|
|
02 Şubat 2019 İslam’da Sapkınlığın Küresel Boyutu ORYANTALİZM Kavramları, Hedefleri ve Temsilcileri İslâm’da Sapkınlığın, 72 Fırka, Bâtınlîk - İslâm’da Felsefe ve İbn Teymiyyecilik’ten sonra diğer bir boyutunun Oryantalizm olduğu söylenebilir. Oryantalizm/Müsteşriklik, kökeni daha öncelere dayansa da 18. yüzyılın sonlarında küresel bir teşkilat olarak ortaya çıktı. Genelde Hıristiyan ve Yahudi bilim ve din adamlarından oluşmakta ve temelinde sömürgecilik ve misyonerlik bulunmaktadır. İslam ilimleri üzerinde çalışma yapan Oryantalistlerin araştırmaları, şu başlıklar altında ele alınabilir: 1. Kur’an-Kur’an TarihiT. Erpenıus, T. Nöldeke, A. Jeffery, M. Watt, R. Paret, O. Pretzl, F. Buhl gibi Müsteşrikler, Kur’an ve Kur’an Tarihi üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalarda, Kur’an ve İslâm’ın Yahudi-Hıristiyan kökenli olduğu, Kur’an’ın Hazret-i Peygamber tarafından yazıldığı, Kur’an nüshaları arasında farklılıklar olduğu iddia edilerek, bir kelimesi, bir âyeti değişikliğe uğramadan bugüne kadar gelen muazzez Kur’an-ı kerim üzerinde şâibe uyandırmak ve kendi din adamlarının hakiki Tevrat ve İncil’i değiştirerek, Yahûdîlik ve Nasrânîliğe yaptıkları tahribat ve ihanetin gizlenmesi hedeflenmiştir. Bilinen bir geçektir ki, Yahûdi din adamları, Hazret-i Mûsa’ya indirilen Tevrat’ı menfaatlarına uygun düşmediği için değiştirdiler. Bu husus, âyet-i kerime’de şöyle bildirilir: Veyl (şiddetli azap) o kimselere (olsun) ki, (değişiklik yaparak ve yalan katarak) kendi elleriyle Kitâb (Tevrât)’ı yazarlar (ve) az bir para (dünyalık) karşılığında satmak için (de), “Bu Allah’ın katındandır!” derler! (Bakara,79) Hıristiyanlıkta da hakiki İncil’i değiştirmek için bir çok İncil yazıldı, ancak bunlardan 4’ünün (Matta, Markus, Luka, Yuhanna) kullanılmasına izin verildi. Piskopos ve patriklerden oluşan din adamları, 20’ye yakın Konsil düzenlediler ve bu konsilerin ilkinde (İznik-M.325) İncil’e Teslis (üç ilâh) inancını yerleştirerek Hıristiyanlığı beşeri din haline getirdiler. Bu durumda Yahûdlik ve Hırististiyanlık, hakiki din olmaktan çıkmış oldu. Yüce Allah, beşeriyete Muhammed aleyhisselâm’ı Peygamber olarak göderdi ve kendisine Kur’ân-ı kerim’i indirdi. İnen Kur’an âyetleri daha Hazret-i Ebû Bekir zamanında Eshâb-ı kirâm’ın ittifakı sağlanarak Mushaf haline getirildi, böylece zayi olmasının önüne geçildi. Bu Mushaf, Hazret-i Osman devrinde çoğaltılarak belli başlı İslâm beldelerine gönderildi. Yahûdi ve Hıristiyan Oryantalistler, kendi kitaplarında olanları, Kur’ân’da da görmek istediklerinden, İslâm âlimlerinin bu konuda yazdıkları (es-Suyûtî, İtkân gibi) yüzlerce eseri hiç dikkate almadan tamamen ilimden uzak, önyargılı ve ideolojik bir yaklaşımla Kur’ân-ı kerim’e ve İslâm dinine iftira etmişlerdir. 2. Tefsir-RivâyetC. Brockelmann, İ. Goldziher, A. Jeffery, L. Massignon, T. Nöldeke, J. Robson, gibi Müsteşrikler, Kur’an ve Tefsir üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalarda, “Tefsirlerde kişisel görüş ve hurafeler var” denilerek, Müctehid İslam âlimlerinin rivayet ve dirayet usûlü ile sağlam kaynak ve ilmî metodoloji kullanılarak yaptıkları Tefsirlere güvenin sarsılması hedeflenmiştir. Yahûdi ve Hıristiyan Oryantalistler, Abdurrezzâk, Taberî ve Suyûtî’nin Rivâyet; Beydâvî, Nesefî ve Kurtubî’inin dirâyet tefsirlerini görmezlikten gelerek böyle kasıtlı bir hükme varmışlardır. 3. Hadis-HaberA. Sprenger, L. Caetani, I. Goldziher, R. Dozy, D.S. Margoliouth, R. A. Nicholson, A. Guillaume, J. Schacht, P. K. Hitti, D.B. Macdonald gibi Müsteşrikler, Hadis ve Usûlü üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalarda, Hadislerin uydurulduğu ileri sürülerek, cerh ve ta’dil ilmi süzgecinden geçirilerek tespit edilen ve dinî ilimlerde ikinci kaynak olarak kullanılan Hadis Külliyatı’nın devre dışı bırakılması hedeflenmiştir. Batılı insaflı ve tarafsız ilim adamları bile dünyanın hiçbir yerinde ve dininde görülmeyen Müslümanların Hadis rivayetinde uyguladıkları “isnad” sistemine hayranlık duyarlarken, Yahûdi ve Hıristiyan Oryantalistler, Hadis Külliyatı’nın tamamına olumsuz yaklaşımları, ilmî değil tamamen ideolojiktir. Bu konuda Hadis Külliyatı’nda yer alan bütün hadisler, “Cerh ve Ta’dil” ilminin ilkeleri doğrultusunda sıkı bir denetimden geçirildikten sonra rivâyet edilmiş, Akâid ve Fıkıh’ta kullanılmıştır. 4. Usûlu’ddîn-AkâidC. Brockelmann, I. Goldziher, W.M. Watt, A.E. Burn, Emil G. Hirsch, K.Kohler, Carra de Vaux gibi Müsteşrikler, Akâid ve İman üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalarda, Sünnî Müslümanların iman esaslarının zayıf temellere dayandığı iddia edilerek, Ehl-i sünnet âlimlerince muhkem bir şekilde tespit edilen ve Müslümanlarca tereddütsüz kabul edilen “İmanın Şartları”nda şüphe uyandırmak hedeflenmiştir. Müslümanların Akâid (iman) ile ilgili esaslarını bir sistem dahilinde ve Ehl-i Sünnet çerçevesinde ortaya koyan Nesefî, Taftazânî ve Tahâvî’nin eserleri, İslâm’ı ilâhî din olarak kabul etmeyen Yahûdi ve Hıristiyan Oryantalistler tarafından takdir edilmesi ve benimsenmesi elbette düşünülemezdi. 5. Fıkıh-MezheplerA.J. Wensinck, J. Schacht, S.D. Goitein, S.V. Fitzgerald, N. Anderson, B. Botievean, E. Fitzgerald, I. Goldziher gibi Müsteşrikler, Fıkıh ve Usûlü üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalarda, Fıkıh kitaplarının mesnetsiz bilgi ve yanlış kıyaslarla dolu olduğu ileri sürülerek, Müchehid âlimlerin Kur’an ve Hadis’ten istinbat ettikleri hükümlere güvenin sarsılması, dolayısıyla Mezhep imamlarına bağlılığın azaltılması hedeflenmiştir. Müchehid İslâm âlimlerinin Müslümanların birlik ve beraberliğini sağlayabilmek için amelî, Fıkhî konularda dört mezhebi inşâ etmeleri, Yahûdi ve Hıristiyan Oryantalistleri olumsuz yönde derinden etkilemiş ve onları bu konuda bazı temelsiz isnatta bulunmalara sevketmiştir. Onun için Kudurî, Hidaye ve Reddülmahtar gibi muhteşem eserler karşısında en kolay yol olan iftira ve karalamaya gitmişlerdir. 6. Siyer-İslam TarihiL. Caetani, J. Schacht, R. Dozy, H. Lammens, A. Guillaume, D.B. Macdonald, T.W. Juynboll, J. Fueck gibi Müsteşrikler, Siyer ve Tarih üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalarda, Siyer kitaplarının yalan ve uydurma haberlerle dolu olduğu iftirası yapılarak, Hazret-i Peygamber’in güzel, temiz, nezih ahlâk ve siretinin hiçbir insana nasip olmayacak şekilde kitaplara geçirilmesi ve korunmasına güvenin perdelenmesi hedeflenmiştir. İslâm âlimlerinin tedvin ettikleri Şemâil-i Şerife ve Siyer kitapları, Peygamber efendimizle ilgili eserlerdir. Şu bir gerçektir ki, hiçbir Oryantalist, İslâm’a, Hazret-i Peygamber’e ve Kur’ân’a inanmaz. Onun için Oryantalistlerin bu konulardaki eserleri, yalan ve iftiralarla doludur. Hadis ve Siyer’le ilgili konular, sahâbe-i kiram tarafından gelecek nesillere hassasiyetle aktarılmıştır. Bu şerefli görevi yapan “altın nesil” de Oryantalistlerin çirkin, ahlâksız ve terbiyeden yoksun saldırılarına uğramıştır. 7. Tasavvuf-ZühdT. Nöldeke, İ. Goldziher, R.A. Nicholson, A.J. Wensinck, E. H. Palmer, C. de Gobineau, E. Renan, Sir W. Jones, J. Malcolm, J. W. Graham, De L. E. O’leary, R.C. Zaehner, D. S. Margoliouth gibi Müsteşrikler, Tasavvuf, Zühd ve Takva üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalarda, temelinde âyet ve hadisler olan zühd, takva ve zikrin bir ifadesi olan Tasavvuf gerçeğinin, Hinduizm, Budizm ve Hıristiyan Batının hakikatten ve sevgiden yoksun Mistisizm’inden etkilendiği iddiasında bulunularak, Müslümanların gönüllerinde taht kuran ve gerçek aşk ve sevgiyi insanlığa sunan Ahmet Yesevî, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, Abdülkâdir-i Geylânî, Bahâheddin-i Buhârî ve İmam-ı Rabbânî gibi Mutasavvıfların Müslümanlar üzerindeki sırlarla dolu muhteşem etkisinin azaltılması hedeflenmiştir. Yahûdi ve Hıristiyan Oryantalistlerin İslâm’ın zahiriyle birlikte özü olan Tasavvuf hakikatını doğru algılamaları mümkün görülmemektedir. Çünkü İslâm’ın Tefsir, Hadis ve Akâid gibi zahir kısmına önyargıyla yaklaşanların onun bâtın kısmını, derûnî ve ihlâs yönünü beden gözleriyle görmeleri ve anlamaları, elbette düşünülemez. Müslümanlar için bile Tasavvufa inandığı halde o yola sulûk etmeyenler/girmeyenler için “balı kavanoz içinde görmüşler, fakat tatmamışlar” benzetmesi yapılmaktadır. Kaldı ki, Oryantalistlerin “bal”ı tatmaları şöyle dursun, kavanoz içindeki “bal”ın bal olduğuna inanmamaktadırlar. SonuçMisyoner Oryantalist Lovis Massignon (ö.1962), Oryantalizm teşkilatının, İslâm İlimleri üzerinde yaptıkları çalışmaların Müslüman araştırmacıları ve Müslüman toplumları nasıl değiştirdiğini, aynen şöyle anlatmaktadır: Müslümanları İslamiyetten uzaklaştırdık. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Müslümanların her şeyini tahrif ve mahvettik. Dinleri, inaçları, ahlâkları, dine bakışları ve insanî duyguları mahvoldu. Onların millî manevî değerlerini, batı medeniyeti potasında eriterek, kendimize benzettik. Kur’an-ı kerim öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu tam olarak, hiçbir şeye inanmıyor. Ehl-i sünnet itikadı, başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık itikadlara yönlendirdik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı İlahiyatçılarla, ondört yüzyıllık itikadlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz Misyonerlerin işi daha kolay; maaş bağlayarak, vize vaadi, yurtdışında iş imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yaparız.” (Bkz. Atila İlhan, 2005: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=17380) KAYNAK: https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/dr-c-ahmet-akisik/606377.aspx
|