|
|
||
|
. |
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kuzey Kıbrıs ziyareti dönüşü yaptığı açıklamada çok önemli bir ayrıntı vardı. Üzerinde pek durulmayan o ayrıntı, Pakistan'da yaşanan son olaylarla ilgiliydi. İlginçtir 14 Ağustos'tan bu yana Pakistan'da tıpkı Gezi benzeri kaotik bir süreç yaşanıyor. Erdoğan şöyle diyordu: "Pakistan'daki olayların bizdeki Gezi olaylarına benzer yanı olduğunu görüyoruz. Pakistan'da da paralel yapıya benzer bir yapı var. O paralel yapı da kendine siyasi bir yapı buldu ve Pakistan'ı karıştırmaya çalışıyor." Gerçekten de Pakistan'da bir paralel yapı, ona destek veren bir siyasi parti günlerdir sokakları ateşe vererek, Başbakan Navaz Şerif hükümetini düşürmek istiyor... İslamabad'dan gazetelere yansıyan şu sahneye bakın, Gezi olaylarını bire bir hatırlatıyor: "Başbakan Şerif'in istifasını isteyen eylemcilerin, Başbakanlık Ofisi'ne girme çabası gerginliğe yol açtı." Benzerlik sadece bu kadar değil. Asıl benzerlik "paralel yapı"ların örgütlenme, yükselme ve ittifak yapma biçimlerinde... Pakistan'daki "paralel yapı" da bizdeki gibi dini bir cemaate dayanıyor ve etkili bir lideri var: Muhammed Tâhirü’l-Kâdirî. El-Kâdirî uzun yıllar Kanada'da yaşayan bir vâiz. Ne yaptığı ve nasıl bir çalışma yürüttüğü de bize yabancı değil. Konuya ilk dikkat çekenlerden Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, 25 Ağustos'taki yazısında El-Kadiri için şunları yazdı: "Tarikat içinde tarikat kurdu. Okullarıyla, camileriyle, sivil toplum örgütleriyle toplumun kılcal damarlarına kadar girdi. Uzun yıllar Atlantik'in batı yakasındaki diyarda yaşadı. Vaazları, sohbetleri, konuşmaları meşhur... Çünkü konuşmaya bir başladı mı, dur durak bilmiyor." Tıpkı Fethullah Gülen gibi... Biri Amerika'da öteki Kanada'da yaşıyor... İkisi de "Dinler arası diyalog"dan yana. İkisi de seçilmiş hükümete karşı halkı sokağa döktü. Doğrusu Pakistanlı El-Kadiri oyununu biraz daha açık oynadı. 2012'de ülkesine "devrim yapmak" için döndü ve Pakistan Halk Hareketi (PAT) diye bir parti kurdu. Ardından Pakistan Adalet Hareketi'nin başkanlığını yapan medyatik eski kriketçi İmran Han'la ittifak yaptı. Seçimi kazanamayınca da İmran Han'la birlikte ülkeyi kaosa sürüklemek için orduyu bile göreve çağırmaktan geri durmadı. Devrim için gelip darbeci oldu... Türkiye-Pakistan Parlamento Dostluk Grubu Başkanı AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk, durumun nasıl terse döndüğünü şöyle anlatıyor: "Halk destek vermediği gibi İmran Han'ın partisinin önemli isimlerinden Cavit Haşimi de darbe planlarını açığa vuran önemli açıklamalar yaptı. Önce hükümeti yıkmak için yola çıkan İmran Han ve El-Kadiri'nin ordunun ve Anayasa Mahkemesi'nin kendilerine destek vereceği bilgisini kamu oyuyla paylaştı. Ardından bu iki liderin Londra'da bir araya gelip hükümeti yıkma planı yaptıklarını deşifre etti ve vesayet sisteminden yana olmayacağını açıkladı. Bütün bunlar darbe planlarını boşa çıkardı." Gezi ve 17 Aralık darbesi üzerinde oluşan CHP, İstanbul sermayesiyle cemaat ittifakına ne kadar da benziyor. Biri Pensilvanya'dan Türkiye'yi, diğeri Toronto'dan Pakistan'ı kaosa sürüklemek için aynı şeyi yaptı halen de yapıyorlar. Peki, bu iki vaizin yaptıklarının ve rollerinin birbirine bu kadar benzemesi tesadüf mü? Stratejiler aynı, hedefler aynı, ittifaklar bile aynı, bir tek isimler farklı. Türkiye'de olup bitenlere önyargıyla bakanların, Pakistan'da neler yaşandığına bakmasında yarar var. Belki o zaman bu kadar benzerliğin tesadüf değil, bir siyasi proje olduğu anlaşılır. Kaynak: MAHMUT ÖVÜR 09 Eylül 2014, Salı http://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2014/09/09/pakistanin-fethullah-guleni |