Ana Menü (Fihrist)

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

09 Kasım 2019

İlk İslami İlim Merkezleri ve

Enbiyanın Varisleri Alimler?

c.ahmetakisik@gmail.com

Hazret-i Peygamber’in ilk ilim vârisleri Eshâb-ı Kiram’dır. Kur’ân-ı Kerim’i ve Hadis-i şerifleri, kendilerinden sonraki nesillere bozmadan ve bozulmadan ulaştırabilmek için olağanüstü bir gayret ve hassasiyet göstermişlerdir. Mekke ve Medine’de ilim merkezleri kurulmuştur. Bazı sahâbîler görevli, bazıları da ilmi yayma gayesiyle başka illere, bölgelere göç ederek İslam’ı tebliğ çalışmalarına katılmışlardır. Gittikçe genişleyen İslam topraklarında çeşitli bölgelerde İslamî İlim Merkezleri kurulmuştur. Bu merkezlerde sahâbi hocalar, geleceğin fakîh ve Müctehidlerini yetiştirmeye başlamışlardır. Belli başlı İlim Merkezleri, şöyle sıralanabilir:

 

Mekke İlim Merkezi

Mekke’de ilimle meşgul olan ve hadis rivâyetinde bulunan birçok sahâbe-i kiram vardı. Ancak zamanının ilimlerinde mütebahhir, dirayetli ve Hazret-i Peygamber’in duasına mazhar olmuş olan Abdullah b. Abbâs “radıyallahü anh”, bu şehirde tedrisatın başında bulunuyordu. Bu ilim merkezinde, özellikle Tefsîr ve Hadîs gibi ilimlerde gelecek nesillere kaynaklık eden tâbiîler yetişiyordu. Bunlar, şöyle sıralanabilir:

İbn Abbâs’tan Tefsir dinleyen tâbiîlerin ileri gelenleri şunlardır:

1) Mücâhid b. Cebr, 2) Sa’îd b. Cubeyr, 3) Ikrime Mevlâ b. Abbâs, 4) Atâ b. Ebî Rabâh, 5) Tâvus b. Keysân, 6) Ebû Şa’sâ’ Câbir b. Zeyd, 7) Ebû Mahled (Meclez), 8) Dahhâk b. Muzâhim, 9) Ali b. Ebî Talha ve 10) Atâ’ b. Ebî Muslim.

Ancak son üç tâbiînin, İbn Abbâs’tan tefsir işitmeleri, doğrudan değil, bir vasıta ile aldıkları, kaynaklarca kaydedilmektedir. Bununla beraber her üçü de “sika/güvenillir” kabul edilmiştir.

 

Medîne İlim Merkezi

İmâm en-Nesâî’nin bildirdiğine göre, bu merkezin sahâbe fukahâsı, Hazret-i Ömer b. el-Hattâb, Zeyd b. Sâbit, Abdullah b. Ömer ve Hazret-i Âişe’dir.

Medine ilim Merkezinde yetişen seçkin bazı tâbiîler şunlardır:

1) Sa’îd b. Museyyed, 2) Urve b. Zubeyr b. Avvâm, 3) Ubeydullah b. Abdillâh,  4) Ebû Bekr b. Abdirrahmân, 5) Suleymân b. Yesâr. 6) Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekr es-Sıddîk 7) Hârice b. Zeyd.

İsimleri zikredilen bu fukahâya, Medine’nin “fukahâ-i seb’a”sı/yedi fakîh’i denir.

Bu merkezde Ubeyy b. Kâ’b’dan özellikle Tefsir dinleyenler arasında:

1) Sa’îd b. Museyyeb, 2) Zeyd b. Eslem,  3) Rabîatu’r-Re’y Rabîa b. Ebî Abdirrahmân ve 4) Muhammed b. Kâ’b b. Selîm gibi tâbiîler bulunmaktadır.

 

Kûfe İlim Merkezi

Sünen sahibi Nesâî, Kûfe ilim merkezinin fakîhlerini, Hazret-i Ali ve Abdullah b. Mes’ûd olarak gösterir. Ancak, Hazret-i Ömer, Ammâr b. Yâsir ile Ebû Mûsâ el-Eş’arî’yi Kûfe’de vali olarak görevlendirmiş, dolayısıyla bu sahâbîler de bu beldede ilmî faaliyetlerde bulunmuşlardır. El-Eş’arî, Hazret-i Osman ve  Hazret-i Ali  devirlerinde de Kûfe’de valilik yapmıştır.

Bu ilim çevresinde yetişen tâbiî Fakîh, Müfessir ve Muhaddislerden bazıları şöyle sıralanabilir:

1) Alkame b. Kays, 2) Esved b. Yezîd, 3) Amr b. Şurahbîl, Ebû Meysera el-Hemedânî, 4) Ubeydetu’s-Selmân b. Amr (Ubeydetu’bnu Kays), 5) Şurayh b.u’l-Hâris (Kâdî Şurayh) 6) Abdurrahmân b. Ebî Leylâ  7) İbrâhîm en-Nehaî   8) Hammâd b. Ebî Süleymân  9) Şa’bî Âmir b. Şurâhîl  10) el-İmâmu’l-A’zam, Ebû Hanîfe en-Nu’mân b. Sâbit.

Abdullah b. Mes’ûd, Hazret-i Ömer tarafından Kûfe’ye önce “kâdî”, sonra da “beytu’l-mâl” memuru olarak tayin edilmiş, orada uzun müddet kalmış ve Tefsir sahasında isim yapan birçok tâbiînin yetişmesine öncülük etmiştir. Onun için İbn Mes’ûd, “Kûfe Tefsir Okulu”nun kurucusu olarak bilinir.

Abdullah b. Mes’ûd’tan Tefsir dinleyen başlıca tâbiîler arasında:

1) Alkama b. Kays, 2) Mesrûk b. el-Ecdâ’, 3) Esved b. Yezîd, 4) Şa’bî  Âmir b. Şurâhîl, 5) Murretu’bnu Şurâhîl el-Hemedânî ve 6) Suddî (el-Kebîr) İsmâîl b. Abdirrahmân bulunmaktadır.

Son iki tâbiînin, İbn Mes’ûd’tan rivâyetlerinin olup olmadığını, İbn Hacer, Tehzîbu’t-tehzîb’inde kaydetmemiştir.

 

Basra İlim Merkezi

Kaynak eserlerde bu ilim merkezinin önde gelen fakîh sahâbî hocaları, Ebû Mûsa el-Eş’arî ile Imrân b. Husayn olarak  gösterilir. Ancak bu şehre yerleşip birçok tâbiîye rivâyette bulunan Enes b. Mâlik, Semure b. Cundeb, Abdurrahmân b. Semure, Ebû Bekre ve Ma’kıl b. Yesâr gibi sahabîler de burada ilmî faaliyette bulunmuşlardır.

Basra ilim çevresinde yetişen bazı tâbiîler şunlardır:

1) Humeyd b. Abdirrahmân el-Hımyerî. 2) Mutarrıf b. Abdillâh b. eş-Şıhhîr, 3) el-Hasenu’l-Basrî, 4) Muhammed b. Sîrîn, 5) Osman b. Muslim el-Bettî, 6) Katâde b. Diâme, 7) Ebû’l-Âliyye Rufeyyi’ b. Mihrân, er-Riyâhî, 8) Rabî’ b. Enes.

Basra ilim merkezinde Tefsir okulunun sahâbî temsilcileri olarak Hazret-i Ali, İbn Abbâs ve Ebû Mûsa el-Eş’arî görülmektedir.

Bu okulun ileri gelen Müfessir tâbiîleri arasında el-Hasenu’l-Basrî, Ebû’l-Âliyye, Katâde b. Diâme ve Rabî’ b. Enes bulunmaktadır.

Burada şunu hatırlatalım ki, o dönemde bazı sahâbî hocalar, görev gibi bazı sebeplerle birkaç ilim merkezinde temsilci ve rehber olarak görülebilmektedir.

 

Şam İlim Merkezi

İslâm devletinin ilk başkenti Medine idi; fakat Muâviye b. Ebî Süfyân, başkent olarak Şam’ı seçti. Hazret-i Ömer, Şam’ı fethettikten sonra, Muâz b. Cebel, Ebû’d-Derdâ’ ve Ubâde b. Sâmit el-Ensârî’yi, oraya Kur’ân-ı Kerîm muallimi olarak gönderdi. Kaynak eserlerde ancak ilk ikisi, Şam ilim merkezinin fakîh sahâbîleri olarak kaydedilmektedir.

Bu arada, Hazret-i Muâviye, Ebû Zer’ el-Gıfârî, Şurahbîl b.u’s-Sımt el-Kindî ve Ebû Umâme el-Bâhilî Sudeyy b. Aclân gibi sahabîlerle birlikte, yine Hazret-i Ömer’in Şam’da görevlendirdiği Abdurrahmân b. Gammi el-Eş’ârî de bu çevrede ilim neşrinde bulunan sahâbî hocalardandır.

Şam ilim çevresinde yetişen tâbiînin ileri gelenleri de şunlardır:

1) Mekhûl, Ebû Abdillah b. Ebî Muslim 2) Suleymân b. Mûsâ el-Emevî 3) Recâî b. Hayve b. Cervele, 4) Ebû İdrîs el-Havlânî Âyızullâh, 5) Bilâl b. Ebi’d-Derdâ’, 6)  Kâ’bu’l-Ahbâr ve 7) Ali b. Ebî Talha.

 

Mısır İlim Merkezi

Hazret-i Muâviye b. Ebî Süfyân 38/658 tarihinde Amr b. el-Âs’ı Mısır’a vali olarak tayin etti. Amr vefat edince oğlu Abdullah b. Amr, Mısır valiliğine getirildiyse de, o bu görevde fazla kalmadı ve gönlünün çok arzu ettiği tedrisle meşgul oldu. Onun için İbn Amr, Mısır’da ilim hareketinin öncüsü olarak bilinir. Ancak bu beldede, birçok tâbiîye rivâyette bulunarak, onların ilmen yükselmesine sebep olan ve Mısır’da en son vefat eden sahâbî Abdullah b. el-Hâris b. Cez’i de unutmamak gerekir.

Mısır beldesinde yetişen tâbiîlerden bazıları şöyle sıralanabilir:

1) El-Hârîs b. Ya’kûb b. Sa’lebe, 2) Yezîd b. Ebî Habîb, 3) Atâ’ b. Dînâr el-Huzelî, 4) Suleymân b. Ziyâd el-Hadramî, 5) Abdullah b. Ebî Ca’fer, 6) Ubeydu’bnu  Sumâme  el-Murâdî, 7) Imrân b. Abd (illâh el-Utâridî) el-Muâfirî..

 

Diğer Bölgeler

Horasan bölgesinin tâbiî fakîhleri olarak, Dahhâk el-Muzâhım el-Hilâlî ile Atâ’ b. Ebî Muslim el-Horâsânî,

Yemâme beldesinde, Yahya b. Ebî Kesîr et-Tâî,

Yemen’de ise, Tâvus b. Keysân görülmektedir. Ancak Tâvus, Mekke’de uzun müddet tahsil gördüğünden, Mekke’nin de ilim temsilcilerinden sayılmıştır.

 

Sahâbe-i Kiram’ın Fukahâsı

Mevâhib-i Ledünniyye’nin kaydına göre Peygamber efendimizin Ahiret’e intikallerinde hayatta 124 (veya 114) bin sahâbe vardı. Bunlar içinde Suffe ehli gibi yalnız ilimle meşgul olanların yanında fakîh sahâbîler mevcuttu. Bunlar, fetva veriyorlardı. Fetva veren bir çok sahâbî arasında 7’si pek meşhurdur. Bunlara “yedi sahâbe fukahâsı” denir. İsimleri şöyledir:

1) Hazret-i Ömer, 2) Hazret-i Ali, 3) Abdullah b. Mes’ûd, 4) Hazret-i Âişe, 5) Zeyd b. Sâbit, 6) Abdullah b. Abbâs ve 7) Abdullah b. Ömer.

Bunlar, fetva konusunda ilk sırada yer alanlardır. İkinci derecede yer alanlar 13, üçüncü derecede sayılanlar da 120 kişidir. Sonradan gelen âlimler bu tasnifi, sahâbenin ilmî derecelerine göre değil, verdikleri fetva sayısına göre yapmışlardır. Dolayısıyla en çok fetva veren Abdullah b. Ömer gösterilmiştir. Hazret-i Ümmü Seleme, ikinci grup; Hazret-i Hafsa, Hazret-i Safiyye, Hazret-i Fâtıma ve Fâtıma bint-i Kays, üçüncü grup içinde yer almıştır.

 

Sahâbe Hadis Hocaları

Fakîh sahâbe başta olmak üzere bütün eshâb-ı kiram, Hazret-i Peygamber’den duyduklarını eshâba ve özellikle tâbiîne naklediyorlardı. Suffe ehli bunların başında geliyordu. Peygamber aleyhisselâm’dan duyduklarını başkalarına nakleden kişilere “râvi” deniliyordu. Bir râviden, hadis alma, hadis usûlü âlimlerince çok hassas ölçü ve kurallara bağlanmıştı. Bu kuralların başında âdil olma ve sika/güvenilir bulunmaktaydı. Sahâbî râvilerin hepsi âdil ve sika kabul edilmiştir. Bunlar, engin bir edep ve saygı çerçevesinde hadis rivâyetinde bulunurlarken Hazret-i Peygamber’in “söylemediğimi bana atfeden cehennemdeki yerine hazırlansın” ikazını, sırtlarında ateşten bir gömlek gibi taşımışlardır. Bu hassasiyet içinde hareket eden sahâbe, rivâyet ettikleri hadis sayısına göre tasnife tabi tutulmuştur. Çok hadis rivâyet edenlere Müksirûn (1000 ve üzeri hadis), az hadis rivâyet edenlere Mukıllûn (1000’den az hadis) denilmiştir.

Müksirûn yedi kişidir. Bunlar, şöyle sıralanabilir:

1) Ebû Hüreyre (5374 adet hadis), 2) Enes b. Mâlik (2286), 3) Hazret-i Âişe (2210), 4) Abdullah b. Abbâs (1660), 5) Abdullah b. Ömer (1630), 6) Câbir b. Abdullah (1540) 7) Ebû Saîd el-Hudrî (1170 adet hadis).

Bu ilim merkezlerinde yetişen tâbiî âlimler, sonradan, genel olarak iki ayrı ekolden biri içinde mütalâa edilmişlerdir. Bunlar, Rey ve Hadis ekolleridir.

Kitâb, Sünnet ve İcmâ’ ile hükmü açıklanmamış meseleleri rey eshâbı, kıyasla ictihad ederek çözümlemiş ve bazı hadislerin rivâyet şekilleri sebebiyle, hükme kaynak olup olamıyacağı hakkında ölçüler koymuşlardır. Yine rey ekolünün belirgin özelliklerinden biri de ortaya çıkmamış meseleleri varsayarak, onlar hakkında hüküm vermeleridir.

Hadis eshâbına gelince, onlar, dinî bir meseleyi, nass çerçevesinde hükme bağlamaya çalışmış ve ictihad etmak mecburiyetinde kaldıklarında, daha çok maslahat kuralını göz önünde bulundurarak problemi çözmeye çalışmışlardır.

İlim merkezlerindeki fakîh hocalarla ilgili bir durum dikkat çekmektedir. O da tâbiûn asrında, önde gelen ilim erbâbının hemen hemen tamamının mevâlî (âzatlılar) olduğu gerçeğidir. Meselâ, yukarıda isimleri kaydedilen:

Mekke ehlinin fakîhi Atâ’ b. Ebî Rabâh,

Yemen ehlinin fakîhi Tâvus,

Yemâme ehlinin fakîhi Yahya b. Ebî Kesîr,

Basra ehlinin fakîhi el-Hasan el-Basrî,

Kûfe ehlinin fakîhi İbrâhim en-Nehaî,

Şam ehlinin fakîhi Mekhûl ve

Horasan ehlinin fakîhi Atâ el-Horasânî,

hepsi mevâlî (âzatlılar) idiler. Yalnız Medine ehlinin fakîhi Sa’îd b. el-Museyyeb, Kureyş’tendi.

Tâbiîler döneminde “mevâlî”nin ön plâna çıkmasının, İslâm’da insanın şeref, haysiyet ve hukukuna verilen değeri gösterdiği gibi, ilim tahsilinde, statü ve ırkın engelleyici  bir unsur olmadığı gerçeğini de ortaya koymaktadır.

Sahâbe-i kiram ve güzide Tâbiîn’in cümlesinden Allahü teâlâ razı olsun “rahmetüllahi aleyhim ecmaîn”.

09.11.2019 - Türkiye Gazetesi

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/dr-c-ahmet-akisik/610682.aspx

Medine şehri ile ilgili görsel sonucu mekke şehri ile ilgili görsel sonucu

 Medine-i Münevvere                      Mekke-i Mükerreme

 

küfe şehri ile ilgili görsel sonucu bağdat şehri ile ilgili görsel sonucu

                Kûfe                                     Basra

 

kahire şehri ile ilgili görsel sonucu şam şehri ile ilgili görsel sonucu

         Kahire - Mısır                               Şam

 

Ana Sayfa