üç is. 1. İkiden sonra gelen sayının adı. 2. Bu sayıyı gösteren 3, III rakamlarının adı. 3. sf. İkiden bir artık, üç aşağı beş yukarı yaklaşık olarak, az bir farkla: "Üç aşağı beş yukarı anlaştık sayılır." -S. F. Abasıyanık. üç aşağı beş yukarı dolaşmak kararsızlık icinde, düşünerek, bir karara varmaya çalışarak gezinmek, üç günlük ömür ömrün kısalığını anlatan bir söz. üç maymunu oynamak gördüğü ve duyduğu bir olay hakkında görmemiş, duymamış ve söylememiş olduğunu belirtmek, (iş) üç nalla bir ata kaldı eline önemsiz bir imkân geçtiğinde büyük işlerin düşüne kapılanlar için söylenen bir söz.
→ üç adım, üçayak, üç aylar, üç aylık, üç başlı, üç beş, üç beyaz, üç bir, üç birlik kuralı, üç boyutlu, üç boyutlu film, üç buçuk, üçbudak, üç buutlu, üççatal, üççeyrek, üç durum yasası, üç düzlemli, üç etek, üç hâl kanunu, üç iki, üçkâğıt, Üçkardeş, üç kat, üç nokta, üç otuzunda, üç parmaklı, üçtaş, üçteker, üçtelli, üçten dokuza, beş üç
üç adım is. sp. Atletizmde üç adım atlama dalı veya yarışması.
üçayak, -ğı is. 1. Fotoğraf makinesi, televizyon kameraları vb. aletlerin üzerine oturduğu üç ayaklı düzen. 2. Sacayağı. 3. Bir halay çeşidi.
üç aylar ç. is. din b. Ay takviminde recep, şaban ve ramazan aylarına verilen toplu ad.
üç aylık, -ğı is. Üç ayda bir ödenen emekli aylığı: "Arsız karı, ihtiyarın üç aylıkları aldığı günler çıkagelir, allem edip kallem edip zavallının yarı maaşım çarpar kaçar." -H. Taner.
üç başlı sf. anat. Üç başı olan.
üç beş sf. Nicelik yönünden az: "İhtiyarın ona yasakladığı üç beş şeyden birisi de bu idi." -T. Buğra, üçe beşe bakmamak fiyat üzerinde küçük farkları önemsememek.
üç beyaz is. Un, şeker ve yağı anlatan bir söz.
üç bir is. Oyunda, atılan zarlardan birinin bir, öbürünün üç benekli olan yüzünün üste gelmesi, seyek.
üç birlik kuralı is. tiy. Klasik tiyatroda yer, zaman ve konu birliğini esas alan kural.
üç boyutlu sf Eninden ve boyundan başka, derinliği de olan, üç buutlu.
→ üç boyutlu film
üç boyutlu film is. sin. ve TV Görüntüsü en ve boydan başka derinlik duygusu da uyandıran film.
üç buçuk, -ğu sf. Yarım yamalak, üstünkörü: "Mesnevi için de, Mevlana için de bilip bilmeyeceğim lisede öğrettikleri üç buçuk şeyden ibaret." -T. Buğra, üç buçuk atmak argo çok korkmak.
üçbudak, -ğı is. İzmir'de üretilen bir tütün türü.
üç buutlu sf. Üç boyutlu.
üççatal is. Büyük balıkları avlamak için kullanılan ucu üç çatallı zıpkın.
üççeyrek, -ği is. Çocuklar için yapılan keman.
üç durum yasası is. fel. Toplumun Tanrı bilimi, fizik ötesi ve tanıtlı olmak üzere üç durumdan geçerek geliştiğini savunan Auguste Comte yasası, üç hâl kanunu.
üç düzlemli sf. geom. İki düzlem kesiştikten sonra üçüncü bir düzlemi eğik olarak kestiğinde ortaya çıkan (açı).
üçer sf Üç sayısının üleştirme biçimi, her birine üç, her defasında üçü bir arada olan.
→ üçer beşer
üçer beşer zf Yaklaşık üçü, beşi bir arada olarak; "Gökte yıldızların üçer beşer eksilmeye başlamasından anlaşılıyordu sabahın yaklaştığı." -N. Cumalı.
üçerli sf. Üçer üçer birimden oluşan: Üçerli kol hâlinde yürümek.
üç etek, -ği is. Üç ayrı etekten oluşmuş özel bir giysi.
üçgen is. geom. 1. Üç tepe noktası, üç açısı, üç kenarı olan geometri biçimi, müselles: "Tabanı otuz metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir." -T. Buğra. 2. sf. Bu biçimde olan.
→ üçgen piramit, üçgen prizma, beyin Üçgeni
üçgen piramit, -di is. geom. Tabanı üçgen olan piramit.
üçgen prizma is. geom. Tabanı üçgen olan prizma.
üçgensel bölge is. geom. Üçgenin sınırladığı düzlemsel bölge.
üçgül is. bot. Bir tür yonca.
üç hâl kanunu is. fel. Üç durum yasası.
üç iki is. Oyunda, atılan zarlardan birinin üçlü, öbürünün ikili gelmesi, sebayüdü.
üçkâğıt, -di is. 1. Oynatıcının el çabukluğuyla yer değiştirip kapalı olarak bıraktığı, ikisi aynı, biri değişik üç iskambil kâğıdından değişik olanını bulmaya dayanan hileli oyun. 2. mec. Hile, düzen, dolap, üçkâğıda bağlamak (veya getirmek) karşısındakini şaşırtarak aldatmak.
üçkâğıtçı is. 1. Üçkâğıt oyunu oynatan kimse. 2. mec. Yalancı, dolandırıcı, hileci, düzenci kimse: "Özellikle üçkâğıtçıları ve ispatlanmış suçlar işleyenleri aradı." -T. Buğra.
üçkâğıtçılık, -ğı is. 1. Üçkâğıtçının işi. 2. mec. Yalancılık, düzencilik, dolandırıcılık.
Üçkardeş is. astr. Üçlü olarak görünen bir yıldız kümesi.
üç kat is. Bir kumaş örgüsünde üç ipliğin bir iplik yerine kullanılması.
üç katlı sf Üç katı olan.
üçleme is. 1. Üçlemek işi. 2. sf Üçe bükülmüş, üç kat: Üçleme halat. 3. ed. Bentleri üçer dizeli olan türkü. 4. ed. Bir yazarın, konu ve fikrî yapı olarak birbirini izleyen üç eseri, triloji. 5. din b. Katoliklerde, Tanrı, İsa ve Meryem'in aynı kişi olmaları inancı, teslis: "Din inancı vardır ki akla hiç dayanmaz, Hristiyanların üçleme inancı gibi." -İ. H. Baltacıoğlu.
üçlemek (-i) 1. Üçe çıkarmak. 2. Ürünün üçte birine karşılık, toprağını kiraya vermek. 3. Tarlayı üç kez sürmek.
üçler ç. is. Halkın inançlarına göre üç kişilik ermişler topluluğu.
→ üçler yediler kırklar
üçler yediler kırklar ç. is. Halk inançlarında yaşayan ermişler topluluğu.
üçleşme is. Üçleşmek işi veya durumu.
üçleşmek (nsz) Üçe çıkmak, bir veya İkiyken üç olmak.
üçlü sf 1. Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan: "Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor." -T. Buğra. 2. mec. Üç kişiden oluşmuş. 3. is. İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde 3 işareti veya noktası bulunan kâğıt, pul. 4. is. muz. Üç ses veya çalgı İçin düzenlenmiş müzik parçası, trio. 5. is. müz. Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio.
→ üçlü bahis, üçlü ganyan
üçlü bahis, -hsi is. sp. At yarışlarında aynı koşuda ilk üçü tahmin etmeye yönelik müşterek bahis oyunu.
üçlü ganyan is. sp. Üç yarışın birincisini tahmin etmeye dayanan bir oyun türü.
üçlük, -ğü sf. 1. Üç tanesi bir arada bulunan, üç tane alabilen, üç taneden oluşmuş. 2. is. sp. Basketbolda ceza alanı dışından atılan topun potaya geçirilmesi sonucu kazanılan üç puan değerindeki atış.
üç nokta is. dbl. Tamamlanmamış cümlelerin sonuna veya basma yan yana konulan noktalama işaretinin adı (...).
üç otuzunda sf. Çok yaşlı (kimse).
üç parmaklı sf zool. Bir ayağında üç parmak bulunan (hayvan).
üçtaş is. Üç taşla oynanan bir tür çocuk oyunu.
üçteker is. 1. İkisi arkada, biri önde üç tekerleği olan, çocukların düşmeden binmesi İçin yapılmış araç. 2. Triportör.
üç telli is. Üç teli olan saz.
üçten dokuza is. esk. İslam hukukuna göre kocanın üçerli aralıklarla üç kez "boş ol" sözünü tekrarlayıp boşanma konusundaki kararlılığını göstererek karısını boşaması.
üçüncü sf. Üç sayısının sıra sıfatı, sırada ikinciden sonra gelen: "Gelir vergisinin üçüncü taksitini verdik." -B. Felek.
→ Üçüncü Çağ, üçüncü dünya ülkeleri, üçüncü kişi, üçüncünün olmazlığı
Üçüncü Çağ is. jeol. Yeryüzünün yaklaşık altmış milyon yıllık çağı, senozoik.
üçüncü dünya ülkeleri ç. is. Hemen hepsi eski sömürgeler olan, ulusal bağımsızlıklarını kazanmış veya bu uğurda mücadele veren Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri.
üçüncü kişi is. dbl. Fiil çekiminde teklik ve çokluk üçüncü şahıs biçimi, gaip.
üçüncül sf. kim. 1. Organik bir birleşiğin formülünde öbür üç karbon atomuna bağlı olan (karbon atomu), tersiyer. 2. tıp Bir hastalığın belirli iki devresinden sonra oluşan (belirtiler).
üçüncülük, -ğü is. Üçüncü olma durumu.
üçüncünün olmazlığı is. man. Birinin yalanladığı, ötekinin doğruladığı iki önermeden birinin doğru olması gerektiğini, üçüncü bir ihtimalin söz konusu olmayacağını anlatan yasa.
üçüz sf. 1. Üçü birlikte doğmuş olan (kardeş). 2. Üçlü, üç yanlı, üç kollu, üç parçalı.
üçüzleme is. ed. Bir dizenin hem ritmik hem anlam olarak üç ayrı öbek oluşturması: "Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm." -Halk türküsü.
üçüzlü sf. 1. Üçüzleri olan (ana). 2. Üçü bir arada olan: "Fransa ile yaptığımız üçüzlü paktın aleyhinde bulunanların..." -Y. K. Karaosmanoğlu.