töhmet is. Ar. tuhmet 1. Birine yüklenen, istenildiği sanılan fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama. 2. Kabahatli.

töhmetlendirme is. Töhmetlendirmek durumu.

töhmetlendirmek (-i) Töhmet altında bırakmak, suçlandırmak: "Meydanın boş zamanında adı şaire çıkmış bir muharrir sizi edebiyat vurgunculuğu ile töhmetlendirir." -O. V. Kanık.

töhmetli sf. 1. Suçlanmış. 2. Kabahatli.

tökezleme is. Tökezlemek işi.

tökezlemek (nsz) 1. Yürürken ayağı bir yere çarpıp sendelemek. 2. mec. Güçlük ve engellerle karşılaşmak.

tökezlenme is. Tökezlenmek işi.

tökezlenmek (nsz) Tökezleme işi yapılmak.

tökezletme is. Tökezletmek işi.

tökezletmek (-i) Tökezleme işini yaptırmak.

tökezme is. hlk. Tökezmek işi.

tökezmek (nsz) hlk. Tökezlemek: "Ceylan birden tökezdi, toz kalktı yerden." -F. Oryam.

tömbeki is. Far. tenbükü bot. esk. Özellikle İran'da yetişen ve nargile ile içilen bir tütün türü, nargile tütünü (Nicotiana persica): "Tömbeki fiyatı fırladığı için nargileye tövbe etmişti." -Ö. Seyfettin.

tör is. sos. esk. Başköşe.

töre is. 1. Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet: "Töre anlayışları bu bilinçîilikleriyle pekişmiştir." -N. Cumalı. 2. Bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap.

töre bilimi, töre cinayeti, töre dışı, töretanımaz, aktöre, davranış töresi

töre bilimi is. sos. Yarar, iyi, kötü vb. sorunları inceleyen, töre ile ilgili bir davranış yasası geliştirilen, neyin uğrunda savaşılmaya değer, yaşama neyin anlam kazandırdığı, hangi davranışın iyi ve hangisinin kötü olduğu gibi sorunları kendine konu edinen bilim, ahlak bilimi, ilmiahlak, ahlakiyat, etik.

töreci is. Töreyi İlke edinen, töreyi amaç olarak alan kimse.

törecilik, -ği is. Töreci olma durumu.

töre cinayeti is. Bazı bölgelerde töre kurallarına uymama sebebiyle genellikle genç kız veya kadınların aile meclisi kararıyla yine aileden biri tarafından öldürülmesi.

töre dışı sf. Töreyle hiçbir ilgisi bulunmayan, töre ile ilgili yanı olmayan, ahlak dışı.

töre dışıcılık, -ğı is. fel. Töreyi inkâr eden öğretilerin genel adı, ahlak dışıcılık, amoralizm.

törel sf. 1. Töreye uygun olan. 2. Töre İle ilgili.

törelcilik, -ği is. fel. Ahlakçılık.

töreli sf. Törel.

törellik, -ği is. Topluluk yaşamını, insan davranışlarını düzenleyerek insanların birbirlerine ve topluma karşı ödevlerini belirleyen kural ve ölçüler bütünü.

törelsiz sf Töreye aykırı.

tören is. 1. Bir toplulukta, üyelerin belli bir olayı, kişiyi veya değeri ayırt edip sembolleştirmesi, bunların anlam ve öneminin güçlendirilmesi amaçlarıyla düzenlenen hareket dizisi, merasim: "Töreni daha uzaktan izleyen annelerle babalar da sevinçle el çırpıyorlardı." -Ç. Altan. 2. Anma, kutlama, nişan, evlenme, ölüm gibi sebeplerle yapılan toplantı, merasim, seremoni.

tören birliği, tören düzeni, açılış töreni, anma töreni, bayrak töreni, cenaze töreni, geçit töreni, imza töreni, kabul töreni, karşılama töreni, madalya töreni, taç giyme töreni, yemin töreni

tören birliği is. ask Devlet büyüklerini, yüksek makamlardaki kumandanları karşılamak ve uğurlamakla görevli birlik, ihtiram birliği, ihtiram kıtası.

tören düzeni is. Tören yapılacak yerde oluşturulan düzen, protokol.

törenli sf. Törenle yapılan.

törensel sf. Törenle ilgili.

töresel sf. Törel: "Şu 7O'liyılların incelenmesi töresel olarak tam bir çöküntü tablosu ile karsı karşıya bırakır bizi." -N. Cumalı.

töresiz sf. Töresi olmayan.

töresizlik, -ği is. Töresiz olma durumu.

töretanımaz sf. fel. 1. Daha üstün saydığı bir töre adına geçerli töreyi tanımayan, immoraf. 2. Töre kurallarına aykırı olan.

töretanımazlık, -ği is. fel. Toplumca benimsenmiş töre ile ilgili değerleri değiştirmek isteyen doktrinlerin genel adı, immoralizm.

törpü is. 1. Ağaç, kurşun, kalay vb. yumuşak metallerin kabasını almaya yarayan, dişleri uzun ve aralıklı olan eğe. 2. Bir şeyin yüzündeki pürüzleri gidermek, düzgünleştirmek için kullanılan kısa, ince, pürtüklü eğe: Tırnak törpüsü.

ömür törpüsü, sinir törpüsü

törpüleme is. Törpülemek işi.

törpülemek (-i) 1. Törpü ile düzeltmek: "Aysel tırnaklarını törpülüyor, sırtında bornoz." -A. İlhan. 2. mec. Sivri noktalarını gidermek. 3. mec. İnceltmek, terbiye etmek.

törpülenme is. Törpülenmek işi.

törpülenmek (nsz) Törpüleme işi yapılmak.

törpületme is. Törpületmek işi.

törpületmek (-i) Törpüleme işini yaptırmak.

törpülü sf Törpülenmiş.

törpüsüz sf. Törpülenmemiş.

tös ünl. Hayvanı töskürtmek için söylenen bir söz.

töskürme is. Töskürmek işi veya durumu.

töskürmek (nsz) hlk. 1. Hayvan geri geri gitmek. 2. Düşman geri çekilmek.

töskürtme is. Töskürtmek işi veya durumu.

töskürtmek (-i) hlk. 1. Hayvanı geri geri yürütmek. 2. Düşmanı püskürtmek.

töskürü zf hlk. Geri geri, gerisin geriye.

tövbe is. Ar. tevbe İşlediği bir günah veya suçtan pişman olarak bir daha yapmamaya karar verme, tövbe etmek bir günah veya suçu bir daha yapmamaya söz vermek: "Bir daha senin ismini ağzına almamak için tövbe eder." -O. C. Kaygılı, tövbeler olsun! (veya tövbesi!) bir kimsenin herhangi bir işten çok pişman olarak tekrarlamama kararını aldığını anlatan bir söz: "Geyik çekti bizi kendi dağına / Tövbeler tövbesi geyik avına." -Halk türküsü.

tövbe ayları, büyük tövbe ayı, küçük tövbe ayı

tövbe ayları ç. is. Büyük tövbe ayı ve küçük tövbe ayı.

tövbekar sf (tövbekâ:r) Ar. tevbe + Par. -kâr 1. Günah sayılacak bir işten vazgeçmiş olan, bir daha yapmamaya karar vermiş olan (kimse). 2. Tövbeli.

tövbeli sf. 1. Tövbe etmiş olan. 2. hlk. Kötü alışkanlıklarından arınmış ve vazgeçmiş.

tövbesiz sf. Tövbe etmemiş.

töz is. 1. Kök, asıl, cevher. 2. fel. Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher.

tözcülük, -ğü is. fel. Bir veya birçok tözün varlığını öne süren öğretilerin genel adı.

tözel sf. Tözle ilgili.