fücceten zf. (fu'cceten) Ar. fuc'eten Ansızın (ölmek), fücceten gitmek ansızın ölmek.
füg is. Fr. fugue müz. Çok sesli müzikte bir beste: "Türk romancıları içinde müzikal yapı ve füg sanatı ile romanın yakın ilişkisini de ilk keşfeden o olmuştur." -H. Taner.
fülüs, -Isü is. Ar. fuls esk. Bakır para. fülsüahmere muhtaç çok fakir, beş parası yok, düşkün, zavallı.
füme is. Fr. füme 1. Duman rengi. 2. sf. Bu renkte olan: Füme çorap. 3. sf. Tütsü ile kurutulmuş (balık, et).
fümerol, -lü is. Fr. fumerolle Etkin olmayan dönemlerde, yanardağların ağzından yayılan gaz.
fünye is. (fü'nye) İt. fogna 1. Barut vb. patlayıcı maddeleri ateşlemek için kullanılan kapsül. 2. Topu ateşlemek için falya deliğine konulan araç.
Fürs öz. is. tar. Eski Fars halkından olan kimse.
füru ç. is. (füru:) Ar. furü' esk. 1. Dallar, kollar, ayrıntılar. 2. Çocuklar, torunlar.
fürumaye sf. (furu:ma:ye) Far. furü + maye esk. Sütü bozuk, mayası bozuk, soysuz.
füsun is. Far. fusün esk. Büyü: "Bazen titrek sular üstüne garip bir füsunla dökülmüş ışıktan bir servinin serildiği görülürdü." -A. Ş. Hisar.
füsunkâr sf. (füsunkâır) Far. fusünkâr esk. Sihirli, büyülü, afsunlu.
fütuhat ç. is. (fütu:ha:t) Ar. futühât esk. Zaferler, fetihler.
fütuhatçı is. Fütuhat yapan: "Bütün Rumeli, ruhunun bütün fütuhatçı galeyanı ile Teselya'ya doğru akıyordu." -Y. K. Beyatlı.
fütur is. (fütu:r) Ar. futür esk. Bezginlik, umutsuzluk, usanç: "Bu hülya uzaklaştıkça ruhta zehirli bir fütur husule geliyordu." -H. C. Yalçın, fütur etmemek umursamamak, önemsememek, fütur getirmek bezginlik getirmek, bezmek.
fütursuz sf. Çekinmez, umursamaz: "Bu kadar fütursuz bir kitleyi ne diye aşağı görüyoruz?"-Y. K. Beyatlı.
fütursuzca zf. (fütursu 'zca) Önemsemeyerek, aldırmayarak.
fütursuzluk, -ğu is. Fütursuz olma durumu.
fütürisf is. Fr.futuriste Gelecekçi.
fütürizm is. Fr. futurisme İtalyan şairi Marinetti'nin 1909 yılında yayımladığı bil-. diri ile ortaya çıkan, yeni hayatı övme, geleneksel edebî kuralları yıkma amacını güden ve Dadacılık, gerçeküstücülük vb. akımlara öncülük etmiş olan edebiyat çığırı, gelecekçilik.
fütürolog, -ğu is. Fr. futurologue Gelecek bilimi ile uğraşan kimse.
fütüroloji is. Fr. futurologie Gelecek bilimi.
fütürolojik, -ği sf. Fr. futurologiaue Gelecek bilimi ile ilgili.
fütüvvet is. Ar. futuvvet esk. Dinî ve mesleki birlik, esnaf teşkilatı.
füze is. (fü'ze) Fr. fusee Bir yanıcı ve bir yakıcı maddenin sürekli olarak yanmasından doğan itiş gücü ile hareket eden düzenek.
→ füzeatar, füzesavar
füzeatar is. Fr. fusee + T. atar ask. II. Dünya Savaşı'ndan bu yana otomatik füzeler atan bazı silahlar.
füzen is. Fr. fusain 1. Resim çizerken kullanılan, taflan çubuklarından yapılan kalem, kömür kalem. 2. Kömür kalemle yapılmış resim.
füzesavar is. Fr. fusee + T. savar ask. Saldırı nitelikli tüzeleri etkisiz duruma getirmek amacıyla üretilen savunma sistemi.
füzyometre is. Fr. fusiometre Erime ısısını ölçmeye yarayan cihaz.
füzyon is. Fr.fusionfız. Birleşme, kaynaşma.