öm

ömrübillah zf. (ömrübillath) Ar. 'umr + billah hlk. Şimdiye değin veya hiçbir vakit: "Ömrübillah güneşi üzerine doğdurmamış olmakla övünüyor." -H. Taner.

ömrühayat is. (-ya:tı) Ar. 'umr + hayât Geçirilen, yaşanılan bütün süre: "Ben ömrühayatımda bir gün bile şekvacı olmadım." -A. İlhan.

ömrünce zf. (ömrü'nce) Ömrü boyunca, yaşadığı süre içinde: "Bizim salaş bütün ömrünce kaç defa süpürülmüş, kaç defa yıkanmış?" -A. Gündüz.

ömür, -mrü is. Ar. 'umr 1. Yaşam: "Yokyere geçirdim günü, ah nideyim ömrüm seni." -Yunus Emre. 2. mec. Çok hoşa giden şey: Bu adamın arkadaşlığı ömürdür, ömür çürütmek uzun zaman emek vermiş olmak veya boşuna vakit geçirmiş olmak, ömür geçirmek yaşamak: "... ihtiyar adam hazin bir ömür geçiriyordu." -F. R. Atay. ömür sürmek 1) iyi ve rahat yaşamak; 2) yaşamı belli şartlar içinde sürüp gitmek, ömre bedel bir ömre değecek kadar (iyi, güzel, değerli): "Orada ümitler ve hayal sukutlarıyla geçen, bir ömre bedel hareketli hayatı!" -R. H. Karay, ömürler olsun eli öpülenin öpene "çok yaşa" anlamında söylediği söz. ömürsün beklenilmeyen iyi davranışlar karşısında söylenen bir söz. ömrü oldukça yaşadıkça, ömrü uzamak 1) uzun süre yaşamak; 2) çok dayanmak, ömrü vefa etmemek bir sonuca ulaşmadan ölmek, ömrümün varı sevgi sözü: "Yürü dilber, yürü ömrümün varı." -Halk türküsü, ömrüne bereket "ömrün uzun olsun, var ol, sağ ol" anlamlarında kullanılan bir söz.

ömrübillah, ömrühayat, ömür adam, ömür boyu, ömür törpüsü, dayanım ömrü, dayanma ömrü

ömür adam is. Neşeli, hoşsohbet, komik, eğlendiren ve beğenilen kimse.

ömür boyu zf. Sağ kalındığı, yaşandığı sürece.

ömür boyunca zf. Hayatı devam ettiği süre içinde, sağ olduğu sürece: "Senin yüzünden bir hâl olursa, azabını ömür boyunca çekersin ağabey, diye söyleniyor." -H. Taner.

ömürlü sf. 1. Ömrü uzun olan: Tanrı ömürlü etsin. 2. Uzun süreli: Arkadaşlıkları ömürlü olmadı.

kısa ömürlü, uzun ömürlü

ömürsüz sf. 1. Ömrü kısa olan. 2. mec. Kısa süren, yararsız.

ömür törpüsü is. 1. Uzun ve üzücü iş. 2. Sıkıntı veren kimse.