Hadislerin üçüncü nevii azizdir. Aziz ikiden az kimselerin ikiden az kimselerden rivâyet etmemesidir. Haberin bu şekilde isimlendirilmesi, ya az bulunduğu içindir, yahutta başka isnadla geldiği için kuvvetlenmesi dolayısıyladır.

Aziz, bazılarının iddiası hilafına, sahih hadisin şartı değildir. Bu iddianın sahibi mutezileden Ebu Ali Cubbaidir ve Hakim Ebu Abdillah’ın “Ulumu’l-Hadis” adlı kitabındaki şu sözü buna işaret eder:

“Sahih, kendisinden cehalet ismi zail olmuş sahabinin rivâyet etmesi olup; şehadet üzerine şehadet misali, haber bize ulaşıncaya kadar hadis ehlinin aldığı iki râvisi olan haberdir.”

Kadı Ebu Bekr İbn Arabi, Buhârî şerhinde, hadisin en az iki râvisi olması keyfiyetini Buhârî’nin şartı olarak ileri sürmüş ve bu yüzden üzerine vaki olacak bir itiraza da, düşünmeye değer şu cevabı vermiştir:

“Ameller ancak niyetlere göredir” hadisinin ferddir, çünkü onu Ömer İbnu’l-Hattab’tan başkasının rivâyet etmediği, Ömer’den de yalnız Alkame’nin naklettiği söylenirse deriz ki:

Ömer, bu hadisi minberde iken sahabenin huzurun dairad etmiştir. Eğer sahebe, hadisi bilmemiş olsalardı inkar ederlerdi.

Kadı bu cevabını takiben şu itirazı ileri sürmüştür. Sahabenin hadisi inkar etmemeleri, yahut bunu sükut ile karşılamaları, onu başkalarından da işitmiş olmalarını gerektirmez. Bu, Ömer İbnu’l-Hattab hakkında doğru olsa bile, yani sahabenin, hutbede irad ettiği hadisi inkar etmemelerinden, onu daha önceden bildikleri neticesini çıkarmak bile, “Alkame’nin Ömer’den, sonra Muhammed İbn İbrahim’in Alkame’den sonra da Yahya İbn Sa’id’in Muhammed İbn İbrahim’den rivâyetlerinde vaki olan teferrüdlerini bu cevap halletmez. Çünkü mezkur hadisin rivâyetinde, bu râvilerin şeyhlerinden teferrüdü muhaddisler arasında sahih ve maruftur. Bu itiraza cevap olarak, teferrüd eden râviler için mutabaat bulunduğu ileri sürülse bile, zayıflıkları dolayısıyla itibar edilmez. Hasılı, Kadı Ebubekr İbn Arabi’nin cevabı mezkur itirazı karşılamaya kafi gelmediği gibi, Ömer’in hadisinden maada Buhârî’nin Sahih’inde bulunup da râvileri tek kalmış hadislerde de tam bir cevap teşkil etmez. İbni Ruşeyd, bu konuda şöyle demiştir:

Buhârî’nin, kitabında ihraç ettiği hadisler için en az iki râvi tarafından rivâyet edilmesini şart koştuğu yolunda Kadı Ebubekr tarafından ileri sürülen iddianın batıl olduğuna Sahih’te mezkur ilk hadisin delaleti kafidir.

İbn Hibban ise, Kadı Ebu Bekr’in iddiası hilafına şu görüşü ileri sürmüştür: “Sonuna kadar, iki kişinin iki kişiden rivâyeti asla bulunmaz”. Biz de deriz ki: “Eğer yalnız iki kişinin yalnız iki kişiden rivâyetinin asla bulunmayacağını murad ediyorsa, kabulü mümkündür. Fakat bizim kaydettiğimiz aziz şekli, iki kişiden az olmayan kimselerin iki kişiden az olmayan kimselerden rivâyet etmesiyle mevcuttur. Bunun misali Şeyheyn’in Enes’ten ve Buhârî’nin Ebu Hureyre’den rivâyet ettikleri şu hadistir:

“Ben, içinizden birine anasından babasından ve çocuğundan daha sevgili olmadıkça iman etmiş sayılmaz.” Bu hadisi, Enes’ten Katade ve Abdu’l-Aziz İbn Suheyb; Katade’den Şu’be ve Sa’id; Abdulaziz’den İsmail İbn Uleyye ve Abdulvaris; ve her birinden de bir cemaat rivâyet etmişlerdir.