öcü is. Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş hayalî yaratık, umacı.
öç, -cü is. Kötü bir davranış veya sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği ve işi, intikam: "Bunda da biraz öç, biraz nispet, biraz kurum arzusu vardır." -A. Gündüz, öç (veya öcünü) almak (veya çıkarmak) yapılan bir kötülüğün acısını kötülük yaparak çıkarmak, intikam almak: "Öç almak ister gibi konuşuyordu, ama kime taş attığı belli olmuyordu." -H. Taner.
öçlenme is. Öçlenmek işi veya durumu: "Dayanışma, evet ama öçlenmeyi sürdürmek hayır demişti içinden." -H, Taner.
öçlenmek (-e) Öç beslemek, öç ile dolu duruma gelmek, hınç beslemek, kin duymak: "Karikatürünü piposuz çizdiği için bir karikatüriste öçlenen bir profesör tanırım." -H. Taner,
öçlü sf. Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan: "Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi." -F. R. Atay.