etti ve Kâbe temelinin bitişiğine defnedildi. Hazret-i İbrahim yine
arasıra gelip gidiyordu. Allahü teâlâ
Kâbe’nin yapılmasını emredince baba oğul Kâbe’nin eski temelini bulup yeniden
inşâ ettiler ve şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz bizden bu hayırlı işi kabul et.
Hakîkaten sen duamızı işitici, niyetimizi bilicisin.”
Hazret-i
İsmail, babası hazret-i İbrahim’in vefatından sonra, Yemen’den gelip Mekke’ye
yerleşmiş olan Cürhüm Kabîlesine peygamber olarak gönderildi. Kendisine başka
kitap ve din verilmeyip, babası İbrahim aleyhisselamın dînini insanlara tebliğ
etti. İnsanları elli yıl îmâna dâvet etti, ancak pek az kimse îmânla
şereflendi. Filistin’e giderek hazret-i İbrahim’in kabrini ziyâret etti. Sonra
Şam’a gidip kardeşi İshak aleyhisselam ile görüştü. Hazret-i İsmail’in 12 oğlu
ve pekçok torunu oldu. Onun dîni İslâmiyet gönderilinceye kadar doğru olarak
devâm etti. Muhammed aleyhisselamın
bütün dedeleri hazret-i İsmail’in soyundan ve onun dînindendi. Vefâtına yakın
kardeşi İshak’ı aleyhisselam yanına dâvet edip, kızını oğlu Iys’a nikâhladı ve
bâzı vasiyetlerde bulundu. Mekke’de 133 veya 137 yaşlarındayken vefat etti.
Mescid-i Haramda Kâbe-i muazzamanın kuzey duvarı önünde bulunan ve annesi
Hacer’in de kabrinin bulunduğu Hatim denilen yere defnedildi.
İsmail
aleyhisselamın mucizeleri:
1.
Dikenli bir arâzide yaşayan müşriklerin teklifi üzerine dua edip, dikenli
ağaçlarda çeşitli meyveler bitmiştir.
2.
Cürhümîleri îmâna dâvet ettiği zaman, onlar kısır koyundan süt çıkarmasını
istediler. O da elini koyunun sırtına koyarak; “Beni peygamber olarak gönderen Allahü teâlânın ismi ile...” dediği anda koyunun
memelerinden süt akmaya başladı.
3.
İsmail aleyhisselamın duası bereketiyle koyunların yünleri ipek oldu ve
sayıları çoğaldı.
4.
Kendisine misâfir gelen iki yüz Yemenliye ikrâm edecek bir şey bulamayınca
mahcub oldu. O anda dua etti ve yanındaki kumlar un oldu. Bunu gören
misâfirlerin hepsi îmâna geldiler.
Kur’ân-ı
kerîm’in, Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, En’âm, İbrahim, Meryem, Enbiyâ ve Sa’d
sûrelerinde İsmail aleyhisselamla ilgili haberler verilmiştir.