röfle is. Fr. reflet 1. Saçın değişik tonlarda boyanması. 2. Saçın yansıması, gölge.

röfleli sf. Değişik tonlarda boyanmış (saç).

rögar is. Fr. regard Kanalizasyona inmek ve tıkanıklığı gidermek üzere yapılmış özel baca.

rölans is. (rölâns) Fr. relance Poker vb. oyunlarda konuşmadan önce zaman kazanmak veya sürülmüş olan parayı artırmak için söylenen söz.

rölanti is. (rölânti) Fr. ralenti Motorlu taşıtlarda motorun en az yakıtla çalışma ayarı. rölantide durmak (veya çalışmak) motorlu taşıtlarda, motor boşta çalışmak. rölantiye almak 1) motorlu taşıtlarda motoru boşa almak, boşta çalıştırmak; 2) mec. herhangi bir işi yavaşlatmak.

rölatif sf. (rölâtij) Fr. relatiffel. Bağıntılı.

rölativist is. (rölâtivist) Fr. relativiste fel. Bağıntıcı.

rölativite is. (rölativite) Fr. relativite fel. Bağıntı.

rölativizm is. (rölâtivizm) Fr. relativisme fel. Bağıntıcılık.

röle is. Fr. relais fiz. Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör.

rölyef w. Fr. re//e/Kabartma.

rölyefli sf. Kabartmalı.

römork is. Fr. remoraue Başka bir taşıt tarafından çekilen motorsuz taşıt: "Traktörün arkasına bağlı römorkun üstüne tırmandı." -N. Cumalı.

römorkör is. Fr. remorqeur Yedeğinde başka taşıtlar götüren taşıt ve özellikle deniz taşıtı.

Rönesans öz. is. Fr. renaissance XV. yüzyıldan başlayarak İtalya'da ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlk Çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı.

röntgen is. (rö'ntgen) (1895'te x ışınlarım bulan Alman bilgim Röntgen'in adından) fiz. 1. Gama veya x ışınlarının miktar ölçümü birimi. 2. tıp Herhangi bir organın durumunu tespit etmek için çekilen film. röntgen çekmek 1) herhangi bir organın durumunu tespit etmek için film çekmek; 2) mec. bir olayın bütün geçmişini ve durumunu belirlemek.

röntgenci is. 1. Röntgen ışınları uzmanı. 2. argo Kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı olan erkek,' dikizci.

röntgencilik, -ği is. 1. Röntgen ışınları uzmanlığı. Largo Kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı, dikizcilik.

röntgenleme is. Röntgenlemek işi veya durumu.

röntgenlemek (-i) argo Kadınları gizlice gözetlemek.

röportaj is. Fr. reportage 1. Konusu bir soruşturma, araştırma olan gazete veya dergi yazısı: "Ben vaktiyle hayata İstanbul gazetelerine röportaj yapan bir genç olarak katılmıştım. " -H. E. Adıvar. 2. Radyo ve televizyon habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu program, mülakat.

röportajcı is. Röportaj yazan ve yapan kimse.

röportajcılık, -ğı is. Röportajcının işi.

röportör is. Fr. reporteur Röportaj yapan kimse: "Romancı olmadan evvel ben de röportör olarak hayata atıldım." -H. E. Adıvar.

röprodüksiyon is. Fr. reproduction 1. Çoğaltma. 2. Aslını bozmadan yapılan taklit. 3. Bir sanat eserinin kopyası veya taklidi.

rötar is. Fr. retard Gecikme: "Küçük bir rötarımız olduğu için Diyarbakır'a ancak saat bire doğru varıyoruz." -R. N. Güntekin.

rötarlı sf. Gecikmeli, tehirli.

rötuş is. Fr. retouche 1. Fotoğrafçılıkta resimleri basmadan önce cam üzerinde düzeltme işi. 2. Düzeltmek amacıyla yapılan değiştirme: "Benim kısaltılan makale ile Zühtü'nün rötuştan geçen makalesini birleştirdiler." -H. C. Yalçın, rötuş etmek (veya yapmak) kusurları gidermek amacıyla düzeltmek, değiştirmek: "Artık hepsi her yeni yazacaklarım ana ilkeye göre ayarlıyor, eski yazdıklarını da buna göre rötuş ediyorlardı." -H. Taner.

rötuşçu is. Rötuş yapan kimse.

rötuşlama is. Rötuşlamak işi.

rötuşlamak (-i) Rötuş yapmak.

rötuşlatma is. Rötuşlatmak işi.

rötuşlatmak (-i) Rötuşlama işini yaptırmak.

rötuşlu sf. Rötuş yapılmış, düzeltilmiş.

rövanş is. Fr. revanche Sporda veya oyunda yenilmiş olanın aynı rakiple oynadığı ikinci oyun. rövanşı almak ikinci karşılaşmayı kazanmak.