Os kim. Osmiyum elementinin simgesi.
o saat zf. Hemen, o anda: Mektup aldım mı, o saat cevap yazarım.
o saatte zf O saat.
o sırada zf. İçinde bulunulan zamanda: "O sırada sıcaktan alıklaşan keçi, sonunda kararım verdi." -N. Cutnalı.
Osmani sf (Osmaıni:) Osmanlılarla ilgili.
Osmanlı öz. is. 1. XIII. yüzyılda Osman Gazi tarafından Anadolu'da kurulan ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dağılan büyük Türk imparatorluğunun uyrukları. 2. sf. Düşündüğünü çekinmeden, açıkça söyleyen, bulunduğu toplulukta yetki sahibi olan: "Benim bildiğim Osmanlı kadınlar dobra dobradır." -N. Cumalı.
→ Osmanlı kadını, Osmanlı tokadı
Osmanlıca (I) öz. is. (osmanh'ca) bk. Osmanlı Türkçesi.
Osmanlıca (II) zf. (osmanh'ca) Osmanlının tavrı ve hareketleri gibi: "Kız yürü yürü / Osmanlıca yürü" -Halk türküsü.
Osmanlıcacı is. 1. Osmanlı Türkçesi dersi veren kimse. 2. Osmanlı Türkçesini kullanmaktan yana olan kimse.
Osmanlıcacılık, -ğı öz. is. Osmanlı Türkçesinden yana olan kimsenin tutumu.
Osmanlıcılık, -ğı öz. is. Osmanlılık düşüncesini benimseyen ve yayan düşünce akımı.
Osmanlı kadım is. Otoriter kadın.
Osmanlılık, -ğı öz. is. Osmanlı olma durumu: "Osmanlılık ne yalnız Türklük ne de yalnız Müslümanlık demektir." -Ö. Seyfettin.
Osmanlı tokadı is. 1. Sert ve etkili tokat. 2. mec. Sert ve etkili uyarı. 3. mec. Ezici üstünlük. Osmanlı tokadı atmak 1) bir kimseye sert ve etkili bir biçimde tokat atmak; mec. sert ve etkili bir biçimde uyarmak; mec. bir kimseye üstünlüğünü kabul ettirmek. Osmanlı tokadı yemek 1) sert ve etkili bir biçimde tokat atılmak; 2) mec. Sert ve etkili bir biçimde uyarılmak; 3) mec. Bir kimsenin üstünlüğünü kabul etmek.
Osmanlı Türkçesi öz. is. 1. XIII-XX. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçanm etkisi altında kalan Türk dili. 2. sf. Bu dille yazılmış olan.
osmiyum is. (o'smiyum) Fr. osmium kim. Mavi renkte, 2700 °C'de eriyen, platin filizlerinde bulunan çok kırılgan bir element (simgesi Os).
osmiyumlu sf. Bileşiminde osmiyum içeren (madde).
osteolog, -ğu is. Far. osteologue Kemik bilimci.
osteoloji is. Fr. osteologie tıp Kemik bilimi.
osteolojik, -ği sf. Fr. osteologiçue tıp Kemik bilimi ile ilgili.
osurgan sf. tkz. Çok yellenen.
→ osurgan böceği
osurgan böceği is. zool. Kendisini, çtkardığı pis bir koku ile savunan bir böcek (Brachynus crepitans).
osurma is. Osurmak işi.
osurmak (nsz) kaba Yellenmek.
osuruğu cinli sf. tkz. Çabuk ve olmayacak şeylere bile kızıp öfkelenen (kimse).
osuruk, -ğu is. kaba Yellenme.
oşinografi is. İng. oceonography coğ. Okyanus ve denizlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri üzerine deneysel araştırmalar yapan bilim kolu, deniz bilimi, ana deniz bilimi.