-up bk. -ip / -ip vb.
upuslu sf (u'puslu) Çok uslu: "Yepyeni, ... belden büzmeli dört peşli elbisesi içinde Nîna upusludur." -R. H. Karay.
upuygun sf. (upuygun) Çok uygun, tastamam.
upuzun sf. (upuzun) 1. Çok uzun: "Günden güne koskoca, upuzun, pırıl pırıl geçmişini eskiten,- bozan, eciş bücüş eden bir İbiş..." - T. Buğra. 2. zf. Tamamıyla uzanmış bir durumda: "Babam karyolasında arkası üstü, upuzun yatıyordu." -Y. Z. Ortaç.
-ur bk. -ir/-ir vb.
ur is. biy. Hücrelerin aşın çoğalmasıyla insan, hayvan veya bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, tümör, neoplazma: "Yalnız yağ birikintisinden ibaret bir bez, bir nevi ur, hayatı tehdit edecek bir şey değil!" -A. Ş. Hisar.
→ ur kaplama
urağan is. Karaip dilinden meteor. Beraberinde yağmur getirmeyen güçlü fırtına.
Ural-Altay is. Ural dilleriyle Altay dillerinin oluşturduğu dil grubu.
Ural dilleri ç. is. Fince, Macarca ve Samoyetçeden oluşan dil grubu.
uran is. Teknik, sanayi, endüstri.
Uranüs öz. is. Yun. astr. Güneşe uzaklık sırasında yedinci olan ve güneş çevresindeki dolanımını seksen dört yılda tamamlayan gezegen.
uranyum is. (ura'nyum) Fr. uranium kim. Atom numarası 92, atom ağırlığı 238,03, yoğunluğu 18,7 olan, 1800 °C'ye doğru eriyen, demir görünüşünde, nükleer enerji elde etmede kullanılan bir element (simgesi U).
uranyumlu sf. İçinde uranyum bulunan bir alaşım.
uray is. esk. Belediye.
urba is. İt. roba hlk. Giysi: "Hemen belli olsun diye beyaz urbalar giyindi." -N. Araz.
urbalı sf. Urbası olan: "Yeşil urbalı, yeniçeri kılıklı bir alay herif de karşıdan gelmişler." -E. E. Talu.
Urban ç. Öz. is. (urbam) Ar. 'urban esk. Çöl Arapları: "Büyük harpte Osmanlı hazinesinin büyük bir kısmını çöl ve Urban yemiştir. " -F. R. Atay.
urbanizm is. Fr. urbanisme Şehircilik.
Urduca öz. is. (urdu'ca) 1. Pakistan'da kullanılan resmî dil. 2. sf Bu dille yazılmış olan.
Urfa çıbanı is. tıp Doğuda ve özellikle Urfa yöresinde yaşayan halkın yüzünde görülen çıban.
Urfa kebabı is. Urfa yöresinde sevilen ve oradan Türk mutfağına kazandırılan bir tür kebap.
Urfa peyniri is. Urfa ve yöresinde özel yöntemlerle hazırlanan yumruk biçiminde bir tür peynir.
urgan is. Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat: "Kadınının boynunda pembe urgan gibi bir yemeni var." -H. E. Adıvar.
urgancı is. Urgan yapan veya satan kimse.
urgancılık, -ğı is. Urgancının yaptığı iş.
ur kaplama is. Ağacın urlarından elde edilen ve çok kıymetli olan bir kaplama çeşidi.
urlaşma is. Urlaşmak durumu.
urlaşmak (nsz) Ur durumuna gelmek.
urmak, -ur (-i, -e) esk. bk. vurmak.
urodel is. Yun. zool. Kuyruklular.
Uruguaylı öz. is. Uruguay halkından olan kimse.
uruk, -ğu is. esk. Soy, sülale.
urup, -bu is. Ar. rub' hlk. Arşının sekizde biri uzunluğundaki ölçü.