sp

spagetti is. İt. spaghetti Çeşitli soslarla yapılan İtalyan makarnası.

spastik, -ği is. Beyin zedelenmesi yüzünden kasları kasılmış kimse.

spatula is. bk. ıspatula.

spazm is. Fr. spasme tıp Özellikle kalp ve diz kaslarının elde olmadan kasılması.

kalp spazmı

spektroskop, -bu is. Fr. spectroscope fiz. Tayfölçer.

spektroskopi is. Fr. spectroscopie Tayf Ölçümü.

spekülasyon is. (spekülâsyon) Fr. speculation fel. 1. Kurgusal: "Somut öğütlerden çok soyut spekülasyonlara yönelir." -H. Taner. 2. tic. ve ekon. İleride meydana gelebilecek fiyat dalgalanmalarından yararlanarak kazanç sağlama, vurgun, vurgunculuk, ihtikâr: "Bulgur fiyatları üzerine korkunç bir spekülasyona girişmişlerdi." -E. E. Talu.

spekülatif is. (spekülatif) Fr. speculatif 1. ekon. İlerde doğabilecek fiyat dalgalanmalarından yararlanarak gelir sağlama. 2. fel. Kurgusal.

spekülatör is. (spekülatör) Fr. speculateur ekon. Vurguncu.

sperm is. fızy. Meni.

sperma is. (spe'rma) Fr. sperme 1.fizy. Meni. 2. zool. Bir başı, bir gövdesi, hareket etmeye yarayan kuyruğu olan, yumurtadan çok küçük erkek eşeylik hücresi.

sperma ana hücresi

sperma ana hücresi is. biy. Erkek eşeylik organında atmıkları oluşturan ana hücre.

spermasızlık, -ğı is. tıp Sperma salgısının yokluğu.

spermatozoit, -di is. Fr. spermatozoide anot. Er bezi borucuklarının ürettiği, atmığın içinde bulunan erkek döl hücresi, tohum.

spesifik, -ği sf. Fr. specifıaue Bir türün, bir olayın karakteristik yönünü veren.

spesiyal, -li sf. Fr. special Özel, belli bir özelliği olan.

spesiyalist is. Fr. specialiste Uzman: "Kim bilir ne kadar hasta, en şöhretli üniversite spesiyalistlerini boşlayarak onun eteklerine sarılırdı." -R. N. Güntekin.

spesiyalite is. Fr. specialite Özelliği olma, değerli veya az bulunma: "Müslüm Bey eczanesinin nane suyu gibi, burasının çayı da bir spesiyalite idi." -R. N. Güntekin.

spiker is. (spi'ker) İng. speaker Radyo ve televizyonda programları, haberleri sunan kimse: "Oyuncuların düşüncelerini de seyircilere ancak spikerler iletir." -S. Birsel.

iç spiker

spikerlik, -ği is. 1. Spiker olma durumu. 2. Spikerin yaptığı İş.

spiral, -li sf. Fr. spiral 1. Sarmal biçiminde olan. 2. is. Döl yatağı içine konan, gebeliği önleyici sarmal biçiminde araç.

spiril is. Fr. spirille biy. Sarmal biçiminde uzun ve kıvrık, bazıları titrek tüylerle kaplı, iplik biçimindeki bakterilerin genel adı.

spiritüal, -li sf Fr. spiritual Tinsel.

spiritüalizm is. Fr. spiritualisme fel. Tinselcilik.

sponsor is. Ing. sponsor ekon. Bir işin, bir faaliyetin maddi ve manevi yönünü üstlenen kimse veya kurum.

sponsorluk, -ğu is. Sponsorun yaptığı iş: Dede Korkut'u anma törenlerinin sponsorluğunu Türk Dil Kurumu üstlenmiş.

spontane sf. Fr. spontane 1. Anında yapılan: Spontane çeviri. 2. zf. Kendiliğinden.

spontaneizm is. Fr. spontaneisme Kendiliğindencilik.

spor (I) is. Fr. sport 1. Kişisel veya toplu oyunlar biçiminde yapılan, genellikle yarışmaya yol açan, bazı kurallara göre uygulanan beden hareketlerinin tümü. 2. sf. Kullanışı rahat, kolay olan: "Hiç değilse, spor bir ceket ister şöyle." -H. Taner.

spor kulübü, spor loto, sporsever, spor toto, atlı spor

spor (II) is. Fr. spore 1. bot. Çiçeksiz bitkilerde üreme organı. 2. zool. Bir hücreli hayvanların çok özelleşmiş olan üreme hücresi.

spor kesesi

sporcu is. Sporla uğraşan kimse: "Devlet başarılı sporcuyu korur." -Anayasa.

sporculuk, -ğu üs. Sporla uğraşma, spor yapma.

spor kesesi is. bot. Çiçeksiz bitkilerde, içinde sporların bulunduğu küçük kese.

spor kulübü is. sp. Değişik dallarda özellikle gençlerin faaliyetleri için kurulmuş, ilgili devlet burumuna kayıt ve tescilini yaptırmış olan ve Dernekler Kanunu'na göre yönetilen kuruluş.

sporlanma is. Sporlanmak durumu.

sporlanmak (nsz) biy. Spor oluşturmak veya bakterilerde spora dönüşmek.

spor loto is. Çeşitli sayılan veya futbol maçlarındaki beraberlikleri önceden kestirip para ödülü kazanmak temeline dayanan bir oyun.

sporlular ç. is. zool. Bir hücrelilerin, omurgalı ve omurgasız hayvanlarda asalak olarak yaşayan, çok az hareket edebilen, sporla üreyen bir alt takımı.

sporsever sf. Fr. sport + T. sever Her türlü spora karşı ilgi duyan (kimse); Son maçta stadyum sporseverlerle dolmuştu.

sporseverlik, -ği is. Sporsever olma durumu.

sportif sf. Fr. sportif Sporla ilgili: "O eski sportif atletik gücünüz gün günden azalmaktadır. " -H. Taner.

sportmen is. İng. sportsman 1. Sporcu. 2. sf. Vücudu iyi gelişmiş, 3. sf Sporun gerektirdiği değerlere sahip olan (kimse).

sportmenlik, -ği is. Sportmen olma durumu.

spor toto üs. Futbol maçlarının sonuçlarını önceden kestirip para ödülü kazanmak temeline dayanan bîr oyun.

spot is. İng. spot 1. Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü. 2. ekon. Bir malı çok miktarda toptancıdan veresiye aldıktan sonra piyasada değerinden daha aşağıya peşin olarak satma. 3. sin. Dar bir alana çok güçlü ışık yöneltebilen stüdyo lambası, ışıntı lambası, reklam ışıntısı.

spot alım, spot lambası, spot mağaza, spot satım

spot alını üs. ekon. Fabrikalardan ve piyasalardan toptan ve vadeli senet karşılığında mal satın alma.

spotçu üs. tic. Bir malı çok miktarda toptancıdan veresiye aldıktan sonra piyasada değerinden daha aşağıya peşin olarak satan kimse.

spot lambası is. tiy. Sahneyi aydınlatmak için yüksek ve görüş açısını bozmayacak yere konulan projektör.

spot mağaza is. Fabrikalardan toptan ve vadeli mal satın alarak bunları indirimli fiyatlarla peşin olarak satan iş yeri.

spot satım üs. Fabrikalardan ve piyasalardan toptan ve vadeli mal satma.

sprey is. İng. spray 1. Bir püskürtücü yardımıyla çok ince damlacıklar durumunda püskürtülen sıvı. 2. Püskürtücü.

oda spreyi

sprint is. İng. sprint sp. Yanşlarda son 100 m'de yapılan atak.

sprinter is. İng. sprinter sp. Atletizmde 100 ve 200 m koşularına katılan atlet.

spritüel sf bk. espritüel.

Sr kim. Stronsiyum elementinin simgesi.