ja

jagar is. zool. bk. jaguar.

jaguar is. Fr. jaguar zool. Kedigillerden, Orta ve Güney Amerika'da yaşayan, postu iri benekli memeli türü (Felis onca).

jaketatay is. Fr. jaquette â taille Resmî ziyaret ve davetlerde erkeklerin giydikleri, arkası yırtmaçlı, etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlak kesilmiş ceket.

jaketataylı sf. Jaketatayı olan: "Kaymakam bey jaketatayh, kelebek kravatlıdır." -T. Buğra.

jakoben is. Fr. jacobin 1. Fransa'da Aziz Dominicus tarikatına bağlı rahip ve rahibeler. 2. Demokrasi yanlısı. 3. Tepeden inmeci.

jakobenizm is. Fr. jacobinisme Tepeden inmecilik.

jakuzi is. Sağlık havuzu.

jakuzili sf Jakuzisi olan.

jakuzisiz sf. Jakuzisi olmayan.

jale is. Far. jöle esk. Gece yağan ve yapraklara konan ince nem, çiğ, kırağı.

jaluzi is. Fr. jalousie İçeriden görülmeksizin dışarıyı görmeyi sağlayan, şerit biçiminde metal veya plastik levhalardan yapılmış bir tür pencere kapama düzeni, şerit perde.

jaluzili sf. Jaluzisi olan.

jaluzisiz sf. Jaluzisi olmayan.

jambon is. Fr. jambon Tuzlanarak, ise tutularak hazırlanmış domuz budu veya kolu.

jambonluk, -ğu is. Jambon yapmaya elverişli domuz eti.

jandarma is. (janda'rma) İt. gendarme ask. 1. Yurt içinde genel güvenliği ve kamu düzenini korumakla görevli, yasa ve nizamların koyduğu hükümlerin yürütülmesini ve bunlara dayanan hükümet emirlerinin yerine getirilmesini sağlayan silahlı askerî kuvvet. 2. ask. Bu kuvvette görevli olan kimse. 3. sf. mec. Açıkgöz.

jandarma karakolu

jandarma karakolu is. ask. Güvenliği sağlamakla görevli jandarmanın görev yaptığı bina.

jandarmalık, -ğı is. 1. Jandarmanın görevi. 2. mec. Açıkgözlülük.

janjan sf. Fr. changeant hlk. Yanardöner.

janjanlı sf Yanardöner olan.

janr is. Çığır, tarz, cins: "1925'te onu, sonraları bilhassa hikâyelerinde kullanılacağı bir janrın, korkunun şairi olarak görüyoruz." -Z. O. Saba.

jant is. Fr. jante Taşıtlarda, lastiklerin takıldığı tekerleğin çember biçimindeki bölümü, ispit.

Japon öz. is. İt. giappon 1. Japonya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. 2. sf. Japon halkına özgü olan: Japon güreşi. Japon müziği.

Japon armudu, Japon bezi, Japon denizi, Japon elması, Japon gülü, Japon hurması, Japon kaktüsü, Japon sarmaşığı

Japon armudu is. bot. İki çenektiler sınıfından olup Japonya'da ve Çin'de yetişen bir bitki türü.

Japon bezi is. Japonya'da üretilen bir bez.

Japonca öz. is. (japo'nca) 1. Japon dili. 2. sf. Bu dille yazılmış olan.

Japon denizi is. coğ. Büyük Okyanus'ta Japon takımadaları Kore kıyılan ve Sovyet uzak doğusu arasında yer alan deniz.

japone sf. Fr. japonais 1. Uzun kollu kadın giysisi için omuz kesimi olmayan, bol ve geniş (kadın giysisi). 2. Kolsuz (kadın giysisi).

Japon elması is. bot. Japonya'ya özgü bir bitki türü.

Japon gülü is. bot. Kamelya.

Japon hurması is. bot. Trabzon hurması.

Japon kaktüsü is. bot. Sütleğen.

Japon sarmaşığı is. bot. Asmagillerden, ana yurdu Çin ve Japonya olan, sülüklerinin ucu duvarlara tutunmak için genellikle daire biçiminde genişlemiş olan sarılıcı bir süs bitkisi (Ampelopsis japonica).

jargon is. Fr. jargon Dar bir çevreye özgü dil, argo: Tıp jargonu.

jarse is. Fr. jarsey 1. Esnek dokunmuş ipekli veya yünlü bir kumaş. 2. sf. Bu kumaştan yapılan veya esnek örülmüş (giyecek): "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı." -P. Safa.

jartiyer is. Fr. jarretiere Çorapları dizin altında veya üstünde tutmaya yarayan lastikli bağ.