27
Ağustos 2022
İslam
Alimlerine
Göre
İslam’da
Oyun,
Eğlence
ve Dini
Alet
Etmenin
Hükmü
c.ahmetakisik@gmail.com
“İslami
Dayanışma
Oyunları”,
İslam
İşbirliği
Teşkilatına
üye
ülkelerin
katılması
ile
Federasyon
bünyesinde
dört
yılda
bir
yapılan
geniş
kapsamlı
bir spor
organizasyonudur.
İlk
oyun,
2005
yılında
Cidde,
Suudi
Arabistan'da
düzenlenmiştir.
İslam
Konferansı
Örgütü’nün
57 üyesi
katılmıştır.
Bu
oyunlara
Müslüman
olmayan
vatandaşlar
da
katılabilmektedir.
İkincisi,
2009
Ekimde
İran'da
yapılması
kararlaştırılmıştı,
fakat
iptal
edildi.
Üçüncü
oyunlar,
2013'te
Endonezya'da,
dördüncüsü
de
2017'de
Bakü'de
yapılmıştır.
2021
yılında
Konya'da
yapılması
planlanan
beşinci
oyunlar
ise,
COVİD-19
pandemisi
sebebiyle
2022’e
ertelenmiş
ve bu
yıl
Ağustos
ayı
itibariyle
ülkemizde
yapılmıştır.
Ancak bu
organizasyonun
“İslami
Dayanışma
Oyunları”
ismine
ve
muhteviyatına
yönelik
ülkemizde
bazı
dinî
çevreler
ve
yazarlar
tarafından
şiddetli
tepki
gösterilmiş
ve
eleştiriler
yapılmıştır.
Bu
eleştiriler,
“İslamî
Oyun
kavramının
yanlışlığı”,
“İslam’ı
dünya
menfaatine
âlet
etme”,
“İslam
ismi
altında
dine
aykırı
vücut
teşhiri”
ve
“Müslümanlar
arasında
İslam
Dini
algısını
ve
uygulamasını
değiştirme”
konularında
yoğunlaşmıştır.
Bu
oyunların
ismi,
uygulama
biçimi
ve
basına
yansıyan
tenkitlerle
ilgili
Dört
Mezhep
Müctehid
ve
âlimlerinin
kitaplarında
verdikleri
fetvalar/cevaplar,
şu
başlıklar
altında
ele
alınabilir:
İslam
Dini’nde
Oyun ve
Eğlence
Yüce
Allah’a
imanın
olmadığı
ve
Peygamberinin
gösterdiği
ve
bildirdiği
bir
şekilde
ibadetten
yoksun
bir
dünya
hayatı,
oyun ve
eğlenceden
ibarettir.
Ayet-i
kerimelerde
buyruluyor:
1.
(Allah’a
iman ve
itâatten
uzak
bir)
dünya
hayatı,
bir
oyun
ve
eğlenceden
ibarettir.
Eğer
iman
eder ve
(ibadetlerinizi
yapar ve
haramlardan)
sakınırsanız,
Allah
size
mükâfatınızı
tam
olarak
verecektir
(Muhammed
sûresi,36).
2.
Bu dünya
hayatı,
ancak
bir
eğlence
ve
oyundur
(Ankebût,
64).
Dünya;
küfür,
haram,
isyan ve
İslam’ın
yasakladığı
ve kerih
gördüğü
her
şeydir.
Bu
durumda
yüce
Allah’tan
uzaklaştıran
bir şey,
ne
olursa
olsun
dünya
olmaktadır
(Mektubat,
Ahmed
Fârukî,
I/72.
mek.).
3.
(Allah’ın
zikredilmediği
ve
O’ndan
gâfil
geçen
bir)
dünya
hayatı,
aldatıcı
bir metâ’
(zevk ve
gurur)’dan
başka
bir şey
değildir
(Hadîd /
20).
Dini,
Oyun ve
Eğlenceye
Almak
İslam’ı
oyun
ve
eğlenceye
almak,
onu
temsil
eden
bütün
şeâir’i
(aslî
unsur,
alâmet
ve
sembolleri)
ile alay
etmek,
tahkir
ve
tezyifte
(aşağılama
ve
küçültmede)
bulunmak,
demektir.
İslam
dini’nde
Allah’ın
şeâir’i
(Hac,32),
O’nun
emirleri
ve
emirlerini
temsil
eden
bütün
alâmet
ve
yerlerdir
(Safâ ve
Merve
“Bakara,158”
gibi).
Buna
göre bir
kimse:
Kur’an,
peygamber,
namaz,
ezan,
mi’râc,
nikâh
veya
imamın
sarığı,
Müslüman
kadının
başörtüsü,
Müslümanın
sakalı,
çocuğun
sünneti
gibi
İslam’ın
bir emri
ya da
Resûlüllah’ın
bir
sünnet
ile –
hangi
vasıta
ile
olursa
olsun –
küçümseme
ve
tahkir
maksadıyla
alay
eder, bu
devirde
bu da
olur mu,
derse,
İslam’ın
bi-zâtihi
kendisiyle
alay
etmiş
olur.
1.
Ayet-i
kerimelerde
buyruluyor:
1)
(Resûlüm,)
dinlerini
bir oyun
ve bir
eğlence
edinen
ve dünya
hayatının
(mal,
mülk,
makam,
rütbe,
kariyer,
şöhret
ve
benzerlerinin)
aldattığı
(ve
dinden
uzaklaştırdığı)
kimseleri
bırak
(terk
et)!
(İslam’ın
emir,
yasak ve
kıssalarıyla)
onlara
nasihat
et ki,
kazandıkları
sebebiyle
hiçbir
nefis/kişi
felâkete
düşmesin
(En’âm,70)!
2)
İnsanlardan
öyleleri
vardır
ki,
(“hakk”ı
bâtıl
ile
değiştirdiğini)
bilmeden
Allah'ın
yolu
(İslam
dini)nden
saptırmak
ve onu
bir
eğlence
konusu
yapmak
için
lehvel
hadîsi
(boş,
asılsız
ve
faydasız
sözü)
satın
alırlar.
İşte
onlar
için
aşağılatıcı
bir azap
vardır (Lokman,
6).
Müfessirler,
Lehvel
hadîs’e
şu
manaları
vermişlerdir:
a.
Bâtıl,
asılsız,
boş
sözler
(Semerkandî).
b. Şarkı
sözleri
ve
müzik/çalgı
âletleridir
(Mücâhid’den
Kurtubî,
Lokman,6).
c.
Kişiyi
hayırlı
ve
faydalı
şeylerden
alıkoyan
her
türlü
masal
ve
komiklikler
(Ebu’s-Suûd
Efendi
Tefsiri).
d. Yüce
Allah’ın
zikrine
engel
olan her
şey,
oyun
ve
lehv/eğlencedir.
Ancak
dört şey
bundan
müstesnadır:
Kişinin
atını
eğitmesi,
yüzmesi,
ok/mızrak
atması
ve
hanımı
ile hoş
vakit
geçirmesi
(Hadis-i
şerif:
Feyzu’l-Kadîr,
6316).
Bu gün
bilgisayar,
internet
ve
zorunlu
bazı
programların
kullanımını
öğrenen,
bu üç
şartı,
hükmen
yerine
getirmiş
sayılır.
3)
Onlar,
dinlerini
bir
eğlence
ve
oyun
edindiler.
(Bâtıl
din ve
inanışlara
daldılar.)
Dünya
hayatı
(kibir,
şöhret,
makam,
yetki ve
kariyer),
onları
aldattı.
Onlar,
nasıl
bugüne
kavuşacaklarını
(ve
hesabı)
unuttular
ve
ayetlerimizi
inkâr
ettilerse,
biz de
bugün
onları
(cehennemde
bırakıp)
unutacağız
(rahmetimizden
uzaklaştıracağız)
(A’râf,
51).
2. Dinle
alay
etmenin
hükmü:
İslam
dini ve
alâmetleriyle
alay
etmenin
şer’î
hükmü,
alay
edenin
kullandığı
lâfza,
kurduğu
cümleye
ve
niyetine
göre,
küfür,
haram
ve
tahrimen
mekruh
olur.
Ancak
küfrü
sarih
olan
ifadelerde
niyete
itibar
edilmez.
Allah’a,
Kur’an’a,
Peygamber’e
ve
İslam’a
sövmek
ve
bunlarla
alay
etmek,
şüphesiz
küfürdür.
İslam
dininin
şu ana
kadar
gelmesini
sağlayan
ve ilk
nesil
olan
Eshâb-ı
Kiram’a
sövmenin,
buğz ve
adâvette
bulunmanın
imanı
tehlikeye
düşüreceği
çok
açıktır.
Eshâb-ı
Kiram’dan
sonra
İslam
Dini’ni
gelecek
nesillere
ulaştıran
Mulak
Müctehid
ve
âlimler
ile Dört
Mezhep
imamı
gibi
Ehl-i
Sünnet
âlimlerinden
biriyle
alay
etmek,
onları
tahkir
ve
tezyifte
bulunmak
da imanî
yönden
çok
tehlikelidir,
hatta
bazı
âlimlere
göre bu,
elfâz-ı
küfürden/küfür
sözlerden
sayılmıştır
(Fetevâ-i
Hindiyye
ve Fıkh-ı
Ekber
Şerhi).
Dini,
Dünyaya
Alet
etmek
Din ve
dünya
biribirinden
ayrıdır.
İslam,
yüce
Allah’ın
bütün
insanlara
peygamber
vasıtasıyla
gönderdiği
son
dindir.
Tahrife/bozulmaya
uğramamış
tek hak
dindir.
Bu dini
kabul
eden ve
ona iman
eden
kişi,
Mü’min
olmuş ve
yüce
Allah’tan
gelen
bir
“nûr”u
kalbine
koymuş,
demektir.
Artık o,
alîm,
semî’ ve
basîr
olan ve
eşi,
benzeri
ve
ortağı
olmayan,
her
şeyin
yaratıcısı
bir
hâlik’ı
Rabb
edinmiştir.
Geçici,
âciz ve
kudretsiz
putlara
ve
kendilerini
ilâh
(gibi)
gösteren
kibirli
sahtekârlara
aldanmamış
ve
Ulûhiyetle
irtibatlanmıştır.
Artık o
Mü’min,
kalbinde
“ma’rifetullah”ı
taşımaktadır.
Hadis-i
kudsîde
buyruluyor:
Kulum
bana,
kendisine
farz
kıldığım
şeylerden
daha
sevgili
olan
birşeyle
yaklaşamaz.
Kulum
bana
nafile
ibâdetlerle
(sünnete
uymak ve
zikirle)
de
yaklaşmaya
devam
eder.
Nihayet
ben onu
severim.
Ben
kulumu
sevince
de artık
onun
işiten
kulağı,
gören
gözü,
tutan
eli,
yürüyen
ayağı
olurum
(Buhârî,
Rikâk
38).
Ayetlerde
“mecazî”
ifadeler
olduğu
gibi,
hadislerde
de
vardır.
Bu
hadisi,
“hakikat”
manasıyla
anlamak
ve
açıklamak
küfürdür.
Çünkü
Allah,
maddeye/insana
“hulûl”
etmez,
fizikî
olarak
içine
girmez.
O
takdirde
hadisin
son
cümlesinin
anlamı
şöyle
olmaktadır:
“İşiten
kulağı”,
Şer’at’in
helâl
bildirdiği
şeyleri
dinler,
başta
müzik
olmak
üzere,
küfür ve
fuhşiyatla
ilgili
haram
kılınan
şeyleri
dinlemez;
“gören
gözü”
–
kadın/erkek
- helâl
olana
bakar,
haram
kılınanlardan
uzak
durur;
“tutan
eli”
–
yiyecek,
içecek
ve
görüşecek
kadın/erkek
gibi -
helâlı
tutar,
harama
dokunmaz;
“yürüyen
ayağı”,
helâl ve
mubah
kılınan
– câmi,
akraba
ziyareti
ve zikir
mekânları
gibi -
yerlere
gider,
haram
kılınan
–
meyhane,
kerihhane,
küfür ve
haram
mekânları
gibi -
yerlere
ayak
basmaz.
Görüldüğü
gibi
ihlâs
sahibi
Mü’min,
iman ve
ma’rifetullah
gibi
şerefli
bir
nimete
sahip
olmuştur.
Yüce
Allah
ona
İslam’ı
kabul
ettiğinden
dolayı
kıymet
vermiştir.
Bu
nimeti
koruması
lâzımdır.
Geçici
dünya
menfaatlerine
heba
etmemesi
gerekir.
Karşısına
çıkan
bir
dünya
menfaati
için
dinini
ileri
sürmesi,
onu
istismar
etmesi
ve ondan
yararlanması
doğru
olmaz.
Bu
konuda
şu
sorularla
karşılaşmak
mümkündür:
1.
“İslamî
oyun”
tabiri
doğru
mudur?
Oyun ve
eğlence,
dinde
ibadet
ve tâat
zıddında/karşıtlığında
kullanılır.
Onun
için
din
ile oyun
ve
eğlence
ve
bunların
en
önemli
enstrümanı
müzik
yan yana
getirilemez.
Oyun
ve
eğlencenin
olduğu
bir
yerde,
ibadet
yapılmıyor,
demektir.
Cami ve
mescidler,
ibadet
mekânlarıdır.
Mescidlerde,
-
Hristiyanlarda
olduğu
gibi -
müzik
çalınmaz.
Hristiyanlar,
dinlerini,
ilâhî
olmaktan
çıkarmışlar
ve
beşerîleştirmişlerdir.
Cami ve
Mescidlerde
oyun ve
eğlence
yapılamaz.
Ülkemizde
Mehmet
Görmez’in
başkanlığı
döneminde
2013
yılında
camilerde
tenis
turnuvası
teşebbüsü,
halk
tarafından
tepkiyle
karşılandığından
yaygınlaştırılamamıştır.
Buna
göre, “İslamî
oyun”
ifadesi,
kesinlikle
Müslümanlar
arasında
kullanılamaz.
Savaşa
hazırlık
için
elbette
çeşitli
“harp
oyunları”
yapılır.
Fakat
bunların
başına
dahi
İslam
veya din
kelimesinin
getirilmesi
uygun
değildir.
Çünkü
din
ayrıdır,
oyun
ayrıdır.
2.
“İslamî
oyunlar”da
vücut
teşhirinin
hükmü
nedir?
Oyun
olsun
olmasın,
Müslüman
bir
erkek ve
kadının
tesettürü,
Fıkıh
kitaplarında
açıkça
bildirilmiştir.
O da her
iki
tarafın
avret
yerlerinin
örtülmesinden
ibarettir.
Buna
göre
vücudunun
%80-90
yeri
açık
olan
sporcuların
sergilediği
oyunlar
için,
İslamî
oyunlar
tabiri
kullanılabilir
mi? Bu,
yüce
İslam
ile alay
etmek
olur.
3.
İslam’ı
dünya
mefaatine
âlet
etmek
Dini öne
sürerek,
dünya
menfaati
sağlamak,
asla
meşru
değildir.
Çünkü
dinin,
hâlis
bir
niyetle
Allah’a
ibadet
ve
kullukta
kullanılması
gerekir.
Hiç bir
menfaat
temininde
aracı
yapılması,
caiz
değildir.
Konu,
hadis-i
şerifte
ve
Fıkıh’ta
şöyle
açıklanıyor:
1) Hadis-i
şerif:
Ahir
zamanda
öyle
kimseler
çıkacak,
dini,
dünyaya
âlet
edecekler,
insanlara
yumuşak
görünmek
için
kuzu
postuna
bürünecekler
(İslam’a
inanmadıkları
hâlde
inanmış
görünecekler)
ve
dilleri
şekerden
tatlı,
fakat
kalpleri
(katı ve
sert,)
kurt
(gibi)
olacaktır
(Tirmizî,
Zühd
60).
2)
Fıkıh
âlimleri,
dini
istismarla
ilgili
şu
misalleri
veriyorlar:
Önce
niyetin
doğru
olması:
Müslümanın
temiz
mekânlarda,
çarşıda,
pazarda,
sokakta
veya
işyerinde
fitneye
sebep
olmayacak
şekilde
ve
kimseyi
rahatsız
etmeden
Allahü
teâlâ’yı
zikretmesi
–
Allah,
sübhanallah,
elhamdülillâh,
lâ ilâhe
illâllah
gibi
lâfızları
söylemesi
– çok
sevaptır.
Gaflet,
Mü’minin
düşmanıdır.
Kişiyi
gafletten
kurtaran
zikirdir,
yüce
Allah’ı
anmaktır.
Ancak bu
zikir,
ihlâsla
sırf
rıza-i
teâlâ
için
yapılır.
Zikirde
ve bütün
ibadetlerde
Müslümanın,
riyadan,
gösterişten,
kibirden,
dini
dünyaya
alet
etmekten
ve
menfaat
sağlamaktan
uzak
durması
gerekir.
Burada
niyet/maksat,
çok
önemlidir.
Acaba
ibadet,
zikir ve
hayrı
hangi
maksatla
yapmıştır?
İşte
şer’î
tasavvuf,
bu
niyeti,
düzgün/ihlâslı
hâle
getiren
bir
yoldur.
Hâlis
niyeti
ve
ihlâsı
bozan
davranışlar:
a. Dinî
muallimin
veya
dinî
ilim
sahibinin
bilgisini,
başkalarına
üstünlüğünü
göstermek
için
kullanması,
b.
Ticaret
erbabının,
esnafın
dindar
olduğunu
göstermek
ve bu
yolla
müşteri
çekmek
maksadıyla
dükkanına,
mağazasına
dini
levha
asması,
c.
Malını
satarken
-
istismar
düşüncesiyle
-
tesbihatta
bulunması,
d. Alış
verişte
fiat
indirimi
için
dini
program
yaptığını
veya
dinî
görevde
bulunduğunu
söylemesi,
e. Alış
verişte
– malını
satabilmek
için –
yemin
etmesi,
f. Dine
inanmayan
birinin
inanmış
görünerek
cenazelere,
dini
toplantı
ve
merasimlere
katılması,
Dini,
menfaate/çıkara
ve
dünyaya
âlet
etmek
olur.
Sonuç
1. İslam
dini,
yüce
Allah
tarafından
gönderilen
bozulmamış
hak
bir dindir.
Onunla
alay
etmek,
Allah’a
hakaret
ve isyandır.
Yüce
Allah’a
hakaretin
cezası,
sonsuz
cehennemdir.
2. Dünya
menfaati
temin
etmek
için,
İslam’ı
âlet
etmek
ve
kullanmak,
dinin
esaslarına
aykırıdır.
3.
Mü’min’in
sahip
olduğu
iman
cevherini
koruması
için,
dine
karşı
her
türlü
küfür,
isyan,
hakaret,
alay,
faydasız
söz, iş
ve
kötülüklerden
uzak
durması,
sâlih
amel ve
güzel
ahlakî
davranışlarını
devam
ettirmesi
gerekir.
Böyle
bir
Mü’min’in
gideceği
yer,
cennettir.
Kaynak:
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/dr-c-ahmet-akisik/islam-alimlerine-gore-islamda-oyun-eglence-ve-dini-alet-etmenin-hukmu-631611
|