Soru:
Allah’ı niye sevmek gerekir?
CEVAP:
Allahü teâlâyı sevmenin beş sebebi vardır:
1-
Herkes, kendisinin olgunlaşmasını ve hiç yok olmadan devam etmesini ister.
Kendini ve Rabbini bilen, varlığının devam etmesinin kendi elinde olmadığını,
ancak Allahü teâlânın dilemesiyle var
olduğunu anlar. Varlıkların hepsi Allahü teâlânın
kudretiyle vardır. Hiç kimse, kendi kendini yaratıp, hayatını devam ettiremez.
O
halde, kişinin, kendini yaratan, çeşitli nimetler veren, yaşatan Rabbimizi
sevmemesi mümkün değildir. Eğer sevmiyorsa, kendi yaratılışını bilmediğinden,
cehaletindendir. Çünkü sevgi, marifetin [bilmenin, anlamanın] meyvesidir.
Bir
şey önce bilinip anlaşıldıktan sonra sevilir. Yani marifet olmadan sevgi olmaz.
Sevgi marifete göredir. Marifet ne nispette ise, sevgi de o nispette olur.
Rabbini
bilen Onu sever. Çünkü kendisini seven bir kimsenin, kendisini yaratıp çeşitli
nimetler vereni sevmemesi düşünülemez.
Güneşin
yakıcı sıcağına maruz kalan, gölgeyi sever. Gölgeyi seven de ister istemez,
gölge veren ağaçları sever. Kâinatta ne varsa, Allah’a nispetle, gölgenin ağaca
nispeti gibidir. Gölgenin varlığı ağacın varlığına bağlı olduğu gibi, her şey
Allah’ın eseri olup, hepsinin varlığı, Onun varlığına bağlıdır.
2-
Bir kimse, kendine iyilik edeni sever.
Bir
zengin, bütün mallarını sana verse, Bunların hepsi senindir. Dilediğin gibi
tasarruf et dese, bu ihsanı zenginden bilmek yanlış olur. Zengini ve o malı
yaratan, seni zengine sevdiren, sana mal vermesinin, zengin için hayır olduğu
düşüncesini veren kimdir?
Eğer
zengin, seni sevmeseydi, malı sana vermekle, dünya ve ahirette hiçbir
kazancının olmayacağını bilseydi, sana malının zerresini verir miydi?
Şu
halde, cenab-ı Allah bu sebepleri yarattı. Demek ki, sana asıl ihsanda bulunan,
bu işe zengini vasıta edendir. Zengin, o malı sana vermekle peşin veya ilerisi
için bir menfaat düşünmüştür. Seni minnet altına almak, kendini övdürmek,
cömertlikle meşhur olmak, gönülleri kendine bağlamak, herkesi kendine sevdirmek
ve saydırmak gibi peşin menfaati vardır. Ayrıca, ahirette çok sevap kazanmak
üzere ilerisi için yatırım yapmaktadır. Yoksa hiç kimse, malını boşu boşuna
vermez, bir maksat için verir. Maksadı sen değilsin. Sen onun maksadını yerine
getirmek için bir vasıtasın.
Demek
ki, sana iyilik eden, sana değil, kendine iyilik etmiş olur. Sonra o,
verdiğinden fazlasını beklemektedir. Çünkü o, Allah’ın en az bire on veya bire
yediyüz, hatta daha fazla vereceğini biliyor. Böyle bir ümidi olmasa sana bütün
malını verir miydi?
3-
İnsan, kendine faydası dokunmasa bile, iyilik edenleri sever. Kendine zararı
dokunmasa bile kötülük edenlerden de nefret eder. O halde, bütün mahlûkatı
yaratıp, onlara çeşitli nimetler ihsan eden yalnız Allahü
teâlâdır. Herkese iyilik eden de sevilir.
4-
Kendine hiçbir faydası olmasa da insan, güzeli, güzelliğinden dolayı sever. Beş
duyu ile de anlaşılmayan; fakat kalb gözü ile görülen güzellikler de vardır.
Güzel ahlak böyledir. İmam-ı a’zam hazretlerini güzel vasıflarından dolayı
severiz.
Demek
ki güzel sevilir. Mutlak güzel, ortağı eşi, benzeri olmayan, dilediğini yapan
yalnız Allahü teâlâdır.
5-
İnsan, benzediği şeye meyleder. Çocuk çocukla, büyük büyükle arkadaşlık kurar.
Âlim âlimi, bir sanatkârdan daha çok sever. İlim sahibi olan da, her şeyi bilen
Allah’ı sever. Basiret sahipleri gerçek sevgiye layık olanın yalnız Allah
olduğunu bildirmişlerdir.