Soru:
(Lokman suresinin 34. âyetinin klasik tefsirinde, bu âyette beş gaybın
bildirildiği söyleniyorsa da bu doğru değildir, çünkü günümüzde yağmurun ne
zaman yağacağı ve rahimdeki çocuğun cinsiyeti önceden biliniyor) deniyor.
Klasik tefsirler yanlış mı?
CEVAP:
Klasik
tefsir denilerek, müfessirlere dil uzatılması kıyamet alametidir. Resulullah efendimizin (Âhir zamanda sonra
gelenler [türediler], önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır) hadis-i
şerifindeki mucizesi meydana çıkıyor. Eski âlimleri suçlamak moda hâline
gelmiştir. Bu da o hezeyanlardan biridir. O âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Kıyametin
ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. [Nereye, ne zaman ve ne miktarda] yağmur
yağdıracağını ve rahimlerde olanı da O bilir. Hiç kimse, yarın [hayır ve
şerden] ne kazanacağını ve nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah her şeyi
bilendir, her şeyden haberdardır.) [Lokman 34]
Cebrail aleyhisselam,
kıyametin ne zaman kopacağını sorunca, Resulullah
efendimiz, (Bu hususta, sorulan, sorandan daha bilgili değildir. Bunlar
Allah’tan başka hiç kimsenin bilmediği beş husustur. Kıyametin ne zaman
kopacağını ancak Allah bilir. Yağmuru o indirir, rahimlerde olanı O bilir.
Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını ve nerede öleceğini bilemez) buyurunca Cebrail aleyhisselam (Doğru söyledin) diye cevap
verdi. (Ebu Davud - Kurtubi)
Mensur,
rüyada ölüm meleğini görüp, ne kadar yaşayacağını sorar. O da, beş parmağını
gösterir. Tabircilerden kimi beş yıl, kimi beş ay, kimi beş gün yaşayacaksın
derler. İmam-ı a’zam hazretleri, (Ölüm meleği, “Ben bunu bilmem. Bu, Lokman
suresindeki bilinmeyen beş gaybdan biridir” demek istemiştir) buyurur. (Medarik
tefsiri)
Gayb
nedir? Gaybın mahiyeti bilinirse, bu mesele gayet kolay anlaşılır. His
organlarıyla, teknik bilgiyle, yani tecrübe ve hesapla anlaşılamayan şeylere
gayb denir. Mesela Cennetin, Cehennemin ve meleklerin varlığı böyledir. Bir
çocuğun büyüyünce, iyi mi, kötü mü, âlim mi, zalim mi olacağı gibi şeyler
akılla, teknikle bilinemez. Bugün ultrasonla veya başka yolla çocuğun
cinsiyetinin tespiti gayb değildir. Bilinen bir şeyin gösterilmesidir. (Ana
rahmindekini ancak Allah bilir) ifadesi, sadece cinsiyetle ilgili değil,
(Çocuğun sağ salim doğup doğmayacağını, said mi şaki mi, yani Cennetlik mi
Cehennemlik mi olacağını, ne işler yapacağı, nerede yaşayıp nerede öleceği gibi
hususları ancak Allah bilir) demektir.
Çocuğun
uzuvlarının bir cihazla görülmesi, gayb değildir. Yahut anne karnı ameliyatla
açılıp bakıldığında, çocuk erkek mi, dişi mi diye görünce gayb bilinmiş olmaz.
Karnını yarmayıp da, bir cihazla veya ultrasonla bilinirse, bu da gaybı bilmek
olmaz. Aletlerle yağmurun gelişini görüp, yarın yağmur yağacak diye tahminde
bulunmak da gaybı bilmek değildir. Eve doğru gelen adamı pencereden görüp (Biri
geliyor) demek, gaybı bilmek olmaz. Yağmur bulutlarının geldiğini görmek de
bunun gibidir. Görmeden bilmek, gaybı bilmek olur. Bir duvarın arkasındaki
şeyler, bize göre gaybsa de, bir aletle görebiliyorsak gayb olmaktan çıkar.
Hazret-i
Ömer’in İran’daki ordusunun kumandanına, Medine’den seslenmesi ve sesini ona
duyurması keramettir. Bugün Medine’den İran’la telefon veya başka cihazla
konuşulması keramet değildir. Şimdi biri çıkıp da, ben de Medine’den
konuşuyorum, benimki keramet olmadığına göre, Hazret-i Ömer’inki de keramet
değildi diyemez.
Anne
karnındaki çocuğun cinsiyetini bilme imkânı yoksa o gayb demektir. Yağmurun ne
zaman yağacağı bir aletle bilinmediği zaman, o da gaybdır. Bunlar gayb değil
diyerek hadis-i şerife ve tefsirdeki bilgilere klasik yorum diye saldırmak çok
çirkindir.