uk

-uk bk. -ık / -ik vb.

ukala sf. (ukalâ:) Ar. 'ukalâ Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan (kimse): "Bu miskin ve ukala herifi sepetledi." -H. Taner.

ukala dümbeleği

ukalaca zf (ukalâ:'ca) Ukala bir biçimde: "Atıf, o hayata dayanılamayacağını ukalaca anlattı." -N. Araz.

ukala dümbeleği is. Aklı ermediği hâlde her konuda fikir yürüten, bilir bilmez her şeye karışan kimse, zevzek: "İyi halt etmişsin, dedim. Senin ne üstüne vazife a ukala dümbeleği, onların kendi aralarında temizlenecek hesapları varmış." -H. Taner.

ukalalık, -ğı is. Ukala olma durumu veya ukalaca davranış: "Bir küçük defter içinde üç beş satırla uzun bir ukalalığa ne lüzum var?"-h. Gündüz.

ukde is. Ar. 'ulfde esk. 1. Düğüm, yumru. 2. mec. İçe dert olan şey: "Geceleri bilhassa yatsı namazından sonra seccadede oturmuş, çocuk dilimle, içimde ukde olan meseleler hakkında Allah la konuşur dururdum." -H. E. Adıvar.

uknum is. (uknu:m) Ar. uknum fel. esk. Hipostaz.

Ukraynalı öz. is. (ukra'ynah) Ukrayna halkından olan kimse.

ukubet is. (uku:bet) Ar. 'ukubet esk. 1. Ceza. 2. sf. hlk. Çok çirkin ve sakil.