Soru: Bazıları, Kur’anda
geçen her hidayet kelimesini, ruhun ölmeden önce Allah’a ulaşması olarak tarif
ediyorlar. Bu manada bir âyet veya hadis var mıdır? Allah’a ulaşmak ne
demektir?
CEVAP:
Hayır, o manada bir âyet ve hadis yoktur. Hiçbir İslâm
âlimi de, böyle bir şey söylememiştir.
Hidayet; doğru yol, hak yol, İslamiyet demektir. Zıttı
dalalettir. Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten
ve bâtıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Esma-i hüsnadan olan Hâdi
ve Mehdi, hidayet eden, doğru yola ileten demektir.
Allah’a ulaşmak diye bir tabir yok, Allah’a kavuşmak
tabiri vardır. Bu da ölmeden önce ruhun Allah’a ulaşması değildir.
Hidayet kelimesi geçen
âyetlerden bazılarının mealleri:
(İnne hüdallahi hüvel hüda = Allah’ın hidayet yolu
[İslamiyet] doğru yolun tâ kendisidir.)
Bu âyetin Türkçe’ye uygun tercümesi şöyledir: (Doğru
yol, ancak Allah'ın yoludur.) [Bakara120]
(İnnelhüda, hüdallahi = Doğru yol, şüphesiz Allah’ın
yoludur.) [Al-i İmran 73]
(Ülaikellezine, hedahümullahü = İşte onlar, Allah'ın
hidayete eriştirdiği [doğru yola ulaştırdığı] kimselerdir.) [Zümer 18]
(Vellezine-h-tedev zadehüm hüda = Hidayete erenlerin
[Doğru yola girenlerin] Allah hidayetlerini artırır.) [Muhammed 17]
(Ve men yü’min billahi yehdi kalbehü = Kim Allah'a
inanırsa, Allah onun kalbini hidayete [doğruluğa] ulaştırır.) [Tegabün 11]
(Ve yezidullahüllezine-h-tedev hüda = Allah, hidayete
[imana] kavuşanların hidayetini artırır.) [Meryem
76]
(Vallahü yehdi men yeşâü ila sıratım müstekîm = Allah
dilediğini doğru yola hidayet eder [eriştirir.]) [Bakara
213]
(Seyehdihim = Onları hidayete erdirir [doğru yola
kavuşturur.]) [Muhammed 5]
(Hedena li haza ve ma künna li nehtedi = Eğer Allah
bize hidayet vermeseydi kendiliğimizden hidayete kavuşamazdık.) [Araf 43]
(Ülaikellezine-ş-terev-üd-dalate bil hüda = Onlar
doğruluk yerine sapıklığı satın alanlardır.) [Bakara
175]
(İnneke la tehdî men ahbebte velakinnallahe yehdî men
yeşâü = Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin [Müslüman yapamazsın], Allah ise,
dilediğine hidayet verir.) [Kasas 56]
(Vallahü la yehdil kavmezzalimin = Allah zalimleri
hidayete kavuşturmaz.) [Tevbe 19]
(Leyse aleyke hüdahüm = Onları hidayete erdirmek senin
vazifen değildir.) [Bakara 272]
Hidayetle ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine
uyarsanız hidayete erersiniz. Eshabımın ihtilafı [farklı ictihadları] sizin
için rahmettir.) [Taberani, Beyheki, İbni Asakir, Hatib, Deylemi, Darimi, İ. Münavi, İbni Adiy]
(Rabbim vahyetti ki: Ey Resulüm, Eshabın gökteki
yıldızlar gibidir. Bazısı daha parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet
üzeredir.) [Deylemi]
(Birinin hidayetine [imana gelmesine] sebep olan
Cennete girer.) [Buhari]
(Hidayete kavuşturmak, dalaletten uzaklaştırmak için
çalışan salih âlimlerin sohbetinde bulunun.) [İ.
Maverdi]
Hidayet ne demektir?
Soru: 14 asırdır gelen
İslam âlimleri, hidayet kelimesini doğru yol olarak tercüme etmişlerdir.
Hâlbuki hidayet, dünyada Allah’a ulaşmak demektir. Öyle değil mi?
CEVAP:
Asla öyle değil. Burada bütün İslâm âlimleri
kötülenmekte, hâşâ hidayet kelimesine yanlış mana vermekle suçlanmaktadır.
Halbuki Allahü teâlâ, (Bilmiyorsanız
âlimlere sorun) buyuruyor. Peygamber
efendimiz, (Âlimler, benim ve diğer Peygamberlerin
vârisleridir) buyuruyor.
Bugüne kadar, hiçbir İslam âlimi, hidayeti Allah’a
ulaşmak olarak bildirmemiştir. Dört mezhebin kurucusu (İmam-ı a'zam, imam-ı
Malik, imam-ı Şafii, imam-ı Ahmed) gibi
büyük âlimler, mezhepteki büyük âlimler, mesela imam-ı Gazali, imam-ı Rabbani,
imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Muhammed,
imam-ı Nevevi gibi âlimler, Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Cüneyd-i Bağdadi gibi
yüzlerce kerameti görülen velilerden hangisi, hidayet kelimesi Allah'a
ulaşmaktır demiştir? Hangi müfessir tefsirinde hidayeti Allah'a dünyada ulaşmak
diye bildirmiştir? Binlerce âlimden biri gösterilemez.
İslam âlimlerine düşmanlığın sebebi nedir? Sebebi
hidayeti İslamiyet olarak bildirmeleri ve dinin emir ve yasaklarını aynen Resulullah efendimizin bildirdiği gibi
açıklamaları değil mi? Niye İslam âlimleri ölçü alınmıyor da, sapık kimseler
ölçü alınıyor?
Bugüne kadar İslam dini eksik mi geldi? Bazı sapıklar,
hocamız gelene kadar İslamiyet eksikti o tamamladı diyorlar. 1400 yıldır
İslamiyet eksik mi geldi? Hâşâ Allahü teâlâ
mı eksik bildirdi? Hâşâ, Peygamber
efendimiz mi eksik bildirdi, eksik mi açıkladı?
Hidayet yol demek
değildir. Yani sebil ve sırat demek değildir. Köprü falan değildir. Hidayet =
İslamiyet demektir. İslamiyet ise Allahü teâlânın
gösterdiği doğru yol demektir. Onun için hidayete doğru yol deniyor. Zıddı da,
dalalettir, sapıklıktır.
Hidayet; Hakkı hak, bâtılı
bâtıl olarak görüp doğru yola girmek, dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak,
iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Hidayet, Allah’ın istediği
dindir, Allah’ın istediği yoldur. Yol kelimesi bunu güzel açıkladığı için bütün
İslam âlimleri yol olarak bildirmişlerdir. Piyasadaki yanlış doğru bütün
mealler hidayete, doğru yol anlamını vermişlerdir. Yani İslamiyet demişlerdir.
Ulaşmak diye bir ucube meydana getirmemişlerdir.
Hidayet İslamiyet’e girme,
İslamiyet’i kabul etmek demektir. İslamiyet ise doğru yoldur. O halde hidayet
doğru yol demektir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah, kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü
İslamiyet için genişletir.) [Enam 125]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ,
beni âlemlere rahmet ve hidayet için gönderdi.) [Ebu
Nuaym]
(Hidayet benim elimde değildir. Şeytan da Allahü teâlânın yasak kıldığı şeyleri süslü, cazip
gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.) [İ.Adiy]
İmanın şartı yedi değildir
Soru: (Ruhun Allah'a
ulaştırılmasına inanmak imandır. İmanın şartı 7 dir. Şer Allah’tan değil,
nefstendir) demek doğru mudur?
CEVAP:
Şer nefisten demek, Allahü
teâlânın yaratıcılık sıfatına ortak olanlar var demektir. Allahü teâlâ, günahlarımız sebebiyle bize bela
gönderiyor, belayı biz yaratmıyoruz, biz cezaya layık oluyoruz, Allahü teâlâ da ceza veriyor. Allah kullarına
zulmetmez.
Allahü teâlâ şöyle buyuruyor:
(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu
Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin
yüzünden" derler. Küllün min indillah [Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne
oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa
78]
Soru: İman hadisinin Arapça’sının
sonunda Allah'a ölmeden önce ulaşmak ifadesi yok mu? Türkçe’ye çevirenler bunu
ilave etmemiş mi?
CEVAP:
Yalanın böylesi de hiç görülmemiştir. Ölmeden önce
Allah’a ulaşılmaz.
İman hadisinin Arapça’sı şöyledir:
(Amentü billahi ve Melaiketihi ve Kütübihi ve Rüsülihi
vel Yevmil-ahiri ve bil Kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-basü
badelmevti hakkun. Eşhedü en La ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü) [Buhari, Müslim, Nesai]
Şerrihi minallahi teâlâ = Şer de Allah’tandır deniyor.
Bu meşhur hadis nasıl inkâr edilir ki?
Türkçesi de şu:
(Ben Allah’a ve meleklere ve kitaplara ve
peygamberlere ve ahiret gününe, [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana] ve
kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ve ölüme, öldükten sonra dirilmeye
iman ettim. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed
aleyhisselamın Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet ederim.) [Buhari, Müslim, Nesai]
Soru: Yunus 7-8 de, Eğer
kişi Allah'a ulaşmayı dilemezse ateşe gider denmiyor mu?
CEVAP:
Tefsir âlimleri Allah’a kavuşmanın ne demek olduğunu
şöyle açıklıyorlar:
([Dirilmeyi inkâr edip, hesap için] Bize kavuşmayı
ummayanlar, [ahiretten gafil olduklarından dolayı] dünya hayatına razı olup
[dünyayı ahirete tercih ederek] bununla rahatlayanlar ve âyetlerimizden
[Yaratanın varlığını gösteren delillerden] gafil olanlar, işledikleri
[günahlar] yüzünden Cehenneme gideceklerdir.) [Yunus 7-8] (Öldükten sonra
Allah’a kavuşmayı inkâr, dirilmeyi inkârdır. Ölmeden önce Allah’a kavuşulmaz.)
Soru: Nisa 79 da hayır Allah'tan, şer nefsinizdendir
buyuruluyor mu?
CEVAP:
Hâşâ nefsimiz yaratıcı değildir, şerri de yaratamaz,
hayrı da. Her şeyin yaratıcısı yalnız Allahü teâlâdır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.) [Zümer 62, Mümin 62]
(Rabbin, kendi istediğini yaratır, dilediğini seçer.
Onların seçim hakkı yoktur.) [Kasas 68]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kaderin, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna
inanmayan mümin değildir.) [Tirmizi]
Allah’a kavuşmayı inkâr
Soru: Kur’anda (Allah’a
kavuşmayı inkâr eden kâfir olur) deniyor. Allah’a kavuşmak nedir? İmanın şartı
7’dir diyenler, (Allah’a dünyada kavuşmayı kabul etmeyen kâfirdir) diyorlar. Bu
ne demektir?
CEVAP:
Din yeni gelmedi. Dinde bilinmeyen bir husus yoktur.
Dinin sahibi var, Peygamberi var.
Onların emir ve yasakları var. Allah Resulünü devreden çıkarmak, Onun
bildirdiklerine inanmamak, açıklamalarını beğenmemek dinsizliktir.
Allah’a kavuşmanın ne demek olduğunu, Resulullah ve Onun vârisleri şöyle açıklıyor:
Allah’a kavuşmayı inkâr etmek, dirilmeyi inkârdır,
Cenneti, Cehennemi, yani ahireti inkârdır. Allah’ın manevi huzuruna çıkmayı
inkârdır.
Likaullah yani Allah'a kavuşmakla ilgili bazı âyet
mealleri şöyledir:
(Köşeli parantez içindeki açıklamalar Beydavi,
Celaleyn, Medarik, Kurtubi gibi muteber eserlerden alınmıştır.)
(Allah’a [Rahmetini umup azabından korkarak, Onun
rızasına] kavuşmak isteyen, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit [ahiret]
elbette gelecektir.) [Ankebut 5] (Kavuşma
günü ahirettir.)
(Ey insan, sen Rabbine çalışıp çabalarsın, sonunda
[ahirette] Ona kavuşacaksın.) [İnşikak 6] (Hayır ve şer ne yaptıysan kıyamette
onların karşılığına kavuşacaksın [Beydavi])
(Denilir ki: Bu güne [kıyamet gününe] kavuşacağınızı
unuttuğunuz [inkâr ettiğiniz] gibi, biz de bugün [Kıyamet günü] sizi unuturuz
[Cezalandırırız]. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur. [Sizi Cehennem
azabından hiç kimse kurtaramaz]) [Casiye 34]
(Bu güne kavuşmayı unutmanızın [inanmayışınızın]
cezasını şimdi görün. İşte biz de sizi unuttuk [Azaba maruz bıraktık],
yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın!) [Secde 14] (Ahiret gününe kavuşmayı
inkârın, dirilmeyi inkâr olduğu bildiriliyor.)
(Allah'a kavuşmayı [dirilmeyi] yalanlayanlar,
gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar,
günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak, "Dünyada yaptığımız kusurlardan
dolayı yazıklar olsun bize" derler. Bakın yüklendikleri günah ne kötüdür.)
[Enam 31]
(“[Ölüp] toprakta kaybolduğumuz zaman, gerçekten biz
yeniden yaratılacak mıyız” derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı
[dirilmeyi] inkâr ediyorlar.) [Secde 10] (Allah’a kavuşmayı inkârın, dirilmeyi
inkâr olduğu bildiriliyor.)
(Sabır ve namazla Allah’a sığınıp yardım isteyin;
Rablerine kavuşacaklarına, Ona döneceklerine inanan ve Allah’tan korkanlardan
başkasına namaz elbette ağır gelir.) [Bakara
45,46] (Allah’tan geldik, Ona döneceğiz âyetinde olduğu gibi, burada da Ona
dönmekten kasıt dirilmektir, Ona kavuşmak da manevi huzuruna çıkmaktır.)
(İstikbal [ahiret] için hazırlıklı olun, Allah'tan
sakının. Ona, hiç şüphesiz kavuşacağınızı [dirilerek manevi huzuruna
çıkacağınızı] bilin, bunu inananlara müjdele.) [Bakara
223]
(Allah’a [Onun rahmetine, yardımına] kavuşacağını
bilenler ise: “Nice az topluluk çok topluluğa Allah’ın izniyle üstün gelmiştir,
Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.) [Bakara
249]
(Allah, bütün işleri idare eder, âyetleri tafsilatlı
olarak beyan eder, tâ ki Rabbinize kavuşacağınızı kesin olarak bilesiniz.) [Rad
2] (Öldükten sonra dirilmek ve ahiret hayatı var.)
(Allah’ın âyetlerini ve Ona kavuşmayı inkâr edenler,
rahmetimden ümitlerini kesenlerdir. Onlar için acıklı azap vardır.) [Ankebut 23]
(Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin
arasında bulunanları ancak hak olarak ve belli bir süre için yarattığını hiç
düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr
ediyorlar.) [Rum 8] (Ölümden sonra dirilmeyi inkâr edenler var deniliyor.)
(Elbette onlar [kâfirler] Rablerine kavuşma [öldükten
sonra dirilme] konusunda şüphe içindedirler.) [Fussilet 54] (Burada da Allah’a
kavuşmak dirilmek demektir.)
(Allah onları toplayacağı günde, sanki onlar dünyada
gündüz bir parça kalmışlar da aralarında tanışıyorlarmış gibi olacak. Allah'ın
huzuruna çıkacaklarını inkâr edip de, hidayete kavuşmayanlar, elbette en büyük
ziyana uğramış olacaklardır.) [Yunus 45]
(Rabbine [Ahirette Onun rızasına] kavuşmayı arzu eden
kimse, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiçbir şeyi ortak koşmasın.) [Kehf 110]
Şimdi de Allah’a kavuşmak hususunda Resulullah efendimizin açıklamalarına bakalım:
(Hastalıktan dolayı sızlayan mümine hayret ederim.
Eğer hastalıktaki mükâfatı bilseydi, ölüp, Allah’a kavuşuncaya kadar hasta
kalmak isterdi.) [Taberani]
(Allahü teâlâya
ihlâsla ibadet eden ve şirk koşmadan Ona mülaki olana [kavuşana] Cennet vacib
olur. Allah’a şirk koşarak mülaki olana da Cehennem vacib olur.) [Hâkim] (Demek ki kâfir olan da Allah’a kavuşuyor,
yani diriliyor.)
(Müslümanın her iyiliği için, on katından yedi yüz
katına kadar sevap yazılır. Her günahı için ise bir misli yazılır. Allah’a
kavuşuncaya [kıyamete] kadar böyle devam eder.) [Müslim]
(Bir tüccar, alacaklarını tahsil eden adamına,
“Borcunu veremeyecek fakirden alma, onu hoş gör” derdi. Allah’a kavuşunca
[ahirette], Allah da onu hoş görüp, affetti.) [Buhari]
(Mümin için, Allah’a kavuşmadan [ölmeden], rahat
yoktur.) [Müslim]
(Bir Müslüman, “Sübhanallahi ve bihamdihi ve
estagfirullah ve etübü ileyh” derse, bu söz arşa asılır ve o kimse Allah’a
kavuşuncaya [ahirete] kadar sahibinin işlediği hiçbir günah onu silmez ve o,
söylediği gibi mühürlü olarak kalır.) [Taberani]
(Bela müminin bedeninde, malında ve evladında devam
eder. Tâ ki üzerinde hiç bir günah kalmadan Allah’a kavuşuncaya [ahirete]
kadar.) [Hâkim]
(En çok gıpta edilen mümin, yükü hafif olan, namazını
doğru kılan, Allah’a kavuşuncaya [ahirete] kadar kendisine yetecek az rızka
sabreden, kulluk vazifesini güzel bir şekilde yerine getiren, halk arasında
fazla tanınmayan, musibeti dünyada iken verilen, mirası ve ardından ağlayanı az
olan kimsedir.) [Tirmizi, İbni Mace]
(Allah’ım, sana kavuşana [ahirete] kadar dünyadan
ihtiyaç bağlarımı kopar.) [Ebu Nuaym]
(Hiç kimsenin bende bir hakkı olmadığı halde Rabbime
kavuşmak isterim.) [Ebu Davud]
(Allahü teâlâ,
kıyamette Müslümanlara, “Bana kavuşmayı arzu eder miydiniz?” buyurur. Onlar
“Evet” derler. Allahü teâlâ, “Niçin” diye
sorar. Onlar, “Affını umardık” derler. Allahü teâlâ,
“Ben de sizi affettim” buyurur.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ
buyurdu ki: Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar zamanı, diğeri orucu ile
bana kavuştuğu zaman.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Her gün bir öncekinden kötü olur. Rabbinize kavuşana
[kıyamete] kadar böyle devam eder.) [Buhari]
(Allahü teâlâ
buyurdu: Bana kavuşmak isteyen kuluma ben de kavuşmak isterim. Bana kavuşmaktan
hoşlanmayandan ben de hoşlanmam.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Darimi]
Âişe validemiz bildirir:
Resulullah, “Kim Allah’a kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim Allah’a
kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmak istemez” buyurdu. [Âişe validemiz,
Allah’a ancak ölmekle kavuşulacağını bildiği için] Ya Resulallah, ölümü
sevmediği için mi kavuşmak istemez? Eğer öyle ise hepimiz ölümü sevmeyiz,
dedim. Resulullah buyurdu ki:
(Hayır, öyle değil. Mümine Allah’ın rahmeti, rızası ve
Cenneti müjdelendiği zaman Allahü teâlâya
kavuşmak ister [ölüm ona kötü gelmez]; işte o zaman Allah da ona kavuşmak
ister. Kâfire Allah’ın azabı, gazabı haber verildiği zaman Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz;
Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace]
Bu hadis-i şeriflerin hepsi de, Allah’a kavuşmanın,
dirildikten sonra Allah’ın manevi huzuruna çıkmak olduğunu bildirmektedir. Tek
istisnası yoktur.
Allah'a yaklaşmak
Soru: Allah'a nasıl
yaklaşılır? Allah'a ulaşmakla aynı şey midir?
CEVAP:
Dinimizde Allah’a kavuşmak tâbiri vardır. Allah’a
ulaşmak diye bir tâbir olmadığı gibi ölmeden önce ruhun Allah’a ulaşması diye
de bir şey yoktur. Bir âyet-i kerimede, öldükten sonra, (Bize kavuşmayı
ummayanlar, işledikleri günahlar yüzünden Cehenneme gideceklerdir) buyuruluyor.
Öldükten sonra Allah’a kavuşmayı inkâr etmek, dirilmeyi inkâr etmektir.
Dirilmeyi inkâr eden de kâfir olur, ebedî Cehennemde kalır.
Allah'a yaklaşmak, Allah'ın rızasına kavuşmak
demektir.
Bu da iki yolla olur:
1- Doğru itikat sahibi olduktan sonra, ihlâsla ibadet
etmekle, Allah'a yaklaşılır. Bu yol zor ve uzundur, ama imkânsız değildir.
Genelde bütün Müslümanlar bu yolla Allah'a yaklaşmış olurlar.
2- Mürşid-i kâmilin sohbetidir. Allah adamları
görülünce Allah hatırlanır ve Allah’ın feyzi alınır. Bu yolla çok kolay Allah'a
yaklaşılmış olur. Mürşid-i kâmil bulunmadığı zamanlarda, onların kitapları
okunarak da Allah’a yaklaşılır. Çünkü (Onların kitaplarını okumak sohbetin
yarısıdır) buyuruluyor. Demek ki, iki saat kitap okuyan bir saat sohbette
bulunmuş gibi feyze kavuşur.