Ana Menü (Fihrist)

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

27 Şubat 2021

Batı Destekli

Ebrehe ve Deccal Tabiatlı

İslam’da Reformistler

c.ahmetakisik@gmail.com

Yüce Allah, insanların dünya ve Ahiret saadetleri için seçkin ve mübarek kulları olan peygamberler göndermiştir. Bunlar vasıtasıyla razı olduğu doğru yolu bildirmiştir. Peygamberlere iman eden ve itâat edenler, Mü’minler olmuş, fakat iman etmeyip isyan edenler ise, kâfirler olarak bâtıl itikatlarını sürdürmüşlerdir. Bu arada tebliğ edilen hak dini bozan ve değiştirenler de olmuştur.

İslam öncesi Yahûdi ve Hristiyanlar, semâvî/vahyî olan, fakat sonradan insanlar tarafından değiştirilen iki büyük dinin mensuplarıydı. Ebrehe, değiştirilmiş olan Hristiyan dininin koyu bir savunucusu idi. Peygamber ataları Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail’in temellerini yükselterek inşâ ettikleri Kâ’be’ye (Bakara,127) şuursuz ve bilgisizce düşman kesilmişti.

 

EBREHE KİMDİR?

Ebrehe b. Sabbah el-Eşrem, Yemen valisi/kralıdır. Yaklaşık 537 yılında Hristiyanlığı bölgede yaymak için yoğun bir faaliyete geçti. Bunun için San’a’da büyük bir kilise yaptırdı. Gayesi, hem dinî, hem de ticarî bir merkez olan Ka’be ziyaretlerini, oraya çekebilmekti. İnşaat tamamlanınca bölgeye bir çok tanıtım elemanları gönderdi. Fakat beklenen rağbet sağlanamadı. Halk, Ka’be ziyaretlerine kesintisiz devam ediyordu. Bunun üzerine Ka’be’yi yıkmaya karar verdi. Bu arada birinin Kilise’yi pisletmesi de harekâta hız verdi.

Nihayet fillerle birlikte büyük bir ordu ile yola çıktı. Ka’be’ye yaklaştığında Ebrehe’nin komutasındaki önde büyük fil (Mahmûd/Mamut), bir türlü ilerlemedi. O anda Ebâbîl denilen bir kuş sürüsü peyda oldu. Biri gagassında, diğeri ayaklarında olan nohuttan küçük iki taş “bk. Beydâvî”, bomba gibi askerlerin üzerine bırakılıyordu. Ordu, o küçük taşlarla delik deşik edilerek tamamen telef oldu (bk. Fîl sûresi). Ancak birkaç kişi kurtulabildi. Onlar da Yemen’e varıp hadiseyi anlattıktan sonra ölmüşlerdi.

Bu hadise, Peygamberimiz aleyhisselâm’ın doğumundan yaklaşık iki/üç ay önce olmuştu.

 

ÇAĞDAŞ EBREHECİLER

Ebrehe, bir zihniyeti temsil etmektedir. Dünya yaratıldığından beri, hak ile bâtılın mücadelesi devam etmektedir. Zamanımızda bazı İlahiyatçılar, Batı Hristiyan Oryantalistlerin etkisinde kalarak son din İslam’ın; kitabı, Kur’an’ın ve Peygamberi, Muhammed alleyhisselâm’ın – tezyif, tahkir, tahrif ve tebdil şekliyle - karşısında yer almışlardır.

Ebrehe, yüce Allah’ın nasıl mukaddes mekân olarak bildirdiği Ka’be’ye saldırmışsa, Çağdaş Ebreheciler de Müslümanların kitabı Kur’an’ına, Peygambrine ve bi-zatihi İslam’ın kendisiyle mücadeleye girişmişlerdir. Bu mücadele ve saldırılarının hedefinde İslam’ın temel unsurları ve kaynakları bulunmaktadır. Özellikle saldırılarını şu konularda yoğunlaştırmışlardır:

İddia: Vahyin gelişi ve Cibrîl-i Emîn inkâr edilmiştir (Fazlurrahman, Oryantalistler ve Kur’an’da Tarihsellik iddialarında bulunan Müslüman etiketli bütün İlahiyatçılar).

Cevap: Hazret-i Peygamber’e vahiy, çeşitli şekillerde geliyordu. Ancak buradaki vahiy, Kur’an’ın vahyidir. Bunda bazı bâtıl te’villerle Cibrîl-i Emîn, yok sayılmıştır. Hazret-i Cibrîl’in inkârı, Kur’an’ın inkârıdır.

İddia: Ayetler “Kur’an”, Cibrîl-i Emîn’in vahyettiği şekliyle değil, Peygamberin kendi kurduğu cümleleriyle kaydedilmiştir (Mustafa Öztürk, Fazlurrahman, Oryantalistler ve Materyalist İlahiyatçılar).

Cevap: Bu itikad, Kur’an’ın hak kelâm olduğuna inanmayan Oryantalistlerin iddialarından kaynaklanmaktadır. Kur’an’ı Tevrat ve İncil gibi düşünmekte ve beşerileştirmektedirler. Tamamen yanlıştır. Kur’an-ı kerim, lâfız ve mana olarak vahyîdir, Allah kelâmıdır. “Kudsî hadisler” deniliyorsa, doğrudur. Çünkü Kudsî hadislerde vahiy/mana, Allahü teâlâ’dan; ifade, Peygamber efendimizdendir.

İddia: Ayetler, özellikle cihad âyetleri arasında çelişki vardır. Biz önümüze gelen Müslüman olmayanı öldürecek miyiz? (Mustafa Öztürk, Fazlurrahman, Oryantalistler ve Materyalist İlahiyatçılar).

Cevap: Müslüman âlimler, cihad âyetlerine, onların anladıkları gibi mana vermemişlerdir. Müslümanlar, önlerine çıkan her gayr-i müslimi öldürmezler. Eğer öyle olsaydı, Hazret-i Ömer, Kudüs’ü fethedince, Fatih Sultan Mehmed İstanbul’a “Kostantıniyye”ye girerken ve diğer fetihlerde bütün Hristiyanlar kılıştan geçirilirdi. Fakat hiç birine dokunulmamıştır.

1400 yılı aşkın çeşitli bölgelerdeki İslam toplumlarında Müslümanların Yahûdi ve Hristiyan komşuları olmuş ve bunlarla normal insanî ilişkiler devam etmiştir. Mallarına, ırzlarına, namuslarına saldırı yasaklanmış, hatta zimmînin “gayr-i müslim”in gıybet edilmesi dahi haram kılınmıştır “Reddül-Muhtar”.

İslam’da cihadın/savaşın da bir hukuku vardır. İslam’ı içine sindiremeyen ve Oryantalist fikirli Müslüman etiketli İlahiyatçılar, Dört Mezhep İmamı’nı ve Müctehid âlimleri devreden çıkarmasalardı, onların fetva ve kitaplarına müracaat etselerdi, böyle bâtıl, sapık ve küfür inançlara saplanmazlardı.

 

DECCAL FİTNESİ

Hadis-i Şeriflerde buyrulmuştur:

İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/metanetli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır. (Tirmizî, Fiten 73; Ebû Davûd, Melâhim 17)

(Kıyamet’in büyük alâmetleri çıkmadan önce) bir takım fitneler olacaktır. O fitnelerde oturan, ayakta durandan; ayakta duran, yürüyenden; yürüyen, koşandan daha hayırlıdır. Kim, o fitnelerin başında dikilirse, fitneler onu yıkar/yakar. Her kim o fitneler zamanında sığınacak bir (iş veya ikâmet) yer(i) bulursa, hemen oraya çekilsin. (Müslim, Fiten 3)

Kıyâmetin kopmasından önce öldürme/terör günleri vardır. O zamanda ilim kaybolur (âlim ve Müctehidler kalmaz) ve her tarafı cehalet (itikad ve ameli bozuk kişiler) kaplar. (Buhârî, Fiten 5)

Allahü teâlâ ilmi insanların hafızalarından silip unutturmak suretiyle değil, fakat âlimleri öldürüp ortadan kaldırmak sûretiyle alır. Sonuçta ortada hiçbir âlim kalmaz. Bu durumda insanlar, bir kısım (etiketli, unvanlı, yetkili ve âlim olarak tanınan, aslında inkârcı ve şeytânî) cahilleri kendilerine (fetvada) önder edinirler. Onlara birtakım sorular sorulur; onlar da bilmedikleri (veya “doğru olan cevab”a inanmadıkları) için (hakka aykırı) fetva verirler. Neticede hem kendileri dalâlete/sapıklığa düşer, hem de insanları (haktan/hidayetten) saptırırlar." (Buhârî, İlim 34; Müslim, İlim 13)

Deccalin beraberinde cennet ve cehennem vardır. Onun cehennemi, cennet; cenneti de cehennemdir. (Müslim, Fiten 20)

Deccâl'in beraberinde bir su, bir de ateş bulunacaktır. Fakat onun ateşi, soğuk bir sudur; onun suyu ise, yakıcı bir ateştir. (Buhârî, Fiten 27)

Şübhesiz Deccâl'in iki gözünün arasında ke-fe-re/kâfir yazılıdır. (Buhârî, Fiten 27) Bu kâfir yazısını, her Müslüman görür. (Ebû Davûd, Melâhim 14)

Deccal önce, “ben bir peygamberim” diyecektir. Halbuki benden sonra hiç bir peygamber gelmeyecektir. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak: “Ben Rabbinizim” diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz. (İbn Mâce, Fiten 33)

 

DECCALİST İDDİALAR

Hadis-i şeriflerde açıklandığı şekilde Deccal, cehhennemi, cennet; bâtılı, hak; zulmeti, nûr; küfrü, iman; dalâleti, hidayet ve yanlışı, doğru olarak gösterecektir. Yüce Allah ona bu yetki, irade ve izni vermiştir. Nitekim İblis’e/Şeytan’a insanları vesvese yoluyla iman ve hidayete karşı tuzaklar kurma yetki ve imkânını verdiği gibi. Kötülük menbaı Nefis (Yûsuf,53) de insanoğlunun Şeytan’dan önce en yakın düşmanı değil midir?

Evet, dünya, bir imtihan yeridir. İman ile küfür, hak ile bâtıl, hidayet ile dalâlet ve doğru ile yanlış mücadele hâlindedir. Melek, sadece itâatla yükümlü olduğu hâlde, insanoğlundan, iman ve itaatine engel olan nefsiyle mücadele etmesi gerekli kılınmıştır. Onun için insanın, melekten üstünlük ve mükerremiyet derecesi, bu imtihanında aldığı notlara bağlıdır. Ancak peygamberler bu konuda – nefisle mücadele, kötülükten korunma gibi “ismet sıfatı” konusunda - özel bir konuma sahiptirler.  

Diğer tarafta Allah’a imanı reddeden, iradelerini küfür ve isyandan yana kullanan Firavun, Nemrût, Ebû Cehil ve Ebû Leheb gibi kişiler, her dönemde bulunmuşlardır. Zamanımızda küfür ve red cephesini oluşturan Oryantalistler’in müzahir ve destekçileri olarak Müslüman etiketli, Deccalist tabiatlı Modernist İlahiyatçılar türemiştir. Bunlar, makaleler, kitaplar, sempozyumlar, çalıştaylar ve videolarla Oryantalistlere paralel, fakat Cumhûr-ı İslam’a karşı fikir ve inançlarını serbestçe açıklamaktadırlar.

Biz de bu sapkın fikir, inanç ve yorumların, 1400 yıldan beri Müctehid âlimlerce bize ulaşan İslam İlimleri Mirası’na ters düştüğünü, bâtıl, küfür ve sapkınlık olduğunu açıklıyor; bu konuda özellikle gençlerimizi, halkımızı, öğretmen ve öğretim elemanlarımızı bilgilendirerek uyarı görevimizi, “hakk”a bağlılık bilinci ve sorumluluğu içinde yerine getirmeye çalışıyoruz.

Deccal nasıl bâtılı, hak; küfrü, iman; cehennemi, cennet olarak gösterecekse, Deccalist İlahiyatçılar da aynısını şu anda yapmaktadırlar.

Bazı örnekleri, şu başlıklar altında verebiliriz:

Ahkâmsız Kur’an

İddia: Kur’an’daki Ahkâm âyetleri, bugün çağdaş dünyaya hitap etmiyor. Seküler/Laik yapımıza aykırıdır. Cihad, miras, kadınların şehadeti gibi hükümler, Batı karşısında bizi zor durumda bırakıyor. 1400 yıllık hükümlerle bugünkü toplumumuzu idare edemeyiz ve çağdaş dünya ile bağlantı kuramayız. (Kur’an’da Tarihselciler, Salih Akdemir, İlhamî Güler, Ömer Özsoy, Hadiye Ünsal gibi. )

Cevap: Kur’an-ı Kerim’in hükümleri, Kıyamet’e kadar bakidir, yürürlüktedir. Ayetlerin bir kısmına inanma, bir kısmına inanmama, Kur’an’ın tümünü inkârdır. Müslümanın imanı, böyledir. Müslüman, yüce Allah’ın ezelî ve ebedî olan Kelâm sıfatının bir tecellisi olan Kur’an’a, ilâhî kitap ve suhufların hepsine - inzal olduğu şekliyle - tereddütsüz iman eder.

Peygambersiz İslam

İddia: Sadece Kur’an’dan ibaret bir İslam olmalıdır. Dini hükümde Peygamberi karıştırmamak gerekir. Peygamber, hüküm koyucu değildir. Onun için doğru olsa bile hiçbir hadis, bizim için delil ve kaynak olamaz. İslam’ın tek kaynağı Kur’andır. (Kur’an Bize Yeter ve Kur’an Müslümanlığı’nı savunanlar)

Cevap: Kur’an Bize Yeter ile Kur’an Müslümanlığı iddiasında bulunanlar, İslam’ı, Protestan Hristiyanlığına çevirmek isteyenlerdir. Bu iddiayı ortaya atanlar, Kur’an-ı kerim’deki, Peygamber aleyhisselâm ile ilgili âyetlerin tümünü inkâr etmekte, İslam’a inanmayan ve düşman olan Oryantalistlerin sözcülüğünü yapmaktadırlar.

“Geleneksel İslam” Karşıtlığı

İddia: Biz Modernist İslamcılar olarak Müctehid olarak bilinen imamları zaid görüyoruz. Onların çağında bilgisayar ve internet mi vardı? Şimdi her türlü bilgiye kolayca ulaşabiliyoruz. Müctehidlerin oluşturdukları İslam, Geleneksel İslam’dır. Bu anlayışa göre meseleler çoğaltılmıştır. Modern dünyada yaşıyoruz. Devir ve şartlar değişmiştir. Hadislerin çoğu uydurmadır. Hadis kitaplarında akla, mantığa ve çağdaş seküler yapıya uymayan bir çok hadis bulunmaktadır. Onun için Kütüb-i Sitte olsa da Hadislerde ayıklama yapılacaktır. Dört Mezhep imamı ve diğer Müctehidler, bize kaynak olamaz. Tefsir, Akâid ve Fıkıh kitapları, dinde delil olarak gösterilemez. İslam’da Islâhat, yenileştirme, çağdaşlaştırma ve reform şarttır. Ancak Reform kelimesini Müslüman halk, tepki ile karşıladığı için bunu telâffuz etmeyeceğiz. Bütün Müctehidleri devreden çıkararak, fetva ve kitaplarını tenkit ederek ve aşağılayarak Selefiyye ideolojisini hakim kılacağız.(Materyalist İlahiyatçılar, Hadis Münkirleri, Vahhabîler/Selefiyye, Mısır Mason, Mürted ve Islâhatçıları, KURAMER zihniyetini benimseyenler, FETÖ ideolojisine sahip olanlar, Tarihselci Bâtınî Fazlurrahman sevdalıları, Bugünkü yapısıyla Allah’a oğul isnad eden Ehl-i Kitab’a cennette yer ayıranlar, İslam’ın son din olduğunu unutarak Dinde Çoğulculuğu savunanlar gibi. )

Cevap: Yüce Allah’ın Cibrîl-i Emîn vasıtasıyla Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’e vahyettiği, güzide Eshâb-ı kiram’ın naklettiği, Müctehid âlimlerin açıkladığı ve Cumhûr-ı İslam’ın “Ehl-i Sünnet” ismiyle 1400 küsür yıldan beri uygulamakta olduğu İslam dini, yeryüzünde tek, hakiki ve bozulmamış ilâhî bir dindir. Bu dinin kitabı, Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an, metindir ve Kitaptır. Hükümleri, Kıyamet’e kadar yürürlüktedir. Kıssaları, gerçektir. Bir âyeti, bir kelimesi dahi değişmemiştir. İçinde sonradan ilâve olunan insan sözü yoktur.

Hadis-i şerifler, râvilerce nakledilip hadis imamlarınca kaydedilmiş ve muhafaza altına alınmıştır. Kütüb-i Sitte başta olmak üzre, hiçbir hadis imamının eserinde “hadis olmayan” bir söz yoktur.

Müctehid âlimler, Tefsir, Akâid ve Fıkıh alanlarında hadis başta olmak üzere mevsûk nakiller çerçevesinde içtihatta bulunarak, İslam dinini, bâtıl ve fâsit te’villerden korumuşlardır.

Ehl-i Sünnet topluluğuna Yahûdi ve Hristiyan Oryantalistlerin kitaplarında geçtiği gibi aşağılama maksadıyla Geleneksel İslam diyerek İslam’ı tezyif, tahrip, tahrif ve tebdil etmek isteyenler, çağdaş Bâtınî İslam düşmanlığı yapmaktadırlar. Ehl-i Sünnet’in Fetva SİHA’larını kullananlar, bunları kolayca bulur ve onlardan korunurlar.

 

Kaynak:

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/dr-c-ahmet-akisik/617790.aspx

Ana Sayfa