iade is. (ia:de) Ar. i'âde 1. Alınmış bir şeyi geri verme: "Sekiz buçuk altım iade için e-line mühim bir para geçmesi lazımdı." -R. H. Karay. 2. Verilen bir şeyi almayarak geri çevirme, reddetme. 3. Karşılıklı olarak yapma, mukabele etme. 4. ed. İadeli, iade edilmek geri verilmek, geri çevrilmek: "Hariciye Nazın Tevfık Paşa gelerek iade edilmelerini talep eylemiş." -A. Rasim. iade etmek 1) geri vermek, geri çevirmek; 2) karşılık olarak yapmak, mukabele etmek; 3) yansıtmak: "Karşıki kayalar benim sesimi bana iade ettiler." -Y. K. Karaosmanoğlu.
→ iadeiitibar, iadeiziyaret, vergi iadesi
iadeiitibar is. (ia:deiitibar) Ar. i'âde + i'tibâr esk. Yitirilen saygınlığı yeniden elde etme.
iadeiziyaret is. (ia:deiziya:ret) Ar. i'âde + ziyaret esk. Daha önce yapılan ziyarete ziyaretle karşılık verme.
iadeli is. 1. Kendisine ulaştırılan kimseden, gönderene iletmek için imza alınan gönderi. 2. ed. Divan edebiyatında her beytin son sözünü sonraki beytin ilk sözü yapma biçiminde ortaya çıkan söz sanatı, iade.
→ iadeli taahhütlü
iadeli taahhütlü sf. İadeli.
iadesiz sf. İadesi olmayan.
iane is. (ia:ne) Ar. i'âne esk. 1. Yardım: "Sen birkaç kuruş iane verirsen, belki bir şey o-lur." -M. Ş. Esendal. 2. Yardım amacıyla toplanan para.
iare is. (ia:re) Ar. i'âre esk. 1. Eğreti, ödünç: "Bu iare tuvaletiyle, kendi güzelliğinin gururunu da feda ederek bahçeye çıktı." -P. Safa. 2. Eğreti verme, Ödünç verme.
iaşe is. (ia:şe) Ar. i'âşe esk. Yedirip içirme, besleme, bakma: "İaşe son derece fena idi, açıkçası kıtlık vardı." -R. H. Karay,
iaşe etmek yedirip içirmek, beslemek, bakmak.
→ iaşe ve İbate
iaşe ve ibate is. esk. Yedirip içirme ve barındırma.