|
|
15 Temmuz 2017 15 Temmuz’un hedefi: Cemaatleri ve Ehl-i Sünnet Omurga’yı çökertmek Yusuf Kaplan
15 Temmuz saldırısı bitmedi, bütün hızıyla sürüyor hâlâ… 15 Temmuz saldırısının temel hedefi: Özelde, cemaatleri Müslüman toplumların hayatından uzaklaştırmak, genelde ise bin yıllık Ehl-i Sünnet Omurga’yı çökertmek. 15 Temmuz’da cemaatleri hedef tahtasına oturtanlar, şimdi stratejilerini yenilediler: İslâmî kesimleri birbirine kırdıracaklar… Aradan bir yıl geçti ama hâlâ göremediğimiz yakıcı gerçek şu: 15 Temmuz saldırısı, paralel devlet tehlikesi sunan lokal bir saldırı değil, paralel dinler icat etmeyi amaçlayan sürgit stratejisini yenileyerek süren son derece tehlikeli global bir saldırıdır. 15 TEMMUZ SALDIRISI: BİN YILIN İNTİKAMI 15 Temmuz, tarihî bir saldırıdır. Türkiye’yi bu topraklardan sürme, bu toprakları şehit kanlarıyla yoğuran, hakikat ve adalet kuleleriyle yaşatan, dimdik ayakta tutan bu ülkenin hakikatli çocuklarına mezar yapma saldırısıdır. 15 Temmuz, 1071’in intikamını alma saldırısıdır. 15 Temmuz, 1453’ün rövanşını alma saldırısıdır. 15 Temmuz, geçilemeyen Çanakkale’nin geçilmesi saldırısıdır. 15 Temmuz, bizim bin yıldır onca çile, onca mücadele, onca mücahede ile canımızla, kanımızla, yüreğimizle inşa ettiğimiz, sadece İslâm dünyasını değil üç kıtayı adalet, sulh, selâmet ve kardeşlik yurduna dönüştürdüğümüz Ehl-i Sünnet Omurga’nın mayasını kardığı, gönülleri fetheden irfânî tecrübemizin gönüller yaparak ruhunu oluşturduğu; aşılamamış, anlaşılamamış, anlaşılamadığı için de aşılamadığı da anlaşılamamış insanlığın gerçekleştirdiği en evrensel, en kâmil medeniyet tecrübesinin ve ruhunun yeniden dirilmemesi geliştirilmiş çok yönlü bir saldırıdır. PARALEL DEVLET TEHLİKESİ DEĞİL, PARALEL DİN TEHLİKESİ Başka bir ifadeyle, 15 Temmuz bizim bin yıldır kurduğumuz Ehl-i Sünnet düzeninin yıkılması, yerine İslâm’ı hadım edecek, hormonlu Müslümanlar yetiştirecek, İslâm’ın diriltici ruhunu yok edecek “selef”sizlik demek olan neo-selefîlik üzerinden hâricî mantığına ve protestanlaştırıcı FETÖ sapmasına dayalı iki paralel din inşa etme saldırısıdır. 15 Temmuz saldırısı, paralel devlet tehlikesi değil, paralel din tehlikesidir. Asıl mesele “din”in dönüştürülmesi, İslâm’ın yeniden tarih yapacak ruhunun, ilkelerinin, temellerinin yerle bir edilmesi, tıpkı Hinduizm gibi, tıpkı Konfüçyanizm gibi, tıpkı Zen, Şintoizm ve Budizm gibi hadım edilmesi, fosilleştirilmesi ve tarihe gömülmesi saldırısıdır. 28 ŞUBAT İHANETİ! 28 Şubat, irtica maskesiyle İslâm’ı hedef tahtasına yatırmış, bu toplumun İslâmî duyarlıklarına, kimliğine, birikimine saldırmıştı. Bu topluma, bu ülkeye yapılacak en büyük ihanetti bu. Düşünsenize…Küresel sistem, terörizmle savaş bahanesiyle İslâm’la savaşı küresel strateji olarak benimsiyor, siz de, 30’dan fazla etnik unsurun yaşadığı “imparatorluk” bakiyesi bir ülkede bu toplumu ayakta tutacak yegâne tutkalı, yegane kaynağı, toplumun tek üst kimliği, varlık nedeni İslâmî kimliği ve omurgayı yerle bir ediyorsunuz! İslâmî üst kimliğin yok edilmesi, bölücü, etnik kimlikleri kaşıyıcı seküler kimliğin pekiştirilmesi, etnik kimliğin üst kimlik katına yükseltilmesine ve sonuçta da Türkiye’yi büyük bir etnik parçalanmanın eşiğine sürükledi! Eğer küresel sistemin, İslâm’la savaştığı bir zaman diliminde, ulus devletleri etnik dilimlere ayırdığı bir yok oluş mevsiminde seküler kimlik değil de İslâmî kimlik ve duyarlıklar güçlendirilseydi, Türkiye neredeyse yarım asra yakın cehennem hayatının eşiğine sürüklenmezdi. Büyük bir ihanetti 28 Şubat. Bu toplumun İslâmî kimliğini ve duyarlıklarını aşındırmayı ve ülkeyi etnik kimlikler üzerinden dilim dilim etmeyi amaçlamıştı. Başarılı da oldu. Bizi çok yordu ve çok pahalıya maloldu bize. 15 TEMMUZ SALDIRISININ HEDEFİNDE NİÇİN CEMAATLER VAR? 15 Temmuz saldırısı, bu toplumun bin yıllık İslâmî omurgasını iyi kötü temsil eden ruh köklerinin kaynağına, cemaatlere, tasavvufa, tarikatlere saldırıdır. Cemaatlerin çok köklü sorunları var: Cemaat, siyaset, ticaret, tarikat aldı başını gitti. Cemaatler, Ankara’da ihale kovalayan ruhsuz STK’lara dönüştü. Cemiyeti terk etti; hakikati değil, siyaseti ve ticareti mesken tuttu, meslek edindi. Bütün bu zaaflarına rağmen bu toplumun hayatından cemaatleri çekip çıkarırsanız, fazla değil, bir kuşaklık bir zaman dilimi içinde, bu ülkede İslâm’dan eser kalmaz. 15 Temmuz saldırısı, cemaatlere saldırıdır. FETÖ, cemaat değildir, olamaz. Şantaj, montaj, kaset, rüşvet, hırsızlık, sahtekârlık yapan, küresel güçlerin maşası olarak çalışan, kendi ülkesine ve insanına kurşun sıkan bir şebeke cemaat olamaz, olsa olsa maşa bir örgüt olur. Diğer cemaatleri FETÖ’yle özdeşleştirmek, Ali Cengiz oyunu oynamak, cambaza bak, numarası çevirmektir! Yapılmak istenen şey, ülkenin bütün İslâmî kesimlerini devletten uzaklaştırmaktır. Bu, intihardır. Mesele ehliyete, liyakate bakmaktır. KÜRESEL SİSTEMİN İSLÂM’LA POSTMODERN SAVAŞI Lütfen büyük resmi görelim… Küresel sistem, çeyrek asırdır, Soğuk Savaş’ın bitirilmesinden sonra, terörle savaşıyormuş gibi yaparak postmodern sinsi / cynical yöntemlerle İslâm’la savaşıyor. Bizzat dönemin NATO Genel Sekreteri Willy Cleas’ın ağzından “küresel sistemin önündeki en büyük tehdit İslâmdır” diyerek küresel sistemin İslâm’la savaştığını açıkça ilan ediyor. Üç temel hedef belirlediler: Öncelikle, İslâm’ı terörle özdeşleştirerek, dinin bittiği Batı’da -üstelik de okumuş yazmış kesimler arasında- hızla yayıldığı gözlenen İslâm’ın yükselişini durdurmak. İkinci olarak, Batılıların, bütün dünyanın, özellikle de Müslüman kitlelerin İslâm’dan nefret etmelerini sağlamak. Üçüncü olarak, İslâm dünyasında haricî mantığına ve protestanlaştırıcı mantığa dayalı iki paralel din inşa ederek İslâm’ın içerden çökertilmesine, çözülmesine, fosilleştirilmesine yoğunlaşmak. Bu nedenle önce genelde İslâm terörle özdeşleştirerek dolaylı olarak hedef tahtasına konuldu. Sonra da, son birkaç yıldır da, doğrudan cemaatler hedef hâline getirildi. (…) İki asırdır, ikinci büyük medeniyet krizini yaşıyor Müslümanlar iliklerine kadar. Bu iki asırlık süre zarfında Müslümanları ayakta tutan devletler değil cemaatler oldu. Yine bu iki asırlık süreçte, sömürgecilere karşı cemaatler direndi, özellikle de tasavvufî cemaatler: Şeyh Şamil’den Senûsî’ye kadar… 15 Temmuz saldırısı genelde İslâm’ın, özelde ise Ehl-i Sünnet cemaatlerin küresel sistem tarafından önce Müslüman toplumların hayatından uzaklaştırılması, sonra da büsbütün etkisiz hâlâ getirilmesi küresel saldırısının bidayetidir, bunun nihayeti İhvan’ın bütün Arap dünyasında hedef tahtası haline getirilmesi olarak gerçekleşti. Sözün özü: Bu toprakların çocukları, bin yıllık Ehl-i Sünnet’in kurucusu ve koruyucusudur. Bin yıldır bizim kurduğumuz Ehl-i Sünnet düzen yıkılıyor, yerine haricî mantığına dayalı, o olmazsa, ya da onunla beraber İslâm’ı protestanlaştırmayı, hayattan uzaklaştırmayı amaçlayan sahte dinler inşa ediliyor ve yerleştiriliyor… Sırada, İslâmî kesimleri birbirine düşürme hesapları var… Basireti elden bırakmayalım. Zaaflarımızı değil erdemlerimizi büyütürsek, bu tezgâhı da püskürtürüz bi-iznillah… Kaynak: Yusuf Kaplan - 14 Temmuz 2017 |