Ana Menü (Fihrist)

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

22 Ekim 2022

HAZRET-İ PEYGAMBER’İN

PEYGAMBER OLARAK İLK YILLARI

c.ahmetakisik@gmail.com

Arabistan ve bütün dünya, fert ve toplum olarak, din, ahlâk ve gelenekler bakımından tam bir çöküş içindeydi. İnsanların çoğu, putları ilâh edinmişti. Semavî/ilâhî dinlerden olan Yahudilik ve Hristiyanlık, aslî hüviyetlerini kaybetmiş, Hazret-i Uzeyr ve Hazret-i İsâ, Allah’ın oğulları ilân edilerek, her iki din de “küfür itikadı”na dönüşmüştü.

Diğer tarafta ahlâk ve insana verilen değer, insanlık onuru ve vicdanını yok edecek durumdaydı. Kız çocukları bir utanç vesilesi olarak diri diri toprağa gömülüyor, fuhşiyatın en iğrenç tablosu olarak, evlerinde dikili bayrakları ile kadınlar, müşteri bekliyorlardı.

Fakat bu tefessüh etmiş, din, ahlâk ve insanlık bakımından çökmüş toplumda, kendini her türlü küfür, putçuluk ve fuhşiyattan korumuş aileler ve fertler vardı. Onlar, putların reisleri kabul edilen Lât ve Uzza’ya asla saygı göstermezler, tapmazlar, onlar adına kesilen kurbanlardan yemezler, hatta onları lânet ile anarlardı.

Bu inanç, ahlâk ve tutum içinde olanlara Hanifler deniyordu. Onlar/Hanifler, Hazret-i İbrahim aleyhisselâm’ın dini üzerinde idiler. Onlar, puta tapmaz, Allah’ı “bir” bilir, kâinatı O’nun yarattığına ve ceza gününe inanırlardı. Onlar, kimseye haksızlık yapmaz, faiz yemez, doğru ve dürüst olurlar, güçsüzlere yardım eder ve yalan söylemezlerdi.

İşte bu hanif âileler içinde babası Abdullah, annesi Âmine ve zevcesi Hatice hatun olan Muhammed aleyhisselâm, 40 yaşlarına gelmişlerdi. Temiz ve nezih bir hayatı vardı. Zaten çevresinde de emin/doğru ve dürüst olarak tanınıyordu. Gördüğü bütün rüyalar, aynen çıkıyordu. Pak zevcesi de zaman zaman onun bu güzel hâllerine şahit oluyordu.

Hatice hatun, bir gün haniflerden amca oğlu Varaka b. Nevfel’e gitti ve muhterem zevcinin olağan üstü durumunu sordu. O da şöyle dedi:

“Ey Hatice! Eğer bu söylediklerin doğru ise, hiç şüphesiz Muhammed, bu ümmetin peygamberi olacaktır. Ben, zaten gelmesi beklenen peygamberin bu ümmetten çıkacağını biliyorum. Onun geleceği zaman da tam bu zamandır.” dedi.

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm’a ilk vahyin gelişi, Peygamber olduğunun bildirilmesi ve ilk beş yılda olan bazı hadise ve gelişmeler, şu başlıklar altında ele alınabilir:

 

İLK ÜÇ YIL: GİZLİ DA’VET

İlk Vahiy

Peygamber aleyhisselâm zaman zaman toplumdan uzaklaşarak Hira dağına gidiyor, karşısına Kâ’be’yi alıp tefekküre dalıyordu.

Yine bir seferinde Hira’daki mağarada idi. Aylardan Ramazan ayı, Pazartesi günü, seher vakti, uyanık bulunduğu hâlde Peygamberimiz aleyhisselâm’a Hakkın emri geldi.

Vahiy meleği Cebrâil aleyhisselâm, insan suretine girmiş ve en güzel bir şekle bürünmüş olduğu hâlde göründü.

Peygamberimiz aleyhisselâm’a: " İkra/Oku!" dedi. Böylece Alâk sûresinin ilk beş âyeti nâzil oldu (Buhârî, vahiy 1; M.A. Köksal, İslam Tarihi).

Hazret-i Hatice

Bu durumda Muhammed aleyhisselâm, yüce Allah’tan ilk vahyi almış oldu. Ancak ilk defa, Cebrâil aleyhisselâm ile yakın temas kurduğundan, onun heybetinden ve ilk vahyin ağırlığından çok korkmuş olarak eve döndü. Titreyerek olanı sadık zevcesi Hatice Hatun’a anlattı. O, hiç telâşa kapılmadan şöyle dedi:

“Öyle söyleme! Vallahi, Allah seni hiçbir zaman utandırmaz, üzüntüye düşürmez. Çünkü, sen akrabanı görür gözetirsin! İşini görmekten âciz olanların yükünü taşırsın! Yoksula verir, hiç kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın! Misafiri ağırlarsın! Hak yolunda karşılaştıkları musibet ve felâket hadiselerinde, halka yardımcı olursun. Sözü, doğru söylersin! Emaneti yerine getirirsin ve güzel huylusun! (Buhârî, vahiy 1; M.A. Köksal, İslam Tarihi)."

Sonra birlikte Hazret-i Hatice’nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e gittiler.

Varaka b. Nevfel

Varaka b. Nevfel, Mekkeli hanîflerdendi. Hadiseyi dinledikten sonra şöyle dedi:

Senin bu gördüğün, Allah tarafından, Mûsa aleyhisselâm’a gelmiş olan Nâmûs-ı Ekber (Cibrîl-i Emîn)'dir!

Âh! Keşke senin da’vet günlerinde genç olsaydım ve kavminin seni yurdundan çıkardıklarında sana yardım edebilseydim (Buhârî, vahiy 1).

Çünkü, senin gibi Kitap getirmiş hiç bir peygamber yoktur ki, düşmanlığa, işkenceye ve istihzaya/alaya uğramasın, dedi (bkz. Yâsîn,30; Buhârî, vahiy 1).

Bütün insanların Peygamberi

Peygamber aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm, bir kavme/topluluğa değil, kıyamete kadar gelecek bütün insanlara ve cinlere “resûl” olarak gönderilmiştir (Enbiyâ,107). Son peygamberdir (Ahzâb,40). Kur’an âyetleri gelmeye başlayınca, doğru tarafları kalmış olsa da bütün semavî dinler, yürürlükten kalkmıştır.

İlk Namaz

Peygamberimiz aleyhisselâm’a vahiy geldikten sonra, o gün Cebrâil aleyhisselâm, Peygamberimize abdest almayı ve namaz kılmayı öğretti (A. İbn Hanbel, Müsned 17480; 22353; 21771).

Peygamber efendimiz de vahyin geldiği Pazartesi günü, Hazret-i Hadice’ye abdesti ve namazı öğretti. Böylece Hazret-i Hadice, günün sonuna doğru, ilk defa namaz kılma mutluluğuna ermiş oldu.

İlk Mü’minler

1) Peygamberimiz kendi zamanında yüce Allah'a iman ve ibadet edenlerin ilki idi (Zümer,11-12).

Peygamber aleyhisselâm, beş vakit namaz farz olmadan önce Kâ’be’ye gider, kuşluk namazı kılardı. Müşrikler bundan hiç hoşlanmazlardı. Fakat açık da’vet emri gelmediği için ilk zamanlar bu namazın ne olduğunu bilmiyorlardı.

2) Hazret-i Peygamber’in Allah’ın resûlü olduğunu ilk tasdik eden, kadınlardan Hazret-i Hadice’dir.

3) (10 yaşında Ebû Tâlib’in oğlu) Hazret-i Ali,

4) (Birçok köleyi hürriyetine kavuşturan) Hazret-i Ebû Bekir,

5) (Hazret-i Hadice’nin kölelikten kurtardığı 8 yaşındaki) Zeyd b. Hârise,

6,7,8) Hazret-i Hadice’nin yanında bulunan 15 yaşından küçük üç kızı (Hazret-i Rukayye, Hazret-i Ümmü Gülsüm ve Hazret-i Fatıma),

9-10) (Hazret-i Ebû Bekr’in kölelikten kurtardığı) Bilâl-i Habeşî ile annesi Hamâme Hatun,

11) (Hazret-i Ebû Bekr’in kölelikten kurtardığı) Ebû Fükeyhe,

12) Hâlid b. Saîd ile hanımı Ümeyne Hatun,

13-18) (Hazret-i Ebû Bekr’in teşvik ve delâletiyle Müslüman olan Aşare-i Mübeşşere’den 6 kişi) Hazret-i Osman, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Talha b. Ubeydullah radıyallahü anhüm.

19) Diğerleri: Erkam b. Erkam, Ebû Ubeydullah b. Cerrah, Abdullah b. Mes’ûd, Ummu Seleme Hatun, Yâsir b. Âmir ve zevcesi Sümeyye Hatun, Ammar b. Yâsir radıyallahü anhüm.

20) Müslüman olanların sayısı 100’ü geçmişti.

Dâru'l-Erkam

İslamî kaynakların bildirdiğine göre “Gizli Da’vet”te İslam ile şereflenenler, Dâru'l-Erkam'ın evinde toplanıyor ve orada İslam’ın ilk emir ve yasaklarını öğreniyorlardı. Dâru'l-Erkam, Kâ’be’ye yakın ve Mekke’nin merkezî bir yerinde idi. O ev, Dâru'l-İslam olmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselâm’ın Dâru'l-Erkam'a giriş tarihi, bazı yabancı kaynaklarının belittiğine göre nübüvvetin 4. yılı değil, 1. Yılı, hatta Hazret-i Erkam'ın Müslüman olduğu yılın ilk ayı olarak kabul edilmektedir.

Dâru'l-Erkam'dan çıkışı ise, Hazret-i Ömer’in, bi’set’in/peygamberliğin 6. yılında, Zilhicce ayında Müslüman olduğu tarihte olmuştur (İbn Sa’d, Tabakat; M.A. Köksal, İslam Tarihi).

 

4. YIL: AÇIK DA'VET

Resûlüllah buyuruyor:

Ben (bir gün) yürürken birden bire gökyüzü tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki, Hırâ'da bana gelen melek (Cibrîl aleyhi's-selâm) semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuştu. Pek ziyâde korktum, (Evime) dönüp: “Beni örtün, beni örtün” dedim. Bunun üzerine Allahü teâlâ:

Ey (elbisesine) bürünen (Peygamberim!)

Kalk da (kavmini Allah’ın azabı ile) korkut. (Îman etmezlerse, azaba uğrayacaklarını onlara haber ver.)

Rabbini tekbir et (O’nu yücelt, tenzih et. Büyüklüğü yalnız O’na tahsis et).

Elbiseni de (daima) temiz tut (Müddessir,1-4).  (Buhârî, vahiy 1).

(Resûlüm, önce) en yakın akrabanı (İslam’a davet et. Gelmeyenleri azâp ile) korkut (Şuarâ,214).

Böylece açık da’vet başlamış oldu.

Akrabayı Da’vet

Bunun üzerine Resûlüllah aleyhisselâm, bütün amcalarını, Ebû Tâlib, Hamza, Abbas ve Ebû Leheb’in de içinde bulunduğu 40 civarında kişiyi yemekli bir da’vet sebebiyle bir araya getirdi.

Yemek yenildi, süt içildi. Fakat yiyeceklerden hiçbirinin eksilmediği görüldü. Resûlüllah tam konuşma yapacağı, söze başlayacağı sırada, Ebû Leheb:

“Şaşılacak şey! Da’vet sahibi sizi büyük bir sihirle sihirledi! Doğrusu, biz, bugünkü gibi bir sihir hiç görmedik.” dedi. Resûlüllah’a dönerek:

“Sen, bütün amcalarını, amca oğullarını ve diğer Kureyşlileri, kendi dinlerinden, putlara tapmaktan men ediyorsun, aramızda ikilik çıkarıyorsun. Biz senin yanında olamayız.” dedi ve topluluk dağıldı.

Bu durum karşısında Resûlüllah, çok üzüldü. Çünkü da’vete katılanlara bir şey söyleyememişti. Allah’ın emrini yerine getirememişti.

Cebrâil aleyhisselâm tekrar geldi ve “Allah’ın emrini yerine getir” buyurdu.

Hazret-i Peygamber, yine Hazret-i Ali’yi görevlendirerek ertesi günün akşamı aynı yemeyi, aynı miktarda ve aynı kişileri çağırmasını söyledi. İkramdan sonra, Resûlüllah aleyhisselâm şöyle buyurdu:

Hamd, Allah'a mahsustur. Ben, O'na hamdederim. Yardımı da, O'ndan dilerim. O'na iman eder, O'na tevekkül ederim. Şüphesiz bilir ve bildiririm ki: Allah'tan başka ilâh yoktur. O, birdir; O'nun eşi, ortağı yoktur! Sizlerin de:

Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına ve benim de Allah'ın kulu ve resûlü olduğuma şehadet etmenizdir! (M.A. Köksal, İslam Tarihi).

Kureyşlileri Da’vet

Bir gün Peygamber Efendimiz, Safa tepesine çıkarak, Kureyşlilerin oraya gelmesi için nidada bulundu. Kabile reisleri ve birçokları geldiler. O büyük topluluğa şöyle seslendi:

“Ne dersiniz? Ben, size şu dağın eteğinden veya şu vâdiden, sizi yağmalamak isteyen birtakım atlıların çıkı-vereceğini, yahut akşama, sabaha, düşman baskınına uğrayacağınızı haber verirsem, beni tasdik eder, bana inanır mısınız?" diye sordu.

"Evet! Seni tasdik eder, doğrularız. Çünkü, biz seni bütün tecrübelerimizde doğru sözlü bulduk.” dediler.

Öyle ise, ben sizi şiddetli bir azap önünde inzâra, korkutup uyarmaya memurum:

Yüce Allah, en yakın hısımlarımı azap ile korkutmamı bana emretti. Sizler “Lâ ilâhe illallah/Allah'tan başka ilah yoktur” demedikçe, ben size ne dünyada bir fayda, ne de âhirette bir nasip sağlayabilirim." buyurdu.

Sonra teker teker kabile isimlerini söyleyerek, şöyle dedi:

Ey Kureyşliler! (Allah’ın bir olduğuna, benim de resûl olduğuma iman ediniz ki:) Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarasınız! (M.A. Köksal, İslam Tarihi)

Müslüman Olduklarını İlk Açıklayanlar

1) Resûlüllah aleyhisselâm, 2) Hazret-i Ebu Bekir, 3) Bilâl-i Habeşî, 4) Mikdad b. Esved, 5) Suheyb b. Sinan, 6) Ammar b. Yâsir, 7) Sümeyye Hatun (Ammar b. Yâsir'in annesi).

Ebû Tâlib’e Başvuru

Kureyş’in önde gelen müşriklerinden bazıları, Ebû Tâlib’e başvurarak atalarının dinleri ve putlar aleyhinde konuşan Muhammed aleyhisselâm’dan şikâyette bulundular. Bu isimler, şunlardı:

1) Utbe b. Rebi’a, 2) Şeybe b. Rebi’a, 3) Ebû Süfyan b. Harb, 4) Ebu'l-Bahterî b. Hişam, 5) Esved b. Muttalib, 6) Ebû Cehil Amr b. Hişam, 7) Velid b. Mugîre, 8) Nübeyh b. Haccac, 9) Münebbih b. Haccac, 10) Âs b. Vâil.

Ebû Tâlib, gelen heyeti güzellikle, tatlı dille karşıladı ve uğurladı. İman etmiş olmasa da yeğenini eleştirmedi, aksine ona destek verdi ve korudu.

Kureyş’in Müslümanlara İşkenceleri

Kureyş müşrikleri Müslümanların gittikçe çoğalmakta olduklarını görünce, Müslümanlara, hür olsun, köle olsun işkencelerini artırmışlardı. Akla gelmedik işkenceler uyguluyorlardı. Namaz kılan Müslümanlara saldırıyorlardı. Hazret-i Peygamberi dahi ölümle tehdit ediyorlardı. “Niçin putlarımız aleyhinde konuşuyor ve atalarımızın dinini/putçuluğu değiştirmek istiyorsunuz?” diyerek, itirazda bulunuyorlardı. İslam’dan dönmeleri için, çıplak olarak kumlara yatırarak, boyunlarına geçirdikleri halkalarla sokaklarda teşhir ederek, vücutlarını kızgın demirlerle dağlayarak, kırbaçla döverek, hapsederek aç ve susuz bırakarak, işkencenin her çeşidini uyguluyorlardı.

Bu işkencelere maruz kalan bazı Müslümanlar şunlardır:

1) Hazret-i Ebû Bekir; 2) Talha b. Ubeydullah, 3) Zübeyr b. Avvam, 4) Hazret-i Osman, 5) Mus'ab b. Umeyr, 6) Zinnîre Hatun, 7) Ümmü Ubeys Hatun, 8) Nehdiye Hatun ile Kızı, 9) Lübeyne Hatun, 10) Âmir b. Füheyre, 11) Ebû Fükeyhe, 12) Bilâl-i Habeşî ile Annesi, 13) Habbab b. Eret, 14) Mikdad b. Amr, 15) Suheyb b. Sinan, 16) Yâsir ve Aile Efradı, 17) Abdullah b. Mes'ûd ve 18) diğerleri radıyallahü anhüm (M.A. Köksal, İslam Tarihi).

Fakat işkence ile hiçbir Müslüman dininden dönmemiştir.

 

5. YIL: HABEŞİSTAN’A HİCRET

Hakaret ve eziyet gören Müslümanlardan bazıları, dinlerinden döndürülmekten korkup Allah’a sığınarak, kimi yalnız başına, kimi zevcesiyle birlikte, kimi binitli, kimisi de yaya olarak Peygamber aleyhisselâm’ın izni ve talimatı ile Habeşistan’a hicret etmek için Mekke'den gizlice yola çıktılar.

Bunlar, 12’si erkek, 5’i kadın idiler.

1. Hicret Kafilesi

1-2) Hazret-i Osman b. Affan ve zevcesi Hazret-i Rukayye, 3-4) Ebû Huzeyfe b. Utbe ve zevcesi Sehle Hatun, 5) Zübeyr b. Avvam, 6) Mus'ab b. Umeyr, 7) Abdurrahman b. Avf, 8) Ebû Seleme b. Abdulesed, 9) Ebû Seleme'nin zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme, 10) Osman b. Maz'un, 11-12) Âmir b. Rebia ve zevcesi Leyla Hatun, 13-14) Ebû Sebre b. Ebi Rühm ve zevcesi Ümmü Gülsûm Hatun, 15) Hâtıb b. Amr, 16) Süheyl b. Beyzâ, 17) Abdullah b. Mes'ud radıyallahü anhüm.

Bu durumu haber alan Mekkeli Müşrikler, İslam’ın ilk Muhacirlerini yakalamak için denize kadar takip etseler de başarılı olamadılar. O sırada sahilde bulunan vapur, Muhacir Müslümanları alıp Necaşî’nin ülkesine sâlimen ulaştırdı.

Ancak Mekkeli müşrikler, Müslümanlara karşı hakaret ve işkencelerini daha da yoğunlaştırdılar.

Bu arada Peygamber Efendimiz, Ramazan ayınde Kâ’be’de Necm suresini açıktan okumaya başladı. Surenin 19. ve 20. Âyetlerini Müşrikler yanlış anlayarak sevindiler. “Muhammed bizim taptığımız Lât, Uzzâ ve Menat putlarımızı saygı ile anıyor.” zehabına kapıldılar. Hâlbuki birçok âyetlerde putlar ve puta tapanlar kötüleniyor, putçuluğun şirk olduğu açıklanıyordu. Fakat Müşriklerin bu yanlış anlayışı ta Habeşistan’daki Müslümanlara kadar ulaşmıştı. Onlardan bir kısmı “mademki Kureyş Müşriklerinin ileri gelenleri Müslüman oldular. Artık işkence olmaz” düşüncesiyle Mekke’ye dönmeye karar verdiler. Fakat Mekke’ye yaklaşınca, haberin “asılsız” olduğunu öğrendilerse de artık geri dönmediler.

2. Hicret Kafilesi

Mekke’de dövme, yaralama, hapis gibi işkence türleri, bütün şiddetiyle devam ediyordu. Yine Hazret-i Peygamber’in izin ve talimatlarıyla ikinci bir hicret kafilesi yola çıktı.

Bu kafileye Habeşistan’dan dönenlere birçokları katılmış ve sayıları 101’e ulaşmıştı Bunların 16’sı aile (karı-koca) idiler.

Kafilede Hazret-i Ca'fer b. Ebû Tâlib ve zevcesi Esma binti Umeys Hatun ile Hazret-i Osman b. Affan ve zevcesi Hazret-i Rukayye de bulunmaktaydı (İbn Sa’d, Tabakat; M.A. Köksal, İslam Tarihi).

***

Bir kötülüğün cezâsı, ona denk bir kötülüktür. Kim de bağışlar ve sulhü temin ederse, onun mükâfâtı Allah’a âittir (Şûrâ,40).

Resûlüllah kendisine fenalık yapan kimseden intikam almadı (cezâlandırmadı). Yalnız Allah’ın yasak ettiği şeyler çiğnenince, o yasağı çiğneyenden Allah için intikam alır (onu cezâlandırır)dı. (Müslim, Fedâil 20).

 

Kaynak:

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/dr-c-ahmet-akisik/hazret-i-peygamberin-peygamber-olarak-ilk-yillari-633973

Ana Sayfa