Soru: Hubb-i fillah
buğd-i fillah ne demektir?
CEVAP:
Sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık
ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmek demektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah
için düşmanlıktır.) [Ebu Davud]
(İnsan, dünyada kimi seviyorsa, ahirette onun yanında
olacaktır.) [Buhari]
(Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri,
Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir
ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm.]
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya sordu:
- Ya Musa, benim için ne işledin?
- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum,
zekât verdim, zikrettim.
- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete
kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin
zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında,
sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?
- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?
- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma
düşmanlık ettin mi?
Musa aleyhisselam, Allahü
teâlâ için yapılması gereken en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve
Buğd-i fillah olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek lazımdır. Tam ve
olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye
müdahene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada
yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine
düşmanlığı gerektirir. (1/165)
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara
mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile
küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birine kıymet vermek, diğerine hakaret ve
kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan
Muhammed aleyhisselama, İslam
düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor.
Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya
sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman zanneder, Kelime-i tevhidi söyleyip,
inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle,
[Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var”
diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür. (1/163)
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına
düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi ve düşmanlık, âşıkların elinde ve
iradesinde değildir. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından
uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her
şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler, (Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez
isen, köpek senden daha iyidir) demişlerdir. Allahü
teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Onun
düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz. Kâfirleri sevmemek,
Kur’an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur’an-ı kerime uymamız farzdır. (1/29)
Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden
birkaçının meali şöyle:
(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hristiyanları da dost
edinmeyin! Onlar, [İslam’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları
dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ,
[kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları
dost edinmeyin, onları sevmeyin!) [Mümtehine 1]
Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı, (Kâfirlere
gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övmektedir. (Feth 29)
Halife Ömer’e, (Hire’li bir hristiyan var. Çok zeki,
yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki
âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer’e
dedim ki:
- Hristiyan katibim çok işe yarıyor.
- Niçin, bir Müslüman katip kullanmıyorsun? (Ey
müminler! Yahudi ve hristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi?
- Dini onun, katipliği benim.
- Allahü teâlânın
hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın
uzaklaştırdığına yaklaşma!
- Basra’yı onunla idare edebiliyorum.
- Hristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen
onu değiştir!
Kâfirleri sevmemek gerekir ise de, dinimizin emri
gereği, onlara eziyet etmek, kalblerini incitmek haramdır. Sevmemek ayrı,
onları üzmek ayrı şeydir. Onlarla ticaret yapılır, aldatılmaz, kötülük
yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi davranmak lazımdır. Hatta hidayete
kavuşmaları, Müslüman olmaları için dua da edilir.
Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Bir hadis-i şerifte,
(İnsanlar [insan olarak] bir tarağın dişleri gibi eşittir) buyurulmuştur. (İbni Lâl)
Bunun için kâfir de olsa, bir kimseden kendini üstün
görmek caiz değildir. Çünkü kâfir, Müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir,
Müslüman da, Allah korusun küfre düşüp Cehennemlik olabilir.
Kişi sevdiği ile beraber olur
Soru: Ahirette, kişi
sevdikleri ile beraber olacağına göre, bir kimse, hem Cennete gidecek iyileri,
hem de Cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye gider?
CEVAP:
İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak
demektir. Karışım pis olur. Bir kimse, hem Peygamber
efendimizi, hem de Ebu Cehil'in itikadını sevse Cehenneme gider.
(Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]
Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i
şerifini şöyle açıklıyor:
Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada
sahip olup, onun gibi amel işlemeye gayret eder, Allah dostlarını dost, Allah
düşmanlarını da düşman bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette
olur.
Bir kimse de hem Müslümanları, hem de gayrimüslimleri sever, gayrimüslimlerin itikadlarını beğenirse,
gayrimüslimlerle birlikte
Cehenneme gider. (Kişi sevdiği ile birlikte olur) demek, sevdiği kimsenin
derecesine kavuşur demek değildir. Fakat iyileri sevdiği için, Cennette onlarla
birlikte olur. Herkes imanının parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde
bulunur. (Mektubat-ı Rabbani, Hadika)
Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada da
onlarla beraber olmak, onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Arşın etrafında nurdan kürsülerde, nur gibi parlayan
zatlar bulunur. Peygamberler ve
şehitler bunlara imrenir. Bunlar, Allah için birbirini seven, Allah için
buluşan, Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.) [Nesai]
(Allahü teâlâ
buyurur ki: Benim için birbirini ziyaret eden sevgimi kazanır. Benim için
birbirini seven sevgime mazhar olur. Benim için veren, sevgimi hak eder. Benim
için birbirine yardım eden, muhabbetimi kazanır.) [Hakim]
(Birbirini Allah için seven iki kişinin Allah katında
en kıymetlisi, arkadaşını daha çok sevendir.) [Hakim]
İsa aleyhisselam, (Allah düşmanlarına buğzederek, Allahü teâlânın sevgisini kazanın! Onlardan
uzaklaşarak Allah’a yaklaşın! Onlara kızarak Allah’ın sevgisini arayın!
Gördüğünüz zaman Allahü teâlâyı
hatırlatan, sözü ile iyiliklerinizi artıran ve sizi iyiliğe teşvik edenlerle
arkadaşlık ediniz!) buyurdu.
Allahü teâlâ Musa aleyhisselama: (Herhangi bir arkadaşın, seni benim sevgime teşvik
etmezse, o senin düşmanındır) buyurdu.
(Allahü teâlâ,
"Benim için birbirini seven, benim için toplanıp dağılan, benim için
birbirini ziyaret eden, benim için birbirine yedirip içiren kimseleri
severim" buyurdu.) [İ.Malik]
(Kıyamette Arşın gölgesinde bulunacak yedi sınıf
kimseden biri de Allah için birbirini seven, Allah için toplanıp Allah için
dağılan kimselerdir.) [Buhari]
Böyle Allah sevgisi olur mu?
Soru: Bazıları hem
Allah’ı seviyoruz diyorlar, hem de Allah’a inanmayanlarla dostluk kurup,
onlarla birlikte olmaktan rahatsız olmuyorlar. Böyle Allah sevgisi olur mu?
CEVAP:
Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler, Allahü teâlânın kâfirlere düşman olduğunu, açıkça
bildiriyor. Onun düşmanlarını seven, Onu sevmiş olur mu? Kâfirler, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, (Buğd-i
fillah) vacip olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın
rızasına kavuşturacakların en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.
Sevenin, sevgilinin sevdiklerini sevmesi ve
sevmediklerini sevmemesi gerekir. Bu sevgi ve düşmanlık, insanın elinde
değildir. Sevginin icabıdır. Burada, diğer işlerde gereken iradeye ve kesbe
ihtiyaç yoktur. Kendiliğinden hâsıl olur. Dostun dostları, insana sevimli
görünür. Düşmanları, çok çirkin görünür. Bir kimse, birini seviyorum derse,
onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sözüne inanılmaz. Ona münafık denir.
Şeyhül-islâm Abdullah-ı Ensari diyor ki: (Ben Ebul-Hasen Semunu sevmiyorum.
Çünkü üstadım Hıdri’yi üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer, sen de ondan
üzülmezsen, köpekten aşağı olursun.)
Allahü teâlâ, Mümtehine suresinin dördüncü âyetinde mealen, (İbrahim’in ve Onunla
beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alınız! Onlar, kâfirlere dediler ki,
biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Allahü teâlâya inanıncaya kadar, aramızda
düşmanlık vardır) buyurdu. Bundan sonraki âyet-i kerimede mealen, (Bu
sözlerinde sizin için ve Allahü teâlânın
rızasını ve ahiret gününün nimetlerini isteyenler için, ibret vardır) buyurdu.
Buradan anlaşılıyor ki, Allahü
teâlânın rızasını kazanmak isteyenlere, bu teberri [uzaklaşmak]
gerekir. Allahü teâlâ mealen buyuruyor
ki, (Kâfirleri sevmek, Allahü teâlâyı
sevmemektir. İki zıt şey, birlikte sevilemez.) Bir kimse, seviyorum dese, fakat
Onun düşmanlarından teberri etmese, bu sözüne inanılmaz. Al-i İmran suresinin 28. âyetinde mealen,
(Kâfirleri sevenleri, Allahü teâlâ, azabı
ile korkutuyor) buyurdu. Bu büyük tehdit, çirkinliğin çok büyük olduğunu
gösteriyor. (Mektubat-ı Masumiyye c.3, m.55)
Sevginin icabını yapsın!
Bir âlim, çarşıdan geçerken, çocuğun birinin bir
ihtiyarın yüzüne tokat vurduğunu görür. Fakat ihtiyar, hiç ses çıkarmaz. Âlim,
hayret edip sebebini sorar. İhtiyar der ki:
- Ben buna, hatta daha fazlasına layığım.
- Niçin?
- Çocuktan sor!
Âlim çocuğa sorar:
- Evladım ihtiyara niçin tokat attın!
- Amca bu ihtiyar, bizi sevdiğini söylüyor. Fakat iki
gündür, bizi görmeye gelmedi. Ya seviyorum iddiasında bulunmasın! Yahut
sevginin icabını yapsın!
Âlim, ağlayarak der ki:
(Bir mahlûku sevdiğini söyleyip de, sevgisinin
gereğini yapmayan tokat yerse, ya Halıkı sevdiğini söyleyip sevginin hakkını
vermeyenin hali nice olur? Elbette Rabbinden uzaklaşmak elemine maruz kalır.)
İmanın sahih ve muteber olması için gerekli şartlardan
bazıları:
1- Havf ve reca arasında olmak: Yani Allah’ın
azabından korkup, rahmetinden ümit kesmemek.
2- Can boğaza gelmeden ve güneş batıdan doğmadan önce
iman etmek.
3- Küfür alameti kullanmamak ve küfrü gerektiren söz
söylememek.
4- Sevgi ve buğzu yalnız Allah için olmak. Kâfirleri
dost edinmek küfürdür.
5- Ehl-i sünnet
vel cemaate uygun itikad etmek. (R. Nasıhin)
Allah’a imanın şartı
Soru: İlmihalde
(Müslümanları sevmek, kâfirleri sevmemek, imanın şartıdır) deniyor. İmanın altı
şartı arasında, böyle bir şart var mı?
CEVAP:
İmanın şartlarından ilki, Allah’a imandır. İman etmek
için, sadece Allah var demek yetmez, Allah’ı sevmek de şarttır. Bu sevginin
şartı da, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir. İmanın altı şartında
Allah’ı sevmek, onun sevdiklerini sevip, düşmanlarını sevmemek de var. Bir
âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları,
kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.)
[Mücadele 22]
Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki: (Yer ve
göklerdeki bütün mahlûkatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevip, düşmanlarıma
düşmanlık etmedikçe, faydası olmaz.) [K. Saadet]
Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(İmanın esası ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah,
buğd-i fillah, yani Allah için sevgi, Allah için buğzdur.) [Ebu Davud, İ. Ahmed, Taberani]
(Din, Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.)
[Ebu Nuaym, Hâkim]
(Üç şey imanın lezzetini artırır:
1- Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek,
2- Kendisini sevmeyen Müslümanı Allah rızası için
sevmek,
3- Kâfirleri [onlar kendisini sevseler de]
sevmemektir.) [Taberani]
Soru: Bir âlime
(Hocandan ne öğrendin?) diye soruyorlar. O da, (Hubb-i fillah, buğd-i fillah,
yani kimler sevilir, kimler sevilmez onu öğrendim) diyor. Bu o kadar önemli bir
husus mudur?
CEVAP:
Çok önemli bir husustur. İmanın da, ibadetlerin de
esası, temeli bu husustur. Elli dört farzdan biri de budur. Hubb-i fillah,
Allah için sevmek, Allah için dost olmak, buğd-i fillah, Allah için buğzetmek,
dargın durmak, sevmemek demektir. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçının
meali:
(Allah için seven, Allah için düşmanlık edenin imanı
kâmildir.) [Ebu Davud, Tirmizi]
(İmanın temeli, Müslümanları yani Allah’ın dostlarını
sevmek ve kâfirleri yani Allah’ın düşmanlarını, din düşmanlarını sevmemektir.)
[İ.Ahmed]
İbadeti, takvası ihlâsı çok olan Müslümanı, az olandan
daha çok sevmek gerekir. Sevmek demek, onların yolunda bulunmak demektir.
İsyanı daha çok olan, küfrü ve fuhşu yayan kâfirleri daha çok sevmemek gerekir.
Allah için düşmanlık edilmesi gerekenlerin başında, insanın kendi nefsi gelir.
Kötüye iyi demek
Soru: Enver, Talat ve
Cemal paşalar gibi, Osmanlı devletinin son döneminde yaşayan bazı kimselerin
yaptığı kötülükleri çeşitli yayınlardan okuyoruz. Bunlardan mason olanları
hakkında, (İyi paşaydı, iyi askerdi) demek uygun olur mu?
CEVAP:
Askerlik yönü başarılı bile olsa din düşmanı olan
birine (iyi paşa) demek, bunlara karşı sevgiye sebep olur. Kâfirleri sevmemek,
imandandır. Mesela ittihatçı paşalara, (iyi paşa) demek tehlikelidir.
Eskiden Vehhabilerin elinde olan ülkelere imrenip de,
Vehhabilere sevgi beslemesinler diye, âlimler, talebelerini umreye
göndermemişlerdir. Hattâ hacca giderken de, onların yaptığı eserlere rağbet
edilmemesini, dünya işlerinde bile olsa yaptıklarını beğenmemelerini
söylemişlerdir.
Allah için sevmek
Soru: Bir arkadaşı,
Allah için sevmenin önemi nedir?
CEVAP:
Sevdiğini Allah için sevmek, imanın temelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ
Kıyamette buyurur ki: Benim azametim için birbirini sevenleri, hiçbir himayenin
bulunmadığı bugün, rahmetim altında himaye ederim.) [Müslim]
(Allah için dost olan kimseyi, Allahü teâlâ, Cennette hiçbir ameliyle
ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.) [İ. Ebi-d-dünya]
(Kıyamette Arş’ın etrafında, yüzleri ayın on dördü
gibi parlayan insanlar için kürsüler kurulur. Herkes feryat ve figan ederken
onlar sakindir. Herkes korku ve dehşet içindeyken onlar üzülmez. Bunlar, Allah
için birbirini sevenlerdir.) [Hâkim]
(Cennetin güzel köşkleri, Allah rızası için birbirini
sevenler içindir.) [Ebu-ş-şeyh]
Allahü teâlâ, (Ya Davud, beni sevmekte sana uymayanla, arkadaşlık etme! Çünkü onlar
senin düşmanındır, kalbini karartır ve seni benden uzaklaştırmaya çalışır)
buyurdu. (İ. Gazali)
Hadis-i kudside Allahü
teâlâ buyuruyor ki:
(Benim için birbirini sevenler, kıyamette nurdan öyle
minberler üzerinde bulunur ki, sıddıklar, şehitler ve peygamberler onların
makamına imrenirler.) [Taberani]
Kendisi için istemek
Soru: Buhari’deki, hadiste, (Kendisi için sevdiğini, din
kardeşi için de sevmeyen gerçek mümin olamaz) deniyor. Kötü birini veya bir
kâfiri düşünelim, kumarı sever, içkiyi sever, çalgıyı sever, haramları sever.
Şimdi bu kimse, kendi sevdiği şeyleri, kardeşi için sevmezse, gerçek mümin
olamıyor mu?
CEVAP:
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Şartsız bildirilen
hükümlerin, şartları olduğu bilinmelidir) buyuruyor. Yukarıda bildirilen
hadis-i şerifin bazı şartları vardır. Hadis-i
şerifte mümin kişiden bahsediliyor.
Mümin kendisi için iyi şeyleri ister. Şehit olmak
ister, Cennet’e gitmek ister. Sağlıklı yaşamayı ister. Helal, temiz ve iyi mal
ister. Kendisi için istediği bu şeyleri mümin kardeşi için de ister. İstemezse,
hakiki iman sahibi olamaz. Kendisi için istemediğini mümin kardeşi için de istemez.
Başka bir hadis-i şerifte de, hubb-i fillah ve buğd-i fillahın bir anlamının
da, kendisi için sevdiğini, başkaları için de sevmek, kendisi için sevmediğini
başkaları için de sevmemek demek olduğu bildirilmiştir. Demek ki gerçek mümin,
istediğini Allah için isteyecek, istemediğini de Allah için istemeyecek.
Kendisi için istediği nimetleri din kardeşi için de isteyecek, kendi için
istemediği felaketleri din kardeşi için de istemeyecektir.
Sevmek ve iman
Soru: (Birbirinizi
sevmedikçe iman etmiş olamazsınız) hadisinden maksat nedir? Bir Müslümanı
sevmemek imansızlık mıdır?
CEVAP:
Müslümanı, Müslüman olduğu için sevmek zorundayız.
Buna hubb-i fillah yani Allah için sevmek denir. Bir Müslüman bize zulmettiği
için, alacağımızı vermediği için veya başka yanlış işlerinden dolayı sevmezsek
imanımıza zararı olmaz, çünkü imanını değil, yanlış hareketlerini sevmiyoruz.
Din kardeşlerimizi sevmek ve onlarla beraber olmak ise, iman alametidir.
Sevgide ölçü
Soru: Bir kimsenin,
Allah'ı, Resulünü, İslâm âlimlerini ve hocasını sevdiği nasıl anlaşılır?
CEVAP:
Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasakladıklarından kaçan kimse, Allah'ı seviyor
demektir. Onun emir ve yasaklarına riayet etmeyen de sevmiyor demektir. Mesela
namaz kılmayan ve diğer ibadetleri yapmayan, içki içen ve diğer haramlardan
kaçmayan kimsenin, (Allahü teâlâyı
seviyorum) demesi yalan olur.
Diğerlerini sevmek de böyledir. Mesela sünnetlere
riayet etmeyen, Resulullah'ın
bildirdiklerini yapmayan kimse, onu sevdiğini nasıl iddia edebilir ki?
Hanefî mezhebinin
bildirdiği hükümleri beğenmeyen ve o hükümlere uymayan kimsenin, İmam-ı a'zam
hazretlerini ve diğer Hanefî
imamlarını sevdiğini söylemesinin ne önemi olur? Bir mezhep mensubu olduğu
hâlde, diğer mezhepleri hak bilmeyen, ihtiyaç hâlinde onları taklit etmeyen, onların
hükümlerini yanlış bilen, o âlimleri sevdiğini nasıl söyleyebilir ki?
Hocasının bildirdiklerini yapmayanın ve onun
talebelerini sevmeyenin, (Ben hocamı seviyorum) demesi sözden öteye gidemez.
Özetle sevgi için şu beş şart lazımdır:
1- İtaat varsa, sevgi var; itaat yoksa sevgi de
yoktur.
2- Ondan çok bahseder, çok bahsedilmesini de ister.
Hatırında hep o vardır, hep onu düşünür. Onu, dil ile, beden ile över. Malını o
yolda harcar.
3- Her zaman ona dua eder. Onun sıkıntısıyla üzülür,
onun sevinciyle sevinir.
4- Onu sevenleri sever, onun sevmediklerini sevmez.
5- Onun her şeyi sevgili ve güzel görünür. Hattâ
sevgilinin köyünün köpekleri, diğer köyün köpeklerinden daha sevgili olmadıkça
o sevgide samimiyet yoktur.
Kişinin dini arkadaşının dini gibidir
Soru: (Kişinin dini
arkadaşının dini gibi olur. Öyle ise, kiminle arkadaşlık yaptığınıza dikkat
edin!) hadisi bana ters geldi. Biz bir ateistle veya bir Yahudi ile arkadaşlık
ediyorsak, biz de onun gibi mi oluruz? Yahut o bizim gibi mi olur? O kendi
dininde, biz kendi dinimizde kalamaz mıyız?
CEVAP:
(Hadisin açıklaması nedir?) diye sormalı, (Bana ters
geldi) demek uygun olmaz. Seyredilen TV, dinlenen radyo, okunan internet
sitesi, gazete ve kitap da birer arkadaştır. Bunlar kötü olursa, insanın dinini
de, dünyasını da yıkar. Çünkü ahlak, bulaşıcıdır. İyi ahlak da, kötü ahlak da
bulaşır. Bu yüzden, iyi arkadaş seçemeyen, mahvolmaya mahkûmdur. Arkadaş, bir
aynadır. (Bana arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim) sözü meşhurdur.
İyi arkadaş, dini ve maksadı aynı olan ve Allah rızası
için sevilen, sâlih kimse demektir. Yediği içtiği ondan ayrı gitmez. Onun için
malını, hattâ canını feda eder. Yoksa iş veya mesai arkadaşı demek değildir.
İyi kimse kötüyü, mümin kâfiri sevemez. İyi ile kötü, ateşle su veya ateşle barut
arkadaş olamaz. Biri diğerine zarar verir. Ateş barutu yakar, su da ateşi
söndürür. Hristiyan’la Müslüman da arkadaş olursa, ya Müslüman dininden çıkar
veya Hristiyan Müslüman olur.
Müslüman biri, bir dinsizi veya başka gayrimüslimi kesinlikle sevemez. Sevebiliyorsa
ya imanı çok zayıftır veya o da dinsizdir. Herkes, sevdiği kimselerle arkadaş
olur. Bir Müslüman, bir dinsizin dinsizliğini sevse, Müslümanlıktan çıkar.
Dinimizde hubb-i fillah ve buğd-i fillah vardır. Yani sevmek de, sevmemek de
Allah için olmalı. Müslüman, Allah düşmanlarına düşman, Allah dostlarına dost
olur. Bir dinsiz, iş arkadaşımız olabilir, yol arkadaşımız olabilir, ama can
dostumuz olamaz.
Sevgi ve iman
Soru: Bir cuma
hutbesinde, Peygamber efendimizin,
(İman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş
olamazsınız) buyurduğu bildirildi. Sevmekle iman arasında ne irtibat var? Ben
Müslüman olan birçok arkadaşımı sevmiyorum, sevmediğim için imansız mı
oluyorum?
CEVAP:
Eğer Müslüman arkadaşı, Müslüman olduğu için değil de,
yanlış hareketlerinden dolayı sevmiyorsak küfür olmaz. Müslümanı, Müslüman
olduğu için sevmek şarttır. Buna hubb-i fillah yani Allah için sevmek denir.
Kâfirleri sevmemeye de buğd-i fillah denir. Bir kimse, Hazret-i Ömer’le
Hazret-i Ali'yi sevmese, Ebu Cehil’le, Firavun’u sevse kâfir olur. Çünkü
Allah'ın sevdiklerini sevmek, Allah'ın düşmanlarını sevmemek lazımdır.
Eshab-ı kiramın herhangi birini sevmeyen de kâfir olur. Çünkü Allah onları sevdiğini
Kur'an-ı kerimde açıkça beyan ediyor, hepsinin cennetlik olduğunu bildiriyor.
Sıradan bir Müslümanı bile sevmemek küfür olur. Çünkü Allahü teâlâ, Müslümanı seviyor. Ama bir
Müslümanı, bize zulmettiği için, alacağımızı vermediği için veya başka yanlış
işlerinden dolayı sevmezsek, imanımıza zararı olmaz, çünkü imanını,
Müslümanlığını değil, hatalarını sevmiyoruz. Din kardeşlerimizi sevmek ve
onlarla beraber olmak ise, iman alametidir.